Uzun düşünme sürecinden sonra Nie Yan kararını verdi. "Salla gitsin. Emeksiz yemek olmaz. Hazine istiyorsam risk almak zorundayım. Tek başıma Seviye 100+ Lordları öldürdüm. Korkacak ne var sanki?"

Nie Yan altın kapılara varıp bir tanesini açtı.

Kapı gıcırdayarak aralandı. Bu oda öncekilerden daha genişti. Altıya altı boyutlarındaydı. Tam merkezde altın bir lahit duruyordu. Beş metre uzunluğundaki tabutun üzerine süslemelerle kaplıydı. İçinde yatan insan muhtemelen görkemli biriydi.

"Acaba içeride ne tür hazineler yatıyor?" Nie Yan'ın kalp atışları hızlanmıştı. Lahde gidip düğmeye bastığı anda kapıya kadar geri çekildi. Lahit dar olduğundan beklenmedik durumlarda bir duvarın arkasına geçip saklanabilirdi.

Önceki patlama ve lanetler hala aklındaydı.

Kapak açılırken odaya bir ışık saçılıyordu. Nie Yan dev bir vücut görüyordu. Sinirleri iyice gerilmişti.

Lahit içindeki ceset tam üç metreydi. Katı suratlı ceset tepeden tırnağa altın kaplıydı.

Nie Yan sabırla bekledi. Cesedin canlanmayacağından emin olmak istiyordu.

Zira lahdin içine her bakışında tüyleri ürperiyordu.

Ansızın cesedin gözleri açıldı ve yoğun bir ışık yaydı. Cansız beden yavaşça ayaklanıyordu.

"Bir yaratık!" Nie Yan hemen Üstün Seziyi kullandı.

 "Lanet olsun, bu bir Yüksek Büyücü!"

Karşısındaki sadece bir Seviye 110 Lord olsa sorun olmazdı. Lakin bu ceset bir Ecel Büyücüsüydü. Sıradan Lordlarla karşılaştırılması bile hataydı.

Böyle bir durumda kaçmak, yapılabilecek en aptalca şeydi. Ne Yan etrafına bakınıp Küçük Altın ile Lafus'a kapıyı tutturdu. Brannigan'ın odadan çıkmasına izin verilemezdi. Aksi halde öldürülmesi imkansız hale gelirdi. Açık alanda Gölge Dansçıları bile Yüksek Büyücülerle başa çıkmakta zorlanırdı.

"Uykumu böldün. Seni sefil, bacaklarını koparacağım!" Firavun Brannigan öfkeyle bağırdı.

Ardından tabutundan çıktı. Elinde uzun bir asa belirdi.

Nie Yan düşmanına bakıyordu. Altınla kaplı vücudu heykeli andırıyordu. İki metre uzunluğundaki asa gizemli metallerle dövülmüş, ucuna ise mavi renkli bir safir yerleştirilmişti.

Brannigan kısıtlanmış gibi duruyordu. Lahdi odanın büyük bölümünü kapladığından hareket edeceği fazla bir alan kalmamıştı.

Nie Yan bunu çabucak fark etti. Neyse ki Küçük Altın kapıyı tutuyordu. Ne olursa olsun Brannigan'ın odadan çıkmasına izin vermemelilerdi.

"Biz en kadim ırkız. Yolumuza taş koyanları toza çeviririz. Defol, aşağılık yaratık!" Brannigan asasını Küçük Altına savurdu.

Nie Yan emir verip Küçük Altının kaçınmasını sağladı.

Asa kapıya çarptı. Kapı şiddetle sarsılmasına rağmen yıkılmamıştı. Metalden yapılan bir kapı kolay kolay yıkılmazdı.

Odada yeterli alan yoktu. Brannigan doğru düzgün saldıramıyordu. Kapıdan dışarı çıkmayı denediğinde ise Küçük Altın engeliyle karşılaşıyordu. Üzerine gelen Ejderha Nefesi sonucu kavurucu alevlerin içinde kalmıştı.

Geriye sendelerken, başının üzerinden 5.000 sayısı fırladı.

Küçük Altın sağlam hasar vermişti. Brannigan büyücü olduğundan savunması düşüktü.

Öfke içinde asasını kaldırıp  Küçük Altına doğru şimşekler gönderdi.

Elektrik akımı Küçük Altının vücudunu deliyordu.

-61.481

Küçük Altın tek saldırıda canının üçte birini kaybetmişti.

Ne korkutucu bir hasar! Nie Yan bu saldırıya bir Dövüşçünün maruz kaldığını düşünemiyordu. En azından bir Cengaver gerekirdi.

Lafus, Küçük Altının canını doldurdu. Seviye 15 Parlak Şifa oldukça kullanışlıydı.

Küçük Altın hala kapıyı tutuyordu. Kısıtlı alanda Brannigan gücünün yarısını bile sergileyemiyordu. Her taraf engellerle doluydu. Bazen de asasını kaldırıp tavana çarpıyordu.

"Burayı sevdim," dedi Nie Yan sırıtarak. Ardından Dullahan Arbaletini çıkardı.  Beş ok yaratığa doğru uçtu.

Her biri birkaç yüz hasar vermişti.

Nie Yan girdiği anda öldürüleceğini düşündüğünden odaya girmiyordu. Dışarıdan arbaletiyle saldırıyordu.

Brannigan bu duruma sinirlenmişti. Lakin odadan ayrılmasının bir yolu yoktu. Küçük Altın sarsılmaz bir kaya gibiydi.

Büyüler Küçük Altını dövüyordu. Ancak tek darbede onu öldürecek büyü olmadığından hiçbir işe yaramıyorlardı. Çünkü Lafus imdada yetişiyordu. Azıcık canı varsa ölmesi imkansızdı. Küçük Altının canı yüksekti. Brannigan tek hamlede onu öldüremezdi.

Yüksek Büyücü güçlü büyülerini kullanamadıktan sonra sıradan Büyücüden farksızdı.

Stratejisinin işe yaradığını gören Nie Yan Lafus'u dinlendirmeye karar verdi. Küçük Altının şifaya ihtiyacı olduğunda dövüşe dahil olabilirdi. Lafus'un manası bitmedikçe sorun çıkmayacaktı. Nie Yan kendisine kızıyordu. Gelirken neden Usta Mana İksiri getirmemişti ki? Lafus'un en çok ihtiyacı olan şey oydu.

Gerçi mana havuzu geniş ve mana yenileme hızı yüksek olduğundan şimdilik sorun yaşamayacaktı.

Patlayıcı Tepki!

Patlayıcı Tepki!

...

Küçük Altın birkaç Patlayıcı Tepki ile Brannigan'ın 200.000 canını götürdü. Patlayıcı Tepki belirli bir ihtimalle etkinleşiyordu. Birkaç defa etkinleşmesi şanstan kaynaklıydı. Hiç etkinleşmeme ihtimali de vardı.

Brannigan asasını savurdu. Büyü hazırlıkları pek çok defa Küçük Altın tarafından engellenmişti. Böyle kısıtlı alanlarda Yüksek Büyücüler zarardalardı.

Küçük Altın azgın alevlerden bir top oluşturup odayı cehenneme çevirdi.

15 dakika kadar sonrasında Brannigan'ın canı %20'ye düşmüştü.

"Bu aşırı kolay!" Nie Yan mutluydu. İlk başta Brannigan tarafından öldürüleceğini düşünüyordu. Neyse ki çevreden yararlanmasını bilmişti. Bu durumda da çevre koşulları sonucu belirleyecekti.

Canı %20'nin altına düşmüşken Brannigan huzursuzlanıp asasını kaldırdı. FWOOSH! Asadan yayılan buz dalgası Küçük Altına ulaştığında onu kalın bir buz tabakasıyla kapladı.

Brannigan Küçük Altına art arda saldırılar göndererek geri çekilmeye zorladı. Anlaşılan odadan kurtulmak için varını yoğunu ortaya koyacaktı.

İşler ters giderken Nie Yan Lafus'u ayağa kaldırdı.

Sarsılmaz İrade!

Parlak Bariyer!

…

Lafus Brannigan'ın üzerine atıldı.

Küçük Altınla birlikte Brannigan'ın ilerleyişini durdurdular. Brannigan asasını kaldırıp bütün kuvvetiyle savurdu. Lafus canının üçte birini kaybedip geri sendeledi. Onu koruyan Parlak Bariyer şiddetle titredi, ama dayandı. Seviye 11 Parlak Bariyer öyle kolay kırılmazdı.

Lafus Küçük Altın üzerine Kutsal Sıcaklık uygulayıp bütün buzu eritti. Kendine gelen Küçük Altın, yaratığı odanın içine püskürttü.

Brannigan adım adım geri itiliyordu. Asasını kaldırıp üç tane İskelet Savaşçı çağırdı. Üç metre uzunluğunda ve metal zırh giyen iskeletler büyük savaş baltaları taşıyorlardı. Tek bakışta güçlü oldukları anlaşılabilirdi. Maalesef onlarla birlikte zaten dar olan oda iyice sıkışık hale gelmişti. İskeletler hareket ederlerken birbirlerine engel oluyorlardı.

En nihayetinde Brannigan irfan sahibi değildi. Mantıklı düşünceden yoksundu. Dar alanda kölelerini çağırmak hataydı. İskeletlerin Lafus veya Küçük Altına ulaşmaları neredeyse imkansızdı.

Brannigan canı %5 altına düştüğünde öfke evresine girdi. Vücudundan yayılan kan kırmızısı ışıkla birlikte etrafı siyah kafataslarıyla çevrildi.

Nie Yan'ın kalbi sıkıştı. Brannigan nihai becerisini kullanıyordu!

Lafus geri çekilip bir dizi söz okudu.

Kutsal Işık Parıltısı!

Güçlü bir kutsal ışık sütunu yukarıdan gelip Brannigan'ı vurdu. Işığın dokunduğu yerler cızırdayarak yanıyor ve gri dumanlar yayıyordu. Yaratık acı içinde kıvranıyordu. Kutsal ışık tarafından yavaşça arındırılıyordu.

Kutsal Işık Parıltısı 15 metre içerisindeki yaratıkları anında arındırma şansına sahipti. Yaratık arındırılmazsa bile aşırı yüksek bir hasar alırdı.

"Ahhh!" Brannigan acıyla bağırdı. Kutsal Işık Parıltısına göğüs gerip Küçük Altının üzerine atıldı.

Kara İntikam!

Karanlık bir şok dalgası Küçük Altının göğsüne çarpıp onu havaya savurdu ve karşıdaki duvara çaldı.

Brannigan başını eğip kapıdan dışarı çıktı. "Seni iğrenç Şövalye. Ruhunu tanrımıza bağışlayıp bedenini ölümsüz orduma katacağım!" Asasını Lafus'un başına savurdu.