Bölüm 245: Kurnaz

avatar
4519 43

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 245: Kurnaz


 

Liu Rui’nin yoğun ısrarları sonucu Nie Yan istemeyerek(!) kabul etti.

 

Nie Yan kabul edince Liu Rui’nin gözleri parladı. Seni soysuz, şimdi gününü göstereceğim! Dayağı yedikten sonra yine gülebilecek misin bakalım!

 

Bütün sınıf birlikte okuldan çıkıp yakındaki bir spor salonuna gitti. Karşılaşma oradaki ringde yapılacaktı.

 

Yirmi kişiden kalabalık olan grup gösteriyi izlemeye gelmişti. İzleyici sayısı fazla olunca dövüş daha da ilgi çekici olmuştu.

 

“Nie Yan, kendini fazla zorlama!” Xie Yao Liu Rui’yi tanıdığından bütün gücüyle saldıracağını biliyordu.

 

Xie Yao’nun endişeli bakışları Nie Yan’ın içini eritti. Onda en sevdiği özellik işte bu merhametiydi. Önceki hayatında bütün sınıf arkadaşları tarafından dışlanırken Xie Yao bunu yapmamıştı. Hatta ona derslerinde yardımcı olarak destek olmuştu. Xie Yao’daki nezaket kaç defa yeniden doğarsa doğsun unutamayacağı bir özellikti! Kalbinin başköşesinde Xie Yao oturuyordu. Ona zarar verecek birinin hayatını zindana çevirmekten çekinmezdi! Zamanında Xie Yao’dan kaçınmasının sebebi de onun itibarını zedelemekten korkmasıydı.

 

Nie Yan ne zaman dara düşse Xie Yao’yu düşünürdü. Yüzü her aklına geldiğinde kalbi huzur bulurdu. En karanlık zamanlarda hayata tutunması onun hayaliyle başarmıştı.

 

“Basit bir maç sadece,” dedi Nie Yan gülerek, “O kadar antrenman yapan biri olarak hırpalanmakta tecrübeli olduğumu söyleyebilirim.”

 

Güldü Xie Yao. İçinde hala endişe olsa da Nie Yan’ın sözleriyle bir nebze rahatlamıştı. İşler çığırından çıkacak olursa maça müdahale edip yaralanmaların önüne geçebilirdi.

 

“Merak etme kardeşim! Dayak yiyecek gibi olursan maçı durdururum. Fazla hırpalanmana izin vermem.” İri yarı biri Nie Yan’a takıldı.

 

Boyu iki metreye yakındı. “O heriften hiç hoşlanmıyorum, ama onun rakibi olamam.”

 

Nie Yan bu kişiyi tanıyordu elbette. Zhai Hao önceki hayatında Nie Yan’a kardeşlik etmişti.

 

“Teşekkür ederim kardeşim. Sana gerek kalmayacağına söz veriyorum.”

 

“Kendine güveniyorsun anlaşılan. Ancak seni uyarayım, Liu Rui’nin bacakları sağlamdır. Squat ağırlığı 130 kg, bacak gücü 300 kg civarlarında.”

 

Lise son öğrencisi için bu değerler etkileyiciydi. Fakat Nie Yan’ın nezdinde bu sayıların değeri yoktu.

 

Uzun zamandır bacak gücünü ve squat ağırlığını ölçmemişti. En son squat rekoru 267 kg, bacak gücü ise 700 kg idi. Liu Rui onun yanına bile yaklaşamazdı. Bu maç, profesyonel bir karma dövüş sanatları ustasının, etrafındaki çocuklara zorbalık yapan bir veletle dövüşmesinden farksız olacaktı. Nie Yan’ın kazanmak için çaba göstermesine gerek yoktu. Mutlak üstünlüğü elinde bulunduruyordu! İşe bakın ki Liu Rui nasıl bir belaya bulaştığının farkında olmadan Nie Yan’ı ezme planları yapıyordu.

 

“Ringe çıktığımız zaman her şey belli olacak.” Koyun postundaki kurt rolünü son ana kadar oynamakta kararlıydı.

 

Zhai Hao’ya göre Nie Yan kesinlikle kaybedecekti. Liu Rui haddini aşarsa diye kendini çoktan dövüşe hazırlamaya başlamıştı.

 

Rakipler karşı karşıya geldiler. İzleyiciler kenarlardaki yerlerini aldılar.

 

“Sizce kim kazanır?”

 

“Liu Rui’nin kazanacağı açık. Sormana gerek var mı?”

 

Nie Yan’ın kazanacağına kimse inanmıyordu.

 

“Bütün gücümüzü kullanalım ki dövüşümüz zevkli olsun. Dövüşte yaralanmalar kaçınılmaz. Ancak ikimiz de genç bireyler olduğumuzdan kısa sürede iyileşiriz.” Nie Yan kurbanlık koyun gibi bir tonla konuşuyordu.

 

“Haklısın! Günümüz tıbbı oldukça gelişmiş. İyileştiremeyecekleri yara yok! Ben de kendimi tutmayacağım. Gönlümüzce dövüşelim.” Nie Yan’ın kendi mezarını kazması Liu Rui’nin işine gelmişti. Teklif ondan geldiğine göre bütün gücüyle saldırabilirdi. Nie Yan ciddi bir yara alsa bile suçlusu kendisi olacaktı.

 

Nie Yan bütün kaçış yollarını tıkamış görünüyordu.

 

“Adam aklını kaçırmış herhalde.”

 

“Salağa bak. Kendi ağzıyla sonunu hazırladı.”

 

Liu Rui’nin en başından beri istediği olmuştu. Madem öyle, sana hiç merhamet göstermeyeceğim!

 

“Bir saniye, öyle şey olmaz!” Xie Yao hemen araya girdi. Liu Rui bacaklarını kullanırsa Nie Yan’ın işi biterdi.

 

Liu Rui onun sözlerine kulak asmadan dövüş öncesi formaliteleri yerine getirip rakibini selamladı.

 

Nie Yan da eğilerek onu selamladı. Her dövüşten önce yapılması zorunlu olan bu hareket, rakibe duyulan saygıyı ifade etse de Nie Yan’ın içinde rakibine karşı zerre miktarınca saygı yoktu.

 

“Başlayalım!” Liu Rui ileri atıldı.

 

İlk hamlesi Nie Yan’ın göğsüne savurduğu tekmeydi. Nie Yan kolunu kaldırıp tekmeyi durduracakken son anda karar değiştirip kenara çekildi.

 

Keskin bakışları Liu Rui’yi süzüyordu. Rakibi açıklarla doluydu. Tek bir hamlede onu alaşağı etmenin ondan fazla yolunu görebiliyordu.

 

Liu Rui rakibinin böyle hızlı olmasını beklemiyordu. Yang Hocadan bile daha hızlı olduğu söyleyebilirdi. O an gerçeğin farkına vardı. Bunca zamandır Nie Yan tarafından alaya alınmıştı! Hemen savunma pozisyonu almıştı ama iş işten geçmişti artık.

 

Nie Yan’ın gözünde Liu Rui hiç savunma yapmıyor gibiydi!

 

Vücudunu döndürerek dirseğini Liu Rui’nin sırtına geçirdi. Şimşek hızında yaptığı saldırıdan çıkan sesi duymayan yoktu. Liu Rui sendelerken ağzına gelen kanın metalik tadını hissediyordu. Sanki kemikleri birer birer paralanıyordu. Belli ki ciddi bir iç kanama başlamıştı.

 

Kendini toparlayamadan kulağının yanından esen rüzgarı hissetti.

 

Nie Yan harika bir döner tekme sergilemişti. Tekme bütün şiddetiyle Liu Rui’nin suratına indi. Salonda yankılanan sesle birlikte Liu Rui metrelerce geriye savrulup sertçe yere kapaklandı. Ağız dolusu kan kusmuştu. Sonrasında acıya daha fazla dayanamayıp bayıldı.

 

Dövüş bir anda bitivermişti!

 

İzleyenlerin ağızları açık kalmıştı!

 

Ummadıkları tek şeyle karşılaşmışlardı. Liu Rui kaybetmişti! Hem de öyle bir kaybetmişti ki, herkesin içinde yeni öğrenciye karşı bir çekince doğmuştu!

 

Gözler Nie Yan’ın üstündeydi. Liu Rui’ye attığı tekme yüzlerce kilo güç barındırıyordu!

 

Kimse Liu Rui’nin ne halde olduğunu bilmiyordu. Ancak tekmeyi görenler onun haline acıyorlardı. Vücutlarındaki bütün tüyler diken diken olmuştu.

 

Bu tekme, profesyonel bir atletin tekmesinden daha güçlü olabilirdi. Tekmenin sahibi Nie Yan ise lise son sınıfta okuyan bir öğrenciydi!

 

Nie Yan tekmeyi atarken önceki hayatında duyduğu kin ve nefreti düşünüyordu. Tekmedeki gücün fazla olduğunu son anda anlamıştı. Muhtemelen Liu Rui uzun bir süre yataktan çıkamayacaktı. Tabii bu durumdan memnun olmuştu. Liu Rui’nin bütün itibarı yerle bir edilmişti. Acınası halde yerde yattığına Xie Yao dahil bütün sınıf şahit olmuştu.

 

Nie Yan ne kadar memnun olsa da bunu dışa vurmayıp telaşa kapılmış gibi davrandı. “Birisi hemen hemşireye haber verebilir mi? Bilerek yapmadım. Basit bir tekmeyle bu hale geleceğini tahmin edememiştim.”

 

Hemşire çağrıldı, Liu Rui sedyeyle revire taşındı. Dövüşten önce birbirlerine eğilerek sonuçları kabul ettiklerini dolaylı olarak bildirmişlerdi. Kimse ölmediği sürece taraflar birbirini ölümün kıyısına kadar yaralayabilirlerdi. Tıptaki gelişmeler sayesinde nefes aldığı sürece her insan iyileşebilirdi.

 

“O neydi öyle! Resmen herifi tuzağa düşürdün.” Zhai Hao kısık kimsenin duyamayacağı şekilde konuştu. Yüzünde içten gelen bir gülümseme vardı.

 

“Tuzak mı? Öyle mi yapmışım? Altı üstü normal bir tekme attım. Bu kadar zayıf olacağını nereden bilebilirdim?” Nie Yan hala bilmezlikten geliyordu.

 

“Liu Rui’nin bacak gücünü duyduğunda hiç tepki vermedin. Çünkü senin bacak gücün 500 kg üzerindeydi! Koyun postuna bürünüp kurt olabilirsin, ama ben aptal değilim!”

 

“Ha ha… Foyamız ortaya döküldü. Sesini biraz alçalt. Bir süre daha bunu sır olarak saklayalım.”

 

“Ama var ya, o tekme efsaneydi! Helal olsun! Sırrın bende güvende, o konuda endişen olmasın.”

 

Nie Yan’ın önceki hayatta Zhai Hao’yla samimi olmasındaki temel sebep Liu Rui’ye duydukları ortak nefretti. Hatta Liu Rui’den nefret edenler olarak bir arkadaş grupları vardı.

 

“Gerçekten çok güçlüsün. Bize de birkaç teknik öğretsene.” Zhai Hao tam bir dövüş sanatları meraklısıydı.

 

“Olur tabii. Uygun bir vakitte öğretirim.” Nie Yan önceki hayatındaki kardeşliği yeniden kurmak istiyordu.

 

“Sözün söz!”

 

Xie Yao garip bir ifadeyle yaklaştı.

 

“Ta en başından Liu Rui’nin sana rakip olamayacağını biliyordun! Haksız mıyım?” Xie Yao’nun sesinden öfkelendiği anlaşılıyordu. Nie Yan için, tek bir tekmeyle rakibini darmadağın eden biri için yok yere endişelenmişti.

 

Nie Yan başını sallayarak inkar etti. “Hayır! Ne alakası var? Dövüşe başlamadan ondan daha güçlü olduğumu nasıl bilebilirdim?”

 

“Pek kurnazmışsın!” Xie Yao gözlerini kısıp dik dik Nie Yan’a baktı.

 

Kendisine yalan söylemesine rağmen Nie Yan’a kızmamıştı. Bu da Nie Yan’a yeterdi.

 

“Ee, güzel kardeşim, sınıfımızın gözbebeğiyle alakan nedir?” Zhai Hao’nun sezgileri, Nie Yan ve Xie Yao arasındaki ilişkinin göründüğü kadar basit olmadığını söylüyordu. Dışarıdan görünmeyen bir şeyler vardı. Acaba bu ikisi… sevgili miydi?

 

“Sadece arkadaşız.” Nie Yan’ın dışı böyle söylese de içinden geçirdiği bambaşkaydı. Bir de müstakbel sevgili…

 

Xie Yao Nie Yan’la konuşurken birbirlerini yıllardır tanıyorlarmış gibi bir hisse kapılıyordu. Bu tanıdıklık hissi ve birbirlerinin aklından geçenleri anlamaları onu bile şaşırtıyordu. Nie Yan’ın “o” kişi olduğu düşüncesi gittikçe ağır basıyordu. İkisinin kafası da her türlü cinliğe çalışıyordu. Kişilikleri aynıydı. Ancak şüphelerinin gerçekliğini ispatlaması mümkün değildi. İspatlayana kadar da aklı bu düşüncede takılı kalacaktı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr