Bölüm 228: Berrak Gökyüzünü Öldürmek

avatar
4530 35

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 228: Berrak Gökyüzünü Öldürmek


 


Nie Yan’ın kaybolduğunu görenlerin içlerine korku düştü.

 

Kamuflajla saklanma yeteneğiyle namını sonuna kadar hak ediyordu. Takip edilmesi son derece zorlu bir işti. Ne de olsa karşılarındaki kişi Çılgın Hırsızdı! Bir işe niyetlendiğinde asla başarısız olmazdı!

 

“Saldırın!” Berrak Gökyüzünün emriyle adamları saldırıya geçtiler. İçindeki huzursuzluktan kurtulmuş değildi. Nie Yan’ın aniden kaybolması hafife alınacak gibi değildi. Hedefin kendisi olmasından korkuyordu.

 

Etrafında yüzlerce Mavi Düşen Gökyüzü oyuncusundan bir koruma çemberi oluşturulmuştu. Bu sağlam savunma çemberinde en fazla oyuncunun bulunduğu yer Berrak Gökyüzünün etrafıydı. Çılgın Hırsız da olsa buraya gelmesi imkansızdı.

 

“Rahipler, Aydınlık!”

 

“Şövalyeler, İlahi Gözler!”

 

Bütün Mavi Düşen Gökyüzü oyuncuları telaş içinde kamuflaj içerisindeki birini görünür kılacak becerilere sarılmıştı. Nie Yan’ı bulmak için yapılan büyüler adeta bir ışık gösterisi sunuyordu.

 

Bu tarafta!

 

Rahibin biri, beş metre kadar uzaklıktan yaklaşan bir siluet gördü. Ancak tepki verecek zamanı yoktu. Yanına gelen gölgeyi etrafındaki arkadaşları henüz fark edememişti. Korku içinde geri çekilse de boğazını kesen hançerden kaçışı yoktu.

 

Ölüm korkusuyla titreyerek ellerini boğazına götürdü. Oysaki boğazında kesiğe dair bir şey yoktu. Sapasağlam boğazının, duyduğu derin korku yüzünden kesildiğini hissetmişti. Aslında hançer birkaç santimetre yanından geçip gitmişti.

 

Nie Yan onu korkutmak için bilerek böyle yapmış ve orada oyalanmadan yoluna devam etmişti. Gerçekten saldıracak olsaydı kamuflajı bozulurdu.

 

Rahibe verdiği gözdağı fazlasıyla etkiliydi. Korkusundan Nie Yan’ın yerini açık edecek cesareti kendisinde bulamamıştı. Çılgın Hırsızın yerini arkadaşlarına söyleseydi, hançer yanından geçmek yerine boğazını keserdi.

 

Nie Yan onlarca oyuncunun arasından ilerliyordu. Öyle hızlıydı ki görülse bile üstüne gelen saldırıları kolaylıkla atlatabilirdi. Mavi Düşen Gökyüzü elitlerini de geçtiğinde hızı zirveye ulaşmıştı.

 

Bu hız bir Gölge Dansçısına aitti!

 

Oyuncunun hızı ve kaçınması belirli bir noktaya ulaştığında çevresiyle rezonansa girerdi. Ortamla mükemmel denecek seviyede bütünleştiğinde ise her ikisi de tavan yapardı.

 

Sistem verilerinin nihai tezahürü buydu. Nesneler hareket halindeyken rezonans hali doğardı. Sistemin kullandığı bu eşsiz yöntem, sanal dünyayı olabildiğince gerçekliğe yaklaştırıyordu. Fizik yasaları sistemin hesaplamaları ile uygulanıyordu. Yerçekimi ivmesi, kinematik, büyü kuralları ve hatta kişinin gücü, zekası ve çevikliği gibi unsurlar sistemin yönlendirmelerine tabiydi. Ek olarak sanal dünya için oldukça zengin bir tarih, Atlanta Kıtasının detayları ve oyun evrenindeki diğer ögeler de sistem tarafından tanımlanıyordu. İnanç dünyasının çekiciliğinin temelinde bunlar yatıyordu.

 

Oyuncu sınıfının zirvesine çıktığı zaman sanal dünyadaki doğa yasalarını kavrama fırsatını elde ediyordu.

 

Sistemin devasa miktardaki verisinin oyuna tezahürü bu yasalardı.

 

Yasaları kavrayan biri, sanal dünyanın elverdiği sınırlar çerçevesinde gücün zirvesine ulaşabilirdi. Sıradan oyuncular oyun dünyasında güçlerini göstermek için iki istatistik ekleyebilirken, sınıflarının zirvesindeki oyuncular bunlar arasındaki bağlantıyı kullanarak istatistiklerin etkilerini katlayabiliyordu. Haliyle sıradan oyuncuların istatistiklerini ekleyerek kullanmasına kıyasla istatistikleri katladıkları için çok daha ileri seviyelerde bir güce hükmedebiliyorlardı.

 

Farklı sınıflar farklı gizemler barındırıyordu. Savaşçılar gücün zirvesini ararken Büyücüler büyü ile bir olma arzusu taşıyorlardı. Şövalyeler kutsal ışığı takip ediyor, Hırsızlar da emsalsiz hızın peşinden koşuyordu.

 

Usta bir oyuncu sistem verilerini en iyi nasıl kullanacağının yollarını arardı. Böylece zirveye doğru ilerleyebilirdi.

 

Nie Yan’ın Gölge Dansçıları hakkında kavradığı gizem bu şekilde açıklanabilirdi.

 

Bir Mavi Düşen Gökyüzü safını daha başarıyla atlatıp Berrak Gökyüzü ile arasındaki mesafeyi daralttı. Ayaklarının altında katlanarak artan hız Nie Yan’a tatmin olma duygusu yaşatıyordu.

 

Lâkin Gölge Dansçısı becerilerini kavramış olması, yolun sonuna geldiği anlamına gelmiyordu.

 

Önceki hayatında sınırları sonuna kadar zorlayan Gölge Dansçılarının görüntülerini izlemişti. Birbirleri ardına zihnine akan görüntülerdeki Gölge Dansçıları, onun şu anki hareket kabiliyetiyle ulaşamayacağı mertebedelerdi.

 

Nefes kesici!

 

Aklına bir anda Gölge Dansçılarının hava atmaktan hoşlandığı Ölüm Dansı hareketi geldi.

 

Yüksek hızlarda koşarlarken solunumlarını yavaşlatarak gizliliklerini mükemmeliyete taşırlardı. Rakip daha farkında olmadan arkasına geçip muazzam bir saldırı yaparlardı. Hançerleriyle adeta rakibin hayatını biçerlerdi!

 

Nie Yan biraz yavaşladı. Şu an tam hızında olmasa da çevikliği artmıştı.

 

“Orada! Hemen önünü kesin!”

 

Birkaç Şövalye İlahi Gözlerle soluk bir siluet yakalamıştı. Sarsılmaz İradelerini etkinleştirip Nie Yan’a doğru atıldılar. Fakat onlar ilk adımlarını atana kadar Nie Yan rüzgâr gibi esip geçmişti.

 

Nie Yan’ı gördükleri yere vardıklarında tozunu dahi bulamamışlardı.

 

“Nereye gitti?”

 

“Bilmem.”

 

Berrak Gökyüzü de İlahi Gözleri etkinleştirdi. Gözlerinin ucuyla altmış metre uzaklıktaki karartıyı tespit etti. Başını çevirip dikkatli bakmak istediğinde ise karartı gözden kaybolmuştu. Nie Yan’ın önünde hala uzun bir mesafe ve çok sayıda Rahip ve Şövalye olduğu bilgisiyle biraz olsun rahatlamıştı.

 

Tam rahat bir nefes almışken sağ taraftaki oyuncuların birinden gelen çığlıkla irkildi. Bir kişi Mavi Düşen Gökyüzü oyuncularının üzerine bütün gücüyle koşuyordu. Hedefte ise Berrak Gökyüzünün bulunduğu yer vardı.

 

İzmarit, gözünü kan bürümüş halde büyük kılıçlarıyla birlikte yolu temizliyordu.

 

Hortum Kesişi!

 

Kalabalığın arasında yaptığı saldırıyla beş yüzü geçen hasar değerleri oyuncuların üzerinden fırlamıştı.

 

Kılıçları acımasızca düşmanlarını keserken, koşuyla kazandığı ivmeyle önüne çıkan oyuncuları devirip geçiyordu. Kılıcına hedef olan Savaşçılar sırt üstü yere düşüyor, tekrar ona yaklaşmaya cüret edemiyordu. İkinci bir saldırıya dayanmaya ne canları, ne de savunmaları yeterdi.

 

Hemen arkasından gelen Soğuk Zirve Mutlak Kılıç ve Ahşap Lütfü, onun gruptan ayırdığı düşmanları temizliyordu. Yollarına çıkanları insafsızca keserlerken toprak kanla sulanıyordu.

 

İzmaritin vücudunda ateş topları patlıyor ve canı hızla azalıyordu. Ancak Rahiplerden gelen aralıksız Şifa ile hayatta kalmayı başarıyordu.

 

Hayatı tam manada Mavi Düşen Gökyüzü Büyücüleri ve Solgun Yaprak Rahipleri arasındaki yarışa bağlıydı.

 

Şu anda yarışı önde götüren tarak Solgun Yaprak Rahipleriydi. Şifaları karşı tarafın büyülerinden daha etkiliydi. Tek bir Rahip, üç veya dört düşman Büyücüsünün verdiği hasarı kapatabiliyordu. Dolayısıyla avantajı ellerinde bulunduruyorlardı.

 

Mavi Düşen Gökyüzü oyuncuları, İzmaritin önünde Kızıldeniz gibi ikiye yarılmıştı. Önüne her kim geçerse parçalarına ayrılacaktı.

 

Olmadık yerden çıkan Altın setli Savaşçılar Soğuk Zirvenin yolunu kesti. Büyü bombardımanı onun üzerine yoğunlaşmıştı. Bu sırada Solgun Yaprak Rahiplerinin dikkatleri hala İzmaritteydi. Onun düştüğü durumu son ana kadar fark edemediler. Büyülere daha fazla dayanamayan Soğuk Zirve oracıkta can verdi.

 

Solgun Yaprağın en iyi oyuncularından ve aynı zamanda İzmaritin öz kardeşi gibi gördüğü kişilerden olduğundan, onun ölümü İzmariti daha da öfkelendirdi.

 

Taarruz!

 

İzmarit etrafındaki bir düzine kadar oyuncuyu vücuduyla yarıp yoluna devam etti.

 

“Patron, bunları bana bırak!” Ahşap Lütfu arkadan yetişip ilerdeki Altın setli Savaşçılara intihar saldırısına başladı.

 

Berrak Gökyüzü artık yakınındaydı! Ağır kuşatmayı yarıp buraya kadar gelmişti. Son bir gayretle Berrak Gökyüzüne atıldı.

 

Karşısında İzmariti gördüğünde Berrak Gökyüzü paniğe kapılmamıştı. Hemen kendisini birkaç kutsamayla güçlendirip statülerini ve hasar indirgemesini artırdı. Ardından kılıcını kaldırıp İzmariti karşılamaya hazırlandı.

 

İzmarit havaya sıçrayıp Bölücü ile kılıçlarını indirdi. “Berrak Gökyüzü, cehennemin dibine kadar yolun var!

 

Berrak Gökyüzü hemen geri çekilirken kılıcıyla saldırıyı karşılamaya yeltendi. Doğrudan karşılaştıklarında gücünün İzmaritinkine denk olacağını biliyordu. Hazır rakibi kendi ayağıyla düşmanın içine girmişken onu oyalayarak ölümünü garantilemek daha mantıklı gelmişti.

 

Tam İzmaritin saldırısını karşılayacakken sırtında bir soğukluk hissetti.

 

Aklında tek bir kişi canlanmıştı: Nirvana Alevi!

 

Nasıl oldu da onca Rahip ve Şövalyenin arasından fark edilmeden buraya kadar geldi? İmkansız bu, böyle bir şey olamaz!

 

Nie Yan tarafından sersemletilir ve İzmaritin saldırısına maruz kalırsa ölümü kaçınılmazdı!

 

Demek o ikisi çoktan bunun planını yaptılar. Çok sayıda Mavi Düşen Gökyüzü oyuncusu arasındayken Berrak Gökyüzü kendini güvende hissetmişti. Ancak adamlarının İzmariti ve Nie Yan’ı durdurmaktan aciz olabileceklerini düşünmemişti. Adamlarının arasından yanına kadar gelebilmişlerdi.

 

Çılgın Hırsız ha? Gel de dünya kaç bucakmış gör!” Kendisine başka bir kutsama daha verip Paralayan Darbe ile Nie Yan’a saldırırken aynı anda kenara çekilip İzmaritin saldırısını atlattı.

 

İnanılmaz bir hızla karşılık vermişti.

 

Gözdağı!

 

Berrak Gökyüzü saldırıyı atlatacakken Nie Yan Gözdağı ile onun hamlesini iptal etti.

 

Berrak Gökyüzü olduğu yerde donup kaldı. O anda İzmaritin Bölücüsü vücuduna isabet edip geriye savrulmasına yol açtı.

 

Berrak Gökyüzünün etrafındaki Rahiplerden biri tam asasını kaldırıp Şifa büyüsü yapacakken arkasında bir siluet belirdi. Elbette bu siluet Nie Yan’a aitti!

 

Tekmesiyle Şifayı engelledikten hemen sonra Hayati Vuruş ile Rahibin boğazını kesti.

 

-556

 

Rahip, başının üstünden fırlayan hasar değeri ile yere yığıldı.

 

Berrak Gökyüzü saldırıdan sonra kendini toparlamışken İzmarit Taarruzla bindirme yapıp tekrar dengesini bozdu. İzmaritin etkili beceri kullanımı sayesinde Nie Yan’ın bulunduğu tarafa itilmişti.

 

Kutsamalarla güçlendirilen Berrak Gökyüzünün canı binin üzerindeydi. İzmaritin şiddetli saldırıları sonucu binin üzerindeki canı üç yüz civarlarına düşmüştü.

 

Normalde yanından hiç ayrılmayan bir Rahibi olurdu. Geri kalan Rahipler Mavi Düşen Gökyüzünün diğer oyuncularını iyileştirmekle görevliydi. Fakat o tek Rahip az önce Nie Yan tarafından öldürülmüştü. Diğer Rahipler onun canının azaldığını gördüklerinde iş işten geçmişti.

 

Berrak Gökyüzü kendisini Düşük Şifa ile iyileştirmeye niyetlenmişken Nie Yan’ın hançerini boğazında hissetti.

 

−302

 

Göz bebekleri küçülürken yüzünde yaşadıklarını inkar edermiş gibi bir ifade vardı. Nie Yan sessiz sedasız arkasına geçmiş ve bitirici darbeyi indirmişti.

 

Nie Yan ve İzmaritin takım çalışması kusursuzdu. İzmaritin Taarruzla yaptığı bindirme ve Nie Yan’ın bitirici hamlesi yalnızca birkaç saniyede gerçekleşmişti. Çoğu kişi daha ne olduğunu bile anlamamıştı. Oyuncular savaşı durdurup ne olduğuna bakmak istediklerinde Berrak Gökyüzünün cansız bedeninin Nie Yan ve İzmaritin dibinde yattığını gördüler.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr