Bölüm 244: Xie Yao ile Yeniden Karşılaşma

avatar
4835 42

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 244: Xie Yao ile Yeniden Karşılaşma


 

Nie Yan oyun başlığını çıkarıp yatağın kenarına koydu. Bugün yeni okul yılının ilk günüydü. Ortama alışabilmeleri için yeni öğrencilerin birkaç gün geç başlama hakları vardı. Fakat Xie Yao’yu görme isteğiyle yanıp tutuştuğundan bunu yapamazdı.

 

Ailesi erkenden işe gittiğinden masada kahvaltı hazır haldeydi. Şirket yeni kurulduğundan yapacak iş çoktu.

 

Önceki hayatında koca villada bir başına uyanınca ailesi tarafından göz ardı edildiğini düşünürdü ve çocuk aklıyla isyana başlardı. İkinci bir şans elde etmişken eski hayatında yaptığı hataları tekrar etmemeye yemin etmişti.

 

50 yaşındaki şoför kapıda Nie Yan’ı bekliyordu.

 

Huahai Lisesi Nie Yan’ın yakından tanıdığı bir mekandı. Yeniden dirildikten sonra bile orasıyla ilgili güzel anılar vardı aklında.

 

Kampüsü gayet güzeldi. Yolların kenarları ağaçlar ve çiçeklerle süslenmişti. Ağaçlar arasında zeytingiller dikkat çekiyordu. Henüz çiçek açmamalarına rağmen Nie Yan ne kadar güzel koktuklarını iyi biliyordu.

 

Her şey hatırladığı gibiydi.

 

Minik farklar olmasına rağmen önceki hayatından çok fark yoktu. Nie Yan yeniden doğduğunda gelecek de yer yer farklı yönlere gitmeye başlamıştı.

 

Pek çok öğrenci üçüncü yılların Sınıf 3 şubesi etrafında aylak aylak dolaşıyordu. Yeni dönem başında doğal olarak yaz maceralarını birbirlerine anlatmakla meşgullerdi. Gruplar içerisinde eğlenceli muhabbetler dönüyordu. BU durum zil çalana kadar devam etmişti.

 

Burası bilgisayarların masa ve sandalye şeklinde olduğu bir multimedya odasıydı. Koltuk oldukça konforluydu. Buradaki imkanlar yanında Nie Yan’ın eski okulunun esamesi okunmazdı.

 

Nie Yan’ın gözleri kalabalığı tararken tanıdık bir yüzde durdu. Açık sarı bir bluz ve mavi bir etek giyiyordu. Güzel gülümsemesi bakanı cezbediyordu. Tavukların arasındaki tek turna gibiydi.

 

Etrafında sekiz sınıf arkadaşı vardı. Heyecanla yaz tatilinde neler yaptıklarını anlatıyorlardı.

 

Xie Yao aynı aklına kazındığı gibi görünüyordu. Onu tekrar gördükten sonra Nie Yan sakin kalamıyordu.

 

Her ne kadar bir yetişkinin zihnine sahip olsa da iki hayatında biriken duygularına karşı yenik düşmüştü.

 

Duygularını uzun süre geçtikten sonra bastırıp Xie Yao’ya doğru yürüdü.

 

Xie Yao bu sıradan gencin yaklaştığını görüp merakla ne yapacağını izlemeye koyulmuştu. Yüzü son derece tanıdıktı. Daha önce bu genci bir yerde görmüş olmalıydı. Fakat aklına nerede gördüğü bir türlü gelmiyordu.

 

Nie Yan selam verdi. “Merhaba.”

 

Xie Yao başıyla selamı alırken şüpheli bakışlarla Nie Yan’ı süzüyordu. “Merhaba, daha önce karşılaşmış mıydık?”

 

“Ben Nie Yan. Nie çift kulak (), Yan da lisandaki (語言).”

 

“Ah! Hatırladım!” Xie Yao şaşırmıştı. Ninjiang’da ilk karşılaştıkları zaman aklına geldi. Nie Yan’ı ortaokul öğrencisi sanmıştı. Karşısındaki kişi o zamankine göre bambaşka bir hal almıştı. Hem boyu uzamış, hem de bol bol kas yapmıştı.

 

Nie Yan güldü. “Hatırlamana sevindim. Okula yeni kaydoldum ve bu sınıfa düştüm. Sanırım sınıf arkadaşıyız.”

 

“Ne tesadüf! Hoş geldin!” Xie Yao pek neşeliydi. Nie Yan’a bakarken aklına başka bir kişi gelmişti. Oyundan tanıdığı, güçlü oyunculara liderlik eden ve sanal dünyayı kasıp kavuran biri… Bu gizemli oyuncunun dünyanın hangi köşesinde yaşadığını bilmiyordu, ama karşısındakiyle o kişinin aynı insanlar olduğunu düşünmeden edemiyordu. Düşünceleri hayranlık duyduğu oyun arkadaşına kayarken kalp atışları hızlanmış, yanakları kızarmıştı.

 

“Hoş bulduk!”

 

Xie Yao’nun yanındakilerden biri hemen dedikodu haline bürünmüştü. “Xie Yao, kim bu?”

 

“Evet! Ben de merak ettim! Uzun boylu, yakışıklı… Bir saniye! Yoksa erkek arkadaşın mı?” Kızlar kendi aralarında kıkırdıyorlardı.

 

“Hayır, saçmalamayın! Yakın zaman önce tanıştığım bir arkadaşım sadece.” Xie Yao utanç içinde Nie Yan’a döndü. “Özür dilerim, çeneleri biraz düşüktür. Dediklerine kulak asma.”

 

Sınıfın öte tarafından olanları izleyen bir öğrenci bu tarafa geldi.

 

Onu gördüğünde Nie Yan’ın ifadesi ciddileşti. Kader düşmanların yolunu elbet yeniden kesiştirirdi. Liu Rui ile aralarındaki kin birkaç cümleyle açıklanabilecek bir şey değildi. Önceki hayatında Liu Rui sürekli ona baskı uygulamasa belki de özgüven problemi yaşamayacaktı. Aile, güzellik, dersler… Liu Rui her konuda önündeydi. Büyüdüğünde anlayacaktı ki gerçek aşkın yanında bunların hepsi gelip geçiciydi. Ancak bu gerçeğin farkına vardığında Xie Yao’yu kaybetmişti.

 

Önceki hayatında kaybettiği ne varsa bu hayatında alacaktı. Liu Rui’yi ayaklar altına alacak, önceki hayatında maruz kaldığı zorbalıkları sahibine iletecekti.

 

“Merhaba, sen de kimsin?” Liu Rui şık gülümsemesiyle elini uzattı.

 

“Adım Nie Yan. Okula yeni kaydoldum.” Nie Yan aynı şıklıkla uzatılan eli sıktı. Hayata daha olgun bir zihinle baktığından ne kadar yapmacık olsa da bazı jestlerin zorunlu olduğunu anlıyordu. Özellikle de Xie Yao’nun önündeyken.

 

“Anlaşıldı. Xie Yao ile tanışıyor musunuz?” Nie Yan’a baktığında içinde yükselen tehlikeyi hissedebiliyordu. Dişli bir rakiple karşılaşmıştı!

 

“Yakın zaman önce karşılaşmıştık.” Nie Yan son derece doğal davranıyor, içindeki kini zerre kadar dışarı yansıtmıyordu.

 

Liu Rui rahatlamıştı. Nie Yan’ın Xie Yao ile çocukluk arkadaşı falan olduğunu düşünerek boş yere kaygılanmıştı.

 

Xie Yao durumdan hoşnut olmamıştı. Liu Rui kim oluyordu da onun hayatına karışıyordu? Normalde Liu Rui hakkında iyi düşünceleri vardı. Onun yetenekli ve elinden her iş gelen biri olduğunu düşünüyordu. Fakat ufku genişledikçe ondan daha iyilerinin olduğunu anlamıştı. Gözlerinin derinlerinde yatan gurur, kibir, riya gibi hasletleri gün geçtikçe ortaya çıkıyor, Xie Yao’nun iyi düşünceleri iğrenmeye dönüyordu.

 

Nie Yan etrafındaki sınıf arkadaşlarıyla havadan sudan muhabbet ediyordu. Kısa sürede sınıfla kaynaşmıştı. Arkadaşları onun çekici, espritüel ve rahat biri olduğunu düşünüyorlardı.

 

Kızlardan biri atıldı. “Nie Yan, taekwondo mu yapıyorsun? Vücudun epey kaslı görünüyor.”

 

“Hayır, taekwondoya hiç bulaşmadım. Ama kickboks ve karma dövüş sanatları ile ilgileniyorum.” Genç bir yetişkin olarak dövüş sanatlarıyla ilgilenmemesi, toplum nazarında küçük görülmesi demekti.

 

“Kickboks gerçek dövüşlere yönelik değil mi? Yoksa gerçekten dövüşüyor musun?” Kickboksçulara ilgi duyan kızın gözleri parlıyordu.

 

“Kickboks mu yapıyorsun? Yang Hoca bana temel hareketleri öğretmişti. Bir ara beraber alıştırma yapalım mı?” Liu Rui araya girdi. Kalabalıkta odak onun üzerinde olmayınca rahatsız olmuştu.

 

Xie Yao’nun güzel gözleri Nie Yan’ın üzerindeydi. Önceden karşılaştığı sıska çocuk gitmiş, yerine sır perdesiyle örtülü biri gelmişti. İkisinin aynı kişi olduğunu kabul etmek zordu.

 

“Yang Hoca…”

 

Liu Rui’nin teklifi Nie Yan’ın gözlerindeki gaddarlığı açığa çıkarmıştı. Velet, kaç dakikadır bunu söylemeni bekliyordum. Önceki hayatında beden eğitimi derslerinde Liu Rui’nin kışkırtmalarına maruz kalmış, arkası kesilmeyen kışkırtmalara daha fazla dayanamadığı bir gün kavga çıkarmıştı. Tabii eşek sudan gelinceye kadar dövülüp ağır bir şekilde yaralanmıştı. Liu Rui onu yere yatırıp yenilgiyi kabul ettirene kadar boynuna ayağıyla basmıştı. Nie Yan herkesin önünde küçük düştüğünden psikolojisi büyük darbe almış ve bir ay okula uğrayamamıştı.

 

Liu Rui öğretmenin asistanıydı. Gerek kickboks, gerek taekwondoda sınıfta onunla boy ölçüşebilecek biri yoktu. Yani zamanında Nie Yan’ın kaybetmesi gayet normaldi. Nie Yan’ın Xie Yao’dan hoşlandığını öğrendiğinden beri Liu Rui yerinde duramaz olmuştu.

 

Velet, bu defa kendi ayaklarınla bana teslim oluyorsun! Önceki hayatında Liu Rui’nin yaptığı zorbalıkları ona iade etme zamanı gelmişti.

 

Nie Yan’ın gözlerindeki ani değişim Liu Rui’yi şaşırtmıştı. Tekrar baktığında ise Nie Yan mutlu mesut muhabbet etmekteydi.

 

Yanlış mı gördüm acaba?

 

Liu Rui bu düşüncelerden kurtuldu. Nie Yan güçlü bir rakibe benzemiyordu.

 

Nie Yan arada bir Xie Yao’ya kaçamak bakışlar atıyordu.

 

Önceki hayatında kaçamak bakışlardan öteye geçememişti. Bu defa tamamen farklı bir tavır takınacaktı. Onun güzelliğini doya doya izleyecekti.

 

Xie Yao üzerindeki bakışları hissettiğinde kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Yanakları kızardığından aceleyle muhabbete katılıp zihnini boşalttı. Nie Yan’ın bakışları onu utandırmıştı, ama Liu Rui’nin bakmasındansa onun bakmasını tercih ederdi.

 

Nie Yan reddediyormuş gibi yaptı. “Gerek yok. Kickboksta o kadar iyi değilim. İnsanların önünde kendimi utandırmak istemem.”

 

Liu Rui bu cevapla daha da heveslenmişti. Karşısındakinin zayıf biri olduğunu ve aşağılanması gerektiğini düşünüyordu.

 

“Sorun değil. Öğretici nitelikte basit bir maç yapacağız. Anlamadığın yerlerde sana yardımcı olabilirim. Kısa zaman önce Yang Hoca beni asistanı yaptı. Bu arada Yang Hoca beden eğitimi hocamız.”

 

“Liu Rui birkaç gün önce Askeri Akademi sınavını geçti.” Kısa boylu bir çocuk muhabbete bir yerinden dahil oldu.

 

Nie Yan bu çocuğu tanıyordu. Liu Rui’nin baş yaltakçısı Han Jun’du bu. Tanıdığı en aşağılık insanlardan biriydi.

 

“Vay canına! Liu Rui, daha önce niye söylemedin?” Kızlar heyecanlanmışlardı.

 

Liu Rui gülerek cevap verdi. “Yalnızca sıradan bir testti. Resmi test değildi.”

 

“Yine de harika bir şey!”

 

“Evet! En İyi Askeri Akademiden bahsediyoruz!”

 

“Bu demektir ki ben senin rakibin olamam. Zaten kickboksta birkaç basit teknikten fazla bilgim yok.” Nie Yan Liu Rui’nin içini biliyordu. Bu şerefsiz birine gözünü diktiğinde ve hedefi zorbalık yapabileceği biri olduğunda, kolay kolay peşini bırakmazdı. Nie Yan şu anda Liu Rui’yi yemliyordu!

 

“Sorun değil. Haydi gidip uygun bir yer bulalım.” 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44309 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr