Bölüm 287: Zenard'ın Bölgesi

avatar
4109 50

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 287: Zenard'ın Bölgesi



 

Kara Günah Nilüferinin Yao Yao için önemi büyüktü. Tapınak Büyüsünü elde etmesi tamamen nilüfere bağlıydı.

 

Niuren Birliğinin en çok eksikliğini çektiği şey Gelişmiş Büyülerdi. Nie Yan her ne kadar lonca üyelerine bu konuda çalışmalarını söylese de, başarılı olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyordu. Bu iş için zamana ihtiyaç vardı. Loncanın sağlam temeller üzerinde yükselmesi önemli bir meseleydi ve aceleye gelmezdi.

 

Her Gelişmiş Büyü loncanın büyümesi için fevkalade kıymetliydi.

 

Dolayısıyla Nie Yan'ın, Karsi'nin Kutsaması görevinde Yao Yao'ya yardım etmesi, loncanın da yararınaydı.

 

Niuren Birliğinde Gelişmiş Büyülere ihtiyaç duyuluyordu!

 

İkili yan yana Kara Günah Nilüferine yaklaştı. Tamamen açmış olan çiçek, durgun suların üzerinde yüzüyordu. Her bir yaprağı usta işi obsidyen süslemelerinki gibiydi. Merkezden dışarı doğru yayılan pembelik, görende kan çağrışımı yapıyordu.

 

Nie Yan Kara Günah Nilüferini almak için öne çıktı. Hissettiği tehlikeyi düşünme işini nilüferi aldıktan sonrasına bırakmalıydı!

 

Yao Yao da Nie Yan'ı iki metre mesafeden izliyordu. Ondan fazla uzaklaşmaya korkuyordu. Olası bir yaratık saldırısında kırılgan savunmalı bir Büyücü olarak asıl tehlikede olacak oydu.

 

Kara Günah Nilüferinin sakinleştirici kokusu etrafa yayılmıştı.

 

Nie Yan tam elini nilüfere uzatmışken gölün dibinden gelen kan dondurucu akıntının oluşturduğu girdapla dengesini kaybetti.

 

"Lanet olsun!" Endişeye kapılan Nie Yan hemen alarm durumuna geçti.

 

Gölün derinliklerinde hissettiği varlığın hızla yaklaşmakta olduğunu hissedebiliyordu. Belki de bu gelen Kara Günah Nilüferinin muhafızıydı!

 

Pişman olacak zaman değil! Tekrar elini uzatıp Kara Günah Nilüferini sapından kopardı.

 

"Buradan hemen çıkmamız gerek!" Nie Yan nilüferi çantasına atar atmaz Yao Yao'ya seslendi. Gölden çıktıkları anda Dönüş Parşömenleriyle bölgeden uzaklaşabilirlerdi!

 

O anda göl suları kabarmaya başlamıştı. Dev bir dalga ikisine doğru yaklaşıyordu.

 

"Bana tutun!" Kollarını Yao Yao'nun beline dolayıp bütün kuvvetiyle kıyıya doğru yüzmeye çalıştı.

 

Fakat çabaları boşunaydı. Şiddetle gelen dalga onları suya gömdü. Güç bela başlarını suyun yüzeyine çıkarmaya uğraşıyorlardı.

 

"Nirvana Alevi, beni bırak! Sen daha hızlısın. Bensiz karaya çıkabilirsin!" Büyücülerin hızları bu gibi durumlarda rahatsız edici olabiliyordu. Yao Yao 5 metre yüzene kadar Nie Yan o mesafenin on katını almış oluyordu.

 

Nie Yan sessizliğini korudu. Kendini kurtarmak için bir kadını terk etmek mi? Erkek olarak onurunu çöpe atmakla aynı şeydi bu.

 

Nie Yan ve Yao Yao birbirlerine sıkıca sarılmışken art arda gelen dalgalar onları suyun altına itiyordu. Bir süredir hareketlerini kontrol edemez haldeydiler. Yani azgın dalgaların insafına kalmışlardı.

 

Su nereye gidiyorsa onlar da oraya gidiyordu. Ellerinden tek gelen birbirlerine tutunmak ve ayrı düşmekten kaçınmaktı. Nie Yan nereden tuttuğuna bakmaksızın Yao Yao'ya yapışmıştı. Onu kaybetmekten korkuyordu. Defalarca başarısız olacağını, onu kaybedeceğini düşünmüştü. Bu hengamenin içinde düzgün düşünme yetisini bile kaybetmişti.

 

Yao Yao'nun başı dönmeye başlamış, nefes almakta zorlanır hale gelmişti. Ancak bedenini saran kolları hissettiğinde panikten sıyrılıp tekrar sakinleşmişti.

 

Güçlü akıntılarla savrulan ikili gittikçe gölün dibine yaklaşıyordu. Yao Yao'nun nefesi tükenmek üzereydi. Nie Yan onları yüzeye çıkaramazsa boğulacaktı!

 

Nie Yan telaşa kapılmıştı. Su basıncından ötürü konuşamıyordu bile. Lakin bir şeyin yaklaştığını hissediyordu. Yaklaşan her neyse avını izleyen avcı gibiydi.

 

Nie Yan güç bela gözlerini açtığında göl yatağında bir parıltı gördü. Dişini sıkıp kollarındaki Yao Yao ile birlikte o parıltıya doğru yüzdü.

 

Parıltının kaynağını bilmiyordu. Tek bildiği kaynağa yaklaşmakta olduğuydu. En sonunda her yer bembeyaz oldu ve uzay-zaman değişimindeki duyguyu tecrübe etti.

 

Baş dönmesine direniyordu. Bilinci kapanana kadar kollarındaki Yao Yao'yu sıkıca kavramaktan vazgeçmemişti.

 

Issız bir çölün ortasında uyandığında ne kadar zamandır uyuduğunu bilmiyordu. Hafifçe esen rüzgar kum tanelerini yüzüne çarpıyordu.

 

Neredeyiz?

 

Başını kaldırıp gökyüzüne baktığında tek gördüğü kum fırtınasıydı.

 

Zenard'ın Bölgesini keşfettiniz.

 

Zenard? Bir saniye, efsanevi Ejderha Kral Zenard mı?

 

Nie Yan hatıralarını gözden geçirdi. Zenard tek başına Hiberit İmparatorluğunu kurmuştu. İnsan ırkına ve diğer ırklara 2.900 yıldan fazla hükmetmişti. O dönemler şimdilerde Karanlık Çağ olarak biliniyordu. Yoksa söylentiler doğru mu? Bu çölde gerçekten de Ejderha Kral Zenard'ın kılıcı mı var?

 

Tarihe mal olmuş NPCler efsanevi ise, Zenard kesinlikle destansı, hatta bazılarına göre tanrısal bir varlıktı! Diğer NPClerle onu karşılaştırmak, ateş böceği ile ayın ışığını karşılaştırmak gibiydi. Zalim hükümdarlığı döneminde adını duymak bile insanları korkudan titretirdi. Ejderha Kral olarak edindiği ünü hak ediyordu.

 

Bu yer Zenard'ın Kılıcını barındırıyor olsa bile, Nie Yan kılıcı alabileceğine inanmıyordu. Zenard gibi birinin kılıcının, sahibinden aşağı kalmaması lazımdı.

 

Kazara Zenard'ın Bölgesine geldiği andan beri Nie Yan tetikteydi. Burada ne tür tehlikelerle karşılaşacaklarını bilmiyordu.

 

Yerinden kalkmaya çalıştı, ama kılını kıpırdatamadı. Yao Yao da hemen yanında yatıyordu.

 

"Yao Yao, uyan." Hafifçe onu dürttü.

 

Yao Yao kendine geliyordu.

 

"Nirvana Alevi, neredeyiz?" Uykulu gözlerini ellerinin tersiyle ovuşturdu. "Mezarlıkta mıyız?" Güçlü bir akıntının onları gölün dibine çektiğini hayal meyal hatırlıyordu. "Buraya nasıl geldik?"

 

"Bir görev haritasındayız!" Bölgenin girişi gölün tabanına büyük bir başarıyla gizlenmişti. Zenard'ın Kılıcıyla alakalı bazı bilgilere vakıf olduğundan önceki hayatında bir başka oyuncunun daha buraya gelmiş olması lazımdı.

 

Ancak kimsede Zenard'ın Kılıcının görüldüğünü hatırlamıyordu. Haliyle kılıcın özelliklerini de bilmiyordu.

 

Ancak Kutsal Ruh Kalbine sahip olan bir Şövalyede Zenard'ın Kılıcı olduğuna dair söylentiler duymuştu.

 

Nie Yan oyunun resmi sayfasına girip Zenard ile alakalı bilgilere göz gezdirdi. Fakat sitede sadece onun Ejderha Kral olduğu, hüküm dönemi ve bazı başarıları yazıyordu. Kılıcına dair hiçbir şey yoktu.

 

Nie Yan'ın merakı iyice kabarmıştı.

 

Burası bilinmeyen bir bölgeydi. Sırları ve hazineleriyle keşfedilmeyi bekliyordu.

 

Yao Yao ayağa kalktı. Nie Yan'ın gölde kendisine nasıl sarıldığını hatırladığında yanakları kıpkırmızı oldu.

 

Yao Yao'nun bu hali karşısında Nie Yan'ın bir açıklaması yoktu. Ortama garip bir hava hakim olmuştu.

 

"Burada ışınlanma parşömenleri işe yaramıyor. Öncelikle biraz etrafı dolaşalım. Kara Günah Nilüferini aldık. En kötü durumda ölüp Kalor mezarlığında diriliriz." Nie Yan rahatsız edici sessizliği bozdu. Yao Yao'nun suçluluk hissetmemesi için Düzen Kitabı'nın bölümünden hiç bahsetmedi. Sükun Bölümünü düşürmek ona ağır gelmezdi.

 

"Tamam."

 

İkili birbirleriyle göz teması kurmaktan kaçınıyordu. Arada bir konuştukları birkaç cümle dışında çıt çıkarmıyorlardı. Nie Yan Xie Yao'yu düşünüp kendini rahatlatıyordu.

 

Küçük Altını çağırdı. İki insan ve bir ejderha, çıkışı bulma umuduyla kuzeye yöneldiler. Fazla yürümemişlerdi ki uzaklarda gezinen yaratıkları gördüler.

 

"Ben gidip bir bakayım." Nie Yan kamuflajı etkinleştirip savrulan kumları siper edinerek yaratıklara yaklaştı.

 

Üstün Sezi ile içlerinden birini inceledi.

 

Hortlak Kemik Avcısı: Seviye 40

Sağlık: 3.000/3.000

 

İyi bari, sıradan Seviye 40 yaratıklarmış. Nie Yan rahat bir nefes aldı.

 

Bu Hortlak Kemik Avcıları çitalara benziyordu. Sırtlarından sivri kemik dikenler çıkmıştı. Hızları son derece yüksekti. Arada bir etrafta koşuşturduktan sonra pasif hallerine geri dönüyorlardı.

 

Nie Yan gözlem için dik bir kum tepesine çıktığında ağzı açık kaldı. Gözün gördüğü her yerde Hortlak Kemik Avcıları vardı. Yao Yao ile birlikte onları geçmeleri kim bilir ne kadar sürerdi?

 

Burası tıpkı Dullahanların Hayali Alemi gibiydi. Yoksa haritanın görevini tamamlamadan çıkmalarına izin verilmeyecek miydi?

 

"Hele bir mobları temizleyelim bakalım." Bir süre burada kasılması fena bir seçenek değildi. En azından eski seviyesine dönene kadar burada kalabilirdi.

 

Sükun Bölümünü burada kaybetmesi acı bir kayıp olurdu. Tek bir bölüm bile olsa Düzen Kitabı'nın parçası olduğu sürece paha biçilemezdi. Neticede diğer beş bölümü bulup cildi tamamladığında Karanlığın Bakışı seviyesinde bir eşyaya daha kavuşacaktı.

 

Düzen Kitabı'nda toplam altı cilt vardı. Her birinin verdiği statü bonusları ve faydalar farklıydı. Ayrıca tamamlanan her ciltle birlikte yeni bir ek paket oyuna ekleniyordu. Altı cildin tamamını toplayan Kutsal Tapınağın Ruhani Lideri olabilirdi! Tabii ki bu hedef hiç de gerçekçi değildi. Fakat Nie Yan birkaç cilt daha toplayabilirse, oyunda istediği her şeyi yapabilecek özgürlüğe kavuşurdu.

 

Nie Yan Dullahan Arbaletini doğrultup uzaklardaki Hortlak Kemik Avcılarından birine ateş etti. Beş ok art arda hedefe saplanırken, yaratığın üzerinden hasar değerleri fırladı. Neredeyse 60 Hortlak Kemik Avcısının hepsi birden Nie Yan'a döndü.

 

Kutsal Kızgın Alev!

 

Yao Yao asasını sallayıp Hortlak Kemik Avcılarının üzerine gökten alev yağdırdı. Yaratıkların bulunduğu yer hasar değerlerinden ötürü görünmez olmuştu. Her bir yaratık 500-600 arası hasar almıştı.

 

Alan etkili büyülerin gücü burada kanıtlanmıştı!

 

Aslında Kutsal Büyücüler tek hedefli saldırılarıyla bilinirlerdi. Kullanabilecekleri alan etkili büyüler kısıtlı olduğu gibi zor bulunuyordu. Lakin her biri fazlasıyla güçlüydü.

 

Bu sırada Küçük Altın da Ejderha Nefesi ile saldırarak Hortlak Kemik Avcısı grubuna 900 civarında hasar verdi. Ejderha Nefesi, sıradan moblara karşı çok daha güçlüydü.

 

Küçük Altın tank görevini üstlenirken Yao Yao arka saflardan büyüleriyle saldırıyordu. Nie Yan da savaşa katıldı. Hortlak Kemik Avcıları birbirleri ardına düşüyor, çöl kumları kemik parçalarıyla kaplanıyordu.

 

Nie Yan Dullahanların Hayali Aleminde aldığı görevin ilerlemesine baktı.

 

Görev 6 - 50.000 tane Seviye 30 veya üzeri hortlak öldür. (İlerleme: 62/50.000)

 

O an heyecana kapıldı. Görev 6'yı hazır buraya gelmişken bitirse ve Şeytan Avcısı unvanını yükseltse ne güzel olurdu.

 

Hem Karanlığın Bakışı'ndaki becerileri kilidini açmak için de belirli sayıda habis yaratık öldürmesi gerekiyordu.

 

Bunları göz önünde bulundurduğu vakit burada kapana kısılmanın göründüğü kadar kötü olmadığını düşünmeye başlamıştı. Tek yapmaları gereken avlanırlarken etrafta ipucu aramaktı. Kim bilir ne bulacaklardı?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44341 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr