Bölüm 544: Yeni Bir Güç Kaynağı

avatar
2612 27

Release That Witch - Bölüm 544: Yeni Bir Güç Kaynağı




Çevirmen: Lodos

“Yeni bir dünya umudu, ha?” diyen Roland gülmesine engel olamıyordu. Bülbül’den Anna’yı çağırmasını istedi. Sonrasında da Bülbül, ikisini yalnız bırakmak için kendi isteğiyle çıkmıştı.


Anna, diz boyu siyah çoraplarının görülebildiği açık mavi renkte tek parça bir elbise giyiyordu. Ayaklarında bir çift mokasen vardı. Bütün bunlar onu özellikle daha da hayat dolu hale getiriyordu. Bu modern tarzdaki kıyafetler Roland’ın boş zamanlarında yaptığı tasarımlar ve Soraya tarafından sağlanan akış kaplı kumaşlara dayanıyordu. Son derece hafif, giymesi kolay ve epey dayanıklıydı. Bu sayede de Anna iş yaparken ona uygun olan en iyi giysiydi.


Roland, ne zaman Anna’nın ışıltılı gözlerine baksa bir mutluluk dalgası hisseder ve elinde olmadan gülümserdi.


Ama elbette artık eskisi kadar kibar davranmasına gerek yoktu.


Kollarını Anna’nın etrafına sararak kucağına oturmasını sağladı. Konuşmaya başlamadan önce saçlarını kokladı ve yanağından öptü: “Yeni bir enerji kaynağı geliştirmek istiyorum.”


“Buhar motoru gibi bir şey mi olacak?” diyen Anna da yüzünü Roland’a çevirmişti. Köprücük kemiği görünmüştü o anda…


Roland kendisini tutamayarak eliyle köprücük kemiğini okşadı ve Anna’yı gıdıkladı. Utangaç şekilde gülmesini sağlamıştı bu…


“Majesteleriii… Düzgün dur…” dedi Anna.


“Hehe… Tamam.” diyen Roland, Anna'yı sandalyeye oturttu ve kendi de masanın bir tarafındaki dosyalardan bir plan yığını çıkarmak için ayağa kalktı: “Önce şuna bir bak… Ne kadar anlayabiliyorsun?”


“Ee…” diyen Anna ne zaman bir şey öğrenmek için odaklanacak olsa ifadesi tamamen ciddileşirdi. Roland, Anna’yı böyle izlerken felaket derecede utanmış hissederdi kendisini. Sanki bir sınıfta oturuyormuş da sınıfın en zeki öğrencisini kesiyormuş gibi geliyordu.


Bu duyguyu ortadan kaldırmak için gece ona ne kadar yaramaz şeyler yapacağını düşünmeye başlamıştı.


“Aşağı yukarı hepsini anladım.” diyen Anna planların sonuncusuna da baktıktan sonra bir süre düşünüp başını sallamıştı: “Bu da aynı şekilde buhardan güç alıyor. Sadece pistonların yerini değirmen çubukları almış. Bu sayede de bağlantı noktalarının karşılıklı yaptıkları hamlelerden enerji tasarrufu sağlıyor. Doğru muyum?”


“Kesinlikle doğrusun.” diyen Roland, aklından vahşi düşünceleri attı ve ciddileşti: “Bunun ismi buhar türbini… Aynı şekilde yüksek basınçlı buhardan güç alır ama verimliliği buhar motorundan çok daha yüksektir.”


Bu, Roland'ın uzun zamandır tasarladığı devrim niteliğinde bir üründü.


Temel sanayinin cadılarından elinden kurtulmasını istemesinin ana sebebi Anna idi. Ancak o sayede üst düzey mekanik üretimlere odaklanabilirdi.


Buhar türbini de bu amaç uğrundaki bir deneydi.


Türbinlerin birçok kullanım alanı vardı. Gemilere güç sağlamak ve elektrik için kullanılabilirlerdi mesela… Özellikle de elektrik… Mağlup Ejder Sırtı’nın ele geçirilmesinden sonra Kontes Spear'ın hükümet işlerini çözmek için epey zaman harcayacağı şimdiden öngörülebilirdi. Bir yerleşim bölgesinin elektrik kaynağını bırak bir sanayi bölgesinin gece aydınlatması için bile Gizemli Ay’ın yeteneklerine bağlı kalınamazdı. Roland bunun kendi tecrübesizliğinden kaynaklanan bir planlama hatası olduğunu hiçbir şekilde kabule etmek istemiyordu. Bu hatayı telafi etmek için elektrik üretimine alternatif bir yol düşünmesi şarttı.


Dolaşım ilkesinin doğal kusurlarından dolayı buhar motorları tarafından üretilen elektrik tutarsızdı. Ayrıca Roland voltaj ayarlarını da pek bilmiyordu. Bu sebeple daha dengeli bir çıktı gücüne ve daha yüksek termal verimliliğe sahip buhar türbinlerini kullanmak daha uygun bir seçimdi.


“Ne yapmam gerekiyor başta?” diye sordu Anna.


“Savaş gemisi için ne yaptığını hatırlıyor musun?” diyen Roland ona bir değirmen çubuğunun çizimini gösterdi: “Bunun uygulanabilir bir modelini oluşturman gerekecek. 1 metre uzunluğunda olması gerekiyor. Çözmen gereken temel sorun çubuğun açısı… Yüksek basınçlı buharın arasından geçmesini sağlayacak şekilde ayarlaman lazım. Bunu yaptığın an işin yarısından fazlası tamam demektir.”


Kullanılabilir hale gelecek olan nihai ürün ayrıntılı planlar olmadan ne derece yapılabilirdi? Orası bilinmezdi. Tek yol deneme yanılma idi.


Türbinin çekirdeği konusunda da Roland, pervaneyi değiştirmenin zorluğundan endişe etmiyordu. Çünkü Anna’nın siyah alevlerinin kesme hassasiyeti herhangi bir modern işleme aletinden çok daha yüksekti. Ondan ayrı olarak malzemelerin mukavemeti konusunda da endişelenmiyordu Roland. Sonuçta çarklar genellikle 500 ila 600°C arasında bir sıcaklıkta çalışırdı ve Lucia tarafından keşfedilen alaşımlı çelik bu görev için yeterli olmanın çok çok üstünde bir kalitedeydi. Temel sorun, çubukların aralığı ve pervane arasındaki açısal koordinasyondu.


Anna'nın inşa ettiği model çalışırsa Roland, direkt seri üretime geçmeyi düşünüyordu. Sonrasında da hiçbir sorun kalmazdı.


İşleme yöntemleri ve malzemelerin kalitesi iyileştirildikten sonra alınan ürünler kaçınılmaz şekilde iyi olacaktı.


“Anladım.” diyen Anna'nın gözleri sanki işe başlamaya hazır olduğunu gösterircesine parlamıştı.


“Acelemiz yok.” diyen Roland, Anna’nın elini sıkıca tuttu: “Şeytanları yakalamak için bir saldırı başlatmaya karar verdiğimi Wendy'den duymuş olmalısın…”


"Evet.” diye yanıtladı Anna: “Sen de gidecek misin?”


Roland sakince hayır anlamında başını salladı.


“İyi…” diyen Anna başını, Roland’ın omzuna yaslamıştı:“En son yaralandığını gördüğümde neredeyse korkudan ölüyordum.” 


“Gerçekten mi? Ama Bülbül, senin en sakin kalan kişi olduğunu söylemişti. Eğer senin o planın olmasaydı belki de gerçekten…”


Roland daha cümlesini bitiremeden Anna ağzını yumuşak eliyle kapattı: “O kelimeyi söyleme…”


Roland, onaylarcasına başını salladıktan sonra elini gevşetti Anna. Roland da daha sonra şöyle devam etti: “Her neyse… Söylemek istediğim şey kendine iyi bak, tamam mı? Bir şey olursa tereddüt etmeden Tanrı Gözü’nün İntikamı’nı kullan. Şeytanları yakalamasan bile problem değil… Kalede senin muzaffer dönüşünü bekliyor olacağım…”


“Merak etme.” diyen Anna güldü: “Diğer cadılara zarar gelmesini de engelleyeceğim.”


...


Anna ayrıldıktan sonra Roland uzunca bir süre sessiz kalmıştı. Sonrasında hafifçe mırıldandı: “Buralarda mısın?”


“Şüphesiz...” diyen Bülbül çalışma masasının üstünde belirmişti: “Ama konuştuklarınızı dinlemedim. Sadece o gittikten sonra döndüm.”


Ayağa kalkan Roland, pencereye doğru yürüdü. Karlı dağlara doğru bakarken Bülbül'e tasarladığı av planını açıkladı: “Yola çıkmadan önce tüm avlanma prosedürünü tanımak, kendinizin ve arkadaşlarınızın görevlerini anlamak için birkaç kez prova yapmanız gerekecek. Bu plan da sadece az sayıda şeytanla karşı karşıya kalırsanız uygulanacak plan… Duruma göre ayarlanması gerekebilir.” diyen Roland, bir an duraksadıktan sonra devam etti: “Eğer en kötü durumla karşılaşırsanız... Yani en umutsuz ve geri dönüşü olmayan bir durumdan bahsediyorum… Ne olursa olsun Anna’yı geri getirmelisin.”


Bülbül bir şey söylememişti. Bunun yerine yüzünde kafa karıştırıcı bir ifadeyle Roland'a bakıyordu. Roland’ın da başını çevirdiğini görünce: “Senin gitmemenin gerçek sebebi bu mu?” diye sordu.


Roland gerçeği inkâr edemezdi: “Gelseydim ve kötü durumlar yaşansaydı kesinlikle beni kurtarmayı seçerdin… Değil mi?”


“Anlaşıldı…” diyen Bülbül hafifçe iç çekti: “Elimden geleni yapacağım.”


Açık bir şekilde: “Her şey sana bağlı…” diyen Roland, Bülbül’ün omuzlarını okşuyordu.


...

Anna sanırım deha sayılabilecek bir zekâya sahip… Nasıl anlıyor böylesine gelişmiş dizaynı, şaşırıyorsun yani…

Ama bölümün en manidar kısmı Roland’ın Bülbül’den istediği şey olsa gerek… Bunlar da insanı üzüyor ama seriye farklı bir hava da katıyor. Bir sonraki bölüme devam edelim o halde…

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr