Bölüm 242: Şehir Muhafızları

avatar
4352 38

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 242: Şehir Muhafızları


 

Kalorun ortasında ne yapıyorlarmış?Nie Yan yürürken Gök Kıranı kışkırtmanın yollarını düşünüyordu. Fakat aklına pek bir şey gelmiyordu. Bu işler hiç bana göre değil.

 

Müzayede evinde alışveriş yapıyor olabilirler.

 

Ansızın Nie Yan’ın aklına bir fikir geldi. Gök Kıranı müzayede evinde aramak yerine neden doğrudan lonca karargahına gitmiyordu?

 

Nie Yan gibi meşhur birinin Muzaffer Dönüş lonca karargahı önünde ortaya çıkışı büyük yankı uyandırırdı. Nie Yan da tam olarak bunu istiyordu.

 

Yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. He he, tek kelime etmeme gerek yok. Orada öylece durmam bile bana hakaretler yağdırmalarına yeter. O zaman şehir muhafızları da yakınlarda olurlarsa…

 

İşte o zaman keyifle Muzaffer Dönüşü seyredecekti.

 

Gök Kırana lonca karargahlarına gittiğim haberini ulaştırın,Nie Yan biraz düşünüp devam etti.Aslında sen direkt Ölümsüz Hergeleyi gönder. Gök Kırana ailesinden biri gibi davransın. Lafını hiç esirgemesin. Ne kadar sinir bozucu olursa o kadar iyi.

 

Anlaşıldı.Guo Huai Nie Yan’ın Gök Kırana bir tuzak hazırladığını biliyordu. Gök Kıranı en fazla kışkırtacak kişinin Ölümsüz Hergele olduğunu da.

 

Hal böyle olunca Nie Yan’ın isteklerini Ölümsüz Hergeleye aynen iletti. Nie Yan da yönünü değiştirip Muzaffer Dönüş lonca karargahına yöneldi.

 

Bu kadar mı? Ondan kolay ne var? Patrona söyle, o iş bende.Ölümsüz Hergele böyle bir fırsatı kaçırır mıydı? Gök Kıranı kışkırtmak… Bundan daha zevkli bir şey olabilir miydi?

 

Gök Kıran şehrin merkezindeki müzayede evinde. Zaman kaybetmeden yola koyul. Nirvana Alevi bekliyor.

 

Tamamdır, hemen gidiyorum.

 

Guo Huai görevi verdikten sonra Kalor merkez müzayede evini gözlemeye devam etti. Burası her zamanki gibi kalabalıktı. Gerçi Aşama 9 yükseltmesinden sonra iç mekandaki genişleme sayesinde önceki gibi kalabalık hissi vermiyordu.

 

Birkaç oyuncu uzaklardaki bir köşede toplanmış kısık sesle konuşuyordu. Yirmi kişi en iyi koltuklardan altmış tanesini tutmuş, yaklaşanı kovuyordu. Muzaffer Dönüşle uğraşmak istemedikleri için kovulan kişiler seslerini çıkarmıyorlardı. Hiçbiri kovalanıp öldürülme meraklısı değildi ve Muzaffer Dönüş düşmanlarına bu yöntemi çokça uygulamıştı.

 

“Bakın, şuradaki Muzaffer Dönüş lonca lideri Gök Kıran.”

 

“Yanındaki Hırsız kim? Pek güçlü birine benziyor.”

 

Şarapnel Seti kuşanmış Gölge Katili, kırmızı ismiyle meraklı bakışları üzerine çekiyordu.

 

Hemen sonrasında siyah bir pelerinin altına gizlendi.

 

“Bilmem, daha önce hiç görmediğim biri.”

 

Gölge Katili şöhretine rağmen görünüşü bilinen biri değildi. Bunun iki sebebi vardı. İlki dikkat çekmekten kaçınmasıydı. İkinci ve asıl sebep ise yalnızca tanındık kişileri hedeflemesiydi. Bu kişiler öldürüldükleri anın görüntüsünü paylaşır mıydı hiç? Konumları düşünüldüğünde isimlerini lekelemek en son isteyecekleri şey olurdu. Gölge Katilinin bulunduğu görüntü olmayınca oyuncu kitlesinin onu tanıyamaması bilmemesi gayet normaldi.

 

“Ana hedefler Nirvana Alevi ve Miskin Tilki. Ortaya çıkarsa Fa Lan da dahil. Becerebilecek misin?” Gök Kıran pelerin altından görünen gözlere baktı. Resmen öldürme isteğiyle dolup taşıyordu.

 

“Üçünü de mi istiyorsun?”

 

“Kale savaşında Nirvana Alevini bir kenara bırakıp Miskin Tilki ile ilgilen.” Nie Yan’dan iliklerine kadar nefret ediyor olmasına rağmen nefretiyle idrakı bulanmamıştı. Kutsal İmparatorluk lonca lideri statüsü yüzünden Miskin Tilkinin öncelikli hedef olduğunu biliyordu. Ayrıca etkisi küçük olsa da Nie Yan’ın emrinde de büyük bir güç vardı. Onu yalnız bırakmak savaşların sonuçlarını etkileyecekti.

 

Gölge Katili bir şey demeyip başıyla onayladı.

 

Kale savaşının arifesinde Saklı Tarih ek paketinin yayınlanması beklenmedik bir durumdu. Ve bu durumun kale savaşına nasıl bir etkisi olacağı meçhuldü.

 

Gök Kıran özel madenler gerektiren bir ekipman üretim şeması ele geçirmişti. 180 adamını bu ekipmanlarla donatabilirse, kale savaşına önemli ölçüde etki edecekti. Müzayede evine geliş sebebi aslında buydu. Üretim için büyük miktarlarda hammadde satın almalıydı. Hazır gelmişken Gölge Katili ile olan anlaşmalarını detaylandırmıştı. Miskin Tilki için 800 altın, Nie Yan için ise tamı tamına 2.000 altın teklif etmişti. Bu miktar akıllara durgunluk verecek cinstendi.

 

Tam da o anda etrafındakileri görmezden gelen biri doğrudan Gök Kıran ve Gölge Katilinin yanına yaklaştı. Yüz ifadesi herhalde daha ciddiyetsiz olamazdı.

 

Elbette bu kişi Ölümsüz Hergeleydi.

 

Muzaffer Dönüş oyuncuları zamanında tepki veremeyerek onu durduramamışlardı. Daha doğrusu buna cesaret edememişlerdi. Gelişi Gök Kıranı tanıyan ve iş konuşmaya gelen birini andırıyordu.

 

Ölümsüz Hergele de elini kolunu sallayarak gideceği yere ulaşmıştı.

 

Muzaffer Dönüş lonca lideri Gök Kıranı kışkırtmaktan alacağı hazzı hayal dahi edemiyordu.

 

“Oo, kimler varmış burada? Naber kanka?” Ölümsüz Hergele elinden geldiğince çekilmez biri olmaya uğraşıyordu.

 

Gök Kıran bütün ciddiyetiyle Ölümsüz Hergeleye baktı. Daha önce onunla bu tavırda konuşmaya cüret edebilecek biri daha olmamıştı.

 

Muzaffer Dönüş oyuncuları şaşkın yüzlerle birbirlerine baktılar. Bu kişi Gök Kıranın arkadaşı mı? Herkesin aklında bu soru olunca kimse çıkıp Ölümsüz Hergeleye hesap sormamıştı.

 

“Kim bu?”

 

“Bilmiyorum, ama daha önce bir yerde görmüş gibiyim. Nerede gördüm acaba…?”

 

“Şimdi hatırladım! Ölümsüz Hergele bu. Niuren Birliğinden!”

 

“Patronun yerleştirdiği ajanlardan biri mi yoksa?”

 

Gök Kıran karşısındaki aptalın kaba konuşmasına sinirlendi. “Yıkıl karşımdan!”

 

“Aa, böyle olmaz ama. Geçerken seni görüp yanına geldim. Kankama selam veremeyecek miyim? Patron size kardeş gibi davranmamızı söyledi. Hepimiz aynı ailenin parçalarıymışız. Madem öyle, biraz daha samimi konuşmam gerekmez mi? Bana böyle soğuk davranmana gerek yoktu.” Ölümsüz Hergele hala sırıtıyordu.

 

Gök Kıran neler döndüğünü anlamıştı. Bu kişi Niuren Birliğindendi! Fırın Ormanlarındaki on kişi arasındaydı!

 

Ölümsüz Hergelenin kendi çapında bir şöhreti vardı.

 

“Defol git! Patronunun yanına gidip de ki küçük balıklar böyle havalanmamalı. Yakın zamanda onunla işimizi göreceğiz.”

 

“Hey hey! Böyle konuşmamalısın. Benim patronum kibar ve hoşgörülü birisi. Kalbi okyanus gibi geniştir. Cemalini gören ay bile parlamaya utanır. Nasıl onu basit bir serseri gibi tehdit edersin? Resmen iftira atıyorsun! Patronumun imajına leke sürmeye nasıl cüret edersin? O herkesin sevgi ve saygısını kazanmıştır.” Ölümsüz Hergele konuştu da konuştu. Gevezeliğiyle karşı tarafın sinirlerini tepesine çıkarıyordu. Her cümlesi bir öncekinden daha vurdumduymaz oluyordu.

 

Ölümsüz Hergelenin gitmeye niyeti olmadığını gören Gök Kıran adamlarına emir verdi. “Çabuk başımda vızıldayan şu sineği dışarı atın!”

 

Gök Kıran Niuren Birliğinin bu hamlesi yüzünden içten içe köpürüyordu.

 

Şehrin kurallarına göre bir oyuncu büyük loncaların liderleri gibi önemli oyuncuları rahatsız ederse, rahatsız ettiği kişi tarafından uzaklaştırılabilirdi.

 

İki Muzaffer Dönüş oyuncusu hemen ileri çıkıp Ölümsüz Hergeleyi kollarından yakaladı ve dışarı sürükledi.

 

“Az daha unutacaktım! Gök Kıran kanka, dinle beni! Patronum karargahınıza gidip misafirperverliğinizden yararlanmak istiyor. Adamlarına söyle de çay koysunlar.” Ölümsüz Hergele her an patlamak üzere olan Gök Kıranın bu halinden fazlasıyla keyif alıyordu. Loncada kardeş bildiği bazı kişilerin aslında Gök Kıranın yerleştirdiği casuslar olduğunu öğrendiği andan beri öfkesini içinde tutmuştu. Daha kaç casus olduğunu düşündükçe sinirleri daha da bozuluyordu. Ta ki bugüne kadar. Nihayet içindeki öfkeyi bugün bir nebze dindirebilmişti. Kabul etmeliydi ki Gök Kıranı kışkırtmak, bu zamana kadar hayatında en çok zevk aldığı şey olmuştu.

 

Onun sözlerini duyan Gök Kıranın ifadesi değişti. Nie Yan’ın Muzaffer Dönüş lonca karargahına gitmesi hayra alamet değildi.

 

“Karargaha dönüyoruz!” Şehrin içindeyken Nie Yan’ın yapabilecekleri kısıtlıydı. Ancak Nie Yan karargahın önüne dayanmışken Gök Kıranın orada olmaması kabul edilemezdi.

 

Gölge Katilinin gözleri parladı. Elindeki hançeri sıkıca kavrıyordu. Çılgın Hırsız, bakalım uğraşmama değecek misin?

 

Öfkeli Muzaffer Dönüş grubu lonca karargahına doğru yola koyuldu. Nie Yan’ın amacının ne olduğunu merak ediyorlardı.

 

“Ciddiyim, Gök Kıranla oturup muhabbet etmeye geldim.” Nie Yan masum bir ifadeyle kendini açıklıyordu.

 

“Hadi oradan! Bizi aptal mı sandın? Şehirdeyiz diye sana dokunamayacağım mı sandın?” Muzaffer Dönüş saflarından biri bağırdı. Nie Yan özel arazi olan lonca karargahına girerse, içeride her istediklerini yapabilirlerdi.

 

“Defol!”

 

Nie Yan sakince Gök Kıranın gelişini bekliyordu. Bir yandan da planının işe yarayıp yaramayacağını düşünmeden edemiyordu. Ne de olsa Kalor kanunları ondan yanaydı. Bu meseleyi düşünürken yaklaşmakta olan öfkeli grubu fark etti. Başlarındaki kişi Gök Kırandı.

 

Nie Yan gülümsedi. Uzun zamandır bekliyordu. Ağzını açmış öfkeli kalabalığa doğru bir şeyler söyleyecekken Gök Kıran araya girdi. “Nirvana Alevi, seni puşt! Niuren Birliği dokunulmaz mı sandın? Muzaffer Dönüş arazisine istediğin gibi girebileceğini mi düşünüyorsun? S***ir git, gözüm görmesin seni!”

 

Nie Yan’ın ağzı açık kaldı. Sabahtan beri Gök Kıranın kendisine hakaret etmesini sağlayacak bir plan düşünüyordu. Başkalarını kışkırtmakta pek başarılı olmadığından başarısı kesin bir plan bulmaya uğraşıyordu. Gel gör ki bütün o uğraşı boşa gitmişti. Gök Kıran daha onu görür görmez küfür etmeye başlamıştı. İster istemez Ölümsüz Hergelenin Gök Kıranı nasıl bu hale getirdiğini merak ediyordu. Ona ne söylemişti de kendisini görür görmez küfür etmeye başlayacak kadar öfkelendirmişti?

 

Gök Kıran dış dünyada mafyaydı. Ağzından küfür eksik olmazdı. Özellikle de müzayede evinde Ölümsüz Hergelenin kışkırtmalarına maruz kaldıktan sonra hıncını alacak birini arıyordu. Öyle biri olmayınca da buraya kadar öfkesi katlanarak gelmişti. Nie Yan’ın kaygısızca loncasının önünde dolaştığını görmek bardağı taşıran son damla olmuştu.

 

Nie Yan ellerini havaya kaldırdı. “Altı üstü dolaşmaya çıkmıştım. Sizin böyle kindar olduğunuzu bilmiyordum.”

 

Muzaffer Dönüş oyuncuları sanki onları suçluymuş gibi gösteren sözler sonrası Nie Yan’ın üstüne çullanmamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Saldırmak başlarına bela açacağından küfre sarılıyorlardı. Doğalarında kabalık olan bu insanların kullandıkları kelimeler ağza alınacak cinsten değildi.

 

Nie Yan Gök Kıranın grubuna göz gezdirirken en arkalarda duran siyah pelerinli kişide durdu. Gölge Katili de gelmişti!

 

Arkada durmuş, karışmadan olayları izliyordu.

 

Göz göze geldiklerinde arada bir kıvılcımlanma meydana gelmişti.

 

Nie Yan gözlerini kaçırıp Gök Kırana döndü. Kalabalığa doğru gülerek “Bana söverken yeterince eğlendiniz mi?” dedi.

 

Nie Yan’ın cümlesi bittiğinde tepeden tırnağa altın zırhlar kuşanmış şehir muhafızları birliği sokağa doluşmaya başladı. çoğunluğu Seviye 60-70 Elitlerdi. Daha güçlüleri de vardı. Muzaffer Dönüş oyuncularının etraflarını sararak kalplerine korku saldılar.

 

Muzaffer Dönüş oyuncularının nutku tutulmuştu. Şehir muhafızlarını buraya çekecek ne suç işlemişlerdi?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr