Bölüm 645: Ejderhalar Bile Yeri Geldiğinde Boyun Eğmelidir!

avatar
3895 67

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 645: Ejderhalar Bile Yeri Geldiğinde Boyun Eğmelidir!



Bölüm 645: Ejderhalar Bile Yeri Geldiğinde Boyun Eğmelidir!

 

 

"Eğer Dullahan Arbaletimi geliştirmek istiyorsam Kalor'a gidip gerekli materyalleri almam gerek ve araştırma için de biraz zaman lazım."

 

 

Nie Yan saate baktı. Çıkış yapma zamanı yaklaşmıştı. Oyundan çıkış yaparak oyun kapsülünden de çıktı.

 

 

"Demek çıktın ha? Güzel, hadi gel! Gidip kahvaltımızı yapalım," dedi Xie Yao gülümseyerek.

 

 

Nie Yan başıyla onayladı. Dişlerini fırçalayıp elini yüzünü yıkadıktan sonra Xie Yao'yla kahvaltı masasına oturdu. Sabahın erken saatlerinde odanın içini dolduran güneş huzur vericiydi. Xie Yao üzerindeki bahar elbisesiyle her zamanki gibi güzeldi. Sakin ve nazik gülümsemesi Nie Yan'ın kalbini ısıtıyordu.

 

 

Oyun içerisinde zirveyi takip etmekle yorulduktan sonra çıkıp böyle huzurlu bir ortamda bulunmak mutluluk kaynağıydı.

 

 

"Ee, Ankan nasıl?" diye sordu Nie Yan. Bu konuda kendini biraz suçlu hissediyordu. Xie Yao'nun ilerlemesini en son kontrol edişinden bu yana biraz fazla zaman geçmişti. Neyse ki, Xie Yao bu konuda anlayışlı birisiydi. Nie Yan'ın meşgul olduğunu bildiğinden onu her daim desteklemek ve yanında olmak için ant içmişti.

 

 

"Benim Ankam Kademe 6 ve ateş büyüsünde uzmanlaşıyor. Nüfuzum sayesinde biraz hafif büyü de öğrendi. Ayrıca Külden Doğum becerisi de var. Savunma gücü ve can değeri senin Kara Kanat Ejderhandan daha düşük ama büyü yetenekleri üst düzeyde," dedi Xie Yao. Ankasının gücüyle alakalı bir şikayeti yoktu.

 

 

Ankanın özel statülerini inceledikten sonra Nie Yan olayı az çok anlamıştı. Anka ve Kara Kanat Ejderhası tamamen farklı iki tip uçan hayvandı. Anka büyü alanında saldırgan özellikler sergilerken, ejderha ise yakın dövüş, savunma ve büyü direnci alanında gelişmişti. Fiziksel saldırı gücü kendisiyle aynı kademede olan diğer hayvanlara oranla çok daha gelişmişti.

 

 

Anka ve Kara Kanat Ejderhasının savaşması durumunda galip gelecek olan taraf kesinlikle Kara Kanat Ejderhası olurdu. Ejderhalar büyülere karşı gösterdikleri olağanüstü dirençle ünlenmiş yaratıklardı. Ankanın sıradan saldırıları Kara Kanat Ejderhası üzerinde hiçbir etki yaratamazdı. Eğer Kara Kanat Ejderhası mesafeyi azaltır ve rakibine yaklaşırsa, Anka çok dezavantajlı bir durumda kalırdı. Bundan dolayı farklı yaratıkların sıralandığı bir sistemde Kara Kanat Ejderhası zirvede yer alırdı, onun bir altında ise Anka olurdu.

 

 

"Sınıf geliştirme görevimi tamamlamam 10 günümü daha alacak gibi duruyor," diye bilgilendirdi Xie Yao. Kutsal Sihirbaz olma düşüncesi Xie Yao'yu çok heyecanlandırıyordu. Sonunda Nie Yan'a yardımcı olabilecek duruma gelebilecekti.

 

 

İnanç içerisinde Kutsal Sihirbazlar göz alıcı bir sınıftı. Uyguladıkları güçlü büyüler savaş alanında sayısız can alabilirdi.

 

 

Yüce Büyücülerle Sihirbazlar arasındaki en belirleyici faktör, Sihirbazların büyü konusunun özünü çok daha iyi anlayabilen bir sınıf olmasıydı, bu durum onların çok daha güçlü büyüler yapabilmesini sağlıyordu. Bazı güçlü büyüler gökleri yere indirim yeri sarsabilirdi. Kutsal Sihirbazlar ışık** büyüsü konusunda uzmanlaşıyordu. Bundan dolayı diğer Sihirbazlara oranla, karanlık taraf varlıklarına verdikleri hasar çok daha fazlaydı.

 

 

Niuren Birliğinden sadece Xie Yao değil, daha çok sayıda Sihirbaz çıkacaktı. Bu oyuncular birliğin en yıkıcı gücü olacaktı.

 

 

Şu anda Melek Müfrezesi de dahil olmak üzere, diğer birliklerin oyuncuları sınıf geliştirme görevlerinde Niuren Birliğinden daha gerideydi.

 

 

Çok geçmeden Melek Müfrezesi anlayacaktı ki uçan hayvan sayısını artırıp gelişmiş sınıf oyuncularının sayısına dikkat etmemek büyük bir hata olacaktı. Bir ağacın köklerini ihmal edip sadece dallarıyla ilgilenmek kısa vadede avantaj sağlasa bile uzun vadede büyük bir dezavantaj doğuracaktı.

 

 

"Kutsal Sihirbaz olduktan sonra, birkaç yasaklı büyü öğrenebilirsin. Zamanı geldiğinde hangisini seçeceğine karar veremezsen ana danışabilirsin," dedi Nie Yan. Sihirbazların yasaklı büyüleri hakkında biraz bilgi sahibiydi.

 

 

"Peki!" Xie Yao heyecanlı şekilde başını salladı. Nie Yan'a olan inancı ve güveni tamdı.

 

 

Kahvaltıyı bitirdikten sonra Nie Yan ve Xie Yao okul hazırlığına girişti.

 

 

Nie Yan sınıfa adımını attığı anda ilgi odağı olmuştu. Ortamdaki herkes garip ifadelerle ona bakıyordu. Özellikle de Fu Guangtao ve grubu ilk bakış atanlardandı, fakat kısa süre sonra korku hissedip bakışlarını başka yöne çevirdiler.

 

 

Nie Yan şaşkın şekilde kaşlarını kaldırdı. Sırasına yürümeden önce üzerini kontrol etti, insanların bakışlarından dolayı üzerinde bir gariplik mi olduğunu merak etmişti.

 

 

Kendisinin İnanç'taki Nirvana Alevi olduğunu öğrenen öğrenciler artık ona farklı bir gözle bakıyorlardı. Eskiden olduğu gibi ona önemsiz biriymiş gibi davranmıyorlardı.

 

 

"Günaydın patron," dedi öğrencilerden biri. Xu Yan'ın nüfuzu sayesinde Niuren Birliğine girmişti ve çoktan tam teşekküllü bir üye olmuştu.

 

 

Nie Yan adımlarını duraksattı, yüzünde garip bir gülümseme vardı. Nasıl cevaplayacağını bilmiyordu. Bundan sonra sınıfın yarısından çoğu kendisine patron diye seslenirse ne olacağını düşünüyordu.

 

 

"Günaydın." Nie Yan başını salladı, her zamanki gibi cevap vermeyi tercih etmişti.

 

 

"Günaydın patron!”

 

 

"Günaydın!”

 

 

...

 

 

Chu Chenghao gibi sınıfta otoriter sayılabilecek birisi bile Nie Yan'a aynı saygılı tavırla selam vermişti. Hepsi de Nie Yan'ın saygınlığını kalpten kabul etmişti.

 

 

Nie Yan her ne kadar Chu Chenghao ve arkadaşlarının gerçekten de samimi şekilde kendisine patron diye seslendiğini biliyor olsa da sonuçta bu kişiler sınıf arkadaşıydı. Böyle bir ortamda kendisine patron diye seslenilmesinden rahatsızlık duyuyordu.

 

 

Nie Yan sırasına oturduğunda Xu Yan ona yaklaştı.

 

 

"Patron! Ne düşünüyorsun? Komuta fakültesinden beş kişi Niuren Birliğine katıldı bile, sekiz kişi de düşünme aşamasında. Yakın zamanda sınıftaki herkes sana patron diye seslenecek," Xu Yan parlak şekilde gülümseyerek konuşuyordu.

 

 

Nie Yan çaresiz bir gülümseme ile elini salladı. "Sizler bana Nie Yan deseniz yeterli olur. Sınıftaki kişilerin bana patron demesi beni utandırıyor."

 

 

Xu Yan sesli şekilde güldü. Fakat bu durumu anlayabiliyordu. Belki de Nie Yan'ın sahip olduğu statüye ulaşan birisi artık kendisine nasıl seslenildiğini umursamaz hale geliyordu.

 

 

Nie Yan'ın istediği şey samimi olmaktı. Sınıf arkadaşlarının kendisiyle iletişime geçerken çekinmesi yerine onlarla güçlü ilişkiler kurarak aralarındaki buzun erimesini istiyordu. Fakat ne yazık ki artık bunun için çok geç kalmış gibiydi.

 

 

"Patron, Ölümsüz Hergele ve Tülbent Ablaya da senin burada bir öğrenci olduğunu söylesek mi? Göksel Krallar hariç, onların Zirve Askeri Akademisinde sahip olduğu nüfuzla kimse başa çıkamaz. Geçen sefer hezimete uğrayan Kan İfritlerinin popülerliği düştü. Eskisi gibi değiller artık." dedi Xu Yan.

 

 

"Onlara söylemek mi?" Nie Yan bir süre düşünüp kafasını iki yana sallayarak reddetti. "Belki ileride yaparız bunu. Onlara söyle, Mavi Rüzgar Çanına daha fazla sayıda üye alabilirler, bu konudaki otorite onlarda. Fakat birliğe yapılacak olan alımlarda hala aynı kısıtlamalar geçerli. Sayıdan çok kaliteye odaklanmamız lazım. Eğer akıllarında soru varsa oyundan benimle iletişime geçebilirler."

 

 

"Pekâlâ, derhal Tülbent Ablaya haber vereceğim!" dedi Xu Yan heyecanlı şekilde. Eğer Mavi Rüzgar Çanı Zirve Askeri Akademisinden alım yapmaya başlarsa kim bilir daha kaç adet kişi üye olma çabasına girecekti. Çılgın bir alım furyası bütün okulu sarabilirdi.

 

 

Nie Yan, Xu Yan ve diğerleri sohbet halindeyken Fu Guangtao ve diğerleri yaklaştı. Suratındaki ifade biraz garipti, sanki bütün gece uyumamış gibiydi. Vücudundaki gerginlik gözlerinden okunabiliyordu.

 

 

Fu Guangtao'nun yaklaştığını gören Xu Yan, Xia Tianyu ve Fei Zhe derhal gözlerini kıstı. Sınıfın çoğu dikkatini buraya vermişti. Şu anda komuta fakültesindeki öğrencilerin çoğu Nie Yan'a aitti. Eğer Fu Guangtao bir şeyler denemeye kalkışırsa anında ezilirdi.

 

 

Fu Guangtao'nun yüzü hissettiği farklı duygular sebebiyle titriyordu. Nie Yan'ın Nirvana Alevi olduğunu öğrendiğinden beri zihni bulanıktı. Nie Yan Zümrüt İmparatorluğundaki en güçlü varlıktı. Eğer Nie Yan kendisine bir zarar vermek istese yapması gereken tek şey sadece bir emir vermekti, bu şekilde kendisini Seviye 0 olana kadar çok sayıda Hırsız kesebilirdi. İşte Niuren Birliğinin gücü buydu.

 

 

Dünden bu yana Fu Guangtao omuzlarında büyük bir yük hissediyordu, neredeyse zihni çökecek gibi olmuştu. Paranoyak olmamak için elinden bir şey gelmiyordu. Belki de Nie Yan çoktan emrini vermişti. Emrindeki Hırsızlar belki de sadece oyuna giriş vaktinin gelmesini bekliyordu.

 

 

Nie Yan Fu Guangtao'ya doğru bir bakış attı, yüzündeki ifade Tai Dağı gibi sarsılmazdı. Uzun zamandır Niuren Birliğinin liderliğini yapmış olmak kendisine bakışlar konusunda bile avantaj sağlamıştı.

 

 

Yüksek tehlikenin karşısında bile sakinliğini koruyabiliyor ve elindeki meseleye bütün dikkatini verebiliyordu. Fu Guangtao okyanustaki küçük balıklardan bir tanesiydi. Gökler tarafından kutsanmış bir yetenek mi? Bütün ulustaki en yetenekli öğrencilerden biri mi? Zirve Akademisine denk gelen 10,000'de 1 yeteneklerden mi? Nie Yan'ın gözlerinde bu eleman sadece birinci sınıf acemi bir öğrenciydi, henüz hayat tecrübesini tatmamış olan, olgunlaşmamış kişilerden biriydi.

 

 

Fu Guangtao Nie Yan'ın bakışlarını görünce sonunda bir şeyi anlayabildi. Evvelki sefer Nie Yan'la dalga geçerken gerçekten de başına bela almak istemişti. Nie Yan'ın kendisini görmezden gelmesinin sebebi korkmuş olması değil, kendisi gibi birine önem vermek istememiş olmasıydı.

 

 

Fu Guangtao sonunda kalan gururunun son damlasını da bir kenara itti. Başını öne eğerek ağır bir ses tonuyla konuştu, "Nie Yan, lütfen beni affet. Ben kör gibi davrandım. Elbette benim suçlarımı tamamen görmezden gelmeni istemiyorum, ama sınıf arkadaşı olmamızın hatırına, eğer bana karşı hoşgörülü davranırsan çok sevinirim."

 

 

Xu Yan, Fei Zhe ve diğerleri şaşkındı. Fu Guangtao gibi kıçından düşünen birinin mantıklı şekilde gelip özür dilemesini beklemiyorlardı. Gözbebekleri şaşkınlıkla büyümüştü.

 

 

Fakat düşününce, eğer kendileri Fu Guangtaonun yerinde olsa onlar da aynısını yapardı. Nie Yan'ın sahip olduğu güç olağanüstüydü. Neredeyse buradaki öğrencilerden farklı bir gezegenden gelmiş gibi biriydi. Nie Yan, bu öğrencileri parmağının bir hareketiyle öldürebilecek bir dev niteliğindeydi. Onu gücendirmek demek ölüm fermanını imzalamak demekti. Komuta fakültesindeki ejderhalar bile yeri geldiğinde ona boyun eğmeliydi.

 

 

Bazı insanlar kesinlikle kışkırtılmamalıydı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr