Bölüm 540: Farklı Endişeler

avatar
2649 25

Release That Witch - Bölüm 540: Farklı Endişeler




Çevirmen: Lodos

“Hepsi bu mu?” diye soran Agatha, Roland’ı duyduktan sonra biraz rahatlamıştı.


Şeytanların gücü ne kadar çok olduklarında yatıyordu. Sadece birkaç Çılgın İblisle karşı karşıya kalmaları durumunda bir ya da iki kıdemli cadı onları yenebilirdi.


“Onları hapsetmek için bir yol buldunuz mu?” diye sordu Agatha.


“Yeni gelen cadılar bunun için mükemmel.” dedi Roland: “Iffy, şeytanları yakaladıktan sonra kafes balonla kolayca taşınabilir. Elbette bazı prangalar hazırlatacağım. Bu yüzden onları kontrol altında tutmak büyük bir sorun olmayacak. Bilmek istediğim şey şu: Şeytanlar tarafından taşınan kırmızı sis ne kadar dayanabiliyor? Bir de öldükten sonra kanları mühür yapmak için kullanılabilir mi?”


“Elbette.” diyen Agatha, Roland'ın neyin peşinde olduğunu tam olarak anlamıştı: “Genel olarak bir kutu kırmızı sis yaklaşık bir gün dayanır. Şeytanlar görevleri göz önünde bulundurarak kaç kutu sis taşınacağına karar verirler. Örneğin bir gözetleme veya devriye görevi için, yetenek sınırı olan üç ya da dört kutu taşırlar.”


“Neden?” diye merakla sordu Roland.


“Garip Siyahtaş Tapınağı’ndan ayrıldıktan sonra sis yavaş yavaş etkinliğini kaybedecektir.” diye açıkladı Agatha: “Aksi takdirde Keşif Topluluğu, Şeytanları ve Kaos Canavarlarını elinde tutarak mühürlerin seri üretimine geçebilirdi. Birlik’in üç Şefi bunu daha önce denedi. Örneğin küçük Siyahtaş Tapınağı’nı ele geçirmek için bazı şeytan karargâhlarına saldırdılar. Ama düşmanlar yenilmeden önce Siyahtaş sütununu yok ediyordu. Geriye de solmuş Siyahtaş sütunları kalıyordu.”


“Solmak mı?” diye soran Roland, epey şaşırmış görünüyordu: “Taşlar da solabilir mi?”


“Kimse o şeyin ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Ama geri getirdiğimiz taştan yola çıkarsak ‘solmuş’ kelimesi tanımlamak için epey uygun bir kelime… Bir zamanlardaki parlak ve pürüzsüz yüzü artık kararmıştı. Ele alındığında bile bir sürü taş kırıntısı düşüyordu yere. Savaşçıların onu ilk gördüğü halinden tamamen farklıydı yani…”


“Anlıyorum…” diyen Roland bir süre düşündü: “Eğer bir şeytan geri getirebilirsek sen bir mühür üretebilir misin?”


“Bana yeterli deneysel materyal, bağımsız bir laboratuvar ve 20 tane halktan asistan verebilirseniz…” diyen Agatha, parmaklarını şıklattı: “Gelişmiş mühürlere kıyasla daha basit mühürler üretme şansım %80… Zaten gelişmişleri üretmek için gereken büyülü taşlar yok bizde…”


“Bunlar problem değil…” diyen Roland tereddüt etse de sonra düşük bir sesle sordu: “Sorun şu: Ya tuzak görevi çok fazla şeytan çekerse ne olur?"


Agatha kendini tutamayarak güldü: “Kendinizden çok emin görünüyordunuz. Hiçbir şeyden endişelenmediğinizi sandım bir an…”


“Ee… Sadece her şeyden kesinlikle emin olmak istiyorum.”


Agatha daha sonra rahatlatıcı bir sesle şöyle dedi: “Sadece Bayan Anna’yı ve beni onların yanına götürün.”


“Sen ve… Anna mı?”


“Hala bölgenizdeki cadılar hakkında tam bir anlayışınız yok Majesteleri…” diyen Agatha iç çekti: “Sizin de bildiğiniz gibi gücü tüm Verimli Araziler’i kaplayan Kutsal Birlik’in 100'den fazla kıdemli cadısı vardı. Bunların 40’ından fazlası savaş cadısıydı sadece… Kutsal Birlik içindeki yüksek pozisyonlardalardı ve Kutsal Ordu’nun belkemiklerilerdi. Ama öte yandan Cadı Birliği’nde epeyce kıdemli cadı var ve sizin garip silahlarınızla birlikte güçleri Kutsal Ordu’nun bir kanadına neredeyse eşit… Bir grup şeytanı yenmek bizim için zor olmayacak. Cehennemin Efendisi’ne rastlasak bile Bayan Anna Tanrı İradesi Mührü’nü iki kez aktive edebilir.”


"Ah... Neredeyse unutuyordum.” diyen Roland aniden anlamıştı meseleyi: “Önerin için teşekkür ederim.”


“Rica ederim. Şeytanları yenmek benim hayatımdaki en büyük istek… Lütfen beni hayal kırıklığına uğratmayın Majesteleri…”


Agatha tam çıkmak üzereyken Roland onu durdurdu.


Anlamadığım başka bir şey daha var.”


“Nedir?”


“Neden şeytan kasabasına saldırmama kararlı bir şekilde karşı çıktın?” diyen Roland kaşlarını kaldırmıştı: “Önceki tavrın şu andan çok farklıydı... Hatırlıyorum da o zamanlar Şeytanlara sadece aktif olarak saldırmayı bırak; kamplarında bulunma ihtimali olan Kaos Canavarları’nı ne pahasına olursa olsun yakalamamızı isterdin, doğru mu?”


Agatha aniden yanaklarının yandığını hissetmişti. Kendisi bakmadan bile çoktan kırmızı olduklarını biliyordu.


“Söyledim mi ya öyle bir şey? Tam olarak hatırlamıyorum…”


“Evet söyledin…”


“Majesteleri… Çok uykum var.” diyen Agatha, zorla esnedi: “Lütfen şimdilik izin verin.” dedikten hemen sonra da ofisten ayrıldı.


Cadı Evi’ne giden koridorda yürürken yüzünde yavaşça esen serin esintiyi hissedebiliyordu. Bu da ruh halini yavaş yavaş sakinleştiriyordu.


Gökyüzündeki sayısız yıldıza bakarken aniden Wendy'nin söylediklerini hatırladı.


“Bir gün Roland, Gökhisar’ın Kralı olacak ve tüm düşmanlarımızı yenmemizi sağlayacak. Ben buna inanıyorum."


Wendy'nin o yüzündeki ikna edici ifadesine bakan Agatha hem kıskanmış hem de biraz üzgün hissetmişti. Wendy'nin acımasız gerçeklikle yüzleşmemiş olmasını kıskanmıştı. Ama aynı zamanda onun bu inanışının insanlar ile şeytanlar arasındaki boşluğu hiçbir şekilde kapatamayacağını da düşünerek üzülmüştü.


Ancak şimdi Wendy de buna inanmaya başlamıştı.


*******************


Iffy yatak odasına nasıl döndüğünü hatırlamıyordu.


Zihni, ateş eden ve kükreyen silahların ve topların görüntüleriyle doluydu. Yüzlerce asker, düzgün sıralar halinde konum almışlar, önlerindeki hedeflere nişan alıyorlar ve tetiği çekiyorlardı. Kalın beyaz dumandan başka bir şey göremiyordu. Büyülü gücüyle mermileri hissedebilse dahi onları kafesiyle tuzağa kapatmak için yeterli vakti olmuyordu.


“Majesteleri yalan söylememiş. Metal mermiler, Maggie'nin benimle savaşırken kullandığı özel mermilerden çok daha güçlü. Ahşap hedefleri 100 adım uzaktan bile yok edebiliyor bunlar… Bu mesafede cadıların yapabileceği tek şey dayak yemeyi beklemek olur. Top isimli diğer silah daha da korkunç… Saldırı menzili normal silahların birkaç katı… Nereyi vurduğuna bakmak için teleskop bile gerekebilir. Dahası muhafızlar bunun sadece eski moda alan topu olduğunu söyledi. Asıl güçleri 152 mm Uzun Şarkı topları imiş…”


Kafasında çeşitli patlama sesleri yankılanan Iffy’nin aklına şöyle bir düşünce gelmişti: “Heidi Morgan bize yalan söyledi.”


“Belki Heidi Morgan böyle bir gücün mümkün olduğunu bile bilmiyordur.” diye cevap veren Softfeathers’in kafası karışmış gibiydi. Anlaşılan öğleden sonra izledikleri ordu eğitimleri onu da şok etmişti: “Şimdi ne yapmalıyız?”


Iffy cevap vermemiş ve düşüncelere dalmıştı: “Heidi'nin daha önce hangi amacı güttüğü şu anda hiçbir şey ifade etmiyor çünkü Bloodfang Derneği Majesteleri’nin istediklerini karşılayabilir durumda değil. Tilly Wimbledon'un yardımcı cadıları Bloodfang Derneği'nin savaş cadılarından daha yararlı…”


Son birkaç yıla baktığında bir zamanlar gurur duyduğu yeteneklerinin ve büyüme deneyiminin artık bir şaka sayıldığını fark etmişti. Annie’nin dışında hafızasında değer vereceği başka bir tane bile şey yoktu.


Uzunca bir süre sonra başını kaldırarak: “Ben Bloodfang Derneği'ne geri dönmek istemiyorum.” dedi.


Hafifçe başını sallayan Softfeathers: “Ben de öyle.” dedikten sonra şok olmuştu: “Sen ağlıyor musun?”


Ağzına gelen tuzlu tattan sonra yüzünü silince parmak uçlarının ıslandığını hissetmişti Iffy: “Bilmiyorum.”


Gözyaşının tadını almayalı uzun zaman olmuştu.


Ne de olsa canavarlar asla ağlamazdı.


Ağlasalar bile kendileri için ağlamazlardı.


“Keşke Annie ve ben en başından beri Cadı Birliği ile karşılaşsaydık.” diye düşünen Iffy, gözlerini kapattı. Gözyaşlarının kalbine aktığını hissederek içinden: “Affet beni Annie…” dedi.

 


...

Baya baya şeytan avına çıkılacak yani şimdi, öyle mi?

Bir de Agatha en son neden öyle bir kıvırdı gibi oldu ki? İleride çıkar kokusu belki…

Bu silahlar Iffy’nin düşüncelerini ta temelinden sarsmışa benziyor, bakalım ne tür değişimler yaşayacak?

Takipte kalın! Yorumlarınızı bizimle paylaşmayı ve serimizi beğenmeyi de unutmayın lütfen! Görüşmek üzere!










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr