Bölüm82: “Jian Jian, Seni Seviyorum.” “Evet, Ben de…”

avatar
996 0

Reborn as My Love Rival’s Wife - Bölüm82: “Jian Jian, Seni Seviyorum.” “Evet, Ben de…”


Çevirmen: Solevra

Düzenleyen: Gandalf

 

Eve girdikten sonra, An Yize Su Jian’ın ıslak kıyafetlerini değiştirmesine müsade etti. Arkasını dönüp soğumuş yemek masasını görünce, mahcup hissetti. “Özür dilerim. Otobanda uzun süre trafiği kilitleyen bir kaza olmuş, bu yüzden geç kaldım.”

 

“Sorun değil.” Su Jian başını salladı. “Telefonunun şarjı mı bitti?”

 

An Yize kontrol etmek için telefonunu çıkardı ve gerçekten şarjının bittiğini fark etti. Su Jian’ın surat ifadesini ve az önce yaptıklarını hatırlayınca yavaş yavaş bir şeyler anlamıştı. “Beni daha önce aradın ama ulaşamadın değil mi?”

 

Su Jian başını eğdi ve dudaklarını büzdü. “Evet, gelmeyeceğini düşündüm.” Bir an durakladı, “Ben yemekleri ısıtayım.” diye ekledi.

 

Ancak, tam kaseyi almıştı ki titremesi yüzünden kase kayıp yere düştü.

 

Kase kırılma sesi çok belirgindi. Su Jian ürkmüştü. Sonra parçaları almak için çömeldi.

 

“Sss…”

 

“Ne oldu? Bir yerini mi kestin?”

 

“Evet.”

 

An Yize bandaj getirdi. Çatık kaşlar ile Su Jian’ın yarayı sarmasına yardım etti. Su Jian’ın parçaları toplamaya devam edeceğini görünce, “Bırak ben yapayım.” dedi.

 

Tüm kırık parçaları temizledikten sonra, An Yize Su Jian’ın yanına oturdu. Su Jian’ın sarılı elini boş boş kaldırdığını gören An Yize, “Jian Jian?” diyerek istemeden gülümsemişti.

 

Su Jian ona baktı ve birden An Yize’ye sarıldı.

 

An Yize şaşırmıştı. O da Su Jian’a sarıldı ve nazik bir şekilde, “Bir şey mi oldu?” diye sordu.

 

Su Jian sakince, “Biraz soğuk…” diye yanıtladı.

 

An Yize ona biraz daha sıkı sarıldı ve gözlerinde bir nezaket izi belirdi. “Şimdi daha sıcaklaştı mı?” diye sordu.

 

Su Jian belli belirsiz bir şekilde, “Hıhı” diye cevap verdi.

 

Odasının dışı çok karanlıktı ve yağmurun sesi duyulabiliyordu.

 

Soluk sarı ışıklar altında ikisi sessizce birbirine sarılıyordu. Bir süre kimse konuşmadı.

 

An Yize koynundaki kişiye doğru baktı.

 

Su Jian’ın böyle iyi huylu olması ayık olduğu zamanlarda nadir görülürdü. Rol yapmadığı zamanlarda da kendi isteğiyle ona sarılması da çok nadirdi.

 

Sanırım soğuktan dolayı…

 

Su Jian’ın saçları hala ıslaktı. An Yize yüzüne hafifçe dokundu ve açıklanamaz bir samimiyet aniden kalbinde ortaya çıkmıştı.

 

Bu gece. Bu yağmur.

 

Hem de koynundaki kişi.

 

Su Jian’ın saçlarını hafifçe öpen An Yize kalbinin “tatmin” duygusuyla dolduğunu hissetti.

 

Tam bu tatlı duygu dolup taşarken, koynundaki kişi hafifçe hareket etmişti.

 

“Jian Jian?” An Yize’nin sesi samimiyet ve sevgiyle doluydu.

 

Su Jian ona doğru baktı. “Yize, sen kilo mu aldın?”

 

An Yize: “……”

 

 ……

 

An Yize yemekleri ısıttı. İkisi masanın yanına oturdular ve yemeye başladılar.

 

Su Jian kafasını gömdü ve çabucak pirinçleri yedi. Bunu gören An Yize samimi bir şekilde, “Jian Jian, yavaş ye.” dedi.

 

Su Jian başını kaldırdı ve birden, “Yize, bir dahaki sefere ayda bir gel.” dedi.

 

Sebzeleri alan An Yize’nin eli havada kalmıştı. “Neden?”

 

“Her hafta gelmeye çalışıyorsun…” Başını kaldırınca An Yize’nin biraz üzüldüğünü gördü. Su Jian şaşırmıştı ancak kısa sürede anladı. “Ben sadece... gelmeye devam etmenin tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Az önce bir trafik kazası olduğunu duymadın mı?”

 

An Yize, “Dikkatli olacağım.” diye cevap verdi.

 

Su Jian endişeyle, “Dikkatli olsan bile diğerleri olmayabilir! Kaza sayıları artıyor! Bence ayda bir kez yeterli. Birbirimizi sevdiğimiz sürece her zaman birlikte olmak zorunda değiliz! [1]” dedi.

 

An Yize’nin gözleri daha da parlamıştı.

 

An Yize’nin gözlerindeki hafif gülümsemeyi gören Su Jian biraz tedirgin olmuştu. Başını kaldırıp, “Yanlış anlama! Ben geleneksel Çin şiirinin zarif olduğunu düşündüm ve ezberden okudum!”

 

An Yize kahkaha attı, “Ezberden mi?”

 

“Neye gülüyorsun?” Su Jian da istemsiz olarak gülmüştü. “Edebiyatta iyi olamaz mıyım? Hayattaki diğer şeyler dikkatini dağıttığı sürece keyif alacağımız şeyler kalmaz ve ilerleyemeyiz.”

 

An Yize: “Güzel yetenek.”

 

 ……

 

Yatağa yattıklarında pencerenin dışındaki yağmur sesi azalmıştı.

 

Su Jian sessizce An Yize’nin koynuna sokuldu ve hiçbir şey söylemedi. An Yize, Su Jian’ın her zamanki gibi hareketli olmadığını gördü ve daha önce yağmurda sırılsıklam olduğu için rahatsız olduğunu düşündü, bu yüzden bir şey söylemedi. Su Jian’a daha sıkı sarıldı.

 

Yağmurun sesi duyulabiliyordu ancak gece ve sessizlik tarafından örtülmüştü. Odadaki hava biraz soğuk olmasına rağmen battaniyenin altı sıcaktı.

 

Ancak, Su Jian bu uyku getirici ortama rağmen uyuyamıyordu.

 

Su Jian, onu kucaklayan kişiye bakarak dayanmaya çalıştı ancak başaramadı. An Yize’nin koynundan çıktı.

 

An Yize gözlerini açıp ona baktı. “Bir şey mi oldu?”

 

Su Jian dik dik ona baktı ve “Neden beni öpmedin?” dedi.

 

Uyumadan önce beni hep öperdi, hatta bazen geceleri gizlice öpüyordu. Ancak bu gece yattığımız zaman bu herif beni öpmedi. Bu çok rahatsız edici. Tıpkı düşmeyen bir ayakkabı gibi [2]!

 

An Yize şaşırmıştı. Sonra yavaşça gözlerinde bir gülümseme belirdi.

 

Sonra, yavaşça eğildi, Su Jian’ın belini sardı ve dudaklarını öptü.

 

Su Jian gözlerini kapattı ancak ciddiyetle karşılık verdi.

 

Kıyafetleri birbirine karıştı ve dudakları birbirine girdikçe tenleri birbirine yakın kaldı.

 

Dudaklar, kulak memesi, boyun, köprücük kemiği, göğüs ve…

 

Su Jian dudaklarını ısırdı. Boynunu geriye attı ve derin derin nefes alıp verdi.

 

Su Jian’ın “Yize” diye nefes nefese kalması An Yize’nin vücudunun daha da alevlenmesine neden oldu.

 

Ancak…

 

Su Jian geriye çekilen An Yize’yi tuttu, bulanık gözleri sorgulayıcıydı.

 

An Yize iç çekti ve boğuk bir sesle, “Jian Jian, yanımda prezervatif yok.” dedi.

 

Su Jian donmuştu. Sonra, An Yize’ye sarılmak için yavaşça ellerini kaldırdı. “Sorun değil…”

 

 ……

 

Birlikte olduktan sonra, devamında pek bir şey yapmadılar.

 

Ancak, An Yize bunun en iyi seçim olduğunu hissetmişti.

 

Nedense, Su Jian bu sefer ona daha sıkı sarılmıştı. Su Jian bunu yüz yüze yapmak istiyordu ve onu bırakmadan sarılmaya devam ediyordu.

 

Ancak, An Yize, Su Jian’ın ağlaması karşısında ne yapacağını bilememişti.

 

“Acıtıyor mu?” An Yize kaşlarını çattı ve daha yavaş hareket etti, Su Jian’ın terden ıslanmış yüzüne hafifçe dokundu.

 

Su Jian, An Yize’ye bakarken nefes nefese başını salladı.

 

An Yize, yaşlı gözler karşısında kalbinin yumuşadığını hissetti. Başını eğip Su Jian’ın gözyaşlarını nazikçe öptü. “Bebeğim, seni seviyorum…” derken alçak sesi kibarlıkla dolup taşıyordu.

 

Su Jian sersemlemiş bir şekilde nefes nefese, “Evet, ben de…” diye karşılık vermişti.

 

“……”

 

 ……

 

Her şey sakinleşmişti ve gecenin ilerleyen saatleriydi.

 

An Yize, Su Jian’ın yüzünü tuttu ve nazikçe öptü.

 

“Artık yapamam…” Su Jian’ın yüzü kızarmıştı ve enerjisi yoktu. “Yize, tek başına yapmaya istekli olmaktansa devam etmenin mümkün olup olmadığını unutmamalısın…”

 

An Yize hafifçe kahkaha attı, “Bir dahaki sefer not alacağım.”

 

Su Jian çok yorulmuştu. An Yize’nin koynunda kısa sürede uykuya daldı.

 

Öte yandan, An Yize’nin gözleri parlıyordu. Su Jian’ın sersem sersem “ben de” deyişini hatırlayarak kalbi ısınmıştı.

 

Birden tekrar duymak istedi.

 

“Jian Jian?”

 

“Hm…”

 

“Seni seviyorum.”

 

“Hı... Tıpkı bir fare nasıl... pirinç seviyorsa…[3]”

 

“……”

 

 ……

 

Ertesi gün, Su Jian uyandığında gökyüzü çoktan aydınlanmıştı.

 

An Yize alnını öptü. “Uyandın mı?”

 

Su Jian burnunu buruşturdu ve yumuşak bir sesle, “Evet” dedi. Sonra bacaklarından birini An Yize’nin karnına koydu.

 

An Yize: “……”

 

Su Jian yavaş yavaş uyanmıştı, “Yağmur durmuş mu?” diye mırıldandı.

 

“Hıhı, yağmur durdu.”

 

Su Jian üstünü yarım açmıştı. Ancak, etraf soğuk olduğu için hızla battaniyenin içine geri girdi. An Yize ona sarıldı ve battaniyeyle örtünmesine yardım etti.

 

Su Jian tembel bir şekilde, “Kalkmak istemiyorum…” diye mırıldandı.

 

An Yize nazikçe, “O zaman kalkma.” dedi.

 

Su Jian kahkaha attı ve tembelce battaniyenin altındaki An Yize’nin vücuduna dokundu.

 

“Bu karın kaslarını nasıl yaptın?”

 

“Egzersiz.”

 

“Ne kadar sert!”

 

“Jian Jian.”

 

Su Jian, An Yize’nin elini tutması karşısında şaşkına dönmüştü. Sonra alay ederek, “Neden bu kadar önemli? Alt tarafı karın kası değil mi? Bende de var!” dedi.

 

An Yize’nin şaşkınlıkla baktığını gören Su Jian, “Bir kas hala bir kas değil mi?” dedi.

 

An Yize: “……”

 

An Yize karın kaslarına dokunmasına izin vermediği için Su Jian başka bir parça arıyordu.

 

Su Jian’ın göğsünü zevkle incelediğini gören An Yize bir anda ne yapacağını bilememişti.

 

“Söylesene, neden erkeklerde bunlar var?” Su Jian, An Yize’nin göğsündeki şeylere bakıp ara sıra onlara dokunuyordu. “Bunu görmek ne ilginç ne de kullanışlı. Göğüs kanseri olma şansının bile olduğunu duymuştum.”

 

An Yize: “……”

 

Su Jian baktıkça baktı. Sonra aniden dilini uzattı ve yaladı.

 

An Yize’nin vücudu titredi.

 

Su Jian bunu ilginç bulmuştu. Kafasını eğdi ve emdi.

 

An Yize hafifçe nefes aldı, “Jian Jian…”

 

Su Jian kafasını kaldırdı ve “Bu emzirme gibi hissettiriyor mu?” diye sordu.

 

An Yize: “……”

 

 ……

 

Bilimsel çalışmanın sonucu Su Jian’ın An Yize tarafından bastırılıp şiddetle öpülmesi olmuştu.

 

Serbest bırakıldıktan sonra Su Jian’ın dudakları kıpkırmızıydı ve gözlerindeki duygu henüz yok olmamıştı. An Yize’nin kendini tuttuğunu görünce birden güldü.

 

An Yize’nin alnı Su Jian’ınkine değiyordu. Tatlı bir şekilde, “Neden gülüyorsun?” diye sordu.

 

Su Jian hafifçe nefes aldı ve “Birden aklıma bir şiir geldi.” dedi.

 

An Yize, “Hangi şiir?” diye sordu.

 

Su Jian yavaşça, “Yaşlı bir adam genç bir adam gibi davranıyor, yaşlı bir adam genç bir kadınla evleniyor. [4]”

 

An Yize: “……”

 

An Yize’nin suratının kaskatı kesildiğini gören Su Jian kahkaha attı. Kollarını Yize’nin boynuna dolayıp kulaklarına doğru eğilerek, “Birkaç satır daha var, duymak ister misin?” dedi.

 

An Yize Su Jian’ın dudaklarını öptü ve başını salladı.

 

Su Jian telaşsız bir şekilde ezberinden okumaya başladı, “Kısa olmasına rağmen harcanan zaman çok değerlidir. Bir şeyi gerçekten anlamak için, onu kağıt üzerinden okumak yerine kendiniz tecrübe etmelisiniz. Sessizlik konuşmaktan daha güçlüyken, önünüzdeki manzaranın tadını çıkarmayı bırakın.”

 

An Yize’nin gözlerinde bir gülümseme izi belirmişti, “Güzel şiir.”

 

Su Jian kahkaha attı. Vücudunu çevirip An Yize’nin kucağına oturdu.

 

Kendi çıkarları için bir şeyler yaptıktan sonra, Su Jian An Yize’nin vücuduna uzandı ve aniden dudak büktü.

 

An Yize hafifçe terlerini sildi. “Ne oldu?”

 

Su Jian boynunu An Yize’nin boynuna gömdü ve “Aklıma başka bir şiir geldi.” dedi.

 

An Yize: “Evet?”

 

Su Jian: “Her şey çok çabuk gerçekleşiyor ve kral, kadına bu kadar ilgi duyması nedeniyle görevi için erken uyanmıyor.”

 

An Yize: “……”


Dipnotlar:

 

[1]Bu cümle bir şiirin parçasıdır.

 

[2]Yaşlı bir kadın ve üst katta yaşayan genç bir adamla ilgili bir hikaye vardır. Genç adam gece geç saatlere kadar çalışır ve bot giymeyi severmiş. Genç adam işten döndüğünde uyumadan önce iki botunu yere vururmuş. Uykusu hafif olan yaşlı kadın uyurken botların çarpma sesine uyanırmış. Ancak, bir gün iki yerine sadece bir kez vurma sesi duyulmuş ve bu da onu çok rahatsız etmiş ve uykuya dalamamış. Hikayenin ana fikri şudur, bir şey beklediğinizde o şey gerçekleşmediğinde bu sizi rahatsız edecektir.

 

[3]Bu  “Mouse Love Rice” şarkısının sözleri.

 

[4]Şiir tam anlamıyla böyle değildir.

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44673 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr