Bölüm 387: Kontun Kadim Kalesi

avatar
3287 70

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 387: Kontun Kadim Kalesi



Kont Kelfield'in Endişeleri normal bir görevden ibaretti. Ancak şu anki göreviyle bağlantılı da olabilirdi.

 

Nie Yan önceki hayatında para kazanmak için Kont Kelfield'in Endişeleri görevini yapmayı denemişti. Ancak Muzaffer Dönüş ile yaşadığı sorundan ötürü görevi yarıda bırakmıştı. Sonrasında da tekrar yapacak fırsatı olmamıştı.

 

Yine de bazı tahminleri vardı. Şahinci Atının sırtında rüzgar gibi ilerliyordu.

 

Haritalarda ilerlerken geçen haftalara kıyasla daha fazla oyuncu görüyordu. Yani İnanç'ın oyuncu sayısı günden güne artıyordu.

 

Nie Yan'ın önceki zaman diliminde tecrübe ettiğine göre İnanç'ın kullanıcı sayısı artmaya devam edecekti. Bundan 10 yıl sonrasında bile en popüler oyun olarak kalacaktı.

 

Yarım saatlik yol Şahinci Atıyla 10 dakikada alınabiliyordu. Nie Yan uzaklardaki kadim kaleyi görüyordu. Marcos Dağının eteğindeki kalenin taş surlarını aşmak kolay değildi. Kale yaşlı olsa da eski şanından izler taşıyordu. Surlardan silindirik cisimler taşıyordu. Bunlar Büyü Toplarıydı. Elflerin icat ettiği silah, olağanüstü bir yıkım gücüne sahipti. Ancak bakımsızlıktan harap hale gelmişlerdi.

 

Kalenin etrafındaki zengin bahçe, her rüzgarda etrafa çiçek kokuları saçıyordu. Ancak bahçenin bazı kısımları yok edilmişti.

 

Çiçek bahçesinin etrafı demir çitlerle çevrilmişti. Bahçenin ortasından kale kapısına ince bir yol gidiyordu.

 

Nie Yan bahçeye vardığından atından indi. Etrafta yaratıklardan iz göremiyordu. Ortalık son derece sakindi. Bahçeye girdi.

 

Kont Kelfield'in Kalesini keşfettiniz.

 

Nie Yan'ın görevi güncellendi.

 

Görev - Kont Kelfield ile konuşun.

Kont Kelfield'in Kalesi tehlikelerle dolu. Hortlaklar bahçesinde ortaya çıkmaya başladığından beri hizmetçileri korkuya kapılıp kaleyi terk ettiler. Çaresiz kont dışarıdan yardım almak zorundaydı. Lakin bunda bir gariplik yoktu. Yakın zaman önce bir gece kont kaleden çıktı. Ertesi sabah üstü başı toprak içinde bahçede yatıyorken bulundu. O günden beri de sayıklayıp duruyor. "İna, İna, İna..."

 

Hayalet Prenses İna? Nie Yan sarsıldı. Garip bir tesadüfe denk gelmişti.

 

Belli ki bu bir görev zinciriydi.

 

Kont Kelfield'le konuşup bir şeyler öğrenmeliyim! Nie Yan kaleye doğru yürüdü.

 

Kim bilir kaç asırdır ayakta olan surlar yıkılmaya yüz tutmuştu. Bahçede esen rüzgar çiçek kokuları yanında çürük kokusu taşıyordu.

 

Nie Yan kaşlarını çattı. Çürük kokusu hortlakların varlığına işaretti.

 

İskeletler genelde bir oyuncu Kont Kelfield'in Endişeleri görevini kabul ettiğinde ortaya çıkarlardı.

 

Nie Yan kalenin kalın metal kapısına vardı. Ensesindeki soğukluğa rağmen loş ışıklı salona girdi. Sanki esrarengiz bir kuvvet, güneş ışığının içeri girmesine engel oluyordu.

 

O anda gölgeler içinden iki karartı fırladı.

 

Nie Yan hemen kılıcını kavrayıp savaşa hazırlandı. Önündeki iki karartıyı daha açık görebiliyordu. Deri zırh, ahşap kalkan ve perişan halde balta kullanıyorlardı. Doğrudan saldırıya geçmediklerine göre NPC olmalılardı.

 

Nie Yan Üstün Seziyi etkinleştirdi.

 

Milis Breckon: Seviye 45

 

Milis Bernard: Seviye 46

 

Breckon uzun ve kaslıydı. Öldürme niyeti yaymıyordu. Bernard nispeten kısaydı. Sokaktan rastgele seçilmiş birine benziyordu.

 

"E-efendi İblis Katili, Yüce Hırsız, Büyük Alim! Ş-şeref duydum!" Bernard kekeleyerek Nie Yan'ı selamladı.

 

"Hoş geldiniz Efendim." Bir süre sonra Breckon da selam verdi. Konuşkan birine benzemiyordu.

 

Nie Yan başıyla selamı aldı. "Merhaba, Kont Kelfield ile görüşmeye geldim. Beni ona götürür müsünüz?"

 

"Elbette! Hemen! Lütfen peşimden gelin!"

 

İki milis Nie Yan'ı kalenin içinde yönlendiriyordu.

 

"Kont Kelfield iyi bir adam. Bu kalede 60 yıldan uzun süredir yaşıyor. Habis yaratıklar ortaya çıktıklarında herkes gitmesi için onu ikna etmeyi denedi. Ama o kalmayı seçti. Bütün hizmetkarları yanından ayrıldılar. Geriye yalnızca ikimiz kaldık."  Bernard üzgün gözlerle Nie Yan'a baktı. "Efendi İblis Katili, lütfen konta yardım edin!"

 

"Elbette edeceğim. Doğru yolda olanlar birbirine destek olmalı." Nie Yan Bernard'dan öğrendiklerini düşünüyordu. Anlaşılan kontun kaleden ayrılmayı reddetmesinin bir sebebi vardı ve o sebep Hayalet Prenses İna ile bağlantılıydı. Kontla bizzat konuşup şüphesini doğrulamalıydı.

 

İki milisin peşinde çok sayıda koridordan geçip geniş bir odaya vardı. Kırmızı halı döşeli odanın ortasındaki masanın üzerinde bir şamdan duruyordu.

 

Nie Yan kırmızı perdelerin ardındaki kare pencerelere baktı. İçeriye güneş ışığı girmiyordu. Pencerelerden birinin önündeki küçük masanın önündeki sandalyede yaşlı bir adam oturuyordu. İhtiyarın yüzünde kasvetli bir ifade vardı.

 

Bu ihtiyar Kont Kelfield idi.

 

Nie Yan bakışlarını duvarlarda asılı olan eski tabloya çevirdi. Tabloda Hayalet Prenses İna resmedilmişti. Yani Colin Çölünde Abak'ın Mühür Eldivenlerini çaldığı kişi.

 

Kont Kelfield Nie Yan'a baktı. Gri renkli kabanı onu olduğundan daha yaşlı gösteriyordu. Elleri ağaç kabuğuna benziyordu. İhtiyarın hayat enerjisi tükenmişti.

 

Nie Yan adamın gözlerindeki kederi görebiliyordu.

 

"Geldin demek." Kont Kelfield'in yüzünde samimi bir gülümseme belirdi. Artık endişelerinden kurtulmuş sanki.

 

Kontu hali Nie Yan'ı şaşırttı. Çünkü NPC olduğu halde seslenirken hiçbir unvan kullanmamıştı. İnanç sisteminde böyle bir duruma rastlanamazdı.

 

"Sizi gördüğüme sevindim, Kont Kelfield." Nie Yan kontun yanına gitti.

 

Bernard ve Breckon odadan çıktılar.

 

Kont tekrar pencereden dışarıyı izlemeye koyuldu. Uzaklara, göremediği yerlere bakıyordu.

 

Nie Yan tabloya baktı. Üzerindeki biriken tozdan tablonun en az yarım asırlık olduğunu anlıyordu. "Eşiniz mi? Çok güzel görünüyor." Görevle alakalı bir şeyler öğrenmeliydi ve duvardaki tablo bir ipucuna benziyordu.

 

"Evet." Kont tabloya baktıktan sonra derin bir iç çekti. "Genç adam, hikayemi dinlemek ister misin?"

 

"Elbette." Nie Yan başıyla onayladı. Her şey beklediği gibiydi. Kont Kelfield'i görevi başlatacak şekilde yönlendirmeyi başarmıştı.

 

"Zamanında büyük bir servete sahiptim. Kale ve etrafındaki arazi bana aitti ve köylüler emrimde çalışırlardı. Burası Ortak Yönetim Zamanında inşa edilmiş. Sonrasında dedem tarafından satın alınıp mirasla bana aktarıldı. Her zaman kalenin lanetli olduğundan bahsedilirdi, ama ben o sözlere inanmazdım. Ta ki haydutlar kaleyi basıp ailemi öldürene ve servetimi son kuruşuna kadar alana kadar. İşte o zaman şüphelenmeye başladım." Kont başını salladı. "Eşim İna, Grendol Yetimhanesinde büyümüş. Sabır isimli başka bir kızla yakın arkadaşlardı. O ikisi tesadüfen hizmetçi olarak kaleye alınmıştı. İnanın tatlı gülümsemesi insana bütün dertlerini unutturuyordu. İlk görüşte aşık olmuştum. Ona ve o büyüleyici gülüşüne aşık olmuştum. Dünya gözüme pek güzel görünüyordu. Ölmeden bir kez daha görsem gözüm arkada kalmazdı."

 

Nie Yan çıt çıkarmadan dinliyordu. Kontun samimi muhabbetini hissedebiliyordu.

 

"İna ile evlendik. Onu dünyanın en mutlu kadını yapmak istiyordum. Ailemi kaybetmenin hüznünden ona duyduğum sevgi sayesinde kurtulmuştum. İlk çocuğumuz üç yıl sonra doğdu. Kızımıza Nia adını koydum. Güzelliği annesine çekmişti. O mutlu günlerin sonsuza dek süreceğini sanırken Marcos Dağının toprağı erozyonla aşağı kaydı ve kaleyi yerle bir etti. Tarihi kale bir kez daha tarihe karışmıştı. Yazık ki mutluluğum oraya kadarmış. O günden sonra her şey değişti. İçimdeki tutku söndü, yerini her geçen gün büyüyen bir şeytana bıraktı. Sabır denen o ahlaksız kadın halk masallarındaki sirenler gibi aklıma girdi. Elimdeki paraları har vurup harman savurdum ve birikimim hızla tükendi. Nihayet bir gün İna, Sabır ile aramızdaki ilişkiyi öğrendi. Onu ağlarken görmek kalbime hançer saplamak gibiydi. Sanki ruhum paramparça oluyordu! O an kendime geldim. Ne fena bir şey yaptığımı, ne sefil biri olduğumu anladım. Lakin artık çok geçti. Ne yaptım ben...?" Kont Kelfield gözyaşlarına daha fazla hakim olamadı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr