Bölüm 462: Kutup Devi

avatar
2710 60

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 462: Kutup Devi


Savaş bitmiş miydi? Hem de öylece?

 

Kalabalık şaşkındı. Kızgın, başlangıçtan itibaren sadece bir defa geri dönüş yapabilme fırsatı yakalayabilmişti. Genç Yedi savaşın geri kalan süresi boyunca baskın taraf olmuştu. Etraftaki oyuncular artık Genç Yedi'ye farklı bir gözle bakıyordu. Bu derece yüksek yeteneklere sahip olan bir Rahip bambaşka bir oyuncu demekti.

 

Kalabalığın içindeki Rahipler diğerlerine göre çok daha fazla heyecanlanmıştı. Dahil oldukları sınıfın bu kadar fazla güce ve hakimiyete sahip olduğunu kim bilebilirdi?

 

Rahiplerin her daim iyileştirme görevini üstlenmesi gerektiği yaygın bir bilgiydi, bebek bakıcılarının ya da hemşirelerin yaptığı gibi sadece arkadan destek olmak dışında bir şey yapmıyorlardı. Fakat belli olmuştu ki Rahipler bile PvP karşılaşmalarda Kızgın gibi yüksek kalitedeki Savaşçıları yenebiliyordu.

 

Bugünden sonra kim bunun aksini iddia edebilirdi?

 

Bu savaş muhtemelen uzun süre boyunca Rahipler arasında bir kullanım kılavuzu gibi kullanılacaktı, iyi savaşmak isteyen Rahipler bu savaşı örnek alacaklardı.

 

"Kararımı verdim. Ben de Genç Yedi gibi bir Rahip olmak istiyorum!" 17 yaşlarında bir çocuk hevesli şekilde bağırdı. Bu çocuğun ismi Yıldız Sürüsü idi ve Niuren Birliğinin şubelerinden biri olan Savaşçı Birliği’nin üyelerindendi.

 

"Sen...? Sen en ufak şeylerde bile dikkatini yitirerek temel iyileştirmeleri bile yapamıyorsun. Genç Yedi gibi bir Rahip mi olmak istiyorsun? Belki de bunun için bir sonraki hayatını beklemelisin. Bir sonraki zindan temizleme işimizde Şifa becerini iyi kullan ve üzerimize lanet yağmadan evvel Dağıtıcı kullanmaya çalış!" çocuğun yanındaki bir Savaşçı alaycı bir gülümseme ile konuştu.

 

"Bu söylediklerin sadece ufak hatalar! Söylediklerimi beceremeyeceğimi düşündüren nedir?" Yıldız Sürüsü sinirlenmişti, aynı zamanda duyduğu utançtan dolayı yüzü kızarmıştı.

 

Genç Yedi arenadan indi.

 

"Bu sefer, pelerinini istiyorum. Bu, toplamda üç parça ekipman eder. Çıkar bakalım," İzmarit az evvel tekrar dirilmiş olan Kızgın'a bakarak konuştu. Üç adet Alt Efsanevi Ekipman parçası, ne kadar da harika! Bu parçaları elde etmek için tehlikeli görevlere atılıp aynı zindanı defalarca temizlemek zorunda da kalmamışlardı!

 

"Niuren Birliği, ben bunu kabul etmiyorum! Eğer cesaretiniz varsa bir başkasını gönderin!" Kızgın'ın gözleri aldığı üçüncü yenilgiden sonra kıpkırmızı olmuştu. Elbette bu Alt Efsanevi Ekipmanları elde etmek için çok zorlu mücadeleler vermişti. Bu üç parçayı elde etmek için bir ay kadar süre harcamıştı. Bu süre içerisinde Cripps Kalesi kuşatması da dahil hiçbir birlik etkinliğine katılmamıştı.

 

Kızgın artık fark etmişti ki uzman oyuncular arasındaki savaşlarda ekipman meselesinin aslında çok da büyük bir avantaj sağladığı söylenemezdi. Ne zaman durması gerektiğini bilmeyen bir kumar bağımlısı haline geldiğinden dolayı kaybettiği ekipman parçalarını kazanabilmek adına teklif edilen her bahsi kabul etmişti.

 

İzmarit gözlerini kısıp gülerek konuştu, "Zaten çoktan bütün Alt Efsanevi Kademe ekipman parçalarını kaybettin. Elinde bahis için ortaya koyabileceğin ne var ki?"

 

"Ben... Elimde..." Kızgın bir şeyler söylemek istiyordu fakat ne söyleyeceğini bilemez haldeydi.

 

"Kızgın, sakinleş. Kendini daha fazla utandırma!" Ahlaksız bağırarak konuştu.

 

Kızgın kasvetli bir ifadeyle elindeki üç Alt Efsanevi Kademe ekipman parçasını İzmarit'e verdi. Gözünü öfke ve nefret bürümüştü, şu anda İzmarit'i paramparça etmekten başka bir şey düşünmüyordu.

 

İzmarit sırıttı. Kızgın'ın kendisine karşı bir kin tutmasını bir nebze bile umursamıyordu. Eğer yeteneği ve cesareti varsa, istediği hamleyi yapabilirdi! Üç parça Alt Efsanevi ekipman parçasını almış olmak İzmarit'i tıpkı kanatları olan bir kaplana çevirmişti. Diğer yandan, Kızgın ise dişlerini kaybetmiş bir kaplan gibiydi, herhangi bir tehdit oluşturabilecek durumda değildi.

 

Kızgın ortamdan ayrıldıktan sonra Ahlaksız arenaya çıktı.

 

İzmarit ve diğerlerinin gözü öldürme arzusu ile dolup taşmıştı. Bu Hırsız'ın şu ana kadar arenaya çıkmamış olması belli ediyordu ki hedefi Nie Yan'dı!

 

"Nirvana Alevi, bir maç yapmaya ne dersin?" Ahlaksız Nie Yan'a avına bakan bir şahin gibi bakıyordu.

 

Ortamdaki izleyiciler bu esnada önceki maçı tartışıyorlardı fakat bu sözleri duyduktan sonra herkes sustu ve Nie Yan'a baktı.

 

"Bu eleman ölmek istiyor. Gerçekten de Nirvana Alevi'ne meydan okudu!"

 

"Evet, belli ki yaşamaktan sıkılmış! Görünüşe göre arkadaşına olanları izlemek onun için yeterli olmamış."

 

...

 

Ortamdaki herkes Nie Yan'ın cevabını bekliyordu. Meydan okumayı kabul edecek miydi?

 

"Benimle savaşabilecek kalitede olduğunu düşündüren nedir? Eğer senin birlik liderin meydan okusaydı belki kabul edebilirdim," Nie Yan sakin bir ifadeyle konuştu.

 

Düşününce, söyledikleri mantıklıydı. Eğer Melek Müfrezesinden herhangi bir oyuncu Nie Yan'a meydan okuyabilseydi, Nie Yan'ın statüsü sarsılırdı.

 

Nie Yan içinde bulunduğu statü pozisyonunu vurgulayarak anında çözüm üretmişti. Meydan okumayı kabul etmese ne olurdu ki? Kimse Nie Yan'ı ayıplayamaz ve sorgulayamazdı.

 

"Birlik liderimize meydan okumak mı istiyorsun? Önce bizimle karşılaşmaya ne dersin?" diye bağırdı Düşkün Çocuk.

 

"Evet, Melek Müfrezesinin bu elemanları belli ki akıllarını kaybetmişler!"

 

"Nirvana Alevi'ne meydan okumak mı? Sizin gibi hiç değerindeki oyuncular buna layık mı?"

 

Kalabalık Niuren Birliğini destekleyici şekilde konuşuyordu. Artık bu durum Kalor'da yaygın görülüyordu. Nie Yan artık tanrısal bir varlık olarak görülüyordu. Dışarıdan gelen her oyuncunun kışkırtmasını nasıl kabul edebilirlerdi?

 

Ahlaksız, bu sorulara cevap vermekle vakit kaybetmedi. Ağzını oynatmaya başladı ve bir büyü sözü söylemeye başladı, bu esnada herkesin gözü önünde, arenada devasa bir yaratık ortaya çıktı. Kar beyazı tüylerle kaplı vücudu 3 metre uzunluğundaydı, bir ayının kaslı vücuduna benzer yapısı ile birleşen kafasının üzerindeki iki boynuz oldukça korkutucu görünüyordu.

 

Kalabalık heyecanlı şekilde bağırmaya başladı. Yaratığın muazzam büyüklüğü hepsinin de kalbinin korkudan titremesine sebep olmuştu.

 

"Lanet olsun! Bu bir Kutup Devi!"

 

Kalabalığın arasından bir oyuncu bu yaratığı tanımıştı. Efsanelere göre, bu yaratıklar ejderhalarla rekabet edebilecek yaratıklardı. Üstelik direkt karşılaşmada bu yaratıkların ejderhalardan daha güçlü olduğu bile söyleniyordu! Keskin pençeleri ile ejderhaların derisindeki pulları parçalayabiliyorlardı!

 

Nie Yan'ın şaşkınlığı yüzüne vurdu. Melek Müfrezesinin böyle bir hamle ile karşısına çıkacağını düşünmemişti. Görünüşe göre Nie Yan uğuruna oldukça büyük bir çaba sarf etmişlerdi.

 

"Benim yeterliliğimi kanıtlamak için bu yeterli mi? Nirvana Alevi, duyduğuma göre senin bir Altın Ejderhan varmış. Kimin elindeki hayvanın daha güçlü olduğunu görmek istiyorum, senin Altın Ejderhan mı yoksa benim Kutup Devim mi!" Ahlaksız bağırarak konuşuyordu. Yükselen Melek'in kendisine verdiği talimatları takip ediyordu. Artık Nie Yan'ı alt etmenin vakti gelmişti!

 

Nie Yan sırıttı. Yükselen Ejder gerçekten de araştırmasını iyi yapmıştı. Altın Ejderhalar ve Kutup Devleri aynı düzeyde hayvanlardı. Her ikisinin de büyüme oranı 20'ydi. İkisi arasındaki fark, Altın Ejderha büyü konusunda özelleşmişken Kutup Devi ise yakın dövüşte özelleşmiş bir yaratıktı. Böylesine küçük bir arenada elbette bir Altın Ejderha avantajsız durumda kalırdı.

 

Fakat Yükselen Melek'in farkında olmadığı bir şey vardı. Normalde Kutup Devi Altın ejderhayı yenmekte bir problem yaşamamalıydı. Ama Küçük Altın, normal bir Altın Ejderha değildi. Evrim Kristalini yedikten sonra gelişim oranı 20'den 25'e çıkmıştı!

 

Aradaki 5 puanlık fark, Küçük Altın'ın %20 daha hızlı gelişmesi anlamına geliyordu. Yüksek seviyeli yaratıklarda elbette bu fark kendini çok daha büyük şekilde yansıtacaktı!

 

Şu anda Kutup Devi Seviye 59'du, Küçük Altın ise Seviye 61'di. İster menzilli bir savaş olsun isterse yakın dövüş, Kutup Devi her türlü mağlubiyete mahkumdu!

 

"Ne yani, kudretli Nirvana Alevi korkuyor mu yoksa?" Ahlaksız gülerek konuştu. Nie Yan'ın sessiz kalmasının korku kaynaklı olduğunu düşünüyordu.

 

"Teklifi reddettiğimi söylemedim henüz, ama kazandığımda benim de elde edeceğim bir şeyler olmalı. Sonuçta, kâr edemeyeceğim bir savaşa neden gireyim ki?" Nie Yan ciddi bir tonda konuşuyordu. Bahis olarak Kutup Devini istemek bir seçenek değildi. Bu yaratık zaten sahibine bağlıydı. Fakat Nie Yan yine de Melek Müfrezesinin bir bedel ödemesini istiyordu.

 

Kalabalık iyice heyecanlanmıştı. Önce İzmarit, şimdi de Nie Yan! Belli ki bu birliğin üyeleri bahis oynamayı seviyordu.

 

"Ne bahis koymak istiyorsun...?" Ahlaksız'ın kendine olan güveni biraz sarsılmıştı. Sonuçta Nirvana Alevinin gerçek gücünü kimse bilmiyordu. Kendini halk arasında çok nadir gösteriyordu, üstelik kendisini gösterdiği zaman her daim düşmanları felakete uğruyordu! Yakın zamanda, Kripta Lordunun ortaya çıkışı zaten oyuncuları zihninde büyük bir etki yaratmıştı.

 

"5 parça Alt Efsanevi Kademe ekipman, daha aşağısını kabul etmem," dedi Nie Yan. Daha fazlasını teklif etse Melek Müfrezesi geri adım atabilirdi. Bu söylediği miktar tam doğru orana sahipti. Çok aşırı pahalı olmadığı gibi aynı zamanda kaybedildiği zaman biraz can yakacak cinstendi.

 

Oyunun bu aşamasında Alt Efsanevi Kademe ekipman parçaları hala nadir rastlanan eşyalardı. Örneğin Niuren Birliğinin elinde toplamda 30 civarı vardı bu parçalardan. Melek Müfrezesinin elinde daha fazlası olabilirdi, ama kesinlikle 50 parçayı geçmezdi.

 

Ahlaksız tereddüt etti. Bu kararı verebilmek için yeterli otoriteye sahip olmadığının farkındaydı. Nie Yan'ın yaptığı teklifi Yükselen Melek'e iletti.

 

Ahlaksız, ne düşünüyorsun? Sence Nirvana Alevi blöf yapıyor olabilir mi?diye sordu Yükselen Melek. Nie Yan'ın Ahlaksız'ı korkutmaya mı çalıştığını yoksa gerçekten de bu bahse girmeyi mi istediğini anlayamıyordu.

 

Emin değilim. Bu elemanın ne düşündüğünü anlamak çok zor. Aklında ne olduğunu hiç anlayamıyorum! Ahlaksız büyük bir baskı altında hissediyordu. Böylesine bir bahsi gözünü bile kırpmadan teklif edebilecek tek kişi belki de Nie Yan'dı!

 

Durum, Nie Yan ile Melek Müfrezesinin düellosuydu!

 

Yükselen Melek uzun zamandır elindeki seçenekleri değerlendiriyordu.

 

Eğer geri adım atarsak Melek Müfrezesinin itibarı sarsılacak. Eğer bahsi kabul edip kaybedersek beş parça Alt Efsanevi Kademe ekipman parçasını kaybedeceğiz. Buna sen karar vermelisin... diye açıkladı Ahlaksız.

 

Kutup devi kesinlikle onun Altın Ejderhasından daha güçlü. Bilmediğimiz şey ise bu elemanın elinde nasıl koz kartları olduğu. Eğer uçan bineğini çağırırsa...Yükselen Melek tereddütteydi. Uçan binekler, çağırılabilen yaratıklardan daha güçlüydü.Eğer uçan bineğini çağırmayacaksa bahsi kabul ediyoruz.

 

Yakın zamanda Nie Yan'ın muhtemelen vaktinin büyük çoğunluğunu uçan bineğini geliştirmeye harcadığını düşünüyordu. Yükselen Melek Nie Yan'ın başka bir şey yapmak için vaktinin bile olmadığını düşünüyordu.

 

Anlaşıldı, dedi Ahlaksız. Ahlaksız artık kendisine verilmiş görevden başka bir şey düşünmüyordu.

 

"Uçan bineğine bakabilir miyim?"

 

"Endişelenme, bu maç için uçan bineğimi çağırmayacağım." Nie Yan hafifçe gülümsedi. Melek Müfrezesinin bu uçan binek konusunda endişelerinin olduğu belli oluyordu. Fakat bilmedikleri şey ise henüz bu uçan bineğin yumurtadan çıkmamış olduğuydu!

 

"Pekâlâ, bahsi kabul ediyorum!" Ahlaksız dişlerini gıcırdatarak konuşuyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr