Bölüm 139: Tayga Siyahı

avatar
5053 47

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 139: Tayga Siyahı


 

Şu anda, birkaç altın gibi bir miktar, herhangi bir takım veya lonca için büyük bir paraydı. Her bir zindan temizliği, ortalama 30-40 gümüş kazandırıyordu. Üyeler paradan paylarını aldıktan sonra, takım kasasında fazla para kalmıyordu. Çoğu oyuncu, ekipmanlara, beceri kitaplarına, iksirlere vs. harcadığı paralar yüzünden maddi olarak iyi durumda değildi. Kendilerine harcayacak parayı zor bulan oyunculardan, lonca hazinesine bağış yapmaları beklenemezdi. Loncanın her işi para gerektiriyordu. Özellikle de lonca hazinesini oluşturmak için ciddi harcamalar yapılmalıydı. Servetleri oyunculara harcanan loncalar, sık sık kara borsadan gerçek para kullanarak, oyun parası satın alıyorlardı. Böylece günlük harcamaları yüzünden loncanın zor duruma düşmesinin önüne geçiliyordu.

 

Oyunun erken safhalarında lonca kurmak, hem gerçek dünyada, hem de sanal dünyada masraflıydı. Kara borsa tedarikçileri, yüksek taleplere yetişmekte zorlanıyorlardı. Loncalar satın almak isteseler bile, tedarikçilerin ellerinde hiçbir şey kalmadığı zamanlar oluyordu. Kendi ihtiyaçlarını karşılayacak parası olmayan oyuncular, kara borsaya oyun parası satıp cep harçlıklarını çıkarmak isteseler bile yapamıyorlardı. Lonca, lonca liderinin servetini dipsiz bir kuyu gibi emiyordu. Para akışı durduğu anda, lonca dağılma tehdidiyle karşı karşıya gelirdi. Bütün bunlara rağmen ayakta kalmayı başaran loncalar, gelecekte parlayacaklardı. Güce Giden Yol paketi oyuna eklendiğinde, şehirlerde belirecek kaleler ile loncalar birbirleriyle rekabete başlayacaklardı. Bir lonca kaleyi kuşatıp belirli bir süre elinde tutabilirse, kalenin yeni sahibi olurdu. Kale içerisindeki her arsadan, dükkandan, satılan her üründen vergi toplamaya başlardı. O zamanlar geldiğinde, loncaların servetleri hızla katlanacaktı.

 

Tam da bu sebepten, pek çok lonca lideri oyunun erken safhalarında loncayı ayakta tutmak için paralarını ve enerjilerini harcıyordu. Ancak, bu ağır yükün altında, mülk satın alacak veya dükkan açacak paraları kalmıyordu. Yıldızlı Gece İksir Dükkanının büyük başarısı yüzünden baskı hissetmeseler, hiçbiri dükkan açmakla uğraşmazdı. Ellerinde yeterli servet olmadığından, ücra köşelerdeki arsaları satın alabilmişlerdi. Dükkanları da yalnızca Aşama 1’di. Ayrıca, dükkanda üretilen karışımların çoğu, lonca üyelerine gidiyordu. Onlardan arta kalanlar dükkanda satılıyordu. Sonuç olarak, işleri kesattı.

 

Kazancı iyi olan tek zanaat Simya değildi. Terzilik, Tamircilik ve Demircilik gibi zanaatlar şu an için pek tercih edilmiyordu. Çünkü başlangıçta ürettikleri eşyalar çöpten farksızdı. Mesela bir Demirci, Çırak rütbesindeyken yalnızca Acemi kademesinde ekipman üretebilirdi. Kıdemsiz Demirci olduktan sonra en iyi ihtimalle Bronz kademe ürün çıkarırlardı. Bunları satmaya kalksalar, ellerine geçen para zahmetlerine değmezdi. Bu sebepten en çok tutulan zanaat Simyaydı. Düşük seviye karışımlar bile bütün oyuncular tarafından kullanılabilirdi.

 

Terzilik, Tamircilik ve Demircilik… Nie Yan bu pazarlara da girmek istiyordu. Lakin şu anda yeterli kaynağı yoktu. Sahip olduğu parayı mülk almakta kullanıyordu. Önce diğer şehirlerden mülk alacak, bu sırada Yıldızlı Gece İksir Dükkanıyla ilgilenecek, sonra da bu pazarlara açılacaktı. Elindeki işleri bitirene kadar Demirciler, Tamirciler ve Terziler, halen işe alınmamış olacağından acelesi yoktu. İşe alınmış olsalar da, daha fazla para teklif ederek, onları kendi tarafına çekebilirdi. Önceki hayatında Cao Xu bu yöntemi sık sık kullanmıştı.

 

Yıldızlı Gece İksir Dükkanını Aşama 3’e yükselttikten sonra, kalan 36 altını çekti. Ardından transfer noktasına gidip, Zümrüt İmparatorluğunun ikinci büyük şehri olan Nisode’ye ışınlandı. Kalor, Nisode ve Işık Şehri Hayson, Cao Xu’nun gücünün en fazla olduğu şehirlerdi. O zamanlar bu üç şehrin %50’sinden fazlası Cao Xu’ya aitti. Cao Xu’nun eski gücünü kazanmasına engel olmak istiyorsa, bu şehirlerin mülklerini satın almalı, Cao Xu’yu temellerinden sarsmalıydı.

 

Nisode’ye vardığında, bütün küçük mülklerin satılmış olduğunu gördü. 10 altın veya daha pahalı olan mülklere henüz el değmemişti.

 

Nie Yan’ın hedefi, 28 altın değerinde, şehrin kalbinde yer alan bir mülktü. Şehrin loncaları ne kadar zengin olursa olsun, böyle bir fiyatı hiçbiri karşılayamazdı. Nisode’nin nüfusu Kalor’un çok altında olmasına rağmen şehir capcanlıydı. Ancak, zengin oyuncuların sayısı azdı.

 

Şehrin kalbindeki mülkün, Nisode’nin en iyisi olduğunu söylemek yetersiz kalırdı. Buraya inşa edilen bir müzayede evi, zamanla şehrin sembollerinden biri haline gelebilirdi. Burayı satın almak, Nisode’nin yarısını elinde bulundurmak demekti!

 

Nie Yan tereddüt etmeden mülkü satın aldı. Fakat pahalı bir mülk edinmesiyle işi bitmiş değildi. İlerde buranın değeri arttığında, vergisi de inanılmaz derecede artacaktı. Sistem yapay zekası her şeyi göz önünde bulunduruyordu. Bir mülkün satış fiyatı yüksek olmasa bile, değeri arttığı zaman vergisi de orantılı olarak artacaktı. Her ay ödenmesi gereken belirli bir vergi miktarı vardı. Böylece sisteme de para akışı sağlanmış oluyordu. Oyuncu mülkünü düzgün idare edemeyip vergilerini ödeyemezse, mülkü satmak zorunda kalırdı. Böylece, bölgenin gelişmesinin yavaşlaması engellenmiş olurdu.

 

Bunun dışında, Nie Yan birkaç tane de nispeten ucuz mülklerden aldı. Cebinde kalan son 1 altınla da Kalor’a geri döndü.

 

Statü çubuğuna baktı. Seviye 30 Elit Pullu Kurbağalar, PK etkisini geçirmekte gerçekten işe yaramışlardı. İsmi artık kırmızı değil, sarıydı. NPCler, sarı isimli oyunculara karşı kaba davranırlardı. Görev almalarına engel olması dışında, sarı ismin oyunculara fazla bir olumsuz etkisi yoktu.

 

Oyuncu PK statü etkisiyle damgalandığında, Pullu Kurbağalardan Kıyım Zebanisi Madalyonu düşme ihtimali vardı. Maalesef Nie Yan’ın şansı yaver gitmemiş, madalyonu düşürememişti. Yarın tekrar denemekten başka seçeneği yoktu. Yarın da düşmezse, madalyon fikrini terk edecekti. PK statü etkisi yeteri kadar yüksek olmadığı için de düşmemiş olabilirdi. Kıyım Zebanisi Madalyonu gibi harika özellikler veren müstesna bir eşyanın, düşme oranının yerlerde olması normaldi.

 

Beceri çubuğunu kontrol etti. Cesaret Bölümü’nden gelen Tanrının Yargıcı becerisi, nihayet eski soluk halinden çıkıp parlamaya başlamıştı. Yani artık kullanıma hazırdı.

 

Beceriyi edindiğinde 10 günlük bekleme süresi başlamış, ve o süre nihayet dolmuştu!

 

Nie Yan heyecanlandı. Tanrının Yargıcı ve Gambit ile muazzam bir hasar çıktısına sahip olabilirdi. Özellikle de Gambitte en yüksek hasarı tutturduğunda... Bu iki beceri ve Hırsızlık, hedefindeki görevi başarmasında anahtar olacaktı.

 

Tanrının Yargıcı etkinleştirildiğinde Gambit kullanılırsa, Nie Yan’ın ani hasarı korkunç olabilirdi. Tanrının Yargıcı ile canı 500 artarak 900 civarlarına yükselecekti. Onun %30’u olan sayı 270 idi. Yani Gambitin en yüksek hasarını tutturabilirse, oyunda tek atamayacağı oyuncu yoktu.

 

On yıl boyunca bu oyunu oynayıp, sürekli nasıl olacağına kafa yorduktan sonra, ortaya çıkarmaya çalıştığı Hırsız işte buydu!

 

Bu hayatında pişmanlıklara yer yoktu. Gölge Dansçısı bile Nie Yan’ı durduramazdı. Onu da aşıp tanrısal bir varlık olmalıydı!

 

Saate baktıktan sonra Kuş’a birkaç talimat verdi ve oyundan çıktı.

 

Oyun başlığını bir kenara koyup yataktan kalktı. Elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı. Ardından mutfağa geçip bir tüp besin toniği içti. Sonrasında günlük rutinine başladı.

 

Odasını düzenlediği sırada telefonu çaldı.

 

Nie Yan, aşağıdayım. Kapıyı açsana.Arayan Tang Yao’ydu.

 

Bir saniye, geliyorum.Nie Yan giyindikten sonra, Tang Yao’yu karşılamak için aşağı indi. Kapıyı açtığı anda, kapının önünde park etmiş olan siyah spor araba dikkatini çekmişti. Araba tasarım olarak bir kediyi andırıyordu. Tekerleri olan metal bir kediyi. Şu anda Çin’de en çok rağbet gören model olan Tayga Siyahıydı bu. Ülke mühendisliği, bu arabada zirve yapmıştı. Pek çok yabancı arabayı aşan bir fiyatı vardı. Mini füzyon reaktöründen güç alan araba, saatte 1800 km hıza ulaşabiliyordu. Yani geçmişte kullanılan uçaklardan daha hızlıydı. Tamamen kurşun geçirmez malzemeden üretilmişti. Yarım metre kalınlığındaki çelik duvarla aynı dayanıklılığa sahipti.

 

Tang Yao arabadan inip kaportaya vurdu. “Nasıl ama? Mükemmel değil mi?

 

Arabaya şöyle bir bakan Nie Yan, başıyla onayladı. “Hiç fena değil. Ama bu araba senin değil sanırım.” Önceki hayatından hatırladığına göre, Tang Yao’nun babası, arabanın asıl sahibiydi.

 

Hemen bozmasan ölür müsün? İnsan azıcık şaşırır. Hava atmama da izin vermiyorsun. Ama… haklısın. Bu canavar peder beyin. Zenginler gerçekten farklı yaşıyorlar! Bir günlüğüne arabayı alabilmek için babama kira parası ödemek zorunda kaldım!” 16 yaşına ulaştıktan sonra, harcayacağı parayı kendisi kazanma şartı konmuştu. Babasından zırnık koparamıyordu. Babasından bu şekilde bahsetmesi normaldi. “Yine de… böyle bir arabayı sürebilmek harika hissettiriyor! Bir ağaca veya duvara denk gelsem bile gaza basabilirim!

 

Nie Yan güldü. “Baban kıymetli arabasına neler yaptığını duysa seni öldürebilir.

 

Tang Yao omuz silkti. “Elden ne gelir? Zaten kimse sürmüyorsa pahalı araba almanın manası ne? Neyse, bu kadar konuşmak yeter. Atla hadi. Millet bizi bekliyor.

 

Geçen iki haftada, Tang Yao Nie Yan’la rolleri değiştiklerini hissediyordu. Normalde baskın taraf hep kendisi olur, bir abi gibi davranırdı. Son zamanlarda durum böyle değildi. Ancak, bu durumdan rahatsız olmuyordu. Zihnindeki Nie Yan algısı, ağır bir dönüşüm geçiriyordu.

 

Nie Yan arabaya bindiğinde, Tang Yao arabayı çalıştırdı. Hafifçe yerden yükseldikten sonra gaza asıldı.

 

Buluşma noktası, kasabanın dışında bir restorandı. Aracı oto pilota aldıktan sonra yarım saatte mekana varacaklardı.

 

Yeşim Nehir Yemek Salonu, eyalet başkentinin tacı olarak bilinirdi. Burası aslında elit bir kulüptü. 20.000 metrekarelik alanında, her türlü eğlence tesisini barındırıyordu. Arkadaş buluşmaları ve partiler için sık tercih edilen yerlerdendi.

 

Tayga Siyagı, yemek salonunun otoparkında durdu. Otoparkta göz alabildiğinde uzanan bir araç sırası vardı. Tayga Siyahı oldukça iyi bir araba olsa da, en iyisi değildi. Yalnızca bu otoparkta binlerce araba vardı. Onlarcası da Tayga Siyahından daha üstündü.

 

Millette de amma para var.” dedi Tang Yao. “Hadi, içeri girelim.

 

Buraya param yetmez. Bugün senden geçiniyorum, anlaştık mı?

 

Fakir ayağına yatma. Oyun paranı kara borsada satsan kim bilir ne kadar kazanırsın. Utanmadan benim sırtımdan mı geçineceksin?

 

Oyun paramı asla satmam. O parayı kullanarak daha fazla para kazanıyorum. Her bir altın, kendini katlıyor.”

 

Tang Yao tam anlayamamış gibi bakıyordu. “Anladım. Borsaya yatırdığım para gibi. Harcamam gerektiğinde aylık en fazla 30.000 çekiyorum. Babamın işinde çalışırken o paraya hiç dokunmuyorum. Tamamdır, oyunda senden faydalandığıma göre, bugünün hesabı benden olsun.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44311 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr