Nie Yan Kana Susamış Hırsızın görüş açısından çıktı. Sandığa yaklaşmak sorun değildi. Ya fark edilmeden içindekileri almak? İşte o biraz zordu.

İmkansız. Vaz mı geçsem? Hayır, vazgeçmek bana göre değil! Nie Yan uzun süredir ikilemdeydi. Hapishaneye ulaşmak için Kana Susamış Hırsızı geçmek zorundayım zaten. Geri dönerken fırsatım olursa sandığı da açarım.

Sandık bambu şeritlerinden yapılmıştı. Mobilyalar da amma kötü görünüyorlar.

Acaba bunlar da gerçek hayattakilere benzer mi? Nie Yan'ın aklına bir fikir geldi. Kana Susamış Hırsız 20 metre uzaklıkta. Sandığın kapağı açıldığında kesinlikle fark eder. Peki ya kapak açılmazsa? Kapağı açmadan sandığı yağmalamanın başka bir yolu var mı?

Kafa patlatırken Kana Susamış Hırsız bir şey sezip ondan tarafa döndü.

Nie Yan hemen sütunun arkasına geçti.

Geçmek bilmeyen saniyelerden sonra Kana Susamış Hırsız başını çevirip devriye gezmeyi sürdürdü.

Nie Yan soğuk terler döküyordu. Kana Susamış Hırsızın sezgisi yüksekti. Aralarında 30 metre olmasına karşın varlığını hissetmişti. Sandığa dokunduğunda Kana Susamış Hırsızın bir anda önünde belirmesinden korkuyordu.

Zihninde yanan ampulle Nie Yan'ın yüzü gülmeye başladı. Pigme Yüzüğünü kuşanıp Pigme Dönüşümünü etkinleştirdi. Vücudu üçte bir boyutuna kadar küçülürken, Kana Susamış Hırsız dahil, etrafındaki her şey büyümüş gibi görünüyordu.

Halen kamuflajda olan Nie Yan çocuk gibi görünüyordu. Sandığa doğru yaklaşmaya başladı.

Pigme boyutundaki Nie Yan için sandık dev gibiydi. Hatta sandıkla aynı uzunluktalardı.

Pigmeye dönüşmesiyle gizlenme becerisi normalin katbekat üstüne çıkmış, bulunması çok daha zorlaşmıştı. Sandığa giderken kimse onun farkına varmıyordu.

Sonunda sandığın önüne geldi. Köşeye yerleştirilen sandık duvara dayanmamış, arada 1 metre boşluk bırakılmıştı.

Nie Yan o boşluğa girdiğinde sandığın boyundan ötürü tamamen saklanmıştı.

Küçük olmanın avantajını kullanıyordu!

Pigme Yüzüğü ile ilgili ilginç bir anekdot vardı. Yeraltındaki Şeytan Kabilesine üye olan goblinlerin Büyücüleri bu yüzüğe çok kıymet veriyorlardı. Zaten küçük olan vücutlarını bu yüzükle daha da küçültebilirlerdi. Böylece savaş meydanında rahatlıkla hareket edebilir, gafil avladıkları düşmanı bir anda imha edebilirlerdi. Küçük olduklarından yakalanma dertleri de olmazdı. Goblinlerin kullanabileceği en güçlü ve aynı zamanda en arsız taktik buydu.

Pigme Yüzüğünün başka kullanım alanları için araştırma şarttı.

İnanç içerisindeki özel eşyalar keşfedilmeyi bekliyorlardı. O eşyaların hakkını verebilen birinin hayal gücü geniş olmalıydı.

Kana Susamış Hırsız sandığa baktıktan sonra devriyeye döndü.

Nie Yan'ın gözlediğine göre her üç dakikada bir sandığa bakıyordu. O süre zarfında hareketsiz kalması, yakalanmaması adına önem arz ediyordu.

Nie Yan sandığı itmeye çalıştı. Ağırlığından anladığı kadarıyla içinde çok sayıda eşya yatıyordu.

Sandığın arkasına oturdu. Buradan kimseye görünmüyordu. Zenard'ın Kılıcını çıkarıp sandığı oymaya başladı.

Mobilya gibi şeylerle oynanabilir, şekilleri değiştirilebilirdi!

Zenard'ın Kılıcı bambuyu kolaylıkla geçip ahşap katmana ulaştı. Orası da kolaylıkla geçildikten sonra sırada kara çelik katman vardı.

Bir katman daha! Sandık epey kalınmış! Sandığın dış görünüşü Nie Yan'ı yanıltmıştı.

Zenard'ın Kılıcı çeliği delebilir miydi bilmiyordu. Ancak delmesi muhtemeldi.

Hamlesini yaptığında çelik tabakada yarım santimetre derinliğinde bir çentik oluştu.

Derinliği az olsa da, çentik sayesinde metalin delinebileceği kanıtlanmıştı.

Nie Yan kendisini ilk defa gerçek bir hırsız gibi hissediyordu!

Üç dakika geçtiğinde işi bırakıp nefesini tuttu.

Kana Susamış Hırsız sandığa baktığında herhangi bir problem görmüyordu. Ne sandığın duvara bakan delik tarafını, ne de arkasında saklanan Nie Yan'ı görüyordu.

O yüzden devriyesine geri döndü.

Nie Yan nefesini bırakıp işine devam etti. Bambuyu ve ahşabı delerken yanında talaş birikmişti. Geride yalnızca çelik katman kalmıştı. Zenard'ın Kılıcıyla çeliği dürtmeye başladı.

Fazla güç uygulayamadığından çeliği geçmekte zorlanıyordu. Lakin Zenard'ın Kılıcı sayesinde küçük de olsa ilerleme kaydediyordu.

Her üç dakikada bir de ara verip tehlikenin geçmesini bekliyordu. Altı dakika sonunda açtığı delikten tek bir altın sikke fırladı. Sikke yere düşüp de metalik sesi salonda yankılandığı anda, sikkeyi yakaladı.

Fakat ses duyulmuştu bir kere.

Kana Susamış Hırsız hızla sandığa doğru yürüyordu.

Sandığın arkasında saklanan Nie Yan'ın sinirleri gerilmişti. Kana Susamış Hırsız tarafından bulunursa sandığı yağmalama ihtimali ortadan kalkardı. O an tek yapabileceği Belirsiz Işınlanma Parşömeni ile kaçmak olurdu.

Ancak Nie Yan, başka çare kalmayana kadar kaçmak istemiyordu! Çömelip olabildiğince küçük hale geldi.

Kana Susamış Hırsız altı metre kala durdu. Sandığın etrafındaki alanı dikkatle inceliyordu.

Nie Yan, onun keskin bakışlarını üzerinde hissediyordu. Kendini sakinleştirip nefesini tuttu.

Kana Susamış Hırsız uzun süre orada bekledi. Sandık yüzünden Nie Yan'ı göremiyordu.

İlkel zekası, sandığın arkasında birinin saklanmış olabileceği ihtimalini akıl edemiyordu.

Bir şey bulamayınca arkasını dönüp pasif duruma geçti.

Kana Susamış Hırsızın ayak seslerinin uzaklaşmasıyla Nie Yan rahat bir nefes aldı. Gergin sinirleri gevşemişti. Zenard'ın Kılıcıyla deliği genişletirken düşen altınları çantasında topluyordu.

Bir altın... iki altın...

Altınlar şelaleden akar gibi Nie Yan'ın çantasına akıyorlardı.

Çok geçmeden 5 cm çapına kadar genişleyen delikten artık elini sokabilirdi. Sandığa elini daldırıp içerisini yokladı. Başta avuç dolusu altınla çantasını doldurmayı sürdürdü.

Toplamda 3.000 altın elde etmişti. Elini gezdirirken yuvarlak bir nesneye denk geldi.

Mücevher olduğunu sandığı nesneyi incelemek için çıkardı. Tahmin ettiği gibi bir mücevherle karşı karşıyaydı.

Altın renginde parlayan yarı saydam mücevher aslında Parlak Değerli Taştı!

Nie Yan'ın eli titredi. Herhangi bir mücevhere böyle tepki vermezdi! İnanç oynarken pek çok şey tecrübe etmiş, yüz binlerce altınlık harcamalar yapar olmuştu. Buna rağmen Parlak Değerli Taşı gördüğünde eli titremişti.

Seviye 70-80 civarlarında yaygınlaşan mücevherin değeri birkaç bin altın kadardı. Fakat şu anda kimsede yoktu! 20.000 altınlık teklif bile mücevheri almaya yetmeyebilirdi!

Sandıkta devamı olup olmadığını görmek için bir kez daha elini daldırdı. İçeriyi yoklarken birbiri ardına eşyalar çıkardı ve sonunda sandığın erişebileceği kadarını temizledi.

Ardından deliği, vücudunu sığdırabilecek kadar genişletti. İçeri girdiğinde ne var ne yok çantasına doldurdu. Toplamda 7.000 altın, 5 Parlak Değerli Taş ve bir de kolye bulmuştu.

Kolyenin özelliklerine baktığında aklı başından gitti. Başka bir özel eşya daha elde etmişti!

Örneğin çita fazladan Hüner, ayı fazladan Güç kazandırır ve martı ise uçmayı sağlardı.

Nie Yan düşünüp taşındı ve sıçrama kabiliyetinden ötürü vaşağa dönüşmeyi seçti.

Vaşak küçük ve çevik olduğundan tehlikelerden sıyrılması nispeten kolaydı. Sıçrama kabiliyetindeki %300'lük artış ile tek hamlede 9 metre ileri, 5 metre de yukarı sıçrayabilecek haldeydi.

Böyle bir eşyanın çok geniş kullanım alanları olabilirdi. Lakin çok az insan eşyanın hakkını verebilirdi.

Nie Yan'ın hatırladığına göre Tang Yao'nun da benzer bir eşyası vardı. Ancak onun seçtiği hayvan martıydı. Seçilen hayvan farklı olduğu için eşyaların işlevleri de farklılaşmıştı.

Vaşağı seçtikten sonra Nie Yan kolyeyi tekrar inceledi.