Bölüm 401: Yükselen Melek

avatar
3397 69

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 401: Yükselen Melek


İnanç içerisinde bir iş sektörü oluşturmak eğer gerçek dünyada bir mali destek yoksa imkansızdı. Bir işletmeyi henüz değerlenmemiş şekliyle alabilmek bile yüklü miktarda sermaye gerektiriyordu. Gerçek dünyadaki dükkanlarda satılan eşyalar taranmış ve oyunda da satışı başlamıştı. Oyunda satın alınan eşya ise gerçek hayatta direkt olarak müşteriye kargolanıyordu. Eğer bir şirket müşterilerini dolandırıyorsa anında sanal gerçeklik dünyasında iş yapabilmesi için gerekli olan lisansı askıya alınıyor ya da iptal ediliyordu.

 

Nie Ailesi sanal gerçeklikte daha fazla geliştikten sonra daha fazla kale destekleyebilecek hale gelecekti. Bu kaleleri nasıl elde edeceklerine gelince, elbette Tuoba Ailesi'nden alacaklardı!

 

Nie Yan'ın aklına Tuoba Zaman geldi. Tuoba Hongye'nin İnanç içerisinde çektiği çile ile muhtemelen Tuoba Zaman çoktan hamlesini yapmıştı. Nie Yan bunun nasıl gittiğini merak ediyordu. Başarısızlık, muhtemelen oyun içerisinde Tuoba Zaman'ı bir daha göremeyeceği anlamına geliyordu. Aile içi anlaşmazlıklar genellikle böyle acı sonuçlanabiliyordu.

 

Nie Yan eline bir yol haritası çizdi. Nie Ailesi şirketinin kümelenmesini ve dolayısıyla Yüzyıl Mali Grubu, Yükselen Ejder Mali Grubu ve Şan Mali Grubu da dahil olmak üzere herhangi bir mali grupla rekabet edebilecek düzeye gelmesini istiyordu. Ancak bu şekilde Xie Yao'ya layık olabilirdi!

 

Bir süre sonra Xie Yao yanında babasıyla beraber yaklaştı. Nie Yan aceleyle ayağa kalktı.

 

"Nie Yan sen misin?" Xie Jun sevimli bir gülümseme ile selam verdi, gülümserken Nie Yan'ı baştan aşağı süzüyordu.

 

"Evet. Sizinle tanıştığıma memnun oldum Amca Xie," Nie Yan kibar şekilde cevapladı. Xie Yao'nun babasıyla tanıştığından dolayı biraz endişeliydi, fakat elbette kibarlığı elden bırakacak düzeyde bir endişeye sahip değildi.

 

Xie Yao ise babasının arkasından çaresiz bir gülümseme yaptı. Elleriyle babasını göstererek bir işaret yaptı, babasını buraya getirerek Nie Yan'la tanıştırmanın kendi fikri olmadığını belirtmek istiyordu.

 

Xie Yao'nun komik yüz ve el hareketlerini gören Nie Yan hafif şekilde gülmekten kendini alıkoyamadı. Bunun sayesinde Xie Jun kızının arkasından hareketler yaptığını anlamıştı. Xie Yao'yu tutarak öne çekti.

 

"Duyduğuma göre Zirve Askeri Akademisi'ne bir As olarak girmişsin. Bu oldukça etkileyici bir başarı. Geleceğinin parlak olduğu kolaylıkla görülebiliyor. Böyle sıkı şekilde çalışmaya devam etmelisin," dedi Xie Jun. Bu adam oldukça kibar ve kızına değer veren bir ebeveyndi.

 

"Elbette amca! Sıkı çalışacağım ve gevşemeyeceğim!" Nie Yan ciddi şekilde başıyla onayladı. Xie Yi'nin az evvelki aşağılamalarına göre Xie Jun'un sözleri oldukça olumluydu.

 

"Kızımla olan ilişkini durdurmaya çalışmayacağım. İkiniz de artık yetişkin insanlarsınız. İkiniz de kendi geleceğinizden sorumlusunuz," Xie Jun samimi bir ses tonuyla konuşuyordu. Bu dönemde çocuklar çok daha hızlı gelişiyordu. Erken çağlarda ciddi ilişkiler kurmaya gönüllüydüler. Böyle olmasına rağmen yine de Nie Yan'la düzgün bir konuşma yapmak istemişti. Eğer Nie Yan hakkında hoşuna gitmeyen bir şey bulursa müdahale etmek isteyecekti.

 

Xie Yao'nun yanakları kızarmıştı. Babasının bu kadar açık şekilde konuşacağını düşünmemişti.

 

"Anladım efendim," Nie Yan ciddi bir ifadeyle konuştu.

 

Xİe Jun başıyla onayladı. Yüzündeki samimi ifadeden yola çıkılırsa Nie Yan güvenilir birisine benziyordu. Fakat emin olabilmek için Xie Jun Huahuai Lisesine adamlarını göndererek Nie Yan'ı araştıracaktı. Daha önce Nie Yan'ın Liu Rui'yi yaraladığını duymuştu. Zaten Liu Rui hakkındaki düşünceleri çok da iyi değildi. Karakteri çok basitti. Yine de, Zirve Askeri Akademisi'ne kabul edilmiş olmak elbette iyi bir şeydi, yetenekli olduğunu gösteriyordu. Xie Jun aslında birkaç yıl daha bekleyerek nasıl geliştiğini ve olgunlaştığını görmek istiyordu. Fakat son zamanlarda gördüğü kadarıyla Xie Yao Liu Rui'yi görmezden geliyordu. Madem durum böyleydi, Xie Yao kendisi bilirdi.

 

Nie Yan'ın arkasındaki güç her ne kadar Liu Rui'nin arkasındaki güçle kıyaslanamayacak düzeyde olsa da Xie Jun bu konu hakkında çok da kafa yormuyordu. Zaten Xie Ailesi'nin yeterince parası yok muydu? Daha fazla para arzusunda olmak gereksizdi. Nie Yan'ın karakteri sağlam olduktan sonra Xie Jun'un aklı da rahatta olacaktı. Dahası, ileride Nie Yan'ın kendilerinden daha zengin birisi olmayacağına kim garanti verebilirdi ki? Sonuçta zaten Zirve Askeri Akademisi'ne bir As olarak girerek ne kadar yüksek bir potansiyele sahip olduğunu kanıtlamıştı.

 

Xie Jun aralarındaki ilişki hakkında birkaç soru sormuştu ve Nie Yan dürüst şekilde, kaçamak yapmadan cevaplamıştı.

 

"Ben ikinizi baş başa bırakayım da sohbetinize devam edin. Bu yaşlı adam size daha fazla problem olmasın. Zaten hala yapmam gereken işler var," Xie Jun gülümseyerek konuştu ve şölen salonunun diğer ucuna doğru harekete geçti.

 

Nie Yan başını salladı, içten içe rahatlamış bir nefes verdi.

 

"Nie Yan, gerildin mi?" Xie Yao tatlı şekilde gülümseyerek sordu, gülümserken yanaklarındaki cazibe daha da belli oluyordu.

 

"İyiyim sanırım. Baban oldukça hoş bir insana benziyor," diye cevapladı Nie Yan. Elbette biraz da olsa gerilmişti, fakat bunun tek sebebi konuştuğu kişinin Xie Yao'nun babası olmasıydı. Xie Jun'un Nie Yan'ın karakterini beğenmemesi kötü olurdu.

 

"Babamla anlaşmak kolaydır." Xie Yao babası hakkında birkaç hikaye anlattı, bu şekilde Nie Yan'ın onu daha iyi anlayabilmesini sağladı.

 

Nie Yan pürdikkat dinledi.

 

Şölen salonu oldukça kalabalıktı, fakat kimse Xie Yao'nun yanına gelerek onu rahatsız etmemişti. Toplumun böyle üst düzey elit kesimi için doğum günü etkinlikleri sosyal çevrelerini genişletmek için kullandıkları bir fırsattan başka bir şey değildi. Ortamdaki kişiler, serveti birkaç milyarı aşan ensesi kalın kodaman kişilerdi.

 

Nie Yan şölen salonunun diğer ucuna doğru baktı. Cao Xu ve Xie Jun sıcak bir sohbet içindelerdi, iki taraf da hararetli şekilde konuşuyordu. Yanlarında ise Yükselen Ejder Mali Grubundan birkaç üst düzey kişi daha vardı. Nie Yan bir problem olduğunu ve bunu çözmek için konuştuklarını tahmin etti.

 

Şan Mali Grubu ve Yükselen Ejder Mali Grubu arasındaki ilişki düşünüldüğünde eğer bir anlaşmazlık çıkarsa bu durumda direkt olarak etkilenecek olan taraflardan birisi de Yüzyıl Mali Grubuydu. Nie Yan doğal olarak Yüzyıl Mali Grubunun problem yaşamasını istiyordu.

 

Nie Yan dikkatini Fan Yuan'a çevirdi. İkilinin bakışları kesişti ve aralarında bir kıvılcım oluştu.

 

Fan Yuan az evvel Xie Yao ile Nie Yan'ın beraber oturduklarını ve aralarındaki samimi sohbeti gördüğünde kıskanç bir bakış atmıştı. Daha sonrasında kafasını başka yöne çevirdi ve yanındaki birkaç kadınla sohbetine devam etti.

 

"Xie Yao, şu Fan Yuan denen adamdan bahsedebilir misin biraz?" diye sordu Nie Yan.

 

"Elbette Servet Mali Grubunun iki numaralı mirasçısı, ama herkes onun büyük abisinden daha favori bir isim olduğunu düşünüyor. İnanç içerisindeki başarıları ile daha çok duyulan birisi. Oyundaki ismi Yükselen Melek, Melek Müfrezesinin lideri," Xie Yao bildiklerini anlattı. Hala Nie Yan'ın oyun içerisinde Fan Yuan'dan daha iyi olduğunu düşünüyordu.

 

Nie Yan önceki hayatından hatırladığı Melek Müfrezesi ile ilgili hatıraları düşününce zihni bulanıklaştı. Yükselen Melek Atlas İmparatorluğundaki en yetenekli oyunculardan biriydi. İyi taraf oyuncularının sıralamasında her daim ilk on içerisinde yer alıyordu. Seviye atlama hızı oldukça etkileyiciydi. Uzak mesafeli savaşlarda uzmanlaşmış bir elf Şeytan Avcısı oynadığına dair söylentiler vardı. Bu karakterlerin menzili Büyücülerden daha fazlaydı, fakat verdikleri hasar daha azdı. Çeşitli efsunlu oklar kullanarak delici hasar veriyorlardı. Yetenekli bir Şeytan Avcısı oldukça tehlikeli birisi demekti. Oldukça güçlü bir tek oyuncu sınıfıydı.

 

Önceki zaman diliminde, Yükselen Melek çok meşhurdu. Kendi yetenekleri bir yana, ayrıca yanında üst düzey uzman kişiler de vardı. Melek Müfrezesi Atlas İmparatorluğunu baştan sona alma hedefindeydi, şehirleri birbiri ardına fethediyorlardı. Söylenene göre en güçlü oldukları dönemde Muzaffer Dönüş, Parlak Kutsal Alev, Büyücü İttifakı, İlahi Muhafızlar ve Kana Susamış Kılıçlar birleşse bile onları yenemez durumdaydı.

 

O zamanlar Yükselen Melek elbette efsanevi bir karakterdi.

 

Nie Yan'ın gözleri tuhaf bir ışıkla parladı. Böyle bir kişiyi rakip olarak karşısına alsa nasıl bir sonuç çıkacağını merak ediyordu.

 

"Oldukça yetenekli olduğunu duydum. Bizim yaşlarımızdayken Avrupa genelinde düzenlenen bir karate etkinliğine katılmış ve ikinci olmuş. Birinci olan kişi ise ondan neredeyse on yaş daha büyük olan birisiymiş. Daha sonrasında ise Avrupa Kraliyet Hava Kuvvetleri Akademisi'ne kabul edildi. Fakat, sahip olduğu karakter berbat. Benim kuzenlerimden birisi önceden onunla sevgiliydi, fakat Fan Yuan kuzenimi aldattıktan sonra ayrıldılar. Sık sık çapkınlık yapmasıyla ünlü birisi," Xie Yao konuşurken tiksinti duyduğunu belli eden bir yüz ifadesi takınmıştı. Şu anda bile Fan Yuan farklı farklı kadınlarla flört ediyordu.

 

Nie Yan güldü. Xie Yao nadiren başkalarını böyle küçümseyici şekilde konuşurdu. Görünüşe göre Fan Yuan'dan gerçekten de nefret ediyordu.

 

Xie Yao'nun annesi ve büyükbabası çıkan bir problemden dolayı şölene gelememişti. Xie Yao şaşkındı. Annesi genellikle serbest olurdu, neden bugün gelememişti ki? Kutlamalar devam ederken, insanlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.

 

Fan Yuan çıkmadan evvel son bir kez daha Nie Yan'a bir bakış attı.

 

Cao Xu, Xie Jun ve diğer çalışanlar ise hala hararetli konuşmalarına devam ediyorlardı. Binadaki bir konferans odasına geçerek konuşmalarına orada devam ettiler.

 

Xie Yao paltosunu giyerken konuştu, "Hadi gidelim,"

 

Nie Yan ve Xie Yao asansöre beraber yürüdüler. Yeraltındaki otoparka gelip Nie Yan'ın arabasına bindiler.

 

Birçok cadde ve kalabalık kavşağı geçtikten sonra Nie Yan Xie Yao'nun apartmanının girişine gelmişti.

 

"Garajın içine sür," dedi Xie Yao.

 

Nie Yan bir anlığına şaşırmıştı.

 

"İçeri gelip yanımda dur. Annem ve babam geç saate kadar gelemeyecekler," dedi Xie Yao. Doğrusu, işler gerçekten de yoğunsa babası bütün gece bile eve gelmeyebilirdi, annesi hakkında da emin değildi. Evde yalnız başına kalmak elbette sıkıcıydı.

 

Nie Yan daha evvel Xie Yao'yu defalarca evine bırakmıştı fakat hiç içeri girmemişti. Arabasını garaja park etti ve içeri girdi.

 

Xie Yao'nun evinin iç tasarımı kendi evinden biraz daha farklıydı. Etraf çok daha sakin ve sessizdi. Ön kapının yanına yerleştirilmiş birçok çiçek ve bitki vardı.

 

Oturma odası zarif tasarlanmıştı. Xie Yao ayakkabılarını çıkardı ve geniş birer terlik giydi ayaklarına.

 

"Nie Yan, mademki sen benim evime misafir geldin, yaptığım çaydan denemelisin. Benim yaptığım arpa çayı oldukça hoş kokulu ve lezzeti de çok güzel." Dedi Xie Yao.

 

Xie Yao'nun heyecanlı şekilde çay ikram ettiğini gören Nie Yan hafifçe gülümsedi. "Tabii."

 

"Sen bir süre burada otur. Ben üzerimi değiştireceğim. Bu kıyafetler oldukça rahatsızlık verici." Xie Yao yatak odasına doğru yöneldi.

 

"Tamamdır." Nie Yan başıyla onayladıktan sonra Xie Yao'nun evindeki mobilyalara ve eşyalara baktı. Her tarafta kırmızı, sarı ve turuncu renkli dekor eşyaları vardı, bu durum Nie Yan'ın içini sıcak bir duyguyla kapladı.

 

Bir süre sonra Xie Yao pembe bir tişört ve pijama olarak kullandığı beyaz şortlarla aşağı indi. Oldukça tatlı görünüyordu.

 

Xie Yao'nun çay hazırlamasını izleyen Nie Yan'ın bakışları yumuşadı.

 

İkili koltuğa oturdu. Xie Yao bir sebepten dolayı önceki sefer ikisinin de sarhoş olduğu o zamanı hatırladı. Yüzü anında kızardı.

 

Nie Yan elindeki bardağı ağzına götürerek bir yudum aldı. Aldığı yudum boğazını ve göğsünü ısıtırken burnunu ise hoş bir koku sarmıştı.

 

"Sevdin mi?" Xie Yao beklenti içerisinde sordu.

 

"Elbette, çok sevdim." Nie Yan başıyla onayladı.

 

Nie Yan'ın övgüsünü duyan Xie Yao'nun yüzü mutlu şekilde gülümsedi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr