Bölüm 179: Işık Manastırı

avatar
4712 36

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 179: Işık Manastırı


 

 


Nie Yan yoğun orman örtüsünü kat ederken, uzaklardan bir Kamirun binası görüşüne girdi.

 

Kamirun Kadim Ortak Dilde saflık ve ışık demekti. Bu mimari stilini, imparatorluğun farklı yerlerindeki kutsal tapınaklarda görmek mümkündü. En belirgin özellikleri binanın yapımında kullanılan pahalı Kamirun taşlarıydı. Bunlar sıradan bir beyaz taştan çok daha parlak, içinde saflığı sağlanmış pürüzsün taşlardı. Taşların yanı sıra, Kamirun binalarında kızıl kubbeler kullanılırdı.

 

Işık Manastırı uzun yıllardır bakımsız olması sonucu beyaz rengini yitirip, taşları kaplayan tozların rengini almıştı. Bir zamanlar hacıların uğrak noktası olan bu kutsal yer, şimdi viraneydi. Eski şanlı günleri artık geçmişti. Manastır önünde, merkezinde melek heykelin olan bir meydan vardı. Meleğin inançlı ifadesi, yıllar süren aşınmayla belirginliğini yitirmişti.

 


Nie Yan küçük adımlarla manastırın girişine yürüyordu. Kapılar açık olduğundan içerisini görebiliyordu. Avluda kırmızı pelerinli insansı yaratıklar dolaşıyordu. Sırtları kambur olan bu haydutların ellerinde birer hançer vardı.

 

 

Kırmızı Pelerinli Kafir: Seviye 30
Sağlık: 1.200/1.200

 

 

Genelde Hırsız tipi yaratıkların canları düşük olurken, saldırı güçleri yüksek olurdu. Hatta oyuncuları Şok Darbesi gibi becerilerle sersemletebilenleri vardı. İnsansı yaratıklar olduklarından ceplerinden para ve eşyalarını araklamak da mümkündü. Haliyle Hırsızlık becerisini öğrenen Hırsızlar, burada kasılarak yüksek kar elde edebilirlerdi.

 

Kırmızı Pelerinli Kafirler habis yaratıklardandı. Dolayısıyla Nie Yan’ın Orta Şeytan Avcısı unvanından etkileniyorlar ve %20 statü düşüşüne maruz kalıyorlardı. Zayıflayan düşmanlarına her bir saldırısıyla 300 civarı hasar verebilirdi.

 

Nie Yan yalnızca Seviye 17 olduğundan, Kırmızı Pelerinli Kafirlerle dövüşmek çokça zamanını alırdı. Bu yüzden etraflarından dolaşmaya karar verdi.

 

Kapıdan içeri adımını attığında, yerden fırlayan bir taş tablet gördü. Tabletin üzerinde Kadim Ortak Dil ile yazılmış bir metin vardı. Aradan geçen uzun yıllar taşı aşındırmış olsa da birkaç kelime halen seçiliyordu.

 

「On Kutsal Şövalye
Karanlık Çağ sona ermek üzereyken, ışığın tezahürünü bekliyoruz.」

 

On Kutsal Şövalyenin Efsanesi, Glenin bölgesindeki halk arasında nesiller boyu anlatılagelmiş bir hikayeydi. Kökenleri Karanlık Çağa kadar uzanıyordu. Hikaye bir grup yavuz kahramanın zalim ejderhaların tiranlığına karşı direnirken Işık inancını yayışını anlatıyordu. Ejderhaların hüküm sürdüğü Karanlık Çağın sonuna kadar ayakta kalmış, Glenin bölgesinin en önemli kalesi olan Işık Manastırını kurmuşlardı. Sonraları On Kutsal Şövalye sırra kadem basmış, manastır da terkedilmişti. Kimilerine göre dünyadaki görevlerini tamamlamış olarak Tanrının yanına göçmüşlerdi. Kimileri de sevdikleriyle beraber gözden ırak yerlere huzur içinde yaşamaya gittiklerini iddia ediyordu.

 

Işık Manastırı sonradan Kırmızı Pelerinli Kafirler tarafından işgal edilmişti. Kırmızı Pelerinli Kafirler etraftaki insanları uzaklaştırıp burayı bir haydut inine çevirmişlerdi.

 

Acaba On Kutsal Şövalyenin Efsanesinde daha ne tür gizemler yatıyordu? İnanç tarihi öyle ilgi çekiciydi ki, oyuncular farkına varmadan kendilerini arayışta buluyorlardı.

 

Işık Manastırına girdiğinde Nie Yan’ın kulaklarına savaş sesleri geldi.

 

Tuoba, az önce gayet iyi takılıyorduk. Bu cehennem çukurunda ne işimiz vardı da geldik? Çok fazla mob var ve hepsi de Seviye 30. Bir Elitle karşılaşırsak işimiz biter!

 

Kaba ses Nie Yan’ın kulağına çalındığında tanıdık gelmişti.

 

Şu anda yapmazsak gelecekte bu işi yapacak şansı bir daha bulamayabiliriz. On Kutsal Şövalyenin Efsanesi oldukça meşhur bir hikaye. Bu mekanın hikayeyle bağlantılı olduğuna eminim. Belki de Şövalye odaklı bir görev alacağız!

 

Anlaşılan bu insanlar Nie Yan’dan evvel manastıra girmişlerdi. Manastırın avlusundan itibaren tek bir yol vardı. İlerlemeyi sürdürecekse eğer bu oyuncularla karşılaşacaktı.

 

Kamuflajı etkinleştirip ilerlemeye başladı. İlerilere bakarken gördüğü olayla şaşıp kaldı.

 

Oyuncular yüksek seviye haritaları gruplar halinde keşfettiklerinden Nie Yan karşısında en azından 5-6 kişi bulmayı bekliyordu. Ancak yalnızca iki kişiyle karşılaşması, onu bile şaşırttı.

 

Bir tanesi metalik bir devi andıran Vahşiydi. 1.90 boyu ve kaslı vücudunu, altın renginde bir parıltıya sahip zırh setiyle örtmüştü. Zift gibi rengi olan büyük kılıcının kabzasında üç tane mavi mücevher yuvalanmıştı.

 

Nie Yan bu kişiyi gördüğünde donup kaldı. Karşısındaki adam Kara Muharebe Zırh Seti bulacak kadar çılgındı! Bu set yalnızca Kara Rüzgâr Kanyonundaki Seviye 25 Elit sınıf yaratık olan Hortlak Demirci Kaludan düşüyordu. Kalu öldürüldüğünde ertesi gün yeniden doğuyordu. Set de kılıç, göğüs zırhı, miğfer, eldivenler ve tekmelikler olmak üzere beş parçadan oluşuyordu. Yani seti toplamak en azından beş gün gerektiriyordu.

 

Nie Yan mavi zırhlı Şövalyeye döndü. O da başka bir Seviye 25 set olan Kutsal Su Işığı Seti giyiyordu. Bu seti tamamlamak da en azından Kara Muharebe Zırh Setini tamamlamak kadar zordu. Çok miktarda efor ve 7-8 gün kadar da zaman gerektiriyordu.

 

Bu kişileri bir yerden gözü ısırıyordu. Üstün Sezi ile ikisini de inceledi.

 

 

Tuoba Zaman: Seviye 25
Sınıf: Şövalye

Dobra: Seviye 25
Sınıf: Vahşi

 

 

Her iki oyuncu da Seviye 25 olmasına rağmen lider sıralamasında isimleri yoktu. Onlar da kendisi gibi gizli kalmayı tercih etmişti. Şimdi onları neden tanıdık bulduğunu hatırlamıştı. Yıldızlı Gece İksir Dükkanı daha yeni açılmışken dükkanı ilk fark eden oyuncular bunlardı. O zaman Nie Yan’ı fazla etkileyememişlerdi. İkinci karşılaşmalarında böyle bir hale geleceklerini tahmin edememişti. Seviyeleri ve ekipmanlarına bakılarak arkalarının sağlam olduğunu söylemek mümkündü.

 

Işık Manastırına iki kişi girmeleri normaldi.

 

Nie Yan önceki hayatında bu ikisini hiç duymamıştı ama onun duymadığı çok sayıda usta oyuncu vardı. Bu oyuncular genelde profesyonel olmuyordu. Oyunu sadece zevk için oynuyorlar, şöhret veya para gibi konuları umursamıyorlardı. Buna rağmen çoğunluğu profesyonel oyuncular kadar yetenekliydi. Zengin ailelerden geldiklerinden oyundaki kazanç veya kayıpları önemsiz görüyorlardı.

 

Nie Yan da 5-6 gün uğraşarak onlarınki kalitesinde ekipmanlar düşürebilirdi. Lâkin onun düşüncesine göre ileriki seviyelerde değiştireceği ekipmanlar için onca çaba ve zaman harcamak, kısıtlı olan zamanını verimsiz kullanmaktı. Öte taraftan Düzen Kitabının ilk cildindeki altı bölümü toplamak, gelecekte kendisine devasa yararlar sağlayacaktı. Sulgatanın Gölgesini tamamlamak için diğer parçaları aramak bile çok daha verimli bir kullanım şekliydi.

 

Dobra ve Tuoba Zaman savaşlarını bitirdiler. Yerde bir Kırmızı Pelerinli Kafirin cansız bedeni uzanıyordu.

 

Düşen eşyaları topladıktan sonra duraksamadılar. Dobra ileri atılıp etraftaki bir düzine Kırmızı Pelerinli Kafiri kışkırtarak üzerine çekti.

 

Hortum Kesişi!

 

Dobranın büyük kılıcı bütün Kırmızı Pelerinli Kafirleri keserek ilerledi. Her birine 200 üzerinde hasar vermişti. Yaratıklar ise ona 30-40 kadar hasar verebiliyorlardı.

 

Kara Muharebe Zırh Seti saldırı odaklı bir set olmasına rağmen savunma kısmında da eksik kalmıyordu.

 

Bir Savaşçı sınıfı olarak deri zırhlı düşmanlara karşı saldırı bonusu kazanan Dobranın hasarı muazzamdı.

 

Tuoba Zaman Kıdemsiz Şifa ile Dobrayı iyileştirdi. Ardından İlahi Vuruş ile Kırmızı Pelerinli Kafirlerden birini kesti.

−430

 

Şövalyelerin kutsal ışıkları habis yaratıklara karşı çok güçlüydü. İlahi Vuruştan sonra Tuoba Zaman İlahi Hüküm becerisini etkinleştirdi. Vücudundan kutsal bir aura etrafa yayılıyordu. Aura, minik iğneler gibi Kırmızı Pelerinli Kafirlerin vücutlarına saplanıyor, saniye başı 20 can kaybetmelerine sebep oluyordu.

 

Dobra bir kez daha Hortum Kesişini etkinleştirdi. Büyük kılıcıyla etrafında dönerken yaratıkların üzerlerinden hasar değerleri fırlıyordu. Çok geçmeden Kırmızı Pelerinli Kafir grubunun tamamını imha etmişler, avluyu eski sessizliğine kavuşturmuşlardı.

 

Tuoba Zaman yere düşen eşyaları toplayıp düzene koydu. Ardından bir köşe bulup Dobrayla birlikte oturdular. Arpa Ekmeği yiyerek canlarını yenilerken muhabbet ediyorlardı.

 

O On Kutsal Şövalye Efsanesi mi nedir, oyunda içerik olsun diye uydurulmuş bir hikaye sadece! Bence burada hiçbir şey yok! Gerçekten hayatlarımızı riske atmaya değer mi?” Karşısında yalnızca Tuoba olsa da sanki bir kalabalığa sesleniyormuş kadar gürdü sesi.

 

Bilinmez. Öğrenmeye geldik zaten. Dediğin gibi hiçbir şey bulamama ihtimalimiz de var. Hem, Elit sınıf Kırmızı Pelerinli Kafirle karşılaşsak bile halledebileceğimize eminim. Birden fazla Elit görürsek de kaçarız.

 

Dobra biliyordu ki, ne yaparsa yapsın Tuobayı vazgeçiremeyecekti. Normalde en ufak bir zorluk gördüğünde yılan ve vazgeçen Tuoba, aklını bir şeye taktı mı keçiden inatçı olur, işin sonunu getirene kadar asla yılmazdı. Aslında takımlarında altı kişi vardı. Planlarında hep beraber kasılmaya gitmek vardı. Fakat Tuoba Işık Manastırına gitmekte ısrarcı olunca diğerleri razı olmadığı için gelmemiş, geriye kendisi ve yanında sürüklediği Dobra kalmıştı.

 

Nerden seninle arkadaş oldum? Ah… Yapacak bir şey yok. Senin peşine takıldığımda bunun olacağını biliyordum zaten.

 

Tuoba gülümsedi. Dobra düşünmeden hareket eden biriydi, ama karakteri düzgündü.

 

Tuoba ise genelde uzaklara dalsa da sadakatten ödün vermezdi. Birbirine tamamen zıt görünen bu iki arkadaşın iyi geçinmesinde temel sebep buydu.

 

Canları dolduktan sonra ikili ayaklanıp sıradaki gruba yöneldi.

 

Dobra savaş duruşuna geçti.

 

Tuoba kendisine ve Dobraya birkaç kutsama uygulamıştı. Güç, Hüner, Sezgi ve diğer bazı statülerinde ciddi bir artış söz konusuydu. Bu kutsamalar etkinken Tuobanın içinde huzursuzluk belirdi.

 

Dikkat et! Bir Hırsız var!” Tuoba hemen İlahı Gözleri etkinleştirdi. Gözbebekleri altın bir ışık saçarak etrafı tarıyordu. Bulundukları yere on metre uzakta gölgelerde gezen Nie Yan’ı görmüştü. Aralarında fazla mesafe yoktu ama Nie Yan saldırıya geçeceğe benzemiyordu.

 

Dobra bir Savaşçı olduğundan Sezgisi bir Şövalyeye kıyasla çok düşüktü. Tez canlı yapısı da kendisine zarardı. Taktik maktik olmadan direkt dalmak ve düşmanları yenmek onun işiydi. Ancak iş, kamuflajdaki Hırsızı bulma gibi kafasını kullanmasını gerektiren bir noktaya geldiyse etkisiz elemandı. Bununla birlikte harika ekipmanları olan bir Savaşçı oluşu sayesinde yabanda kasılırken etrafına dikkat etmese bile ona saldıracak kasar aptal bir Hırsız çıkmazdı. Şok Darbesi ile birkaç saniyeliğine hareketsiz kılınabilirdi belki. Yine de yüksek savunması ve canı ile onu öldürmek zordu. Sersemlikten kurtulup Tendon Kesiği ile karşılık verdiğinde Hırsızı bozuk para gibi harcardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr