Nie Yan, rakip kulüplerin İnanç içerisinde birbirlerine rastladıklarında ne yaptıklarını merak ediyordu. Birbirlerini mi öldürüyorlardı?

Boyalı Tülbent, Ölümsüz Hergele gibi birkaç kişi Zirve Askeri Akademisi öğrencileriydi. Yani okulda yalnız değildi. Böyle yakın lonca arkadaşlarına sahip olduğunu bilerek gülümsedi.

Zirve Askeri Akademisinin elitleri arasındaki çarpışmalar izlemeye değerdi. Belki de burada Göksel Krallardan birileri de bulunuyordu. Nie Yan kalabalığı taradı.

"Tülbent ve diğerleriyle buluşacak mıyız? Bizim de Zirve Askeri Akademisinde olduğumuzu bilseler çok şaşırırlar."

Nie Yan başını salladı. "Belki başka zaman. Gelecekte buluşmak için çok fırsatımız olacak." Şu anda kendilerini açık edemezlerdi. En azından binlerce insanın önünde olmazdı. Zirve Askeri Akademisi öğrencileri Nirvana Aleviyle aynı okulda okuduklarını bilseler ortalık karışırdı.

"Anlıyorum." Xie Yao kafasını salladı. Gözlerini kırparak Nie Yan'a baktı. O her zaman böyle davranırdı. Gözlerden mümkün olduğunca uzak kalmayı tercih ederdi.

Birbirleriyle muhabbeti sürdürdüler. Nie Yan bazı İnanç oyuncularının başlarına gelen komik olayları anlatıyor, Xie Yao da kıkırdayarak onu dinliyordu. O sırada ön sıralarda oturan öğrencilerin konuştuklarını duydular.

"Başkan, sınıfın en yüksek seviyelileri davet edildi. Takım kurup zindan girelim mi?" 

Nie Yan soruyu soran kıza baktı. Başkan dediği kişi mavi cübbeli bir Büyücüydü. Güzelliği kabul görürdü, ama fazla şatafatlıydı. Görünüşüne özen gösterdiği her halinden belli oluyordu.

Nie Yan onu görmeyi beklemiyordu. Bu kişi okuldaki sınıf başkanı, aynı zamanda başına iş açmaya kalkışan Zhao Shiyu idi.

Yanında iki kız üç de erkek vardı. Beş kişinin ise ikisi Savaşçı, biri Esrarlı Büyücü, biri Şövalye ve biri de Rahipti. Gayet standart bir sınıf dağılımına sahiplerdi. Nie Yan Üstün Sezi ile grubu inceledi. Seviyeleri 75-77 arasındaydı. Zhao Shiyu Seviye 77 idi. Sıradan oyunculara kıyasla oldukça yüksek seviyeliydi. Lakin onun gibi oyunculardan Niuren Birliğinde sürüsüne bereketti. Nie Yan ve Xie Yao şöyle dursun, Boyalı Tülbent ve Ölümsüz Hergeleyle bile karşılaştırılamazdı.

"20 kişi toplamak zor olacak. Mekanik savaş fakültesinden adam mı çağırsak? Oradan birkaç usta oyuncu tanıyorum."

"Hayır, böyle iyiyiz. Sınıfımızdan insanlarla takılalım." Zhao Shiyu öneriyi çabucak reddetti. Çünkü mekanik savaş fakültesinden usta oyuncular geldiğinde takım liderliğini onlara vermek zorunda kalacaktı. Onlara sözünü dinletemezdi.

Gümüş zırh giyen Seviye 77 Şövalye konuştu. "Xia Tianyu'ya ne dersiniz? O da Seviye 77."

"Nie Yan'a yakın. Çağırsak bile gelmeyecektir."

"Zheng Xu cidden yanlış adama çattı. Nie Yan'ın böyle bir dövüşçü olabileceği kimin aklına gelirdi? Acaba oyunda ne kadar güçlü? O yetenekte biri eminim yüksek seviyelidir."

Nie Yan'ın övüldüğünü duyduğunda Zhao Shiyu'nun ifadesi değişti.

"Ben emin değilim. Oyunda berbat olan kuvvetli dövüşçüler tanıyorum. Zaten kendisi düşük seviye olduğunu söylemişti. Geçen sefer de buluşmaya gelmedi. Bence seviyesi gerçekten düşük ve kendisini utandırmamak için gelmiyor." Nie Yan'ı kötüleyen Seviye 77 Savaşçı, övgü bekleyen gözlerle Zhao Shiyu'ya baktı.

Zhao Shiyu onun sözleriyle keyiflenmişti.

"Nie Yan gibi pisliklerin takımıma girmesine izin vermeyeceğim. Bai Jun, Xia Tianyu ile konuştun mu? Geliyor mu?"

Nie Yan Bai Jun denen Şövalyeye baktı. Sınıfta o isimde biri olduğunu hatırlıyordu. Spor komitesinin bir üyesiydi. Fiziksel özellikleri gayet iyiydi. Sınıfta ikinci sıradaydı.

Bu kişiler sürekli olarak Zhao Shiyu'yu takip ederlerdi. Nie Yan onları adamdan saymıyordu bile.

"Gelmiyor. Fei Zhe ve Xu Yan'la takım kurmuşlar."

"O ikisi düşük seviye çöpler. Xia Tianyu onlarla takım kurarak kendisine kötülük ediyor. Gelmiyorsa kendisi bilir. Ayağına kadar gidip de yalvaracak değiliz."

Zhao Shiyu sadık köpeği olan Savaşçıya baktı. "Fu Guangtao, senin çağırabileceğin biri var mı?"

Fu Guangtao onun sesini duyduğu anda kaskatı kesildi. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. "Takım işini bana bırakın!"

"Pekala, 20 kişi olacağız. Bu gece takım halinde zindana gireceğiz." Zhao Shiyu gülüyordu. Hala takımın kaptanıydı.

Bazı insanlar onun büyüklük taslayan tavırlarından hoşnutsuzlardı. Ancak diğer öğrenciler de burada olduğundan seslerini çıkarmıyorlardı.

"Sadece birkaç kişiye ihtiyacımız var. Nie Yan ve diğer üçünü çağırırsak yeterli sayıya ulaşırız," dedi bir erkek öğrenci. Nie Yan'a hayran kalmıştı. O yüzden onun ismini öne sürmüştü.

"Hayır. Hepsi kendini beğenmiş kişiler. Özellikle de Nie Yan! Bizden üstünmüş gibi davranıyor. Kendini ne sanıyor acaba? Birkaç gün önce sınıf buluşmasına çağırdığımızda gelme zahmetine bile katlanmadı." Fu Guangtao mesnetsiz suçlamalarını sürdürüyordu. Sınıfı Nie Yan'a düşman etmek istiyordu.

Sözleriyle sınıfa Nie Yan'ın küstah biri olduğunu düşündürtmeyi başarmıştı. Az önce Nie Yan adına konuşan kişi itiraz etmek istedi. Lakin sözünün ehemmiyeti yoktu. Nie Yan'ın gelmediğini biliyorlardı. Bu su götürmez bir gerçekti.

"Bence düşük seviyesinden ötürü kendisini utandırmak istememiştir."

Nie Yan kötülenirken Xie Yao haklı olarak öfkelendi.

"Senin hakkında nasıl böyle konuşurlar?" Xie Yao kavga başlatmak amacıyla ayağa fırladı.

Nie Yan onu kolundan tuttu. Nazikçe gülümseyerek başını iki yana salladı. "Bunlar kendini beğenmiş birkaç kişi sadece. Boş ver onları. Onlara harcayacağın nefese yazık. Atın dayanıklılığı ne kadar koştuğuyla ölçülür. İnsanın değeri ise zamanla ortaya çıkar."

Nie Yan kendini açıklamasının gereksiz olduğunu biliyordu. Gelecekte bu öğrenciler gerçeği göreceklerdi.

Nie Yan Xie Yao'yu oturttu. Bu insanlarla uğraşamazdı. Bir köşede oturan Xia Tianyu, Xu Yan ve Fei Zhe'ye baktı. Etraflarındaki koltuklar boştu. Belli ki sınıfın geri kalanı tarafından dışlanıyorlardı.

İçinde suçluluk duygusu belirdi. O olmasa bu muameleye maruz kalmayacaklardı.