Bölüm 556: Sözün Özü

avatar
2691 27

Release That Witch - Bölüm 556: Sözün Özü




Çevirmen: Lodos

“Bir hediye mi?” diyen Roland, kaşlarını kaldırmıştı: “Nedir?”


“Kuzey Bölgesi’nden Hawes ve Lista Aileleri Majesteleri… Her iki reis de yalnızca kurallarınıza karşı gelmiyor aynı zamanda isyan etmek için diğer soylularla işbirliği yapmaya da çalışıyorlardı. Babam onların planlarını görerek onları cezalandırdı.” diyen Cole, pişmanmış gibi konuşuyordu: “Ancak Batı Bölgesi’ne bu kadar erken dönmenizi beklemiyordum. Benim ihmalkârlığımdan dolayı kanıt olarak getirdiğimiz başlar yolda yok edildi.”


“Bekle… Yani baban iki reisi de direkt idam mı etti?”


“Ee…” diyen Cole, asistanına baktı ve: “Evet.” dedi.


Kant'ın hizmetini sunma çabası Roland'ın beklediğinden çok daha kuvvetliydi: “Bağlılık ve sadakat uğruna iki reisin başını almış olmaları, Doğu Bölgesi’ndeki soylulardan destek alamadıklarını gösteriyor. Yani bir araya gelip bana baş kaldırma ihtimalleri düşük…” diye düşündü Roland: “Ama Bülbül burada olmadığı için yalan söyleyip söylemediklerinden de emin değilim…”


Bir an için düşündükten sonra yanındaki Barov'a fısıldadı: “Kuzey Bölgesi’nde bahsi geçen o iki aile var mı?”


“Hem Horsehead Hawes hem de Double Guns Lista Aileleri, Kuzey Bölgesi’nin saygın aileleridir Majesteleri… Batı Bölgesi’nin beş büyük ailesinden daha fazla nüfuzları var. Listaların ataları zamanında silahlanıp Wimbledon Ailesi için sefere çıkmışlar. Kamon’un üstündeki çift silah Gökhisar Krallığı’nın bayrağından alınma…” diyen Barov, yavaşça sakalına dokunarak devam etti: “Tabii ki bütün bunlar 200 sene öncenin olayları… Ancak Kant Ailesi’nin adı çok ünlü değil. Yaklaşık 50 sene önce ortaya çıkmış olmalılar… Timothy'nin, Calvin Kant'ı Kuzey Bölgesi’ne sorumlu seçmesi beklenmiyordu. Bu daha tarihli aileleri sinirlendirebilirdi. Güçleri fazla olsa bile iki aileyi aşağı çekmek için bunu yapmış olmalı...”


“Yani söyledikleri doğru mu?” diye soran Roland, Barov’un geniş bilgisini belli etmek için mırıldandığı o ikinci kısmı umursamazdan gelmişti.


“Ah, evet… Yalan değil.” diye fısıldadı Barov: “Ancak bu soyluların ihtişamı meselesi… Eğer bir yalansa ve siz de onların sadakatini kabul ederseniz Kuzey Bölgesi karışır.”


“Mantıklı.” diyen Roland, hafifçe başını salladıktan sonra Cole’a baktı ve gülümsedi: “Her şeyden önce Dük'e minnettarlığımı belirtmek isterim. Kraliyet ailesinin onurunu savunmak her soylunun sorumluluğudur. Baban iyi bir iş çıkardı. İkinci olarak da her iki reis de hak ettikleri cezayı almış. Bu yüzden krallık Dük’ün bu eylemini ve yaptıklarını soruşturmayacak.”


“Öyle mi, öyle mi? Babam bunu duyduğuna çok sevinecek.” diyen Cole epey rahatlamış görünüyordu: “Her zaman gerçek krala hizmet etmek istemiştir… Artık o şans eline geçti.”


“Öyle mi? Ben de Kuzey Bölgesi Dükü'nün sadakatini kabul etmekten mutlu oldum... Ancak kendisi Gökhisar’ın yeni düzenlemelerine uymayı kabul etmeli…”


“Yeni düzenlemeler mi?” diye soran Cole biraz şaşırmıştı: “Nedir onlar?”


“Soyluların mülk güçlerine el koymak…” diyen Roland, yüz ifadesini öğrenmek için Cole’a bakıyordu: “Krallıkta artık soyluların bir unvanı olmayacak. Gökhisar Krallığı’ndaki tüm alan ve araziler tek bir Lord’un, yani Kral’ın, olacak.”


“Ne? Majesteleri bu…” diyen Cole'un yüz ifadesi epey değişmişti. Dönerek asistanına baktı.


“Bu gerçekten Dük’ün oğlu mu? Kadın görevliden daha genç görünmese de daha kötü olmamalı… Asistan en azından sakin kalmayı başardı. Gerçi ağzı hafifçe açıldı ama… Belki de söylediklerimi anlayamamıştır.” diye düşündü Roland.


“Endişelenme… Soylular hala soylu kalacak. Yaşadığınız cömert ve zengin yaşam değişmeyecek. Hatta yeni bir zirveye ulaşma şansınız bile olacak.” diyen Roland ellerini çırptı, hizmetçiyi çağırarak tanıtım broşürünü hazır etmesini söyledikten sonra devam etti: “Uzun Şarkı’da bir dizi yeni düzenlemeler hayata geçmiş durumda. Broşürde yaşanacak değişim ile ilgili pek çok bilgi ve soyluların kendi ağızlarından anlattıkları hikâyeleri de görebilirsiniz. Soylular ayrıcalıklarının bir kısmını yitirmiş gibi görünse de aslında bu düzenlemeler soylulara bulundukları bölgeden çıkarak tüm ana karaya yayılma imkânı veriyor.”


Cole tamamen kaybolmuştu kelimelerin arasında: “B-Ben… Bilmiyorum…” diyebildi sadece.


Cole'un yüz ifadesi Roland’ı biraz hayal kırıklığına uğratmıştı açıkçası: “Böyle düşünmesi normal… Dük’ün oğlu olsa da daha yeni yetişkinliğe gireceği belli… Muhtemelen tek görevi mesaj iletmek, herhangi bir karar verme yetkisine sahip değil.” diye düşündükten sonra söze girdi: “Her neyse… Bu mesajı istediğin zaman Dük Calvin'e geri gönderebilirsin. Ayrıca Neverwinter Şehri’nde kalabilir ve cevabı beklerken de buranın tadını çıkarabilirsin. Evinim seveceksindir…”


Dük samimiyetini göstermek için kendisi gelmek yerine oğlunu yollamış olsa da Roland’ın da bu fırsatı kaçırası yoktu. Bu yüzden Dük’ün dikkatsiz davranmasını engellemek için oğlunu geçici süreliğine burada tutuyordu.


Cole'un başka bir istekte bulunmasını beklemeden toplantının sona erdiğine kanaat etmişti.


“Majesteleri… Acaba bölgenizde bir tur atarak kürek gemisinin ve buhar motorunun nasıl yapıldığını görebilir miyim?”


İşte bu yeni bir istekti. Roland ilgi ile baktı ve sordu: “İlgili misin bu konularla?”


“Evet. Kral Şehri’nde iken bu garip gemiyi duymuştum. Batı Bölgesi’ne gelince her yerde bu gemilerden olduğunu gördüm. Bir kürek gemisinin yelkensiz şekilde nasıl hareket ettiğini merak ediyorum.” diyen Cole, bir eliyle de göğsünü tutuyordu.


“Anlıyorum.” diyen Roland gülümsedi: “Barov’u bu işi ayarlaması için görevlendireceğim.”



Roland, Kuzey Bölgesi elçisi ile uğraştıktan sonra ofise döndü. Pencerenin dışından gelen hızlı bir tıklama sesi duyduğunda elindeki çizimi tamamlamak üzereydi. Arkasını döndü ve iki beklenmedik figür gördü.


Şimşek, pencere kenarına uzanmıştı. Maggie de kafasında oturuyordu güvercin haliyle…


Roland'ın kalbine bir sıkkınlık çökmüştü: “Sadece üç gün oldu. Kürek gemisi bu kadar çabuk geri dönmemeliydi… Bir kaza olmuş olabilir mi?” diye düşündü.


Fransız penceresini açtı ve sabırsızlıkla sordu: “Neden önce siz geldiniz? Diğerleri nerede?”


“Majesteleri! Bir şeytan yakaladık!”


“Ancak Anna, Yaprak ve Bülbül yaralandı!”


“Neyse ki ciddi bir şey yok!”


“Ancak oldukça can acıtan şeyler oldu! Bayan Nana’nın bizle gelmesine izin verir misiniz?”


Roland, hikâyeyi bitirmeleri için her ikisini de dinlemişti ve kendisini sanki bir roller-coasterdaymış gibi hissetmişti. İç çekerek: “Ciddi bir şey yok mu?” diye sordu.


“Hayır!”


“Tamam! Nana'yı getirmelerini emredeceğim.” diyerek döndü ve odadan çıktı: “Bir dahaki sefere her şeyi tek seferde anlatmayı unutmayın!”


...


Ertesi akşam Kızıl Su Nehri'nin batı ucunda nihayet iki kürek gemisi görünmüştü.


Birinci Ordu, 22 numaralı iskeleyi tahliye etmiş ve kalabalığın şeytanı görüp de paniklememeleri için kapalı bir araba hazırlamıştı. Geçici bir baraka da kalenin arka bahçesinde kurulmuştu. İçinde bir laboratuvar, şeytanlar ve mühürler hakkında araştırma yapılacak yerler vardı.


Roland, Anna ve Bülbül’ün iskeleden aşağı doğru yürüdüklerini görünce tamamen rahatlamıştı. Ayrılmalarından bu yana sadece dört gün geçmiş ama Roland’a aylar geçmiş gibi gelmişti. Bu ikisinin yaralandığını duyunca daha da yavaşlamıştı sanki zaman…


“Bu sefer zor bir görevdi…” diyen Roland sırıttı ve kollarını Anna'ya açtı.


Anna bir şey söylememiş, sadece Roland'ın kollarına koşarak sarılmıştı.


Bülbül iç çekti: “Kalede bizi bekleyeceğini söylemiştiniz Majesteleri… İskele güvenli değil…”


“Sen de gel buraya…” diyen Roland, güldü: “Zorlu bir gün geçirmiş olmalısın.”


“Eh…” diyen Bülbül, rahatsız olmuş gibi başını indirdi: “Aslında iyiydi…” dedi.


Anna Roland'dan ayrılarak Bülbül’ü de çekti içeri.  


Sonra Wendy sonra Yaprak…


Bu sefer tüm cadılar, Agatha ve Iffy de dâhil olmak üzere Roland'a sarılmak için sıraya girmişti.


Bu kalabalığın figürleri, bordo renkteki batan güneşin yansıması altında son derece uzun görünüyordu.


...

Görüşmeler oldukça güzel geçti, siz ne dersiniz?

Bu arada o en sondaki toplu sarılma sahnesi de insanı hem sevindiriyor hem de gelecek konusunda umutlandırıyor! Okumaya devam!

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr