Bölüm 460: Rahipler de Kaliteli Oyun Sergileyebilir!

avatar
2646 56

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 460: Rahipler de Kaliteli Oyun Sergileyebilir!


Kılıç Parıltısı ve Kızgın mücadeleye başladılar. Elbette Kılıç Parıltısı müthiş bir oyuncuydu. Niuren Birliğinin en kuvvetli tan oyuncusu olması boşuna değildi.

 

Niuren Birliğinin sadece 60,000 oyuncusu vardı. Her ne kadar boyut açısından Melek Müfrezesi, Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızlarla kıyaslanamayacak düzeyde olsalar da, sahip oldukları üst düzey oyuncuların sayısı bunu telafi etmek için oldukça yeterliydi!

 

Oyunun başlangıcından beri birlikler her daim üst düzey oyuncuları saflarına katmak için hamlelerde bulunuyorlardı, bu şekilde birliklerinin kuvvetini gittikçe artırabiliyorlardı. Neyse ki, Nie Yan'ın sahip olduğu bilgiler sayesinde Niuren Birliği kısa zamanda çok sayıda uzman oyuncuyu saflarına katabilmişti ve bu oyuncular için gelişimin en hızlı olacağı çevreyi yaratabilmişti. İşte Niuren Birliğinin bu kadar çok sayıda güçlü oyuncuya sahip olmasının sebebi buydu, diğer birliklerin kesinlikle yarışamayacağı bir konuydu bu.

 

Sadece Kılıç Parıltısı ve İzmarit değil, aynı zamanda Monokrom, Kenarsız, Düşkün Çocuk, Genç Yedi ve diğer kaliteli oyuncuların da Kızgın'dan altta kalır yanları yoktu. Niuren Birliğinin oyuncuları rakiplerine göre çok daha fazla sayıda mücadeleden ve zorluklardan geçmişti.

 

"Kılıç Parıltısının arenaya çıkması demek Kızgın'ın çoktan kaybetmiş olması demek zaten," Monokrom güven dolu bir ses tonuyla konuştu.

 

"Evet! Mücadele daha başlamadan bitmiş sayılır. Kızgın denen oyuncu Kılıç Parıltısı için tıpkı bir meze gibi!"

 

Normal şartlarda böyle bir mücadele eşleşmesinde eğer taraflar eşit güce sahiplerse Vahşi olan kısım avantaj sağlamakta güçlük çekerdi. Dövüşçüler çok tank yapılıydı. Sadece kalkanları bile büyük bir çarpma etkisi aratabiliyordu, iyi kalkanlar üzerlerine gelen saldırının %30'unu bloklama başarısını bile gösterebiliyorlardı. Üzerlerine gelen hasarın büyük bir kısmını absorbe edebilir, hatta bu hasardan hiç etkilenmeyebilirlerdi bile.

 

Kılıç Parıltısı Kalkan Darbesi ile vurduğunda büyük bir çınlama sesi ile beraber Kızgın'ı birkaç adım geriletti. Anında ilerlemeye devam etti ve saldırısını sürdürdü.

 

Kızgın'ın misilleme yapacak durumu yoktu. Kızgın ne zaman bir beceri kullanmaya kalkışsa Kılıç Parıltısı onu engelliyordu.

 

"Kılıç Parıltısının zamanlaması benimkinden bile iyi," dedi İzmarit. Herkesin iyi olduğu bir alan vardı. Zamanlama konusunda Kılıç Parıltısı daha iyiydi. Sonuçta sürekli olarak patron yaratıkları tanklama görevinde olan bir Dövüşçü için öngörü çok önemliydi.

 

Kızgın, savaşın başından beri gerilemeye zorlanıyordu. Bu savaş tek taraflı ilerleyen bir savaş haline gelmişti. Kılıç Parıltısı bir kaya kadar sağlam ve sabit duruyordu, heyecanlı şekilde ileri atılmadığı gibi aynı zamanda darbelerine de ara vermiyordu. Şu anda baskı kurmuştu, rakibine misilleme şansı vermiyordu.

 

Kılıç Parıltısı ve İzmarit'in sergilediği beceriler kalabalığın coşmasına sebep olmuştu. Niuren Birliği gerçekten de basit bir birlik değildi!

 

Aniden kalabalık ortadan ikiye ayrılmaya başladı ve ortamdakiler çığlık atar gibi bağırmaya başladılar.

 

"Nirvana Alevi geldi!"

 

"Niuren Birliğinin lideri!"

 

Nie Yan merkez meydana geldiğinde birçok oyuncu onu karşılamaya geldi. Arenada neler olup bittiğini bile göremiyordu. İlerlemeye devam ettiğinde kalabalık doğal olarak ona yol verdi. Etraftaki herkesin gözü Nie Yan'ın üzerindeydi, ilgi odağı haline gelmişti.

 

Bu, Kiln Fırın Ormanlarında göz kamaştırıcı hamleler yapan Nirvana Aleviydi!

 

Cripps Kalesi kuşatması esnasında Kana Susamış Kılıçları katleden Nirvana Aleviydi!

 

Nirvana Alevi en büyük zaferleri elde etmiş bir oyuncuydu, gizemlerle kaplı bir efsaneydi.

 

Kalabalık Nie Yan'ın ortama gelişiyle heyecanlanmıştı.

 

"Hey Nirvana Alevi!"

 

"Nirvana Alevi, beni Niuren Birliğine al!"

 

"Görev nasıl geçti Nirvana Alevi!?"

 

Ortamdaki kişiler Nie Yan'ı bizzat tanımıyor olsalar da onu selamlıyorlardı.

 

Nie Yan gülümseyerek ve kafasını sallayarak İzmarit'e doğru yürüdü. Savaşın bitişine yaklaşırken gelmişti. Kılıç Parıltısı bir başka Kalkan Darbesi hamlesi ile Kızgın'ı arenadan dışarı fırlatmıştı.

 

Kalabalık tezahüratlar yağdırdı.

 

"Kılıç Parıltısı inanılmaz!"

 

"Vay canına!"

 

"Kızgın denen eleman gerçekten de fena dayak yedi!"

 

Nie Yan ile Kılıç Parıltısı göz göze gelerek birbirlerine gülümsediler.

 

Kenarda bekleyen Ahlaksız aniden ayağa kalktı. Nirvana Alevi, gerçek hedefleri nihayet gelebilmişti!

 

Kızgın kısa süre sonra tekrar canlandı. Art arda iki mağlubiyet almak canını fena sıkmıştı.

 

"Tekrar kaybettin. Bu sefer bacak zırhını istiyorum," dedi İzmarit. Kızgın bir başka darbe daha almış gibi hissetti.

 

"Kaybettiğimi kabul ediyorum, ama sen benim karşıma bir Dövüşçü çıkardın. Ok adaletsiz bir eşleşme olduğu bariz değil mi?" Kızgın şikayet etmeye başlamıştı. Niuren Birliğindeki oyunculardan sadece İzmarit ve Kılıç Parıltısı olduğunu düşünüyordu. Geri kalanlar muhtemelen bu kadar güçlü değil diye düşünüyordu.

 

Bu grupta sadece İzmarit ve Kılıç Parıltısı ilgi odağı haline gelmişti. Diğerlerine gelince, onların kim olduğunu çoğu kimse bilmiyordu.

 

Kalabalık aniden kahkahaya boğuldu.

 

"Ne biçim adam bu be! Kaybettiğini kabul bile edemiyor. Melek Müfrezesi eziklerle dolu!"

 

"Doğru! İki defa kaybetti! Bir de Nirvana Alevi'ne meydan okumak istiyordu ha? Kırk fırın ekmek yiyip de gelmesi lazım!"

 

İzmarit gözlerini kıstı, sinsi bir gülümseme bıraktı. "Pekâlâ, bir başka tur daha mı istiyorsun? Nirvana Alevi de dahil, kalan altı kişiden istediğini seçebilirsin. Bu gördüğün iki Rahip de buna dahil. Önceki bahis gibi, bu bahis de bir parça ekipman üzerine olacak. Ne dersin?"

 

Kalabalık yine bağrışmaya başladı. İzmarit ve Kılıç Parıltısının Kızgın'ı yenmesine kimse şaşırmamıştı. Fakat bu durum Kızgın'ın güçsüz birisi olduğu anlamına gelmiyordu. Kızgın, İzmarit ve Kılıç Parıltısından sadece birazcık zayıftı. İzmarit'in bahsettiği Rahipler Genç Yedi ve Boyalı Tülbentti.

 

Bir Rahip ve bir Savaşçı PvP karşılaşma mı yapacaktı? Burada bir mücadele bile söz konusu olamazdı, özellikle de Kızgın'ın üst düzey bir Savaşçı olduğu düşünülürse!

 

Fakat mademki İzmarit kendine çok güvenerek bu bahsi ortaya koymuştu, bu durumda olaya şüpheci yaklaşmaya çok da gerek yoktu. Bu iki Rahip gerçekten de bu kadar iyi olabilirler miydi?

 

İzmarit'in sözleri kibirle doluydu. Sözlerinin arkasındaki anlam, bizim Rahiplerimiz bile siz ikinizi yerle bir edebilir, demekti.

 

Kızgın bile bu teklif karşısında şaşırmıştı. Kenarda bekleyen ortağına döndü. Ahlaksız kaşlarını çattı. İzmarit'in sadece blöf mü yaptığını yoksa gerçekten de Rahiplere mi güvendiğini anlamaya çalışıyordu.

 

Kızgın'ın tereddütte olduğunu gören kalabalık bir anda dalga geçmeye başladı.

 

"Neden korkuyorsun? Madem korkuyorsun, Atlas İmparatorluğuna geri dön. Kalor sizin gibilerin dolaşabileceği bir yer değil!"

 

"Bir Rahiple savaşamayacak kadar korkak! Melek Müfrezesi gerçekten de yüz karası!"

 

 

Kızgın bu sözler karşısında elbette sinirleniyordu.

 

İzmarit Genç Yedi ve Boyalı Tülbent'in gücünü iyi biliyordu. Rahiplere karşı duyulan ortak algı, bu ikisine sökmezdi. PvP karşılaşmadaki güçleri azımsanamazdı. İzmarit ve diğerleri ile yaptıkları antrenmanlarda bu ikili %30 kazanma oranına sahipti. Kızgın'a karşı kazanma olasılıkları %60 veya daha üzeriydi. Dahası, Kızgın şu anda zihnini toparlayamıyordu, iki defa üst üste kaybetmiş olmak ve kalabalık tarafından aşağılanmak onun mental kuvvetini sarsmıştı. Bu şartlar altında, Genç Yedi ve Boyalı Tülbent'in kazanma şansı oldukça yüksekti. İşte İzmarit'in böyle bir teklifte bulunmasının sebebi de buydu.

 

Ahlaksız kaşlarını çattı. Her türlü kayıp yaşayacakları bir durum içerisindeydiler. Kızgın eğer ki bu meydan okumayı kabul etmezse, büyük ölçüde aşağılanacaktı.

 

Bu aşağılanmanın geri dönüşü yoktu!

 

Kızgın, çık arenaya. Tüm gücünle saldır! Ne pahasına olursa olsun kazanmalısın!dedi Ahlaksız. Şu anda durum öncekine göre daha farklıydı. Kızgın'ın bir sonraki rakibi bir Rahipti. Olaya ne açıdan bakılırsa bakılsın, kaybetmesi imkansızdı! Ahlaksız, arenanın diğer tarafında duran Nie Yan'a baktı. Asıl rakipleri orada duruyordu. Hedefleri buydu!

 

"Lanet olsun, içinizden kim olursa olsun yenerim! Ben hazırım!" Kızgın birazdan içlerinden biriyle savaşacağı altılı gruba baktı.

 

İzmarit Genç Yedi ve diğerlerine bakıyordu. "Hanginiz çıkmak ister? Elemanın elinde hala bir parça Alt Efsanevi Kademe ekipman parçası var. Eğer kazanırsak, elindeki her şeyi almış olacağız."

 

Etraftaki oyuncular İzmarit'in sözlerini duyunca heyecanlandı. Onların görüşüne göre İzmarit, mantıksız düşünmeyen, ciddi yapılı birisiydi. Kimse İzmarit'in bu kadar alaycı ve kurnaz olabileceğini düşünememişti. İlk baştan beri hedefi Kızgın'ın ekipmanlarıydı. Adım adım ilerleyerek hedefine ulaşıyordu. Acaba Kızgın en sonunda vücudundaki bütün ekipmanları kayıp mı edecekti?

 

"Ben çıkarım arenaya. Eğlenmeyeli uzun zaman oluştu," Genç Yedi gönüllü oldu.

 

Kalabalığın şaşkın bakışları arasında Genç Yedi arenaya zıpladı. Beyaz, pürüzsüz cübbesi ve asası ile gururlu bir duru sergiliyordu.

 

"Lanet olsun! Ben yanlış görmüyorum değil mi? Niuren Birliği gerçekten de bir Rahip'in dövüşmesine izin mi verecek?"

 

"Vay vay! Niuren Birliği cidden bir Savaşçının karşısına bir Rahip çıkartıyor!"

 

Oyuncuların gözünde Rahipler sadece zayıf birer iyileştirme görevlisiydi. Bu oyuncuların diğer birliklerdeki oyuncularla PvP karşılaşmalarda yenik düşmesinin sebebi bu tarz savaşlara alışık olmamalarıydı. Bazıları kitle kontrol becerilerine sahipti, fakat bu beceriler sadece kendilerini korumak adına kullanılıyordu.

 

Genç Yedi düşük bir profil sergiliyordu, kendini halk arasında nadiren gösteriyordu. Kalabalıktaki çoğu kişi onu tanımıyordu. Fakat elbette aralarında birkaç oyuncu Genç Yedi'yi tanıyordu.

 

"Bu oyuncu Genç Yedi, Niuren Birliğinin en kaliteli Rahip'i!"

 

"Bir Rahip ne kadar güçlü olursa olsun, nasıl olur da bir Savaşçıyı yenebilir?"

 

"Kim bilir! Fakat eminim ki İzmarit galibiyetten emin olmasaydı onu arenaya çıkartmazdı."

 

İzleyicilerden bazıları Genç Yedi'nin internetten videolarını araştırmaya başlamıştı. Gerçekten de çok kaliteli oyunlar sergilediği anlar vardı, bire karşı üç, bire karşı beş ve hatta bire karşı altı oynadığı videolar bile vardı. Bu videolar Niuren Birliğine ait videolardı, genellikle halka açık alanlara sunulmazdı.

 

Rahipler de kaliteli oyun sergileyebilir!

 

Fakat elbette Genç Yedi'nin videolardaki rakipleri ile Kızgın'ı kıyaslamak mümkün değildi.

 

"Aman tanrım. Bu oyuncu gerçekten de bir Rahip mi?" Bir oyuncu gözlerini ovuşturarak konuşuyordu. Bir Rahip bile bu kadar güçlü olabiliyorsa sıradan oyuncular neden yaşıyordu ki?

 

Videolar elden ele dolaştıkça kalabalığın Genç Yedi'ye olan güveni de gittikçe artmıştı. Eğer Kızgın'ı yenebilirse, bu durum olağanüstü bir gelişme olurdu!

 

Genç Yedi'nin arenaya çıktığını gören Nie Yan gülümsedi. Nie Yan'ı gururlandıran şey Niuren Birliğinin üç tane çok güçlü Rahip'e sahip olmasıydı, Genç Yedi, Boyalı Tülbent ve Kara Cennet. Bu oyuncuların üçü de Başpiskopos olma potansiyeline sahipti. Diğer birlikler bu oyunculardan bir tanesine bile sahip olsa kendilerini şanslı saymalıydılar.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr