Bölüm 634: Kardinal!

avatar
1598 68

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 634: Kardinal!


Bölüm 634: Kardinal!

 

 

Nie Yan ormanın derinliklerine doğru atıldı. Aradan yaklaşık 30 dakika geçtikten sonra Kademe 4 yaratık tespit edebilmişti.

 

Bu bir Kanlı Gümüş Kurttu, iri yapılı, gümüş renkli kürkü olan ve gözleri kan kırmızısı bir kurttu. Hayvan ağaçların arasında dolaşıyordu.

 

Nie Yan yavaşça Kanlı Gümüş Kurdun arkasından yaklaştı ve beş metre kala duraksadı. Hayvan hala Nie Yan'ın varlığından habersizdi.

 

Aniden, Nie Yan ileri atılarak hançerini kaldırdı ve saldırıya geçti. Rüzgar gibi habersiz ve ani hareket etmişti.

 

Zenard'ın Kılıcı keskin ve parlak bir ışık yaydı, havada bir hilal çizerek savruldu.

 

Arkasındaki tehdidi hisseden Kanlı Gümüş Kurt kılıcın doğrultusundan çıktı. Nie Yan'ın saldırısından kurtulduktan sonra etrafında dönerek ileri atıldı.

 

Kanlı Gümüş Kurdun refleksleri ve tepki süresi oldukça iyiydi, hamleleri çok hızlıydı.

 

Nie Yan hala Berrak Dansçı olmanın verdiği hıza alışmış değildi. Bundan dolayı hareketleri biraz yavaş kalmıştı.

 

Güçlü bir rakiple karşılaşan Nie Yan'ın içinde garip bir his oluştu. Eklem uçları titredi, vücudundaki bütün kasların ve sinirlerin olağanüstü bir patlayıcı güçle dolduğunu hissedebiliyordu. Kanlı Gümüş Kurdun hareketleri bir anda Nie Yan'ın gözünde ağır çekimde ilerlemeye başlamıştı, bu şekilde kolaylıkla hayvanın zayıf noktalarını görebiliyordu. İçindeki his gittikçe daha da netleşiyordu. Bu duruma nasıl tepki vereceğini anında düşünmüştü.

 

Nie Yan kenara kaydı, hayvanın saldırısından kıl payı kurtulmuştu. Kanlı Gümüş Kurdun ön ayakları Nie Yan'ın omuzlarının üzerinden geçerken Nie Yan vücudunu eğdi ve hayvanın alnına doğru bir darbe savurdu. Hayvan acı bir çığlık eşliğinde geriye savruldu.

 

"Demek Berrak Dansçı olmak böyle bir şeymiş... Bu inanılmaz! Hayatım boyunca kendimi bu kadar özgür hissetmemiştim!" Nie Yan'ın yüzü heyecanla parlıyordu.

 

Nie Yan az evvel ayna görüntüsüyle savaşırken bu kadar rahat olamamıştı çünkü o rakip kendisinden daha güçlüydü. Şimdi ise kendi gücüne yakın bir rakip bulduğundan dolayı Berrak Dansçı olmanın nasıl bir güç sağladığını daha rahat şekilde test edebiliyordu.

 

Nie Yan'ın hareket hızı Kademe 4 Kanlı Gümüş Kurdun hızından çok daha ilerideydi. Önceki rakibine kıyasla bu hayvan bir salyangoz hızında sayılırdı.

 

Nie Yan savaşı tamamen kontrol altına almıştı.

 

Kanlı Gümüş Kurt yere çarptıktan sonra tekrar ayakları üzerinde durdu. Derin bir uluma sesinden sonra Nie Yan'ın etrafında biraz döndü ve tekrar ileri atıldı.

 

Nie Yan'ın hisleri bir anda yine üstün bir hal almıştı. Az evvelki gibi, Kanlı Gümüş Kurt yine, sanki ağır çekimde ilerliyormuş gibi görünüyordu.

 

Kanlı Gümüş Kurt yaklaşırken, Nie Yan bacağını kaldırdı ve ayağını büyük bir hızla yere doğru indirdi. Acımasız bir tekme savurmuştu, bu tekmenin dövüş sanatlarındaki ismi balyoz tekmesiydi, rakibin kafasını hedef almıştı, hayvanın kafasını yere çarptırdı ve beynini sarstı.

 

Nie Yan'ın zamanlaması ve uygulaması kusursuzdu.

 

Berrak Dansçının gücü tüm çıplaklığıyla gözler önündeydi!

 

Bir oyuncunun statüleri belirli bir seviyeye ulaştığında, Kanlı Gümüş Kurt gibi düşük kademe rakipler bir şey ifade etmiyordu!

 

Kanlı Gümüş Kurt geriye savrulmaya devam ediyordu, kendini toparladığında tekrar Nie Yan'ın üzerine atılma hazırlığına girişti. Fakat hangi şekilde ve hangi yönden saldırdığı fark etmeksizin, Nie Yan bütün saldırıları kolaylıkla karşılıyordu. Yaklaşık yarım dakika sonra hayvanın can değeri nihayet sıfıra düşmüştü, cansız bedeni yere serildi.

 

"Demek Berrak Dansçı böyle bir şeymiş?" Diye mırıldandı Nie Yan. "Geçmişte ben Seviye 160 olmama rağmen Seviye 120 rakibin bana üstün gelmesi bundanmış demek..."

 

Kanlı Gümüş Kurdu öldürdükten sonra Nie Yan daha güçlü bir yaratık bularak bütün potansiyelini test etmek istedi. Kademe 6 ve aşağısı, Nie Yan için kolaydı, Kademe 7 yaratıklar karşısında biraz zorlanabilirdi fakat elbette güvenli bir savaş verebilirdi yine de. Kademe 8 bir yaratıkla karşılaştığında ise rahatlıkla canını kurtarabilecek durumda olurdu.

 

Nie Yan Antik Dünyada kalmaya devam etmeye karar verdi, bu şekilde materyal toplayabilir ve bazı becerilerini de geliştirebilirdi. Burası he ne kadar sıkıcı bir yer olsa da, Nie Yan böylesine bir fırsatı bir daha yakalayamayacağının farkındaydı. Dış dünyaya çıktığında bir yıldız gibi parlama vakti gelecekti.

 

Yarım ay kadar daha süre geçti.

 

Nie Yan bu süre içerisinde sürekli olarak savaşmıştı, arkasında çok sayıda ceset bırakmıştı ve dövüş tekniklerini oldukça geliştirmişti. Envanterine baktığında sütunlarca iksir, şifalı bitkiler ve diğer eşyaların olduğunu gördü, en azından birkaç yüz farklı çeşit mevcuttu. Bir yığın malzemenin 20 adetten oluştuğu düşünülürse, toplamda 560 yığın vardı ve çantası ağzına kadar dolu hale gelmişti.

 

Bu eşyaların değerini tahmin etmek bile zordu. Piyasadaki talep sınırlı olduğundan dolayı buradaki eşyaların çoğu zaten şu anda satılamazdı. Bundan dolayı bazı eşyaları kendi arkadaşları için saklayacaktı.

 

Nie Yan'ın zanaatkar becerileri çoktan Usta rütbesine ulaşmıştı. Simya, Tamirci ve Mühendislik alanlarında ise çoktan Büyük Usta rütbesine erişmişti. Özellikle bu üç beceri alanı, Nie Yan'a savaşlarda büyük bir avantaj sağlayacaktı.

 

Nie Yan lider sıralamasını açtı. Antik Dünyada gerçekten de çok vakit geçirmişti. Seviye 100'ü aşan oyuncu sayısı gittikçe artıyordu. Guo Huai'den aldığı habere göre Güneşi Dünyanın Kralı, Xie Yao, Tang Yao ve diğer 32 uzman oyuncu sınıf geliştirme görevlerinin peşinde koşuyorlardı, bunu halletmeleri yaklaşık olarak 1 aylarını alırdı. Güneş, Dünyanın Kralı ve Xie Yao gibi hızlı gelişebilenler yaklaşık 2 hafta içerisinde görevlerini tamamlayabilecek durumdalarken diğer yavaş olanlar ise henüz yeni başlamışlardı.

 

Zümrüt İmparatorluğu kargaşaya doğru sürükleniyordu. Birçok büyük güç, artık huzursuzlanmaya başlıyordu. Bundan dolayı Guo Huai Nie Yan'a ulaşarak bir an evvel genel durumu değerlendirmek için geri dönmesini istemişti.

 

Güneş, Dünyanın Kralı ve diğerleri sınıf geliştirme görevlerini tamamlayana kadar Nie Yan'ın kalede adam toplaması gerekiyordu, aksi takdirde başlarına bir şey gelirse altından kalkamayabilirlerdi.

 

Şu anda Niuren Birliği eskisine kıyasla her ne kadar üç kat gelişmiş ve tamamen farklı olsa da, yine de Zümrüt İmparatorluğu içerisinde kendilerine potansiyel tehditlerin olduğu söylenebilirdi. Önündeki seçenekleri tarttıktan sonra, Nie Yan Dünya Kalbinin altındaki transfer noktasına giderek içeri adımını attı.

 

Gözünün önünde bir anda görüntüler belirmeye başladı. Nie Yan gözlerini tekrar açtığında Işık Tapınağındaydı.

 

Tapınağın iç dizaynı Nie Yan'a tanıdık geldiğinden dolayı kalbi iyi bir hisle doldu. Salonun giriş tarafında tanıdık bir yüz olan Rahip Anisen duruyordu. Tekrar medeniyete döndüğü için mutluydu Nie Yan.

 

Anisen bu esnada yanına yaklaşarak saygılı şekilde eğilip selamladı. "Majesteleri, Savaş Meleği Kalenna, varlığınızla bize kutsiyet veriyorsunuz." Ardından Nie Yan'a dönerek gülümseme ile selamladı, "Tekrar hoş geldin!"

 

Nie Yan hazırlıksız yakalanmıştı, biraz yorgun gibiydi. Anisen'in Kalor'daki konumu oldukça yüceydi. Statüsü en azından Yüce Dük rütbesi kadar saygındı. Kendisini bir oyuncuya karşı bu kadar saygı dolu şekilde görmek pek alışılmış bir şey değildi.

 

Zümrüt İmparatorluğunda katı bir hiyerarşi söz konusuydu. Statü ve pozisyonlara gösterilen ehemmiyet üst düzey önem arz ediyordu. Eğer bir oyuncu kendisinden daha üstün statüye sahip birisiyle çatışırsa ağır cezalar alıyordu. Anisen gibi bir karakter ise genellikle Kalor'dan herhangi birine karşılama selamı verecek düzeyde olmazdı.

 

Nie Yan oldukça meraklıydı. Berrak Dansçı unvanı ne kadar saygındı ki Anisen bile karşısında böylesine saygılı duruyordu? Acaba sahip olduğu bu unvan Yüce Dük sıfatından daha mı saygındı?

 

Aynı zamanda Nie Yan Kalenna'ya da meraklı bir bakış attı. Savaş Melekleri, melekler arasında üstün bir pozisyona sahiplerdi.

 

Kalenna'nın Anisen'e attığı bakış pek de umursar tarzda değildi. Kanatlarını oynatarak Nie Yan'ın omuzuna kondu, sonrasında ise elindeki alev topuyla oynamaya başladı.

 

 

Nie Yan internette yaptığı araştırmadan sonra Berrak Dansçı sıfatına dair kısa bir bilgi edindi. Sivil hayatta Berrak Dansçılar, diğer Gölge Dansçılarıyla kıyasla hiçbir eksiklik yaşamıyordu, statüleri ise bir Kont ile aynı sayılıyordu. Fakat, Işık Tapınağının takipçileri bu kişileri Kardinaller olarak tanımlıyordu.

 

Işık Tapınağının hiyerarşisinde, en düşük rütbe Diyakonlardı, bu grup kendi içerisinde üçüncü, ikinci ve birinci sınıf olarak üçe ayrılıyordu. Onların üzerinde ise sırayla Rahipler, Psikoposlar, Baş Psikoposlar, Kardinaller, Baş Kardinaller ve Ulu Ruhani Liderler vardı. Ulu Ruhani Lider koltuğu şu anda boş olduğundan dolayı, ruhban sınıfı olan bu pozisyondakiler üç adet Baş Kardinal ve 100 adet Kardinal tarafından yönetiliyordu. Üç Baş Kardinal genellikle halk arasında hiç görülmezken, Kardinal rütbeli kişiler ise halkın arasına karışmış ve kendilerini belli etmeyen kişilerdi. Bundan dolayı Kalor'daki tapınağın yönetimi aslında Anisen gibi Baş Psikoposlara kalmıştı.

 

Resmi internet sitesinde sunulan bilgileri okuyan Nie Yan kendisinin pozisyonuna dair az çok bir şeyler öğrenebilmişti.

 

Kardinaller, tapınağın 30 adet şövalyesine istedikleri gibi hükmetmekte özgürlerdi. Kardinal ve Baş Kardinallerin yanı sıra, ruhban sınıfının bütün mensupları Nie Yan'a karşı saygı duymak zorundaydılar.

 

Sunulan ayrıcalıklar oldukça iyiydi.

 

"Merhabalar Rahip Anisen," dedi Nie Yan.

 

"Sonunda başardın demek! Berrak Dansçı olmanı tebrik ederim. Tanrının yüceliği senin yanında olsun." Anisen bir sağ elini göğsüne götürerek tekrar selam verdi.

 

**Demek tanrının yüceliği ha... Nie Yan bir şey söylemek istedi. Mademki bütün tanrılar birbirlerini öldürmeye başlamışlardı, o halde Işık Tapınağının tanrısının canlı olup olmadığı bilinmezdi. Fakat, karşısındaki kişi din adamı olduğundan dolayı böylesine şeyleri söylemekten vazgeçti.

 

"İyi dilekleriniz için teşekkürler **Peder Anisen."

 

Anisen tapınağa doğru Nie Yan'a önderlik etti. İkili koridorda yürürken Anisen Işık Tapınağının geçmişini anlatmaya başladı, sonrasında ise Nie Yan'ın yeni statüsünün ve otoritesinin neler olduğunu açıkladı. Nie Yan dikkatlice dinleyerek bu bilgileri hafızasına kazıdı. Zaten duydukları şeyler internetten edindiği bilgilerle örtüşüyordu. Tapınağın kurallarına uymak zorundaydı, mesela eğer zor durumda kalmış bir siville karşılaşırsa yardım etmeliydi, hasta biriyle karşılaşırsa tedavisine yardımcı olmalıydı. Nie Yan bu işleri kendi başına yapamazdı ama yanında Savaş Meleği Kalenna varken yapabilirdi.

 

Anisenle biraz daha sohbet ettikten sonra Nie Yan veda ederek Işık Tapınağından ayrıldı. Dışarı çıktığında güneşin yaydığı ışık içini ısıttı.

 

Kafasını kaldırıp ileri baktığında Kalor'un kalabalığının her zamanki gibi telaş içinde işine gücüne koşturduğunu gördü. Oldukça kalabalık bir ortamdı.

 

Nie Yan aniden derin bir nefes verdi. Uzun süre boyunca Antik Dünyada kalıp insan yüzü görmemiş olmak kendisini neredeyse delirtecek olmuştu. Geri dönmek gerçekten de iyi hissettirmişti.

 

Şu anda Zümrüt İmparatorluğu ve Atlas İmparatorluğu içinde, ister hortlak ister şeytan soyu olsun, ilk olarak Usta Sınıf olan kişi kendisiydi. Bugünden sonra geleceği çok daha parlak bir hal almıştı! Bir balık gibi okyanusta yüzebilir, bir kuş gibi göklerde süzülebilirdi! İstediği her yere gidebilirdi!

 

"Oh, doğru ya! Ben Gölge Dansçısı olan ilk oyuncuyum. Hırsız Derneğinden ekstra bir ödül alabilirim. Acaba bana ne verecekler?" diye mırıldandı Nie Yan.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr