Bölüm 142: Havaya Uçtu

avatar
5120 48

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 142: Havaya Uçtu


 

Guo Huai, Hao Cheng ve Zhao Li, şevkle Niuren Birliğinin geleceğini tartışıyorlardı. Tang Yao da çoktan moda girmiş, atıp tutmaya başlamıştı. “Parlak Kutsal Alev de neymiş? Daha önce onları hiç duymamıştım! Muzaffer Dönüş mü? Onları Kalor’un zeminine paspas niyetine serip en büyük lonca olacağız!” Tang Yao almış başını gidiyordu. Masadakiler onun bu tavırlarına karşın gözlerini kaçırdılar. Henüz planlarının hiçbirini uygulamaya geçmemişlerdi. Ama Tang Yao’ya sorsalar, şimdiden Zümrüt İmparatorluğunu ele geçirmişlerdi.

 

Nie Yan güldü. Tang Yao onu şaşırtmıyordu. Umursamaz ve gamsız kişiliği ile bulunduğu ortama neşe katıyordu.

 

Grup muhabbet ederken, uzun ince bir kadın masaya yaklaştı. Yeşim gibi pürüzsüz teni üzerindeki qipao, zarafetini ön plana çıkarıyordu. Adı Shen Yue’ydi. Ortaokuldayken sınıf başkanıydı. O zamanlar sınıfın en güzel kızıydı. Okulun her yerinde gizli hayranları vardı. Masada oturan Guo Huai de onlardan biriydi.

 

Oo, başkan, bir şey mi oldu?” Zhao Li, gülümseyerek Shen Yue’yi karşıladı.

 

Biraz öncesine kadar düzgünce muhabbet eden Guo Huai, Shen Yue’nin geldiğini gördüğünde kızarmış, köşeye çekilmişti. Onun tepkisini gören grup gülmüştü. Nie Yan onu gayet iyi anlıyordu. İlk aşkına karşı olan hisler, kişinin unutmakta en çok zorlandığı hislerdi.

 

Daha ne kadar burada oturacaksınız? İçeride otuz sınıf arkadaşınız daha var ama hiçbiriniz gidip onlarla muhabbet etmiyorsunuz. Şuraya bakın. Genç bayanlarımızı bekletmeniz yakışık almıyor. Sabırsızlanmaya başladılar. Nie Yan, boy atmışsın ve… Guo Huai, iyi misin? Yüzün kızarmış. Ateşin mi var yoksa?

 

Bir şeyi yok. Uzun zaman sonra sınıf arkadaşlarımızı gördüğü için mutlu oldu. Özellikle de seni, başkan. Mutluluktan alkolün dozunu kaçırmış olabilir.” Nie Yan ve diğerleri öne çıkıp arkadaşının yerine cevap verdi. Bu durumda onu bir başına bırakamazlardı.

 

Guo Huai, kardeşlerine minnetle baktı. Kardeşlik bunu gerektiriyordu. Kendi aralarında sürekli şakalaşıp didişirlerdi ama, bir sorun ortaya çıktığında tek yumruk olurlardı. Birisi düşman edindiğinde, o düşmana karşı hep beraber savaşırlardı.

 

She Yue onu uyardı. “Guo Huai, fazla içme.

 

Tamam, bundan sonra içmem.” Güç bela düzgün konuşmayı başarabilmişti.

 

Neyse, o koltuktan kalkıp diğerleriyle de konuşmalısınız. Toplantı başlamak üzere. İnsanların öğleden sonra işi olduğundan, fazla oyalanmamamız gerek.” Liseli olmalarına rağmen hepsinin de yarı zamanlı işi vardı. Hatta bazıları birkaç işte birden çalışıyordu. O yüzden zamanları kısıtlıydı.

 

Nie Yan ayağa kalkıp gruba öncülük etti. “Gelin hadi, kalabalığa karışalım.

 

Diğer dördü de ayağa kalktı. “Olur.”

 

Nie Yan, şu kızlar etrafıma toplanırlarsa beni kurtarır mısın?” dedi Zhao Li acı acı gülümseyerek.

 

Aa, olur mu öyle şey? Bu bayanları senin varlığından nasıl mahrum bırakabilirim? Benden sana yardım gelmez. O kadar popüler olmasaydın sen de.” Nie Yan pis pis güldü. Ortaokul yıllarında, kendine güvenen, enerjik kızların sayısı az değildi. Şu anda Zhao Li’yi kızlardan hiçbir güç kurtaramazdı.

 

Nie Yan, beni böyle ortada bırakamazsın!

 

Gayet de bırakırım. Herkes kız konusunda senin kadar şanslı değil. Bak mesela Tang Yao’ya.

 

Grup, kalabalığa yaklaşırken kendi aralarında konuşmaya devam ediyordu. Geçmişte iyi anlaştıklarından beraber takılırlardı. Şu anda garip bir değişiklikle Nie Yan grubun merkezi haline gelmişti.

 

Fuo Huai, Zhao Li ve Hao Cheng, bunun farkına vardıklarında şaşırmışlardı. Nie Yan’ın, önceki haliyle alakası yoktu. Yeni Nie Yan, etrafındakileri etkileyebilme kabiliyetine sahipti. Gruptakiler ondan fikir danışıyorlardı. Nie Yan aslında ortaokul zamanında da kendine özgün yaklaşımları olan biriydi. Ancak genelde sessiz durduğundan, her şeyi kendi içinde tutuyordu.

 

On yıldan uzun süredir görmediğinden, Nie Yan ortaokul arkadaşlarını tam olarak hatırlayamıyordu. Hatıralarının açıklığa kavuşması için kısa sohbetler etmesi gerekiyordu. Artık çekingen biri olmadığından, insanlarla kolaylıkla iletişime geçebiliyordu.

 

Sınıf arkadaşları da onun değişimi karşısında şaşkındı. Geçmişin cılız, çalışkan Nie Yan’ı, iyi huylu olarak akıllarında yer etmişti. Ancak çoğu zaman kendi dünyasına dalar, kimseyle konuşmazdı. Şu anda karşılarında duran Nie Yan daha yapılı, açıkça daha kaslıydı. Tişörtünün altından belli olan kaslar, normalde cüretkar olan kızları bile sersemletmişti. İnsanlarla daha rahat konuşur hale gelmişti. Mizacı da tamamen değişmişti.

 

Bu zıtlık, kardeşlerinin Nie Yan’a farklı gözlerle bakmasını sağlıyordu. Ondaki bu değişim ile lonca planlarının başarıya ulaşacaklarından emin olmuşlardı.

 

Hey Guo Huai! Uzun zaman oldu.” Beyaz kazaklı, yakışıklı ve kaslı bir genç, Nie Yan ve arkadaşlarının olduğu tarafa geliyordu. Elinde iki bardak portakal suyu vardı.

 

Bu sesi duyduğunda Guo Huai’nin ifadesi değişti.

 

Nie Yan bu kişiyi bir yerden tanıyordu ama kim olduğunu tam olarak hatırlayamıyordu.

 

Fısıldayarak Tang Yao’ya sordu. “Bu kim?

 

Unuttun mu? Sınıf 11’den Chu Zhenfei. Basketbol takımından. Muay Thai öğrendiğini duymuştum. Sınıf başkanının peşinde koşanlarda biri de bu. Başkanın, sınıf toplantısı organize ettiğini öğrendiğinde, kendi kendini davet etmiş anlaşılan.

 

Nie Yan sonunda hatırlamıştı. Aklında kaldığı kadarıyla Chu Zhenfei’nin ailesinin araba galerileri vardı. Varlıklı olmalarına rağmen, servet olarak Guo Huai’nin yanına bile yaklaşamazdı. Tabii, Guo Huai ailesini gizli tuttuğundan kimsenin bu konuda bilgisi yoktu.

 

Önceki hayatındaki sınıf buluşmasında, Chu Zhenfei yüzünden yaşanan olaylar aklına geldi. Guo Huai’nin de Shen Yue’yi sevdiğini duyduğundan beri, bela çıkaracak yer arıyordu. Sınıf buluşmasından önce araştırma yaparak Guo Huai’nin çocukluğundan beri portakala alerjisi olduğunu öğrenmişti. Guo Huai’nin başına sorun çıkarmak için, kadeh tokuşturmak bahanesiyle gelmiş ve portakal suyu ikram etmişti.

 

Shen Yue’nin önünde küçük düşmemek için, Guo Huai bütün bardağı içmişti. Buluşma sorasında hiçbir sorun yaşanmamıştı ama eve döndükten sonra hastaneye kaldırılmış ve iki gün orada yatmıştı. Ancak Guo Huai ezilip büzülecek biri değildi. Chu Zhenfei’ye hak ettiğinde karşılık vermişti. Hastaneden tabucu olduktan sonra adam tutup Chu Zhenfei’yi dövdürtmüştü. Chu Zhenfei, iyileşebilmek için birkaç ay boyunca hastanede yatmak zorunda kalmıştı. Chu Zhenfei işte o zaman Guo Huai’nin kimliğini öğrenmişti. Oğulları hastanelik edilmesine rağmen, Chu Zhenfei’nin ailesi konuyu kapatmıştı. Yoksa aileleri tehlikeye girebilirdi. Chu Zhenfei, o günden sonra Guo Huai’den kaçınır olmuştu. Ne zaman Guo Huai’ye rastlasa, korkudan yolunu değiştirirdi. En tehlikeli köpekler, ısırmadan evvel havlamayanlardı. Guo Huai normalde sessiz sakin biri olsa da, zorbalık yapılabilecek biri değildi. Sinirlendiği zaman korkulması gereken birine dönüşüyordu.

 

Nie Yan, Guo Huai’nin mizacından hoşlanıyordu. Çünkü kendi mizacına benziyordu. Önceki hayatında Cao Xu ailesini dağıttığında, anne ve babası öldüğünde bile ağır baskı altındaydı. Bu şartlar altında Cao Xu onun büyümesine izin vermezdi. Nie Yan gözlerden uzak kalmaya gayret etmiş, baskılara katlanmıştı. Vazgeçmiş gibi davranarak gece gündüz demeden içmiş, barların etraflarında yatıp kalkar olmuştu. Bu şekilde Cao Xu’nun gardını düşürmesini sağlamış ve nihayet, o mukadder günde, kafasına sıktığı bir kurşunla Cao Xu’yu öldürmüştü.

 

Güçlü bir karaktere sahip olmanın yöntemi neydi? Sabırla uygun zamanı bekleyebilme kabiliyeti, karşılık vermek için fırsat kollamak ve düşmanı tek hamlede bitirmek!

 

Nie Yan dışında hiç kimse, Guo Huai’nin portakal alerjisi olduğunu bilmiyordu. Sadece içinde portakal olan şeyleri yiyip içmekten kaçındığını biliyorlardı. Zaten bilselerdi, Chu Zhenfei elinde bardaklarla Guo Huai’nin başına bela olmaya gelirken, yaklaşmasına izin vermezlerdi.

 

Hao Cheng, Chu Zhenfei’nin yaklaştığını gördüğünde yüzünü ekşitti. Mazilerini göz önünde bulundurarak harekete geçmeye hazırlandı.

 

Guo Huai, geçmişte bazı anlaşmazlıklar yaşadık. Ancak artık ikimiz de mezun olduk. Geçmiş defterleri kapatmanın zamanı geldi bence. Ne diyorsun? Buraya senden özür dilemeye ve kadeh tokuşturmaya geldim,” dedi ve elindeki bardaklardan birini uzattı. “Alkol sağlığa zararlı olduğundan portakal suyu getirdim.” Chu Zhenfei gerçekten iyi rol yapıyordu.

 

Doğru, alkol sağlığa zararlıdır. Diğer meşrubatlarla da kadeh kaldırılabilir.” Shen Yue araya girdi. Chu Zhenfei’nin de Guo Huai’nin de kendisinden hoşlandığını biliyordu. Bu sebepten aralarında bir tatsızlık çıkmasını istemiyordu. Chu Zhenfei’nin gelip Guo Huai’den özür dilemesini beklemiyordu. Dürüst olması gerekirse, etkilenmişti. Onun hakkında düşünceleri iyi yönde ilerlemeye başlamıştı.

 

Guo Huai donuk yüzüyle Chu Zhenfei’ye baktı. “Portakal suyu içmemi istiyorsun öyle mi?

 

Guo Huai’nin gözlerindeki bakış, Chu Zhenfei’yi korkuttu. Ancak geri adım atmaya niyeti yoktu. “Buraya senden içtenlikle özür dilemeye geldim. Geçmişin husumetini mezun olduktan sonra da sürdürmeye gerek yok.”

 

Guo Huai, Chu Zhenfei özür dilemeye gelmiş. Bence onunla barışmalısın.” dedi Shen Yue. Uzun zamandır karşılaşmadıkları halde Guo Huai hakkındaki iyi izlenimleri hala devam ediyordu. Hatırladığına göre iyi kalpli ve merhametli biriydi.

 

Nie Yan hala izliyordu. Guo Huai hala toydu. Kız meselelerinde deneyimsizdi. Shen Yue’nin, hakkında kötü düşünmemesi için o kadehi kaldıracaktı.

 

Tamam, kabul ediyorum.” Guo Huai bardaklardan birini aldı.

 

Tam içecekken Nie Yan gelip onu durdurdu. Bardağı elinden alıp Chu Zhenfei’ye döndü. “Bu kadehi Guo Huai yerine ben kaldırıyorum. Portakala alerjisi olduğunu bildiğin halde zorla içirmeye çalışman, sence de fazla ikiyüzlü olmuyor mu?

 

Sen kimsin? Kendi işine bak!” Planları ortaya çıkan Chu Zhenfei, Nie Yan’a bağırdı.

 

Shen Yue afalladı. “Guo Huai, doğru mu bu?

 

Doğru tabii. Çocukluğundan beri portakal alerjisi var.” Cevabı onun yerine Nie Yan vermişti.

 

Shen Yue aptal değildi. Gerçek ortaya çıktığında neler döndüğünü anladı. Anladığında da Guo Huai’ye fırça çekmeye başladı. “Guo Huai, sen ne yapıyorsun? Portakal alerjin varsa niye geri çevirmedin?” Ardından Chu Zhenfei’ye döndü. “Burada hoş karşılanmıyorsun. Bahçeden ayrılmanı isteyeceğim.

 

Lanet olsun! Seni soysuz! Hep senin yüzünden!” Chu Zhenfei, Guo Huai’ye hazırladığı tuzağın açığa çıkmasıyla ters köşe olmuştu. Öfkeye kapılıp, oyununu ortaya çıkaran kişiye yönelmişti. Tüm gücüyle Nie Yan’ın başına bir tekme savurmuştu. Chu Zhenfei oldukça kalıplıydı. Tekmesinin barındırdığı güç, muazzam seviyelerdeydi.

 

Hao Cheng, Chu Zhenfei’nin tekmesini gördüğü anda araya girmek istedi. Ancak, gözlerinin önündeki hayret verici manzara ile adımları duraksadı.

 

Nie Yan zorlanmadan tekmeden kurtulup, döner tekmeyle karşılık verdi. Ayağı Chu Zhenfei’nin karnına temas ettiğinde, Chu Zhenfei havaya uçup, bahçenin öbür tarafındaki likör masasının üzerine düştü. Masa kırıldı, şişeler tuz buz oldu. Chu Zhenfei’nin vücudunun çarpmasıyla masa ortadan ikiye ayrılmıştı. Mekan birden bire derin bir sessizliğe gömüldü.

 

Herkes şaşkındı.

 

Vay anasını!” Hao Cheng, Nie Yan’ın tekmesiyle büyülenmişti. O ağırlıktaki bir adamı tekmeleyip bahçenin öbür ucuna uçurmak için ne kadar güç gerekiyordu? Karma dövüş sanatlarında uzun yıllar boyu kendini geliştirmesine rağmen, bu olayı idrak etmekte zorlanıyordu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr