Bölüm 119: Abrah’ın Mezarı

avatar
4814 40

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 119: Abrah’ın Mezarı


 

Abrah’ın mezarı ulaşabileceği kadar yakındı. Ama aynı zamanda bir o kadar da uzaktı.

 

Mezarın girişiyle arasında sonu gelmez bir kemik deryası vardı.

 

Üstün Sezi ile iskeletlerden birini inceledi.

 

İskelet Savaşçı: Seviye 13
Sağlık: 520/520

 

Önceki hayatında oyuncular bu bölgenin keşfini tamamladıklarında, Muzaffer Dönüş ve Melek Müfrezesi bölgeyi kontrolleri altına almak istediklerinden, büyük bir savaş çıkmıştı. Ancak o sırada Parlak Kutsal Alev ile de uğraşan Melek Müfrezesi, ordularının büyük çoğunluğunu onlarla ilgilenmek için göndermişti. Bu sayede Muzaffer Dönüş’e, bölgeyi kontrol etme fırsatı doğmuştu. Üç gün boyunca İskelet Savaşçılarla mücadele ettikten sonra nihayet Abrah’ın mezarına girmeyi başarmışlardı. İçeri girdiklerinde ne olduğunu kimse bilmiyordu. Önemli olan, Özgürlük Bölümü’nü ele geçirmiş olmalarıydı.

 

Özgürlük Bölümü, Sessiz Hayat adında bir Hırsızım eline düşmüştü. Muzaffer Dönüş’ün temsilci Hırsızı olarak, Gölge Dansçısı unvanına layık olmuş az sayıda oyuncudan biriydi. Lonca savaşlarında, kale kuşatmalarında ve şehir kuşatmalarında, kısacası her büyük savaşta yüzlerce oyuncu öldürerek büyük başarılara imza atmıştı. Elbette öldürdüğü oyuncuların çoğunluğu Sihirbaz ve İlahi Rahip gibi kumaş zırh kullanan sınıflardı. Bunun yanında bulundurduğu çok sayıda hayat kurtaran beceri sayesinde öldürülmesi oldukça zor biri haline geliyordu. Hatta bazı durumlarda etrafı sayısız düşmanla çevriliyken kaçtığı bile olmuştu.

 

Gölge Dansçısı, bütün Hırsızların peşinde oldukları unvandı! Birinin seviyesi yüksek diye bu unvana sahip olacak diye bir kaide yoktu. Gölge Dansçısı olmak için son derece zor sınıf yükseltme görevlerini tamamlamak ve bir Hırsız olarak yeteneklerini limitlerine kadar yükseltmek gerekti. Görevleri tamamlayanlar cömert statü bonuslarına ve ödüllere kavuşurlardı.

 

Gölge Dansçısı olabilmeyi başaran Hırsızlar, korkulan oyuncular haline gelirlerdi. Gölgelerde saklanırlarken birden hiç beklenmediği bir yerde ortaya çıkıverirlerdi. Ortaya çıktıklarında da hedeflerinin kurtulma ihtimali yok denecek kadar az olurdu. Kendileriyle eşit güçlerdeki Savaşçı ve Şövalye sınıflarına karşı fazla etkili olamazlardı. Fakat karşı tarafın kendilerini tutmasına da izin vermezlerdi.

 

Gölge Dansçısının en büyük düşmanı, Rahiplerin İşaret Mührü veya Şövalyelerin İlahi Göz becerileriydi. Ayrıca sezgisi yüksek olan Sihirbazlar da, yarı yarıya şansla Gölge Dansçılarını mağlup edebilirlerdi. İlginç olan ise, Sihirbazların bu galibiyet oranını muazzam seviyelerdeki seviye atlama hızlarına borçlu olmalarıydı. Gölge Dansçılarıyla karşılaşan Yüce Sihirbazlar, çoğu zaman en azından on seviye üstün konumda olurlardı.

 

Sessiz Hayat’ın kabiliyetini sorgulamak gereksizdi. Ancak Özgürlük Bölümü’nün Gölge Dansçısı olmasına sağladığı katkı da göz ardı edilemezdi.

 

Muzaffer Dönüş… Nie Yan derin bir iç çekti. Onlara beslediği düşmanlık, kesinlikle hafife alınacak cinsten değildi. Cao Xu onları satın alıp, emri altındaki beş büyük loncadan birine dönüştürdüğünde bu düşmanlık daha da artmıştı. Bu beş lonca Muzaffer Dönüş, Parlak Kutsal Alev, Büyücü İttifakı, İlahı Muhafızlar ve Kana Susamış Kılıçlar idi. Her biri devasa güce sahip olan bu loncalar güç birliği yaptıklarında, oyundaki hiçbir güç karşılarında duramazdı. Nihayetinde Cao Xu’nun oyundaki gücü, sarsılmaz hale gelmişti. Öyle ki çoğu lonca, Cao Xu’nun hükümranlığı altında varlıklarını sürdürmekte zorlanıyordu.

 

Söylentilere göre Muzaffer Dönüş’ün lideri ve Cao Xu, gerçek hayatta iş ortaklarıydı. Yani gelecekte müttefik olmaları kaçınılmazdı. Hal böyle olunca, Nie Yan elinde geçen fırsatlarda Muzaffer Dönüş’ü zayıflatmaktan geri durmayacaktı. Cao Xu ve onun sonsuz serveti tarafından satın alınacaklarına bakmadan, onlara karşı duracaktı.

 

Önündeki iskelet ordusuna bakarken azmi de güçlenmişti.

 

Yoluma kimsenin çıkmasına izin vermeyeceğim!

 

Yanındaki İskelet Kodoya baktı. Kodoları kontrol altına almasındaki amaç, mezarın girişine kadar yolu açmalarını sağlamaktı. Bunu yaptıklarında görevleri sona erecekti.

 

Muzaffer Dönüş, Özgürlük Bölümü’nü alıp mezarı terk ettikten çok sonra, Nie Yan buraya gelip kontrol etmişti. Yani içerisi hakkında detaylı bilgiye sahipti. Tek yapması gereken içeri girmekti. Sonrasında hatıraları ona yol gösterecekti.

 

Nie Yan hizmetkarlarına yolu açmalarını emretti. Kodolar önüne ve yanlarına geçip ilerlemeye başladırlar. İskelet Dövüşçüler de arkasını kolluyorlardı.

 

Üç Kodo, iskelet ordusunun içine daldı. İskeletler de dahil yollarındaki her şeyi önlerinde sürüklüyorlardı.

 

Çok sayıda İskelet Savaşçının üzerinden hasar değerleri fırlıyordu.

−12, −12, −12...

 

Mezarlığa adımını atmasıyla kıyamet kopmuştu. Yaşayan birinin nefesini hisseden iskeletler, azgın bir dalga gibi Nie Yan’ın üstüne geliyorlardı.

 

Kodolar bastırıyorlar ve önlerindeki iskeletleri temizliyorlardı. Her adımlarında, canlarında büyük eksilmeler oluyordu. Müthiş hızlı can yenilemeleri olmasa çoktan yere yığılmışlardı.

 

Ancak durum, Kodoların mezarın girişine varmadan öleceklerini gösteriyordu.

 

Nie Yan, saldırının bu kadar şiddetli olmasını beklemiyordu. Ne yapıp edip Kodoların hızlarını artırmalarını sağlamalıydı!

 

Aksi takdirde, kemik deryasında boğulacaktı.

 

Nie Yan Kodolara hızlanmalarını emretti. Ancak düzenlerini eskisi gibi koruyamadıklarından, aralarından birkaç tane İskelet Savaşçı içeri sızmıştı. Elindeki uzun kılıcıyla İskelet Savaşçılardan biri Nie Yan’a saldırdı.

 

Yan adımla saldırıdan kurtulduktan sonra Hayati Vuruşla karşılık veren Nie Yan, ardından hançerini ters kavrayıp İskelet Savaşçının sırtına sapladı.

−165

−152

 

İskelet Savaşçının doğası gereği fazla canı yoktu. Yüksek saldırı gücü sayesinde Nie Yan onun işini iki saldırıda bitirmişti.

 

Bu şekilde Kodolar hızlandılar. Aralarından içeri sızan iskeletlerle de Nie Yan ilgilendi.

 

Girişe yirmi metre kalmışken arkasını koruyan İskelet Dövüşçüler dağıldı. Arkasından saldıran İskelet Savaşçıların sayısı az olsa da, sürekli olarak saldırdıklarından Nie Yan’ın arkadaki korumalarını dağıtmayı başarmışlardı.

 

İskelet ordusu, kayaya çarpan dalgalar gibi Nie Yan’ın korumalarını dövüyorlardı. Durmadan bindirme yaptıklarından, Nie Yan’ın her an etrafının sarılma ihtimali vardı. Buna rağmen Nie Yan’ın grubu dayanıyordu. İskelet deryasının ortasında yükselen dağlar gibi dalgalara dayanıyorlardı.

 

Kodolarının canlarını kontrol etti. En yükseğinin 800 canı kalmışken, en düşüğünün 300 canı vardı.

 

Nie Yan’ın emrini aldıktan sonra Kodolar var güçleriyle bastırmaya başlamışlardı. Yollarına çıkan iskeletler etrafa saçılıyordu.

 

Ayaklarının altında çok sayıda İskelet Savaşçı vardı. Çok sayıda da eşya düşmüştü. Ancak yalnızca değerli gördüğü birkaç tanesini almak izin oyalanması dışında geri kalanlara dönüp bakmamıştı. Para ve sıradan eşyalar Nie Yan’ın gözüne girmiyordu. Durup onları yerden toplayacak değildi.

 

Zaten kaybettiği her saniye, onu ölümüne yaklaştırıyordu.

 

Amansız saldırılar altında, girişin sekiz metre yakınına kadar vardılar. Menzile varmış olmanın heyecanı, Nie Yan’ın içini sarmıştı.

 

Nihayet Kodolardan birinin canı sıfırlandı. İskeletten oluşan vücudunda çatlaklar meydana geliyordu. Kodo ölüp, kemikleri yere yığıldığında, altında çok sayıda iskeleti de gömmüştü.

 

Bir Kodoyu kaybetmişti!

 

Nie Yan telaşa kapıldı. Diğer iki Kodonun da fazla canı kalmamıştı!

 

Sonun yaklaştığını hissediyordu. Diğer Kodolar da ölse, koruma kalkanını kaybedecek ve etrafı iskeletlerle sarılacaktı. Ve bu gerçekleştiğinde geriye kemikleri bile kalmayacaktı!

 

Yoldaşlarında biri öldüğünde, kalan iki Kodonun üzerine daha fazla yük binmişti. Aralarında oluşan boşluktan içeri daha fazla İskelet Savaşçı sızıyordu. Nie Yan bunlarla bizzat ilgilenmek zorundaydı.

 

Suikast ile bir İskelet Savaşçıyı öldürdüğü anda iki tanesi daha yanına gelmişti.

 

Birinin saldırısından kurtulmayı başarmıştı ama ikinci İskelet Savaşçının saldırısından kaçamamıştı.

−32

 

Hemen ardından beş tane daha İskelet Savaşçı içeri sızıp Nie Yan’ı çevrelemişti.

 

Çok fazla iskelet vardı. Ağır saldırılar altında canı düşmeye başladı. %65… %37… %15’in altına düştüğünde hemen bir Sağlık İksiri içti. Ardından Bandaj uygulamaya geçti.

+20, +20, +20

 

Saldırıları savuştururken mezarın girişine doğru baktı. Yıkık binanın yüksekliği üç metreydi. Asırlar boyu esen rüzgarın ve kumların aşındırması sonucu her an çökecekmiş gibi duruyordu. Mezarın içi karanlığa gömülmüştü. Ancak karanlığın içinde yerin altına inen merdivenleri güç bela görebiliyordu. Sanki ağzını açmış avını bekleyen Vahşi bir hayvan gibi duruyorlardı.

 

Azıcık canlarıyla Nie Yan ve Kodolar, ilerlemeyi sürdürdüler. Üç metre daha gitmişken ikinci Kodonun da canı tükendi ve bir önceki gibi kemik yığınına dönüşüp yere yıkıldı.

 

Kalan Kodonun canına baktığında iyiden iyiye telaşlandı. -12, -12, -15… Bir dizi hasar değeri başının üzerinden fırladı. İskelet Savaşçıların kesintisiz saldırıları sonucunda onun da canı sıfırlanmıştı.

 

Nie Yan son korumasını da kaybetti. İskelet deryası bir anda Nie Yan’ın etrafını sardı. Nie Yan her an deryanın içinde kaybolabilirdi.

 

Lanet olsun! Zamanım kalmadı! Birkaç metre uzağındaki girişe baktı. Son adımda başarısız mı olacaktı?

 

Sayısız İskelet Savaşçı, Vahşi hayvanlar gibi Nie Yan’ın üstüne geliyordu. İki tanesi kılıçlarını Nie Yan’a savurdular. Nie Yan’ın canı %37’den, %21’e düşmüştü.

 

Bir kaçış yolu ararken, gözleri mezarın girişini ayakta tutan kirişe ilişti. Hiç zaman kaybetmeden İpek Eğirici Yüzükten ağını fırlattı. İskelet Savaşçıların üzerinden fırlayan ağ, kirişe yapıştı. Ağa sertçe asılan Nie Yan, vücudunu mezarın girişine çekerken İskelet Savaşçıların üzerinden uçuyordu.

 

Havadayken biraz önce bulunduğu yere baktı. Nie Yan bir saniye bile gecikse, iskeletler tarafından yutulacaktı.

 

Hızla mezarın duvarlarına yaklaşıyordu. Duvara çakılmadan önce sağ elini uzatıp kirişi yakaladı. Kirişi sağlamca tuttuktan sonra üzerine tırmanıp aşağı baktı.

 

Altındaki İskelet Savaşçılar bir oraya bir buraya gidiyor, yine de Nie Yan’a ulaşacak bir yol bulamıyordu. Nie Yan rahat bir nefes aldı. Artık güvendeydi. Olduğu yere oturup Arpa Ekmeği ile azıcık kalan canını yenilemeye başladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr