Bennet'in Ruhunu takip eden Nie Yan bir başka Leshen'le daha karşılaştı. Bu adada gerçekten de başka Leshenler de vardı!

İlk Leshen'i öldürmenin verdiği tecrübeyle, Nie Yan bu Leshen'i de öldürdü. Ama Nagado'nun Lanet Asası'nın diğer iki parçasını bulamadı. Fakat kademeli şekilde Alev Püskürten Arbalet Şemasının parçalarının tamamını bulmuştu. Altıncı Leshen'i de öldürdükten sonra beşinci parçayı da bulmuş ve şemayı tamamlamıştı.

Bu tarz şemalar ileride oldukça yaygın hale gelecekti. Bu da demek oluyordu ki birlik ileride çok daha fazla sayıda Mühendise ihtiyaç duyacaktı. Niuren Birliği her ne kadar büyük oranda gelişim hızına sahip olsa da son yaşanan mali olaylar sonucunda gelişmeleri biraz durgunlaşmıştı. Para olmadan, en zeki ev hanımı bile yemek pişiremezdi.

Nie Yan Yeraltına geliş amacı aynı zamanda Niuren Birliğinin mali problemlerini halledebilmekti. Ellerinde para olduktan sonra yetenekli Mühendisleri işe alabilir ve kuşatma için gerekli arbalet üretimini gerçekleştirebilirlerdi.

Nie Yan bütün gününü Leshen öldürmekle geçirdikten sonra sonunda Zehir Giderici Bilyenin bütün parçalarını tamamlamıştı. Parçalar yakınlaştığında hafiften göz kamaştırıcı bir ışık yayarak birleşmiş ve yumurta büyüklüğünde, yusyuvarlak bir bilye haline gelmişlerdi, tamamlandığında ise yeşil bir ışık saçmaya başlamıştı.

Nie Yan Zehir Giderici Bilyenin özelliklerine bir kez daha baktı.

Hem Fırın Ateşi Kalbi hem de Zehir Giderici Bilye zekice kullanılabilirdi. Tehlike karşısında kesinlikle yararlı olacaklardı.

Nie Yan gün boyunca çalıştı ve Seviye 58'den Seviye 63'e yükseldi, liderlik sıralamasının en üstünde olan Tang Yao'yu geçmişti. İkinci sıradaki kişi sadece Seviye 58'di.

Nie Yan'ın ne kadar hızlı şekilde seviye atladığını gören Tang Yao'nun ağzı açık kalmıştı. Ne yaparsa yapsın, Nie Yan'ın seviye atlama hızına yetişemiyordu.

Nie Yan bütün oyuncuları arkasında bırakıp Seviye 100 olma yolunda hızla ilerliyordu, bu şekilde Gölge Dansçısı olabilirdi! Despot Abak Setini aldıktan sonra ise Seviye 180'e hızla ilerleyecekti!

Böylesine kaliteli ve tam bir ekipmanla Nie Yan önüne çıkan bütün rakiplerini silecekti!

Reankarne olmuş birisi olarak, doğal olarak düşmanlarını ayağının altına alacaktı, üstelik buna düşmanları bütün umudunu kaybedene kadar devam edecekti!

Elbette, bu hedefi doğrultusunda ilerlemesi gereken yol çok uzundu. Seviye 180 olmanın ne kadar zor olduğunu reankarne olmuş birisi olarak en iyi kendisi bilirdi!

Nie Yan'ın seviye avantajı her daim kullanışlı olacaktı. Eğer bir oyuncu, diğer oyuncuların ortalamasından çok daha yüksek gelişim gösterirse oyun kendi içinde ayarlamalar yaparak altta kalmış olan oyuncuların daha hızlı gelişim göstermesine olanak sağlıyordu.

Ama sistem bu tarz ayarlamalar yapsa da fark etmezdi!

Federasyon, insanlığın en üstün zekalı yapılanması olarak gerektiğinde elinde bulundurduğu veri tabanını kullanarak kısıtlamalar ve ayarlamalar yapabiliyordu.

Nie Yan'ın hamleleri sistemin kuralları çerçevesinde ilerlediği sürece endişelenecek bir şey yoktu.

Nie Yan oyun başlığını çıkartıp babasının şirketine gitti. Ah Chen'in rehberliğinde, Savaş Tanrısı Kabilesi hamlesine başlamıştı. Niuren Birliği geniş çaplı bir elit grubu Savaş Tanrısı Kabilesine yardım için göndermişti. Niuren Birliğinin de yardımıyla, Savaş Tanrısı Kabilesi Nisode'da üç adet kale ele geçirmişti. Niuren Birliğinin üst düzey oyuncuları mantığa sığmayacak derecede güçlüydü. Savaş alanının kontrolünü ele alarak düşmana nefes aldırmamışlardı. Tuoba Ailesi adım adım geri püskürtülüyordu. Tuoba Hongye artık aklını yitirecek düzeye yaklaşmıştı. Kimsenin yardımına gelmiyor olması onu çaresiz bırakmıştı. Tuoba Ailesi yakınlarda Yüzyıl Mali Grubundan aldığı yardımlarda problem yaşıyordu, bundan dolayı Kana Susamış Kılıçlar, Büyücü İttifakı ve İlahi Muhafızlardan yardım istemek de seçenekler dahilinde değildi. Zümrüt İmparatorluğu içerisinde hiçbir birlik, Savaş Tanrısı Kabilesi ve Niuren Birliğinin beraberliğine karşı koyamazdı. Bu esnada, Tuoba Hongye oyunun dışında da, yani gerçek hayatta da problemler yaşıyordu, Tuoba Ailesinin içindeki diğer iki güç tarafından da dışlanıyordu. Görünüşe göre yakında ailenin lideri olma pozisyonuna veda edecekti.

Savaş Tanrısı Kabilesinin bu hızlı gelişimi şaşırtıcıydı, birçok insanı hazırlıksız yakalamıştı. Gerçek dünyadaki üç farklı iş alanını ele geçiren Baba Nie birçok müşterisini ikna ederek gelişimini daha da hızlandırmıştı. Bunu aslında kendisi de yapabilirdi fakat elinde finans eksiği vardı. Bundan dolayı şimdilik müşterilerle sözleşmeleri imzalıyor ve onların parasını alıyordu.

Bunun yanında, Baba Nie Tuoba Zaman'la da bir ortaklık anlaşması imzalamanın eşiğindeydi. Bu iş anlaşması da tamamlandıktan sonra Nie Ailesinin serveti birkaç katına çıkacaktı!

Önceki zaman diliminde eğer Cao Xu müdahil olmasaydı, Nie Ailesi çok daha büyük bir hale gelebilecekti. O zamanlar Nie Ailesinin gelişim hızı yine fazlaydı, fakat yaşanan olaylar buna yazık etmişti. Yüzyıl Mali Grubunun hamlesi sonucunda iş alanlarının yarısını kaybetmişlerdi. Sonuç olarak gelişim hızları ne kadar fazla olsa da genel hacimleri hala küçüktü.

Nie Ailesinin şimdiki zaman dilimindeki gelişimi ise çok daha farklıydı. Bunun sebebi ise sanal gerçeklik dünyasında Niuren Birliğinin yardımlarının, Savaş Tanrısı Kabilesinin endişe duymadan gelişmesine olanak sağlamasıydı.

Savaş Tanrısı Kabilesi artık Niuren Birliğine yardım edebilecek düzeye geldiğinde ise Nie Yan'ın aklı artık iyice rahat olacaktı.

Nie Yan karanlık portalın bekleme süresi bittikten sonra artık Kana Susamış Kılıçlara son darbeyi vurmayı planlıyordu.

Kana Susamış Kılıçlar zaten son nefeslerini vermek üzereydi. Oyuncu sayılarının yarısından fazlasını kaybetmişlerdi. Geriye kalanlar sadece çekirdek tayfaydı, bunların sayısı ise yaklaşık 60,000 civarıydı. Fakat bu kişilerin gücü azımsanamazdı. Eğer güçlerini toparlayıp son bir defa daha saldırmaya kalkışırlarsa Niuren Birliğine ağır bir darbe vurabilirlerdi.

Kana Susamış Kılıçlarla yapılan bir önceki yıpratma savaşında Niuren Birliği de çok ağır kayıplar vermişti. Müttefiklerinden yardım beklemek zorunda kalmışlardı. Fakat Nie Yan'ın Yeraltına yaptığı yolculuktan sonra ise tekrar toparlanmışlardı. Fakat tamamen iyileşebilmek için hala zamana ihtiyaçları vardı. Fakat ne olursa olsun, şu anda paraları olduğuna göre, önce Kana Susamış Kılıçları halledip daha sonra diğer meselelere yoğunlaşabilirlerdi.

Nie Yan babasının işlerine yardımcı olduktan sonra Xie Yao'yu alıp eğlenmek için alışveriş merkezine gitti. Baba Nie de bu ikilinin ilişkisini içten içe onaylıyordu.

Nie Yan'ın Xie Yao'dan öğrendiğine göre Xie Yao'nun ebeveynleri sonraki birkaç gün Avrupa'ya gidecekti.

Nie Yan Xie Yao'yu evine bıraktı. Garajın önünden eve doğru yürüyüşünü izlediğinde kalbinin sevecen bir hisle dolduğunu hissetti. Fakat duygularını bastırdı.

Nie Yan önceki hayatında Xie Yao'yu uzun yıllar boyunca beklemişti. Biraz daha beklemenin ne zararı olurdu ki? Xie Yao'ya layık olduğunda artık hamlesini yapacaktı. Yükselen Ejder ve Şan Mali Gruplarının kendisine acımasına izin vermektense Nie Ailesini çok daha güçlü hale getirerek kimsenin kendileri hakkında kötü bir şey söylemesine müsaade etmezdi.

Nie Yan akşam vakti evine döndüğünde oturma odasında geniş bir oyun kapsülünün olduğunu fark etti. İki buçuk metre uzunluğundaydı ve özel malzemeler kullanılarak imal edilmişti. Kapsülün iki tarafında da karmaşık aparatlar ve çipler vardı. Oldukça gelişmiş bir tasarıma benziyordu. Bu kapsülün içine geçip oyuna giren kişi zihnini tamamen oyuna entegre edebiliyordu.

Ayrıca kapsülün içerisinde besleyici bir sıvı vardı ve bu sıvı sayesinde oyuncu fiziksel yorgunluğunu azaltarak oyunda daha verimli olabiliyordu.

Oyun kapsülünün sap alt tarafında siyah bir kılıç gören Nie Yan'ın aklı titredi. Bu bir Siyah Çelik Oyun Kapsülüydü!

Nie Yan önceki hayatında İnanç'ın bir bağımlısı olarak, doğal olarak farklı oyun kapsüllerini araştırmaya çok vakit harcamıştı. Oyun kapsülleri arasında Siyah Çelik olanlar en iyi ve en istikrarlı performansa sahip olanlardı. En ucuz model bile 5,000,000 krediydi!

Masasının kenarında el yazısı ile yazılmış bir kağıt duruyordu.

「Zirve Askeri Akademisine girdiğin için annen bu kapsülü sana hediye etmeyi önerdi.」

Baba Nie duygularını göstermeyi çok seven birisi değildi. Duygularını açık etmektense, olayın arkasındaki kişinin Anne Nie olduğunu yazmıştı. Fakat Nie Yan bu hediyeden yola çıkarak babasının kendisini ne kadar önemsediğini anlayabiliyordu, bundan dolayı ebeveynlerine telefon etti.

Nie Yan baştan beridir daha iyi bir oyun başlığı almayı düşünüyordu. Fakat bir oyun kapsülü almak aklının ucundan bile geçmemişti. Sonuçta oyun kapsülleri, oyun başlıklarına göre çok daha pahalıydı. Ebeveynlerinin kendisine böyle bir hediye alacağını da düşünmemişti. Artık oyun içerisindeki hamleleri çok daha pürüzsüz ve akıcı olacaktı, özellikle de Özgürlük Becerilerini kullanırken. Oyuncunun kullandığı donanım, Özgürlük Becerilerinin nüfuzunu büyük oranda etkiliyordu. Bir oyuncu Yüce Hırsız olduğunda doğal olarak oyun başlığını yükseltmek ve daha pahalı bir oyun başlığı almak istiyordu. Nie Yan ise yeni oyun başlığı değil, direkt olarak oyun kapsülünü almıştı.

Bundan sonda artık eski oyun başlığına veda edebilirdi.

Nie Yan oyun kapsülünün yanında gelen dar şekilde tasarlanmış kıyafeti de giyerek kapsülün içinde girdi. Vücudunda bir elektrik akımının dolaştığını hissetti. Oldukça rahat bir his duymuştu. Bir ışık huzmesi eşliğinde İnanç'a girdi.

Nie Yan oyuna girdiği an itibariyle farkı hissetmişti. Etrafı çok daha net ve gerçekçiydi, üstelik etraftaki doku kaplamalarının üzerindeki pürüzleri bile eliyle hissedebiliyordu. Hareketleri öncekine göre çok daha pürüzsüzdü. Gördüğü ve hissettiği bu farklar Nie Yan'ı heyecanlandırdı. Bir oyun kapsülüne sahip olmak gerçekten de dünyalar kadar ark ediyor!

Nie Yan Ters Hain Bıçak hamlesini denedi ve önceye göre çok daha kolay olduğunu fark etti.

Oyun kapsülüne kendini alıştırdıktan sonra görevine devam etmeye karar verdi. Bennet'in Ruhunu takip ederken volkanın merkezine yakın bir yerden geçti. Volkanın kenarından akan bir lav ırmağı vardı ve çıkan sülfürik gaz kokusu endişe vericiydi.

Sıçrama Yüzüğünü kullanarak lav ırmağını geçti. Volkana olan mesafesini yarıya indirdiğinde gizemli bir mağara ile karşılaştı.

Buranın yüksek seviyeli bir bölge olmasından dolayı Nie Yan içeride nasıl bir tehlike olduğunu bilmiyordu. Fakat tam da bu esnada Bennet'in Ruhu heyecanlı şekilde titreyerek mağaranın içine doğru harekete geçti.

Nie Yan bir süre tereddüt ettikten sonra Bennet'in Ruhunu takibe devam etti. Buraya kadar gelmişken geri dönmek israf olurdu.

Mağaradan dışarı doğru kavurucu sıcaklıkta rüzgarlar esiyordu. Eğer Fırın Ateşi Kalbi olmasaydı, bu kaynayan atmosfer Nie Yan'ın can kaybetmesine sebep olurdu.

Nie Yan mağaranın içine doğru devam ederken duvarlarda parıldayan sarı kristaller gördü. Bunlar Sülfür Kristalleriydi ve Barut yapımında kullanılıyordu. Bu kristalleri elde etmek için bir Madenciye ihtiyaç olması yazık olmuştu.