Bölüm 275: Baba-Oğul

avatar
4468 44

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 275: Baba-Oğul


 

Sunucuların kapanmasına beş dakika kala Nie Yan oyundan çıkış yaptı.

 

Odasından çıkıp alt kata yöneldi. Anne ve babası çoktan işe gitmişlerdi. Her sabah aynı manzarayla karşılaşıyordu. Ailesi gün doğduğunda evden çıkıyor, gecenin ilerleyen saatlerine kadar da eve dönmüyorlardı. Yine de aile durumları oldukça düzelmişti. Ayrıca aile dostlarına, akrabalara ve diğer yakınlara iş verdiklerinden tanıdıklarını da fakirlikten kurtarmışlardı. Luo Ming gibi akrabaları ise Ningjiang’da kalmıştı. Gerçi onun gibiler fakir sayılmazlardı, ama önceki hayattaki zenginliklerine asla ulaşamayacaklardı. Pisliklerden uzak haliyle ailesinin şirketi hızlı bir şekilde büyüyecekti.

 

Bunları düşünürken telefonun sesiyle kendine geldi.

 

Nie Yan, okulun ilk gününden başını belaya mı soktun?Arayan babasıydı. Önceki hayatında yirmili yaşlara geldiğinde bile babasının öfkesinden çekinirdi.

 

Nie Yan babasına derinden saygı duyuyordu. Düşmanının karşısında çoğu kişinin aksine aslan kesilirken, babası elini kaldırdığında ürkek bir kuzuya dönerdi.

 

Duyduğuma göre bir sınıf arkadaşını yaralamışsın. Uzun bir süre hastanede yatacakmış.

 

Karşılıklı anlaştığımız adil bir dövüştü. Saygı çerçevesinin dışına çıkmadık. Yaralarımızdan tamamen kendimiz sorumluyuz. Askeri Akademinin giriş sınavını geçen birinin bu kadar güçsüz olacağını nereden bilebilirdim? Tek bir tekmeyle işi bitti.Nie Yan güya kendini savunmak için bir şeyler geveledi. Hakikatte olan ise Liu Rui’yi tuzağa düşürmesiydi.

 

Hergele! Bana karşı mı geliyorsun?

 

Nie Yan anında sustu. Babasını sinirlendirmek istemiyordu.

 

Arkadaşın okula geri döndüğünde ondan özür dilemeni istiyorum. Ne tür bir belaya bulaştığına dair fikrin var mı? O çocuğun babası Yükselen Ejder Mali Grubunun hissedarlarından. Güney Çin’de onlardan daha büyük bir grup yok!

 

Yoksa şirkete sorun çıkarmaya mı geldiler?Nie Yan’ın yüz ifadesi değişti. Liu Rui ailesinin peşine düşme cüretini gösterdiyse yerinde oturamazdı.

 

Hayır. Yükselen Ejder Mali Grubunun yönetim kurulu başkanı araya girmiş. Adil bir dövüş olduğundan yaralanmalar konusunda üstüne gelemezler. Lakin bunu bahane olarak kullanma. Bu tarz olayların tekrar yaşanmasını istemiyorum! Artık bir işe kalkışmadan önce iki defa düşün!

 

Baş üstüne...

 

Nie Yan telefonu kapattı. Haksız muamele görmüştü, ama elden ne gelirdi? Konuşma sonrası önemli bir mevzuya kafa yoruyordu. Oyunda tek başına yapabilecekleri sınırlı olduğu gibi gerçekte de sınırlıydı. Oyundaki loncasının yerini gerçekte doldurabilecek bir güce ihtiyacı vardı. Ancak nereden başlamalıydı? Düşünceleri bir anda Wei Kai’ye kaydı. Önceki hayatında Wei Kai kendi başına bir yerlere gelebilmişti. Gerçi o da kısa süre sonra sırra kadem basmıştı. Loncanın yükselişe geçtiği sıralarda Wei Kai Niuren Birliğine katılmak istediğini belirtmiş, Nie Yan’ın talimatıyla Tang Yao cevabı sürekli olarak ertelemişti.

 

Wei Kai ile konuşmanın zamanı gelmiş gibiydi. Okuldan sonra ne yapacağına karar verecekti.

 

 

Aile şirketindeki oldukça lüks görünen masanın üzeri sayısız evrakla kaplıydı.

 

Baba Nie’nin donuk yüzü gevşedi, yüzünde bir gülümseme belirdi.

 

“Hayrola? Niye böyle mutlusun? Yüzün böyle bir gülümsemeye alışkın değil. Dikkatli ol.” Anne Nie fincanına kahvesini doldurdu.

 

“Bana aslan gibi bir oğul verdin. Hergele okulun ilk gününden bir sınıf arkadaşını hastanelik etmiş!”

 

“Bunda gurur duyacak bir şey mi var?”

 

“Adil bir dövüşmüş! Taraflar yaralanmalarda kendilerinden sorumlular. Aynı bana çekmiş. Liu Rui mi nedir, o çocuğun babası Yükselen Ejder Mali Grubunun en büyük ikinci hissedarı Liu Ding'miş. Çocuk bir süre önce Askeri Akademinin giriş sınavlarını geçmiş. Ama oğlumuz tek bir tekmeyle işini bitirmiş! Demek ki Yan ondan daha güçlü. Oğlumuzun akademiye girişi kesinleşti. Nasıl mutlu olmam? Bu haberden sonra biraz içmenin zararı olmaz!” Baba Nie gerçekten mutluydu. Nie Yan’ın sınıf arkadaşını dövmesi konusu aklından çıkıvermişti. Hem gençliğinde kavga etmeyen kim vardı ki? Bu devirde kavgalar gayet olağandı.

 

“Küçük Yan düşünmeden hareket etmiş. Liu Ding’i gücendirmek bize sorun çıkarmaz mı?”

 

“Olan olmuş artık. Gök üzerimize düşse bile oğlumu koruyacağım. İşler kötüye giderse eski dostlarımdan yardım isterim. Grubun yönetim kurulu başkanı bile işe karışmışken Liu Ding’den korkmaya hiç gerek yok.” Baba Nie gaziydi. Savaş meydanının şiddetini görmüş, yoldaşlarının ölümüne şahit olmuştu. Böyle basit bir mesele onu endişelendiremezdi.

 

Baba Nie her yönüyle bir askerdi. Anne Nie’nin diyecek sözü kalmamıştı. Kocası yeri geldiğinde Nie Yan’a kızıyor, yeri geldiğinde birkaç fiske atıyordu. Fakat oğlunu gerçekten seviyordu.

 

“Eski dostların yerel memurlar olsalar da sana yardım etmeyebilirler.” Anne Nie gözden ırak olanın gönülden de ırak olacağını düşünüyordu.

 

“Birlikte ölüm kalım mücadeleleri verdik. O tür bağlar ömür boyu kopmazlar. Yoldaşlarına sırtlarını çevirecek insanlar olsalardı uzun zaman önce dayağımı yemişlerdi. İhtiyat Liu ve İhtiyar Lin de yerinde durmazdı!”

 

Anne Nie hala endişeliydi, ama kocasının konuşması sonrası biraz rahatlamıştı. Telefonunu eline alıp Nie Yan’a okulda belaya bulaşmamasını tembihledi. Neticede orası elitlere ait bir okuldu. Her öğrencinin güçlü bir ailesi vardı!

 

 

Annesiyle konuştuktan sonra Nie Yan’ın yüzü gülüyordu. Öte yandan babasının sözleri onu çekindiriyordu. Liu Rui Yükselen Ejder Mali Grubunun en büyük ikinci hissedarının oğlu çıkmıştı. O züppe ailesini gerçekten de çok iyi gizlemişti. Önceki hayatında Liu Rui ve Xie Yao’nun ailelerinin yakın olduklarını öğrenmişti. Demek bu yakınlık Yükselen Ejder Mali Grubundan geliyordu. Anlaşılan rakibini fazla hor görmüştü.

 

Attığı tekmeyle inanılmaz bir ferahlık hissetmişti, fakat arı kovanını kurcalamanın alemi yoktu. Gelecek sefer daha dikkatli olmalıyım. Duygularıma dayanarak hareket etmemeliyim.

 

Bu karışıklığın sebebi Nie Yan’dı. Temizleyen de o olmalıydı. Bir an önce kendi gücünü oluşturmaya başlamalıydı. Aksi halde düşmanları tarafından ortadan kaldırılırdı. En büyük dayanağı Askeri Akademiye girmek olurdu. Zira oranın öğrencilerine kimse el kaldıramazdı.

 

Liu Rui birkaç gün daha hastanede kalacağından Nie Yan onu görmeyecekti.

 

Sınıfa girdiğinde çok kişi yoktu. Xie Yao sırasında oturmuş bir şeyler karalıyordu. Pembe, kısa kollu bir gömlek ve beyaz bir etek giymişti. Saçı basitçe atkuyruğu toplanmıştı. Üzerinde hiçbir takı görünmüyordu. Sabah güneşi altında meleklere benziyordu.

 

Güzel sıra arkadaşının kaşları çatıktı. Kim bilir aklından ne düşünceler geçiyordu. Nie Yan’ın bulunduğu yerden pürüzsüz ve yeşim kadar beyaz görünen yüzü resmedilmeye değerdi.

 

Nie Yan sırasına oturdu. Yanındaki Xie Yao’ya bakarken her zamanki gibi çok güzel olduğunu düşünüyordu. Ona olan derin hisleri iki hayatında birden içine işlemişti. Önceki zaman diliminde yalnızca kaçamak bakışlar atardı. Bu hayatında tamamen farklı bir adam olmuştu.

 

“Günaydın Xie Yao.”

 

“Günaydın.” Xie Yao’nun güller açan yüzü biraz sonra duruldu. Nie Yan’ın oyundaki karakteriyle gerçek hali arasında dağlar kadar fark olduğunu fark etmişti. O an aklına şeytani bir plan geldi. İki farklı kimlikle Nie Yan’a yaklaşacaktı. Zamanı geldiğinde Nie Yan bu iki kişinin aslında aynı kişi olduğunu öğrendiğinde nasıl tepki verecekti? Xie Yao dahiyane planıyla gurur duyuyormuşçasına içinden kıs kıs gülüyordu.

 

Xie Yao’nun durgunluğunu gören Nie Yan lafa girdi. “Sanırım bugün kickboks dersimiz var.”

 

“Evet. Dersin başlamasına 20 dakika var.”

 

Nie Yan iyi biliyordu ki kickboks dersleri, Xie Yao’nun en enerjik olduğu derslerdi. Önceki zaman diliminde Xie Yao’dan güçsüzdü. Erkek olduğu için kaba kuvvet olarak ondan üstün olmalıydı. Ancak o zamanlar bırak dövüşmeyi, Xie Yao’nun yüzüne bakmaya çekiniyordu.

 

Dersin başlamasına az kalmıştı. Nie Yan beklenti içerisindeydi. Xie Yao’nun dövüş kıyafeti içinde ne kadar güzel göründüğünü hatırlıyordu.

 

Bu sırada Zhai Hao, Li Rui ve diğerleri sınıfa girdiler. Nie Yan’ı gördüklerinde heyecanla yanına koştular.

 

“Dün olanları duydum. Gerçekten harika bir iş başardınız!” Zhai Hao Günah Geçidinde yaşananları duyduğunda küçük dilini yutmuştu. Kendisinden daha havalı tek kişi olarak gördüğü Nie Yan’a hayranlık duyuyordu. Niuren Birliği lonca lideri efsanevi bir figürdü! Karşısında bu efsanevi kanlı canlı gördüğüne inanmakta hala zorlanıyordu. Sabah kalktığında hayal görmediğinden emin olmak için birkaç defa kendini çimdiklemişti.

 

Zhai Hao özellikle üstü kapalı konuşmuştu ki Nie Yan’ın kimliği açığa çıkmasın.

 

Li Rui ve diğerleri de Nie Yan’ı selamladı. Xie Yao ile oturduğunu gördüklerinde rahatsız etmemek için Zhai Hao’yu da alıp uzaklaştılar.

 

Ders başlamadan önceki 20 dakikada Nie Yan ve Xie Yao’ya yalnız kalacakları kadar zaman tanıyorlardı. Nasıl olsa ders başladığında Nie Yan ile sohbet edebilirlerdi.

 

Herkes yerine oturdu.

 

Sınıftaki erkeklerden biri Zhai Hao’yu dürterek övünmeye başladı. “Zhai Hao, dün Seviye 27’ye ulaşıp kendime Gümüş kademe bir ekipman aldım. Oyuna girince benimle dövüşmeye var mısın?”

 

“Dövüşmek istemiyorum.”

 

“Ne o? Korktun mu?”

 

“Hadi oradan! Senden mi korkacağım?”

 

“Bahse var mısın?”

 

“Ortada bahis olması bir şeyi değiştirmez.” Aptal, Seviye 27 oldun diye mi seviniyorsun? Ağabeyin sana mesnetsiz atıp tutanların nelerle karşılaşacağını öğretsin de gör!

 

Konuşmaları duyan Nie Yan gülümsedi. Önceki zaman diliminde sınıf arkadaşlarıyla sık sık PvP yaparlardı. Arada birkaç eşya kazandığı da olmuştu.

 

Nie Yan önüne döndüğünde göz ucuyla Xie Yao’nun da önüne döndüğünü yakaladı. Bilgisayarına bir şeyler yazıyordu. Nie Yan’ın bakışlarını hissetmesiyle Xie Yao'nun kirpikleri titremeye, kalp atışları hızlanmaya başlamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr