Bölüm 448: Harekete Geçmek

avatar
3193 64

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 448: Harekete Geçmek


Uzun süren bir sessizlikten sonra, toplantı odasında büyük bir kargaşa patlak veerdi. Ortamdaki herkes heyecanla tartışmaya başladı. Savaş Tanrısı Kabilesi ile Niuren Birliğinin her daim ittifak halinde olduklarını bilmelerine rağmen, herkesin aklındaki soru hep eğer bu ikili ayrılırsa ne olur olmuştu. Savaş Tanrısı Kabilesinin şu anda Tuoba Ailesi ile savaşacak gücü yoktu. Eğer Niuren Birliği harekete geçmezse ortada yapacak bir şey kalmıyordu. İşte bunlardan dolayı Savaş Tanrısı Kabilesinin bir geleceği olduğuna inanmıyorlardı.

 

Fakat bu endişeler, Nirvana Alevi'nin Nie Yan olduğu ortaya çıktığında bir anda ortadan kaybolmuştu, bu kimlik açıklama meselesi endişeleri yok etiği gibi aynı zamanda şaşkınlığa sebep olmuştu.

 

Çılgın Hırsız Nirvana Alevi bütün Zümrüt İmparatorluğunu sarsan bir isimdi.

 

Kalor'un tek hakimiydi!

 

Cripps Kalesi kuşatması esnasında Niuren Birliği bütün düşmanlarını silip süpürmüştü. Her ne kadar şu anda Seviye 5 bir birlik olsalar da Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızlar gibi Seviye 7 birlikleri alt etmeleri sadece zaman meselesiydi.

 

Niuren Birliği en başından beri Savaş Tanrısı Kabilesini destekliyordu. Bundan dolayı herkesin aklındaki düşünce Dünya Grubunun bir sözleşme imzaladığıydı, belki de gerçek para ödeyerek Niuren Birliğini yanlarına çekmişlerdi. Fakat hiç kimse Niuren Birliğinin aslında gerçekten de Dünya Grubunun bir parçası olduğunu düşünmemişti.

 

Dünya Grubunun sadece sanal gerçeklik dünyasına yatırım yapma amacı ile hareket ettiğini düşünmüşlerdi. Çok paranın olması fakat tecrübenin olmaması demek çöküş demekti. Buradaki insanlar Savaş Tanrısı Kabilesi ile yaptıkları anlaşmalardan dolayı buradaydılar. Durum her ne olursa olsun, ödeme zorunluydu. Dünya Grubunun elinde para olduğu müddetçe buna mecburlardı. Dünya Grubunun onları desteklemeyeceği gün geldiğinde buradaki herkesin aklındaki şey sadece dağılmaktı. Yani sonuç olarak Savaş Tanrısı Kabilesinin gelişmesi onlar için çok da büyük bir anlam ifade etmiyordu. Buradaki çoğu insan sadece çıkarları için buradaydı. Savaş zamanı geldiğinde en düşük oranda çaba sarf edip en büyük oranda kâr elde etmenin yollarını arıyorlardı.

 

Nie Yan'ın yaptığı açıklama ise buradaki insanların Dünya Grubu hakkındaki görüşlerini bir anda kökten sarsmıştı. Kalor'u kontrolü altında tutan birliğin lideri olmak bir yana, şu anda gelişip ilerleyerek, Savaş Tanrısı Kabilesinin de Nisode'u ele geçirmesini istiyordu! Ne büyük bir hırs! Eğer Tuoba Ailesini gerçekten de Nisode'dan çıkarabilirlerse, Zümrüt İmparatorluğundaki en büyük iki şehrin kontrolünü ele geçirmiş olacaklardı! Böylesine büyük bir hedefin sadece son birkaç adımını atmak kalmıştı, Dünya Grubunu nasıl olur da hala küçük bir atılım olarak düşünmek uygun olurdu?

 

Eğer Nisode'un ele geçirilme savaşını gerçekten de Dünya Grubu kazanırsa, Zümrüt İmparatorluğunun en büyük iki şehrini kontrol altına almış olacaklar ve 30 kaleyi de ele geçirmiş olacaklardı, bu şekilde bütün imparatorluğun nüfusunun %22'sini emirleri altına alacaklardı. Böylesine bir güç şakaya gelmezdi!

 

Ortamdaki gözler Nie Yan'a hayranlıkla bakıyordu. Her ne kadar başarısının arkasında Dünya Grubunun ne kadar desteği olduğu bilinmese de, Nirvana Alevi sonuçta kimsenin başaramayacağı işler başarmıştı.

 

Nie Yan bakışlarını toplantı odasında gezdirdikten sonra kel adama baktı. Gözlerinde soğuk bir ifadeyle konuştu, "Dünya Grubu sizi buraya davet ederek parasını harcadı ve niyeti Savaş Tanrısı Kabilesinin gelişimini sağlamaktı. Eğer en ufak bir sürtüşmede Niuren Birliği harekete geçmek zorunda kalırsa sizleri burada tutmanın anlamı ne ki? Her gün aldığın paranın kaynağı Dünya Grubu olmasına rağmen, maaşını ödeyen kurum Dünya Grubu olmasına rağmen neden aklında tembellikten başka bir şey düşünmüyorsun? Kalelerin surlarının arkasında saklanırken iyiydi de, şimdi iş yapman gerektiğinde mi söylenmeye başladın? Hepiniz de ortaya gerçek bir çaba koymak için gönülsüzsünüz! Dünya Grubunun birkaç şımarık veleti işe aldığını söylesem yanlış mı konuşmuş olurum? Çalışmaya gönlü olmayan, her zaman şikayet eden sizlerin burada ne işi olduğunu anlamıyorum! Hiçbiriniz bu iş için uygun değilsiniz. Dünya Grubunun arkasında hala Niuren Birliği var. Gerçekten de, Tuoba Ailesi gibi birkaç parça veletten oluşan bir kurumla rekabet etmekten şikayetçi olmak ne demek anlamıyorum. Eğer gün gelir de Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızlar gibi, ya da Melek Müfrezesi gibi gerçek bir düşmanla karşılaşırsanız ne yapacağınızı çok merak ediyorum. Hepiniz evinizin yolunu tutsanız iyi edersiniz. Dünya Grubu sizin gibi çöpler için uygun değil!"

 

Nie Yan'ın sözleri kel adamın canını zaten sıkıyordu, fakat bu son cümlesi onu gerçekten de çok sinirlendirmişti. Fakat kel adam şımarık bir velet olarak adlandırılmasına rağmen, karşısındaki kişi Nirvana Alevi olduğundan dolayı susmak zorunda olduğunun da farkındaydı.

 

Sadece kel adam değil, ortamdaki herkeste bir farkındalık oluşmuştu. Sonuçta, sadece kel adam ve yanında getirdiği kişiler değil, toplantı odasındaki çoğu kişi daha fazla savaşmadan geri çekilmek niyetindeydi.

 

"Biraz ileri gitmiyor musun?"

 

"Doğru! Tuoba Ailesi bizim sayımızdan altı kat daha fazla! Elbette onlara karşı dayanamayız!"

 

Toplantı odasındakiler bir anda Nie Yan'ın karşısında yer almaya başlamıştı.

 

"Niuren Birliğinin ilk kurulduğu zamanlarda, Muzaffer Dönüş bizim on katımız güce sahipti. Fakat onlar da karşımızda ezilmediler mi? Bahane üretmeyi bırakın! Niuren Birliğinin herhangi bir üyesi sizin toplam cesaretinizden daha fazla cesarete sahiptir!" Nie Yan kendisine karşı çıkan grubu gözleriyle süzüyordu.

 

Söylediği sözler karşısında herkes susmuştu. Hiçbirinin de bu sözlere verebileceği bir cevabı yoktu. Fakat elbette kalpleri itiraz etme arzusu ile doluydu.

 

Nie Yan'ın sözleri ortamdaki herkese dokunuyordu, buna hafif bir öfkeli ruh haline sahip Donuk Nesir ve İmha da rahatsız olan kişiler arasındaydı. Bir azizin bile sabrı bir noktada tükenirdi. Öfkeleri sınırını aştığında küfürlü şekilde konuşmaya başladılar.

 

"Nirvana Alevini ne kadar da abartıyoruz! Sen kibirli bir hergeleden başka bir şey değilsin!"

 

İşte şimdi bu sözler artık toplantının amacını aşmış ve toplantıyı kişisel bir tartışma ortamına çevirmişti. Şu anda bu elemanlar Savaş Tanrısı Kabilesinin meselelerini değil, kişisel tartışmalarını konuşmaya başlıyorlardı. Fakat elbette kalplerinde inandıkları şey kesinlikle Niuren Birliği ile karşı karşıya gelemeyecekleriydi. Bu, su götürmez bir gerçekti. Bundan dolayı yapacakları tartışmada zayıf kalacaklardı.

 

"Lanet olsun! Sırf oyunda iyi olduğu için kendini mükemmel birisi sanıyor!"

 

Görünüşe göre toplantı artık kontrolden çıkacaktı. Ah Chen ise şaşkındı, Nie Yan'ın böyle bir konuşma yapacağını tahmin bile edememişti. Endişeli şekilde Nie Yan'a birkaç işaret yaparak susmasını söylemeye çalıştı. Fakat Nie Yan Ah Chen'in hareketlerini fark etmemiş gibi yaparak görmezden geldi. Bunu fark eden Ah Chen ise Baba Nie'ye döndü, Baba Nie Ah Chen'e bir işaret yaparak karışmamasını söyledi. Baba Nie'nin yüzünde izlediği manzaradan memnun kalmış bir ifade vardı. Nie Yan artık büyümüştü, işleri artık kendi yöntemlerini kullanarak hallediyordu. Baba Nie her ne kadar bu kadar sert bir yöntem kullanmayı tavsiye etmiyor olsa da, oğlunun problemi çözmekte oldukça başarılı bir şekilde ilerlediğini kabul ediyordu. Ayrıca zaten kendisi de toplantı odasındaki bu insanlara karşı beslediği sabrını tüketmek üzereydi.

 

"Bugün bu sözleri duymamış gibi yapacağım. Mademki çöp olduğunuzu kabul etmiyorsunuz, sözlerinizle değil hamlelerinizle konuşun! Niuren Birliği, Savaş Tanrısı Kabilesine yardım etmeyecek! Eğer kazanırsanız, sözlerimi geri alıp hepinizden teker teker özür dileyeceğim. Fakat gerçekten de savaşın sonunu göremeyecek duruma gelirseniz, bu durumda en Niuren Birliğine emir vererek müdahil olacağım. Benim birliğimde bir tek korkak bile yok. İster Muzaffer Dönüş, ister Kana Susamış Kılıçlar olsun, gerekirse Tuoba Ailesi olsun, gerekirse bizim elli katımız sayı ile karşımıza çıksınlar, elimizden kaçarken pantolonlarını pisletmeye mahkumlar! Henüz savaş başlamadan kaçacak kadar korkak değiliz biz! Savaş başlamadan kaçan insanlara korkak denmez de ne denir?" Nie Yan küçümseyici bir ifadeyle konuşuyordu.

 

Toplantı odasında bulunan kişilerin çoğu buraya Dünya Grubunun kendilerine verdiği paradan dolayı gelmişti. Ortamdakiler oldukça yetenekli oyunculardı. Bu tarz oyuncular elbette kendilerine göre bir gurura sahipti, fakat Nie Yan bu adamların gururunu hiçe sayıyordu. Küçümseyici konuşmasını gizli şekilde değil, açık açık konuşarak yapmıştı.

 

Daha evvelden Nirvana Alevine karşı duydukları saygı artık yerini öfkeye bırakmıştı.

 

Donuk Nesir ayağa kalkarak Nie Yan'a baktı. "Bizler her ne kadar Niuren Birliği kadar güçlü olamasak da, karşımıza çıkan her engeli sizler gibi bir çırpıda yok edemiyor olabiliriz, fakat seni temin ederim ki bizler gerçekten de çöp değiliz!"

 

"Oh? Öyle mi? Sözleriniz gerçekten de oldukça etkileyici, hamlelerinizle sözlerinizi kanıtlamak istemez misiniz?" Nie Yan soğuk bir ifadeyle gülerek konuştu. "Bir şeyi açıklığa kavuşturmama izin ver. Ben Niuren Birliğini sıfırdan kurdum ve bugünkü haline getirirken tek başımaydım. Her ne kadar Dünya Grubunun başkanının oğlu olsam da, Niuren Birliği bir kez bile Dünya Grubunun varlığına güvenerek harekete geçmedi. Niuren Birliğinin planlarının, Savaş Tanrısı Kabilesinin içinde bulunduğu duruma göre değişiklik göstereceğini sanmayın. Savaş Tanrısı Kabilesi sizler tarafından kuruldu. Eğer düşerse, varlığının hiçbir değeri kalmayacak. Dünya Grubunun arkasında Niuren Birliği olduğu sürece gayet rahat kalacaktır. Zamanı geldiğinde, önümüze toplanmış bütün çöpler temizlenecek."

 

Savaş Tanrısının bütün kodamanları bu toplantı odasında toplanmıştı ve hepsi de sinir krizi geçirmek üzere olan birer canavar kıvamındaydı. Nie Yan'ın bilinçli olarak kendilerini gaza getirmeye çalıştığının farkında olsalar da yine de kalplerindeki gurur, bu sözleri yutmalarına engel olmaya çalışıyordu. Sonuçta, bir kişi kendisine çöp denildikten sonra nasıl olur da sakin kalabilirdi?

 

Kendilerini bu iftiradan kurtarmanın tek yolu Tuoba Ailesi ile savaşarak onları defetmekti, aksi halde enselerine yapıştırılan bu etiket ömürleri boyunca takipte kalacaktı. Eğer durum böyle olursa, o vakitten sonra kendilerini İnanç da dahil olmak üzere hiçbir sanal gerçeklik piyasasında gösteremezlerdi. Şu anda geri çekilemezlerdi!

 

"Gün gelecek, seni buradaki herkesten özür dilemek zorunda bırakacağız!" Uzun süredir sessizliğini bozmamış olan İmha sonunda konuşmuştu. Üzerine gelen fırtınaya karşı temkinli davranmayı seçiyordu. Eğer herkes elinden geleni yaparsa, Tuoba Ailesini alt etmelerinin aslında mümkün olduğuna inanıyordu. Her ne kadar Tuoba Ailesi kendilerinden altı kat fazla sayıda oyuncuya sahip olsa da, savaşların sonucunu belirleyen şey sayılar değildi. Niuren Birliği buna en büyük örnekti. Savaş Tanrısı Kabilesinin şu anki vaziyeti Niuren Birliğinin zamanında yaşadığı halden çok daha iyiydi. Diğerleri yapabiliyorsa onlar neden yapamayacaklarmış ki? Aksi takdirde zaten çöp sayılırlardı.

 

"Bekliyor olacağım!" Nie Yan öfkeli kalabalığa baktı. Bazı zamanlar öfke, en iyi güç olabiliyordu. Toplantı odasındaki kişilerin az evvelki acınası zihin yapıları değişmişti. Köşeye sıkışmışlardı ve son olarak İmha'nın sözleri ile beraber geri çekilmek artık seçeneklerin arasından çıkmıştı. Savaşmaktan başka çaresi kalmamak ve bunu yaparken öfke ile yapmak demek bu insanların gücünün önceki hallerine göre katlarca daha fazla olması demekti.

 

İşin aslı, buradaki insanların hiçbiri Tuoba Ailesinin herhangi bir elemanından daha aşağıda değildi. Eksiklik yaşadıkları tek şey savaşmak için gerekli olan iradeydi!

 

Nie Yan söylenmesi gereken şeyi söylemişti. Aslında ilk başlarda Savaş Tanrısı Kabilesi ile Tuoba Ailesi arasındaki meseleyi çok kafasına takmamıştı. Eğer Savaş Tanrısı Kabilesi çok fazla dayanamazsa, durumu düzeltmek için kendisi müdahil olacaktı. Az evvel söylediği sözlerin biraz abartı olduğunun kendisi de farkındaydı. Fakat bu insanlar gerçekten de dışarıdan yardım almadan Tuoba Ailesini yenebilirse, özür dilemeye hazırdı.

 

Nie Yan ve Süngü toplantı odasından çıktılar.

 

Süngü heyecanlı şekilde konuştu, "Seni kurnaz tilki seni! Sen bu insanlara yardım etmeyeceğini söylediğin halde hepsi de senin davan uğuruna canlarını vermeye hazır hale geldiler. Eğer kaybederlerse, Tuoba Ailesinin yorulmuş ve bitkin düşmüş kuvvetlerini sen temizleyeceksin. Eğer kazanırlarsa, zaten daha iyi demektir. Senin yapman gereken hiçbir şey kalmadan, Nisode'u kazanmış olmanın verdiği mutluluk ile gülümseyerek özür dileyeceksin sadece. Eğer senin bu kadar kurnaz olduğunu bilseydim, senin numaranı yemezdim!"

 

Nie Yan güldü, Süngü'nün laflarına aldırış etmiyordu. Zor durumlarda sadece zor çözümler geçerli olurdu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr