Bölüm 554: Neverwinter Şehri’ne Ulaşmak

avatar
2499 26

Release That Witch - Bölüm 554: Neverwinter Şehri’ne Ulaşmak




Çevirmen: Lodos

“Ne kadar çok gemi var burada…” diye düşünen Edith, kıç güvertesindeki pencereye yaslanmıştı. Dışarı bakarak Kızıl Su Nehri’ne gelen ve giden filoları izliyordu.


Batı Bölgesi’ne girdiğinden beri birçok garip beton geminin nehirde rüzgârsız şekilde ilerlediğini ve trafiği epey kalabalıklaştırdığını fark etmişti. Kaptanın anlattıklarına göre onlara kürek gemileri deniyordu. Buhar gücüyle çalışıyorlardı ve hızları rüzgârdan etkilenmiyordu. Akıntıya karşı olunduğunda bile yelkenli gemilerden daha hızlılardı. Bir kürek gemisi genellikle nehirdeki bütün gemilerin önünden gider ve arkasında bir dizi siyah duman bırakırdı. Hiç kimse de buharın geminin her iki tarafındaki büyük ahşap tekerlekleri nasıl döndürdüğünü anlayamazdı.


Bir şey kesindi ki; o da bu gemilerin Neverwinter Şehri’nde yapılmış olmasıydı.


Edith gizlice bazı çıkarımlar yaparak neredeyse her saatte bir kürek gemisinin geçeceği sonucuna varmıştı. Eğer bu gemiler yük taşıyorlarsa bu demekti ki Neverwinter Şehri’nin ithalat kapasitesi epey büyüktü. İş adamlarından; bir şehrin ithal ettiği malzemeden asla büyük olamayacağını öğrenmişti Edith. Şehre giden ana yolda birkaç günlük beklemeden sonra Neverwinter Şehri’nin ne kadar refah içerisinde olduğunu ve ne kadar iş fırsatı sunabileceğini az çok kestirirdiniz. Az biraz da iletişiminiz iyi olursa şehrin en popüler ürünlerinin ne olduğunu dahi öğrenirdiniz.


Kızıl Su Nehri’nin Batı Bölgesi için en önemli yol olduğu aşikârdı.


Ve bu yoğun trafiği izleyen Edith; Kral Şehri’nde duyduğu o propagandaların, Majesteleri Roland’ın basitçe kendisini övmesinden daha fazlası olduğunu düşünmeye başlamıştı.


Roland bu kadar kısa sürede Batı Bölgesi’ni tamamen yeni bir şehre entegre ederek, kalıcı nüfus ve ticaret açısından eski Kral Şehri’ni geçmişti. Tahtın böylesine layık bir varisiydi ama aynı zamanda da cahilliği ve inatçılığıyla da tanınıyordu… O söylentileri düşünen Edith, Roland Wimbledon ile daha çok ilgilenir olmuştu.


O sırada kapı açılmış, kahverengi saçlı, iyi giyimli ve yakışıklı bir adam içeri girmişti: “Bayan Conrad… Yine gemiyi mi izliyorsunuz? Biraz temiz hava almak için dışarı çıkmak ister misiniz? Sürekli burada kalmaktan sıkılıyor olmalısınız…”


“Hayır, burası güzel…” diyen Edith ayağa kalktı ve başını salladı: “Misafirperverliğiniz için teşekkür ederim."


“Bana teşekkür etmenize gerek yok.” diyen adam güldü ve: “Sizin gibi güzel bir bayanla yolculuk etme şansı bulduğum için çok şanslıyım.”


Edith bu tür iltifatlardan çok fazlaca duymuştu şimdiye kadar… Ama yine de hoş bir bakışla cevap verdi: “Sizin yardımınız olmadan korkarım ki yük ve mülteci gemileriyle çarpışırdım…”


“Ben öylece durup o tür şeylerin olmasına izin veremezdim asla…” diyen adam, Edith’in karşısına oturdu: “Hiçbir kuyumcu mücevherlerinin tozla kaplanmasını istemez. Siz de benim için bir mücevher gibisiniz…”


Bu adam Victor idi, Everspring gemisinin sahibi… Kral Şehri’nin bir kuyumcusuydu. Asıl gemileri yandıktan sonra Edith, batıya giden gemiler arasından hızla bu ikisini seçmişti. Bir yolcu gemisi değildi bu… Herhangi bir iş de kabul etmiyordu. Victor’un özel gemisiydi sadece. Ancak kuzeyin incisi Edith için gemi sahibi bir erkek olduğu sürece hiçbir problem yoktu.


Kayıp akrabalarını bulmak için Batı Bölgesi’ne giden kuzeyli bir soylu bayan rolüne bürünmüştü. Birkaç kelimeyle Victor’un kendisine üzülmesini sağlamış ve Victor da gönüllü olarak onu Everspring’e davet etmişti. Yük gemileri ya da aşırı küçük yelkenli gemilere kıyasla Everspring’in kıç güvertesinde rahat ve aydınlık bir yolcu kabini vardı. Ayrıca uzun zaman boyunca yapılan su yolculuklarının neden olduğu çürümüş ahşap kokusu da yoktu. Victor, Edith’ten bir tane kraliyet altını almadığı halde ona iki hizmetçi bile ayarlamıştı.


Ödemesi gereken tek fiyat, Victor'un zaman zaman cömertliğini ve endişesini göstermek için yaptığı ziyaretlere katlanmak idi. Soyluların etrafında dolaşmaya alışmış Edith için bu çocuk oyuncağıydı.


“O gemiler rüzgâr olmadan yelken açabilse bile hepsi çok kaba…” diyen Victor, kendisine bir bardak siyah çay doldurdu: “Bir kürek gemisine binmiştim ve dikkatlice gözlem yaptım. Gürültülüler ve titriyorlar. Yük taşınması için iyi bir seçim olabilir evet… Ancak uzun bir yolculuk için en iyi seçim değil…”


“Tabii ki Everspring kadar rahat olamaz…” diyen Edith güldü: “Ama neden bu gemilerin aniden tek gecede ortaya çıktıklarını hissediyorum? Daha önce sanırım Batı Bölgesi’nde bu tür gemiler yoktu…”


“Evet, haklısınız. Bir gecede fırlayıverdiler.” diyen Victor’un dudakları seğirmişti: “Daha önce Uzun Şarkı’ya iş amaçlı gidip gelirdim. O zamanlar böyle garip şeyler yoktu. Ama aradan bir kış geçti. Ve işte her yerdeler…”


“Bir kışta 20-30 kürek gemisi mi?” diye düşünen Edith, şaşırmıştı. Kant Ailesi’nin varisi olarak bunun ne anlama geldiğini tam olarak biliyordu. Büyük bir şehrin çok fazla malzeme ithal etmesi gerekiyordu. Yani şehrin genişlemesi, malzeme taşıma kabiliyetiyle sınırlıydı. Bu kadar hızlı üretilebilen bu tür yelkensiz gemiler şehrin ulaşım kabiliyetini geliştirmek açısından epey iyiydi. Çünkü her yerden Batı Bölgesi’ne sürekli olarak yiyecek ve mal taşıyabiliyorlardı. Bu göz önüne alındığında Neverwinter Şehri’nin büyüme hızı hayallerin ötesinde bir seviyede oluyordu.


Gürültüler ve titremeler ise zerre önemli değildi.


“O çirkin gemiler için endişelenmenize gerek yok Bayan Conrad. Bakın, burada daha ilginç bir şey var. Belki bu zaman öldürmek için işe yarayabilir.” diyen Victor hizmetçiyi çağırdı. Kulağına bir şeyler fısıldanan hizmetçi de başını salladıktan sonra odadan çıkmıştı.


“Ne oldu?”


“Güzelliğinize yaraşabilecek bir şey…” dedi Victor: “Aynı zamanda benim de eski mesleğim…”


Hizmetçi hızlıca dönmüştü. Elinde zarif bir albüm vardı. Victor, albümü Edith’in önüne yaydı: “Hangisini beğenirsiniz?”


Parşömenin üzerinde ince işçilikli ve parlak boyalı birçok göz kamaştıran kristal resmi vardı. Bu albümü yapan ressamın işinde usta olduğu anlaşılıyordu.


“Bunlar… Değerli taşlar mı?”


“Onlar kaba taşlar…” diye sabırla açıkladı Victor: “Cilalı mücevherlere kıyasla kaba taşlardan yapılan özel takılar da vardır. Herhangi bir taş ilginizi çektiyse lütfen söyleyin. Eğer cilalı bir mücevher istiyorsanız da söyleyebilirsiniz… Kral Şehri’ne döndüğümde bazı kuyumculardan bu taşları kullanarak sizin için mücevherler yapmalarını isteyebilirim.”


Albümü sayfa sayfa çeviren Edith: “Teşekkür ederim. Ama hayır.” demişti.


Albümü geri alan Victor, şaşırdı: “Bunlarla hiç ilgilenmiyor musunuz?”


“Akrabalarım kayıp. Bu lüks hediyeleri seçecek havamda değilim. Lütfen beni affedin…” diye yanıtladı Edith düşük sesle. Eğer Victor’a söz verseydi Neverwinter Şehri’ne vardıklarında onu sürekli rahatsız ederdi bu da Edith’e engel olurdu. Her ne kadar kadınlar bu parlak şeyleri tercih etse de Edith, bütün bu taşlardansa yandan çarklı gemisi olmasını daha çok isterdi. Soylular arasında bir modaya dönüşmüş o taşların yanında o gemiler çok daha değerliydi.


...


Victor ayrıldıktan kısa bir süre sonra pruva tarafından bir dizi kalın zil sesi gelmişti. Anlaşılan büyük bir filo limandan ayrılmak üzereydi.


Limana bakan Edith, önündeki manzaranın gittikçe daha da netleşmesini izliyordu. 


...

Bu Edith sadece güzelliğini ve dilini kullanarak kendisini ta Kral Şehri’nden Neverwinter Şehri’ne mi getirtti yani şimdi? Gerçekten hak ediyor Kuzey’in İncisi olmayı…

Neverwinter’da neler olacağını çok merak ediyorum. Göreceğiz…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44296 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr