Bölüm 526: Savaş Gününü Belirlemek

avatar
2273 56

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 526: Savaş Gününü Belirlemek



Bölüm 526: Savaş Gününü Belirlemek

 

Nie Yan ve Xie Yao Christine'nin İksir Dükkanına giriş yaptı. Bu esnada Çılgın Büyünün bakışları da onlara çevrilmişti.

 

Çılgın Büyünün yanında onlarca astı vardı, hepsi de Büyücü İttifakının elit oyuncularıydı.

 

Nie Yan ve Çılgın Büyünün bakışları kesişti. Dükkanın içindeki atmosfer bir anda gerilmişti.

 

Bir şeylerin ters gideceğini sezen, olayla ilgisiz müşteriler kenarlara çekildi.

 

"Nirvana Alevi değil mi bu?"

 

"Evet. Diğer adam da Büyücü İttifakının lideri olan Çılgın Büyü."

 

"Duyduğuma göre Niuren Birliği ile Büyücü İttifakı arasındaki savaş son zamanlarda çok ağırlaşmış."

 

"Evet. Onlar ezelden beri birbirlerine düşmanlar. Acaba neler olacak diye çok merak ediyorum. Henüz bu iki birliğinde arasındaki savaş yeni bitmedi mi?"

 

Olayla alakası olmayan oyuncular kendi aralarında fısıldaşarak konuşuyorlardı. Büyücü İttifakı ve Niuren Birliği, ikisi de kışkırtılmaya gelmezdi.

 

Bu esnada pahalı bir kül rengi cübbe giyinmiş bir NPC ileri çıktı. İnce yapılıydı ve sakal-saç yapısı kendisine onurlu bir hava katıyordu.

 

Oyuncular şaşkındı. Bu adam da nereden çıkmıştı?

 

Bu yaşlı adam Christine'ydi. İksir dükkanının sahibiydi. Hilton Kalesinin iksir kullanan bütün NPC'lerine bu adam iksir veriyordu, bu durum ise bu adamın Hilton Kalesinde tanınan birisi olmasına yol açmıştı. Aynı zamanda unvanları arasında Kont unvanı da görünüyordu. Çoğu oyuncu bu NPC ile tanışma fırsatını bile yakalayamıyordu. Bu adam sadece yüksek statülü kişilere bizzat görünerek onlara iksir satıyordu. Sadece birkaç şanslı kişi bu adamdan bizzat iksir satın alabilecek pozisyondaydı.

 

Geçmiş zaman diliminde, birçok oyuncu sürekli olarak Christine'yi rahatsız ederek onunla ticaret yapma isteğinde bulunmuştu. Hatta aralarından bir tanesi Baron Unvanını bile alabilmişti. Bir defasında anlık bir öfkenin etkisiyle, Christine gardiyanları çağırarak bu kişileri neredeyse bir hafta boyunca zindana kapattırmıştı. O gün bir ders öğrenilmişti. O günden sonra oyuncular Christine'yi kışkırtmayı göze alamamıştı.

 

Christine'yle karşılaşmak bile kolay değildi. Böylesine bir fırsat kesinlikle kaçırılmamalıydı. Ortamdaki oyuncular bu adamı gördüklerinde anında kıyafetlerini düzeltip duruşlarını düzeltti. Belki de bu şekilde birkaç iksir elde edebilirlerdi. Fakat, Christine onların hiçbirine ilgi göstermeden direkt olarak Nie Yan'a yöneldi.

 

"Sizinle tanışmak büyük bir onur sayın Büyük Alim, yani... Aziz Nirvana Alevi!" Christine saygılı bir karşılama yapmıştı.

 

Christine'nin sözleri ortama bomba gibi düşmüştü. Ortamdaki herkes Nie Yan'a hayret içinde bakıyordu, Çılgın Büyü de şaşkındı, kalbi duracak gibi hissetmişti.

 

Büyük Alim, Aziz... Bunlar nasıl unvanlardı böyle?

 

Ortamdaki hiç kimse bu unvanları daha evvel duymamıştı bile, fakat anında bu unvanların yüksek kademe olduğunu anlamışlardı. İnanç içerisindeki hiyerarşi düzeni demir gibi sertti. Christine gibi bir kont ile Nie Yan'a saygılı davranıyorsa, Hilton Kalesinde nasıl bir pozisyona sahip olduğu belliydi.

 

Çılgın Büyü göğsünde bir baskı hissetti. Nie Yan'ın Hilton Kalesindeki pozisyonunun yüksek olduğunu fark edebiliyordu. Her ne kadar kendisi de Zümrüt İmparatorluğunun en iyi birliklerinden birinin lideri olsa da Nie Yan'la aralarındaki fark olağanüstüydü.

 

Hiçbir birlik Niuren Birliği gibi olamaz ve hiçbir lider Nie Yan gibi olamazdı. Nie Yan'ın lider oluşu Niuren Birliğinin kalitesini belirleyen bir şeydi.

 

Önceki tuzak girişiminde Niuren Birliği gerçekten de mağlup mu olmuştu? Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızların verdiği kayıp Niuren Birliğinin kayıptan 4 kat daha fazlaydı. Bu tarz bir olay sonucunda elbette kendilerini galip saymak mantıksız olurdu.

 

"Merhaba, Kont Christine." Nie Yan başıyla onayladı.

 

Nie Yan'ın ses tonundaki kayıtsızlık ortamdaki oyuncuları yine şoka uğrattı. Böylesine üst kademe bir NPC ile nasıl olur da bir arkadaşıymış gibi konuşurdu? Bu nasıl bir cesaretti?

 

Christine birkaç şey söyledikten sonra Nie Yan'ın yanında durdu. Adamın duruşu oldukça hantaldı.

 

Nie Yan Çılgın Büyüye bir bakış attı.

 

Herkes Nie Yan'ın ne diyeceğini bekliyordu. Ne söylerse söylesin forumlarda yayınlanacağını biliyorlardı.

 

"Son savaşımızı Kraul'un Ölüm Diyarında yapalım. Çılgın Büyü, kabul ediyor musun?" Nie Yan'ın bakışları Çılgın Büyünün üzerindeydi. Şu anda yaptığı şey kışkırtmadı.

 

Ortamdaki herkes donup kalmıştı. Oyunun resmi sitesindeki bilgiler sayesinde oyuncular Kraul'un Ölüm Diyarı hakkında bilgiye sahipti. Hilton Kalesinde uzay büyüsü kullanarak paralel dünyalar oluşturan bir gezgin Büyücü vardı. Oyuncular arasında bir ölüm kalımla sonuçlanacak anlaşmazlık olduğun bu Büyücüye başvuruyorlardı.

 

Ölüm Diyarı kendine has kurallara sahipti. Oyuncular haritada belirli bir noktaya ışınlanıyordu. Düşmanlarına dikkat etmeleri gerektiği kadar etraflarındaki tehlikelere de dikkat etmeleri gerekiyordu. Eğer bir oyuncu bu diyarda ölürse beş seviye birden düşüyor ve üç ekipman parçası düşürüyordu. Eğer 1,000 ya da daha fazla oyuncu birbiri ile savaşıyorsa, haritanın puanı 10 oluyordu. Taraflardan biri bütün bölgeleri ele geçirip bir saat boyunca elinde tuttuğunda zafer elde edebiliyordu. Bundan dolayı savaşlar da bu bölgelerin yakınlarında çıkıyordu. Bu tarz bir savaşta tarafların liderlik, yetenek, kapasite, uyumluluk ve mantık gibi özellikleri ağır basmalıydı, bu özellikler kritik öneme sahipti.

 

Beş seviye düşmek ve üç ekipman parçası düşürmek birçok oyuncu için korkutucu bir şeydi. Eğer bir ölüm kalım meselesi söz konusu değilse hiç kimse böyle bir diyara giderek savaşmaya gönüllü olmazdı.

 

Ortamdaki herkesin bakışları Çılgın Büyünün üzerindeydi. Bu teklifi kabul edip etmeyeceğini merak ediyorlardı.

 

Nie Yan'ın sözlerini duyan Çılgın Büyünün kalbi titredi. Eğer Nie Yan'ın 1,000 kişiye karşılık 1,000 kişilik savaş teklifini kabul ederse kazanmasının imkanı yoktu. Niuren Birliğinin oyuncuları çok daha güçlüydü. Büyücü İttifakının oyuncuları ile Niuren Birliğinin oyuncuları birbirlerine denk bile değildi. Öte yandan, ortamda bu kadar fazla sayıda kişi bu olayı seyrediyorken bu savaş teklifini reddetmek aşağılanma sebebiydi.

 

"Koşullar nedir...?" Çılgın Büyü sakin rolü yaparak sordu. Aynı zamanda Cao Xu ile iletişime geçerek bu olayı canlı şekilde ona aktarıyordu. Çılgın Büyü zeki bir adamdı. Arkasında Yüzyıl Mali Grubu gibi güçlü bir yapılanma vardı. Şu anda elinden gelen tek şey bu problemin çözümüne onları da ortak etmekti.

 

Kayıplar Şehri. Burası Atlas İmparatorluğunun küçük bir şehriydi. Şehrin merkezinde bir katedralde Cao Xu Çılgın Büyünün kendisine yaptığı canlı yayını izliyordu. Niuren Birliğinin muazzam büyüme potansiyelini gördüğünde ilk olarak bu birliği elde etmek istemişti. Fakat birlik teklifini reddetmişti. Madem bu birliğe sahip olamayacaktı, o halde daha fazla büyümelerine de izin vermeyecekti, aksi takdirde ileride başına büyük bela olabilirdi. Eline fırsat geçtiğinde Parlak Kutsal Alev ve Muzaffer Dönüşü Niuren Birliğini yok etmek için kullanmıştı. Fakat, beklenmedik bir şekilde hızlı gelişen Niuren Birliği nihayetinde Kalor'un kontrolünü eline almış ve orada yapılan bütün yatırımları boşa çıkarmıştı.

 

Niuren Birliğinin bu hızlı gelişimi aynı zamanda Yükselen Ejder Mali Grubunu ve Dünya Grubunu da olumlu şekilde etkilemişti. Bu iki grup gittikçe büyüyordu, Yüzyıl Mali Grubunun hareket alanını sürekli daraltıyorlardı. Kana Susamış Kılıçların dağılması ve bunun üzerine Yükselen Ejder Mali Grubunun sanal gerçeklik sektörüne yatırım yapmasıyla Yüzyıl Mali Grubunun pazardaki hisse fiyatları %1 düşüş yaşamıştı bile. Eğer Niuren Birliği gelişmeye devam eder ve Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızları da ortadan kaldırırsa Cao Xu ne yapacağını bilemez hale gelecekti.

 

İnanç'ın sahip olduğu şöhret her geçen gün artıyordu. Bu oyun kimsenin vaz geçmek istemediği bir şey haline gelmişti. Doğal olarak Cao Xu elindeki pastayı kimseyle paylaşmak istemiyordu. Niuren Birliği ile arasındaki sürtüşme artık kaynama noktasına ulaşmıştı. İki taraftan biri yok olmalıydı!

 

İzlediği canlı yayından Nie Yan'ın kışkırtıcı sözlerini duyan Cao Xu bir süre duraksadı. Derin bir nefes aldı. Nie Yan'ın yaptığı hamle acımasızdı. Savaşı Ölüm Diyarına taşımak demek iki tarafın da eşit sayıda oyuncu getirmesi demekti, bu durumda Büyücü İttifakı kesinlikle Niuren Birliğiyle savaşmaya layık olamazdı. Bu savaş kesinlikle tek taraflı bir kıyım şeklinde ilerlerdi. Fakat Çılgın Büyü bu teklifi reddederse Büyücü İttifakı büyük oranda aşağılanmış olacaktı.

 

Çılgın Büyünün sözlerini duyan Nie Yan sırıttı. İki tarafın eşit sayıda olması koşulu altında Büyücü İttifakı kesinlikle Ölüm Diyarında savaşmayı kabul etmezdi. Sana zorbalık etmek istiyorum, bana karşı mı çıkacaksın yoksa?

 

"Niuren Birliği ve Büyücü İttifakı 3,000'er oyuncuyla Ölüm Diyarına girecek. Niuren Birliği dışarıdan yardım istemeyecek. Eğer Büyücü İttifakı bu savaş için yetersiz olduğunu düşünüyorsa dışarıdan oyuncu getirebilir. Ne üzerine bahis oynayacağımıza gelirsek, ana kaleler hariç tutulmak üzere, kazanan taraf yenilen taraftan istediği beş kaleyi alacak. Ne dersin? Bunu kabul etmeye cesaretin var mı?" diye sordu Nie Yan. Ses tonu oldukça kaba ve kışkırtıcıydı.

 

Çılgın Büyünün yanındaki oyuncular bu ses tonundan rahatsız olmuşlardı.

 

Çılgın Büyü ise şu anda tereddüt içerisindeydi. Eğer Büyücü İttifakı bu iddiayı kabul ederse sonuçlar geri dönülemez olurdu. Çılgın Büyü hala Cao Xu'nun cevabını bekliyordu.

 

Ortamdaki herkesin bakışları yine Çılgın Büyünün üzerindeydi, vereceği cevabı bekliyorlardı.

 

"Sanırım Büyücü İttifakı korkuyor."

 

"Bence de. İki tarafın da eşit sayıda oyuncu getirmesi demek zaten Niuren Birliğinin galip gelmesi demek. Eğer Çılgın Büyünün yerinde olsam ben reddederdim."

 

Ortamdaki oyuncular kendi aralarında sessizce tartışıyordu.

 

"Patron, emirlerini bekliyoruz. Eğer kabul edersen, yenilgimiz kaçınılmaz olsa bile bizler savaşırız. Ama reddedersen bir daha Büyücü İttifakı için hizmet vermeye yüzümüz kalmaz. Hepimiz istifa etmek zorunda kalırız." ortamdaki bir Rahip konuştu. Bu Rahip, Büyücü İttifakının bir numaralı Rahibi olan Gamsız İsfendan'dı. Birlikte sözü geçen birisiydi.

 

"Evet patron, Gamsız İsfendan haklı! Ölümüne dövüşmeye razıyız, ama böyle bir aşağılanmaya razı olamayız!" birkaç kişi daha Rahibin sözlerine katıldı. Bu oyuncular Büyücü İttifakının elit oyuncularıydı. Hepsi de gururlu oyunculardı.

 

Cao Xu'dan henüz bir cevap gelmemişti. Çılgın Büyü üzerindeki baskının etkisiyle nefes almakta zorlanıyordu. Eğer Yüzyıl Mali Grubunun kararını önemsemeden, kendi kararıyla iddiayı kabul ederse büyük problem olurdu. Eğer kabul etmezse başta Gamsız İsfendan olmak üzere çoğu elit oyuncusunu kaybedecek ve birlik batacaktı.

 

İçinde bulunduğu durum iki ucu pis değnekti! Çılgın Büyü elindeki asayı sıktı.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44293 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr