Bölüm 143: Temel Büyü Bombası

avatar
5490 44

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 143: Temel Büyü Bombası


 

O tekme, izleyenleri derinden sarstı. Görünüşü ve mizacındaki büyük değişime rağmen, sınıf arkadaşlarının gözünde Nie Yan hala çelimsiz Nie Yan’dı. Üflesen uçardı yani. Ancak, biraz önce 100 kg ağırlığındaki bir adamı tekmesiyle uçurduğuna şahit olmuşlardı. Bu büyük değişim, kafalarındaki eski Nie Yan’ı yok etmişti.

 

Çocukluğundan beri karma dövüş sanatları çalışan Hao Cheng bile, o güçte bir tekme atabileceğinden emin değildi. Normal bir insanı, tekmeyle uçurmak bile oldukça zordu. Chu Zhenfei basketbol oynadığından uzun boylu ve kalıplıydı. Ayrıca Muay Thai öğrenmişti. Nie Yan öyle hızlıydı ki, o tekmenin kendisine geldiğini düşünen Hao Cheng bile, Chu Zhenfei’den daha iyi olmayacağını düşünüyordu.

 

Bahçede herkes donakalmıştı. Şaşkınlıklarının ortasında, hepsinin zihninde aynı soru belirmişti: Bu kişi gerçekten Nie Yan mı?

 

Chu Zhenfei, masaya çarptıktan sonra ayağa kalkmaya çalışmış, ama başaramayıp tekrar yere düşmüştü. İç organlarının vücudunda yer değiştirdiğini hissedebiliyordu. Parçalanan şişelerin üstüne düştüğünden acı duyuyordu.

 

Nie Yan’ın sesi bahçedekilerin kulaklarında yankılandı. “Boşuna uğraşma. Yarım saat boyunca istesen de kalkamazsın.

 

Sıradan bir insan bu tekmeye maruz kalsa, kaburgaları kırılır ve iç kanama başlardı. Daha da şaşırtıcı olan ise, Nie Yan’ın aslında gücünü dizginlemiş olmasıydı. Chu Zhenfei sürekli antrenman yaptığından vücudu dayanıklıydı. Muay Thai ile ayrıca güçlenmişti. Muay Thai dövüşçülerinin meşhur olduğu bir konu varsa, o da kaba güce dayanıklı vücutlarıydı. Chu Zhenfei, saldırıdan hafif morluklarda kurtulduğu için şanslıydı. Nie Yan kendini tutmasa, yarım saat sonra ayağa kalkması da mümkün olmazdı.

 

Kısa süre sonra, güvenlik çay bahçesine geldi.

 

Nie Yan, Guo Huai’ye dönüp omzunu sıvazladı. “İkimizin olayları çözme yöntemi farklı. Onun gibi önemsiz birine karşı doğrudan müdahale en iyisi. Shen Yue’ye gelince, eğer şu anda sevdiği kadını kovalayacak cesaretin yoksa gelecekte bunu nasıl başarmayı düşünüyorsun?

 

Nie Yan gayet açık konuşmuş, sözleri mekandakiler tarafından duyulmuştu.

 

Shen Yue duraksadı. Guo Huai hakkında iyi izlenimlere sahip olmasına rağmen, onunla birlikte olma düşüncesi aklından geçmemişti.

 

Guo Huai, Shen Yue’ye bakarken Nie Yan’ın sözlerini düşünüyordu.

 

Nie Yan gülümseyerek yaklaşmakta olan güvenlik görevlilerine baktı. “Bunlarla artık sen ilgilenirsin.

 

Bırak o kadarını da ben yapayım.” Guo Huai, Nie Yan’ın tavsiyeleriyle aydınlanmıştı. Sanki güçlü bir rüzgar esmiş, şüphelerini alıp götürmüştü. Gerçek anlamda güçlü biri olmak istiyorsa, sessiz kalıp tahammül etmek, her durumda işe yaramazdı. Kimi zaman direkt olarak eyleme geçmeli, insanların saçmalıklarına göz yummamalıydı. Ne yapması gerektiğini biliyorsa, tereddüt etmeden yapmalıydı.

 

Güvenlik görevlileri kızgın halde yürüyorlarken, kalabalığın arasın Guo Huai’yi gördüklerinde renkleri attı. Tavırları tam tersine döndü.

 

Genç Efendi, siz de mi buradaydınız?” Güvenlik görevlilerinden biri öne çıkıp, eğilerek Guo Huai’yi selamladı.

 

Eski sınıf arkadaşlarımla buluşmaya geldim. Burayı düzenleyin, bizi de farklı bir yere alın. Şunu da revire gönderin.” Guo Huai, efendinin hizmetkarına emir vermesi gibi konuşuyordu.

 

Anlaşıldı. Hemen yeni bir mekan ayarlıyoruz.

 

Herkes gözünü dört açmış yaşananları izliyordu. Burası neresiydi? Eyalet başkentinin tacı, en lüks eğlence mekanı Yeşim Nehri Yemek Salonu’ydu! Bütün ünlüler ve yüksek rütbeliler, toplantılarını burada düzenlerdi. Yalnızca bu mekanın değeri birkaç milyardı. Mekanın arkasındaki güç ise bundan çok daha fazlasına sahipti. Sınıftan hiç kimse, buranın Guo Huai’nin ailesine ait olacağını düşünememişti. Şimdi buluşmayı burada düzenleyebilmelerinin sebebi anlaşılıyordu! Guo Huai, daha önce ailesinden hiç bahsetmediğinden, herkes onun yoksul bir aileden geldiğini düşünüyordu. Ancak, ailesinin böyle korkunç bir servete sahip olması, kafalarındaki Guo Huai algısını yıkmıştı.

 

Gerek yok. Buluşma zaten amacından uzaklaştı. Tahminimce kimse daha fazla kalmak istemiyordur. Tang Yao’yla benim de gitmemiz gerek. Oyunda tekrar görüşürüz. Tang Yao’ya mesaj atarak bana ulaşabilirsin.” Nie Yan, sınıfta şaşırmayan tek kişi olabilirdi. Çünkü buranın sahibinin kim olduğunu zaten biliyordu. Önceki hayatında, Guo Huai ailesinin gücüyle Nie Yan’ı korumaya çalışmıştı. Ancak ailesi, eyaletteki en güçlü aile olmasına rağmen Cao Xu’nun hem gerçek hayatta, hem de İnanç’taki dipsiz servetiyle yarışabilecek seviyede değildi. Fakat Nie Yan, Guo Huai’nin yardımını hissetmişti.

 

Tamamdır.

 

Nie Yan ve Tang Yao gittiğine göre, diğer sınıf arkadaşlarının burada durmasının anlamı yoktu. Herkes birbiri ardına veda edip mekandan ayrıldı. Birkaç züppe, Guo Huai’nin asıl kimliğini öğrendiklerinde ona yaltaklanmaya çalışmıştı. Çok sayıda kız da, bugünün asıl konusu olan Nie Yan’a yetişmeye çalışıyordu.

 

Nie Yan’ın bu kızlara ilgisi yoktu. Ancak eski sınıf arkadaşları olmalarının hatrına, bir süre daha onlarla muhabbet etti.

 

Nihayet veda edip yemek salonundan çıktılar. “Gidelim.

 

İkili arabaya bindi. Otoparktan çıkıp, otobana girdiler ve eve sürdüler.

 

Vay canına, Tayga Siyahı. Duyduğuma göre fiyatları birkaç yüz milyonmuş. Anlaşılan sadece Guo Huai değil, Tang Yao ve Nie Yan da zenginler!

 

Zamanında bunların hiçbirini göremedik!

 

Dövüş meraklısı Hao Cheng ve konuşkan Zhao Li dışında hepsi kendini gizlemiş sanırım.” Aslında Zhao Li ve Hao Cheng dışında, beşliden hiçbirine gözleri kaymamıştı. Guo Huai, Nie Yan ve Tang Yao, şu ana kadar hiçbirinin umursamadığı kişilerdi.

 

Nie Yan’ın tekmesi neydi öyle! Chu Zhenfei’yi havaya uçurdu. Daha önce Taekwondo siyah kuşaklarla karşılaştım ama hiçbiri Nie Yan kadar güçlü değildi.”

 

Kız grubu, bugün yaşananları konuşmaya devam ediyordu. Normal bir sınıf buluşması olarak başlayan etkinlikte, hayatlarının şokunu yaşamışlardı.

 

Sınıf arkadaşlarının, hakkında ne düşündüğü Nie Yan’ın umurunda değildi. Önceki hayatında zor durumdayken, bu insanların hepsi cüzzamlı görmüş gibi ondan kaçmıştı. Öyleyse bu hayatında onları neden umursasın? Buna rağmen, bugünkü buluşmadan keyif almıştı. Kardeşleriyle buluşmakla kalmamış, lonca planlarının temelini de atmıştı.

 

Tang Yao, Nie Yan’ı evine bırakıp yoluna devam etti. Nie Yan odasına girip, kalan birkaç saatini ders çalışarak ve egzersiz yaparak geçirdi. Saatler beşi gösterirken başlığını takıp oyuna girdi.

 

Elindeki bütün torbaları bitirmek üzere olduğundan, önce Tasoyi Köyü’ne gidip Duman Tozu tedarik etti.

 

Transfer noktasından çıktıktan sonra, sokak boyunca ilerleyip bir ağacın önünde durdu. Ahşap merdivenleri kullanarak ağacın üstüne çıktı. Yukarıda ağaç evin girişi vardı. Nie Yan’ın bu yerle alakalı hatıraları canlıydı. Her şey hatırladığı gibiydi. Onlarca yıl kullanılması sonucu, ahşap kapının üzeri çatlaklar ve çiziklerle doluydu. Kapının üzerindeki ahşap çiviye asılı bir tabela vardı:Tamirci Dut Kumkale’nin Dükkanı

 

Tamirci Dut, acayip bir ihtiyardı. Sürekli siyah cübbeler giyer, dükkanından dışarı pek çıkmazdı. İçeride araştırmalarıyla ilgilenirdi. Orta Tamirci NPCler arasında, onun ürettiği eşyaların benzeri yoktu. Dün Tang Yao’ya aldırdığı Duman Tozu da, onun üretimlerindendi.

 

Çoğu oyuncu bu yeri bulduklarında Seviye 20-30 civarlarında olurdu. Ayrıca burada satılan eşyalar, epey pahalıydı. Birkaç altından, onlarca altına kadar ürün bulmak mümkündü. Oyunda bu eşyaları alabilecek adar serveti olan oyuncuların sayısı yok denecek kadar azdı.

 

Nie Yan kapıyı açıp dükkana girdi. Dükkanın köşesindeki tezgahın arkasında, arka odaya açılan bir kapı vardı. Orada Tamirci Dut, çalışma masasının üzerinde çalışıyordu. İhtiyarı görememişti. Yalnızca ağaç kabuğunu andıran, nasır tutmuş ellerini görebiliyordu.

 

Af edersin, bir şeye mi ihtiyacın var?” Arka odadan boğuk bir ses geldi. Kalkıp müşterisini karşılayacağına, işine devam ediyordu.

 

Nie Yan’ın önünde alışveriş penceresi açıldı. Satılan eşyalara baktığında, yalnızca ilk sayfadaki birkaç eşyayı alabileceğini gördü. Duman Tozu ve Orta Parıltı Tozu, iki nispeten kullanışlı eşya da alabilecekleri arasındaydı. İlki grup başı 5 altında, ikincisi ise 3 altına satılıyordu. Orta Parıltı Tozu, Parıltı Tozunun hemen hemen aynısıydı. Tek fark, bunun Seviye 30 ve altındaki yaratıklara etki etmesiydi. İkisinden de bir grup aldıktan sonra, Orta Parıltı Tozunu acil durumlar için bir kenara attı. Parasının yettiği her şeyi almamıştı. Çünkü işine yaramıyorlardı.

 

Pencereye son bir defa baktıktan sonra gözleri, listenin en altındaki eşyaya ilişti. Eşya bir dizi siyah metal toptu. İlk bakışta sıradan görünen bu toplar, aslında Nie Yan’a hızla seviye atlatabilecek özellikteydi.

 

Temel Büyü Bombası

Koşul: 10 Zeka

Tanım: 3 metre çapındaki alana 200 hasar vererek, Tamirci’nin Lanetini aktarır. Seviye 50 altındaki sıradan, Lider ve Alt Elit sınıf yaratıklara karşı etkilidir. Makine tipi yaratıklara karşı %300 bonua hasar verir. Uyarı: Başka oyunculara karşı kullanılmaz. Aksi halde kullanıcı Acı Ölüm Lanetiyle vurulur. (Ani ölüm. Kalıcı olarak -%10 statü puanı)

 

Temel Büyü Bombası, yüksek hasar verebilen bir eşyaydı. Yirmili gruplar halinde satış fiyatı 10 altındı. Şu anda bu fiyatı karşılayabilecek fazla oyuncu yoktu. Nie Yan bile bu eşyaları hesaplı harcamalıydı. Şu anda bunlardan alacak parası yoktu ama eline para geçtiğinde gelip alacaktı. Bunları sıradan moblar üzerine kullanmak israfa kaçardı. Fakat, makine tipi yaratıklara karşı bonus hasar özellikleri olduğundan, Ebedi Şehir’e gidip kasılabilirdi.

 

Büyü Bombaları oyunculara saldırılırken kullanılırsa, kullanıcı daha önce hiç tatmadığı bir ceza alacaktı. Acı Ölüm Lanetinden kurtulmanın yolu yoktu. Bu kısıtlama da olmasa, PvP denen bir şey kalmazdı zaten.

 

Nie Yan, alacaklarını aldıktan sonra dükkanda çıkıp transfer noktasından Kalor’a ışınlandı.

 

Kalor’a vardığında Tang Yao’dan çağrı geldi.

 

Beni aradılar. Hao Cheng’in adı Kızıl Deli Çelik, Zhao Li’ninki Küçük Solucan, Guo Huai’ninki de Uyanık Salyangoz. Loncayı kurmalarını söyledim. Lonca senin adına kurulacak, lider de ben olacağım. Şu anda alım yapmaya başladılar bile. Bu arada, Yu Lan ve takımını da loncaya katılmaya ikna ettim.

 

Guo Huai loncayı yönetmekte yüzümüzü kara çıkarmaz. Yönetimi ona bırakmak en iyisi.

 

Resmi web sayfasına gidip forumları kontrol et. Guo Huai gönderi oluşturmuş.

 

Nie Yan hemen İnanç forumlarına girdi. Ardından Zümrüt İmparatorluğu sayfasını açtı. Şu anda imparatorlukta en fazla okunan gönderi, loncalarının gönderisiydi.Esrarlı Büyücü Genç Atmaca, Yeni Loncası Niuren Birliğiyle Göklere Uçuyor.

 

Gönderi altında çok sayıda yorum vardı. Çoğunluk Genç Atmaca’nın nerede kasıldığını veya Gök Kıran’ı devirip deviremeyeceğini öğrenmek istiyordu. Gönderi yüz binlerce defa tıklanmıştı. Yorumlarda Tang Yao’ya büyük destek vardı. İnsanlar Muzaffer Dönüşün zorbalıklarından bıkmıştı. Zümrüt İmparatorluğunda şu anda ilk sırada olsa da, çok sayıda oyuncu onların haksızlığına uğramıştı. Haliyle pek sevilen bir lonca değildi. Birisi bu oyuncuları bir araya getirebilirse, belki bir gün Muzaffer Dönüş ile savaşabilecek gücü elde edebilirdi.

 

Sırada ne var?dedi Tang Yao.「Guo Huailerle mi buluşacağız? Lonca yeni kurulduğundan yapılacak işler olabilir.

 

Bırak şimdi işleri. Biz seviye atlamaya odaklanmalıyız. Onlara en iyi desteği, seviyeni yükseltip lider sıralamasında Gök Kıran’ı devirerek verebilirsin.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr