Kulüpler dışında sınıflar arası mücadeleler de yaşandı. Nihayet sıralamalar ortaya çıktı. Komuta fakültesi mekanik savaş fakültesine karşı aldığı ezici mağlubiyet sonrası ikinci olmuştu.

Nie Yan bu tarz yarışmalara zerre kadar ilgi duymuyordu.

"Kusura bakmayın arkadaşlar. Azıcık daha iyi oynasaydım mekanik savaş fakültesini kesin yenerdik." Fu Guangtao küstahlığını sürdürüyordu.

"Mekanik savaş fakültesi bizden daha güçlü. Seviyelerimizi yükseltip kaliteli ekipmanlar elde edersek onları yenebiliriz. Xia Tianyu da katılırsa mekanik savaş fakültesinin şansı kalmaz. Ne büyük ayıp." Bai Jun iç çekti.

"Hah! Ne yapalım yoksa? Sanki o olmayınca dünya dönmeyecekmiş gibi konuşmayın. Gelecek sefer daha çok mücadele etmeliyiz. O zaman onları yenebiliriz!" Zhao Shiyu grup lideri olduğundan beri halinden memnundu.

Fu Guangtao mekanik savaş fakültesindeki birkaç kişinin zayıf yanları hakkında konuşuyordu.

Gruptaki bazı insanlar Zhao Shiyu, Fu Guangtao ve Bai Jun gibilere katlanamasalar da sessiz kalıyorlardı.

Fu Guangtao'nun boş stratejilerini dinlerken Nie Yan gülmekten kendini alamadı. Zira taktikleri o kadar saçmaydı ki savaş meydanında hiçbir işe yaramazdı.

Fu Guangtao gibi oyunculardan onlarcasını Nie Yan tek başına hallederdi.

Xia Tianyu Fu Guangtao'nun ego tatmininden yorulmuştu. "Gerçekten de kendi saçmalığınıza inanıyorsunuz. Mekanik savaş fakültesi zorlanmadı bile. Siz hala onları yenme hayali kuruyorsunuz. Hah! Kendinizi fazla büyütmeyin!"  

Fu Guangtao'nun yüzü utancından kızardı. "Xia Tianyu, seni şerefsiz! Bir daha söyle de görelim!"

"Tekrar duymak mı istiyorsun? Pekala! Maçın kaydını açın! İkinci defada durmama da gerek yok! Bin, hatta on bin defa daha söyleyebilirim!"

Xia Tianyu'nun sözlerini duyan Xie Yao kıkırdayarak Nie Yan'a döndü. "Arkadaşların gerçekten ilginçler."

Nie Yan omuz silkti. O bile Xia Tianyu'nun bu derece sivri dilli olduğunu bilmiyordu.

"Lanet olsun sana!" Fu Guangtao ileri atıldı. Xia Tianyu'yu güzelce benzetmek istiyordu. Lakin Bai Jun ve diğerleri tarafından tutulmuştu.

"Dur. Yok yere parlama. Hepimiz aynı sınıftayız," dedi Bai Jun.

Sınıf arkadaşlarının yatıştırmasıyla Fu Guangtao durduruldu. Xia Tianyu'ya sert bir bakış attıktan sonra arkasını döndü.

Zirve Askeri Akademisinin etkinliği sona eriyordu. Mavi Rüzgar Çanı en büyük kazanandı. Çoğu öğrenci bağlantılarını kullanarak Ölümsüz Hergele ve diğerlerine ulaşıp loncanın alım sınavına katılabilmeleri için onlardan aracı olmalarını istemişlerdi. Katleden Kılıç da çok sayıda yeni üye almıştı.

Nie Yan yeni üyeleri götüren Fang Rujie ve Qin Han'ı süzüyordu. Guo Huai'ye Katleden Kılıcı yakın takibe almasını emretmişti.

Etkinlik bitince Nie Yan ve Xie Yao arenadan çıktılar.

Xie Yao ölen ankasını diriltmenin bir yolunu aramak ve Azize Christina Setinin kalan parçalarını bulmakla meşguldü.

Guo Huai elindeki imkanları seferber edip Nie Yan'a buz direnci sağlayan eşyalar temin etmişti.

Nie Yan Xie Yao'ya veda edip kendi işine odaklandı.

Şahsi deposunda Buz Direncini yükselten iki pasif beceri ve kar beyazı renginde parlak bir küre olan, Kış Kalbi denen bir eşya duruyordu.

Nie Yan eşyayı inceledi.

Kış Kalbinin özellikleri Nie Yan'a Fırın Ateşi Kalbini anımsattı. Onu da çantasından çıkarıp ikisini birbiriyle karşılaştırdı.

İki eşyanın boyutları eşitti. Her ikisi de özel eşyalardı. Fırın Ateşi Kalbi kıpkırmızı parlıyordu. Tıpkı ilkel ateşten bir top gibiydi. Kış Kalbi ise bembeyaz ve buz gibiydi. En saf buzdan yapılmıştı adeta.

Biri kırmızı, diğeri beyazdı. İki eşya Nie Yan'ın ellerinde parıldıyordu.

Fırın Ateşi Kalbi son derece nadir bir eşyaydı. Nie Yan önceki hayatında bu eşyayı rastlantı eseri öğrenmişti. "Fırın Ateşi Kalbi ve Kış Kalbi benzeri başka eşyalar da var mı?"

Nie Yan bir süre düşündü. "Guo Huai'de benzer eşyalar aramasını istemeliyim. Belki bütün eşyalar toplandığında özel bir şey olur."

Nie Yan iki pasif beceriyi de öğrendikten sonra Buz Direncini kontrol etti. Zümrüt İmparatorluğunun kuzeyindeki tundrada seyahat edebilmesi için gereken 260 sayısına ulaşmıştı. Bunun dışında Yıldızlı Gece İksir Dükkanından Usta Buz Direnci İksiri de toplamıştı.

Sıra dışı bir şey veya bir eksik olmadığından emin olduktan sonra yola çıktı. "Sulgata'nın Tüyünü bulup Sulgata'nın Gölgesini tamamladığımda Berrak Dansçı sınıf atlama görevine başlayacağım." Beklentisi gözlerine yansıyordu.

Kalor'un dışına çıkıp Kara Kanat Ejderhasını çağırdı. Ejderhaya atlayıp kuzey yönüne uçtu.

Kara Kanat Ejderhası hızla yükseliyordu. Rüzgar Nie Yan'ın kulaklarında ıslık çalıyordu. Dağlar, tepeler birer birer geride kalıyorlardı. Nie Yan bir kez daha uçan bineğinin hızına tanıklık ediyordu.

15 dakika uçtuğunda bitki örtüsü tundraya dönmüştü. Kutup rüzgarları yüzüne vururken yanaklarının donduğunu hissediyordu. Böyle giderse buzdan bir heykele dönecekti. Kanatlarını kaplayan buz tabakasından ötürü Kara Kanat Ejderhasının hızı da düşmüştü.

Nie Yan bir an önce bineğine yere inmesini emretti. Buz gibi bir bölgede yüksek hızda uçmak berbat bir fikirdi.

Kara Kanat Ejderhası gökyüzünde dönerek yavaş yavaş alçaldı. Nie Yan uzaklara baktı. Göz alabildiğince uzanan bir beyazlıkla karşı karşıyaydı. Arada bir manzarayı değiştiren kayalar gözüne çarpıyordu. Çok uzaklarda dağların siluetlerini görebiliyordu.

Kara Kanat Ejderhası nihayet iniş yaptı. Nie Yan yere atladı.

*******

Nie Yan anka yumurtasını 518. Bölümde ele geçirmişti. Ama Kara Kanat Ejderhasına sahip olduğundan yumurtayı Xie Yao'ya vermişti.