Bölüm 109: Gaya Gözlemcisi

avatar
5226 42

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 109: Gaya Gözlemcisi


 

Dağınık taş yığınları arasından gelen nefesin sesi Nie Yan’ın kulaklarında yankılandı. Pürdikkat incelemeye gittiğinde pullu, muazzam boyutlardaki bir yaratığın yerde uzanmış olduğunu gördü.

 

Bu bir Gaya Gözlemcisiydi!

 

Nie Yan buraya gelmeden önce onunla karşılaşacağını biliyordu.

 

Beş metre uzunluğundaki kertenkelenin vücudu keskin dikenlerle kaplıydı. Öyle ki eskiden yaşamış dinozorlardan ayırt edilmesi zordu.

 

Başka bir tarafa baktığında, taş yığınları arasında gizlenmiş küçük bir mağara gözüne takıldı. Dikkatle incelenmediği sürece fark edilemeyecek kadar iyi gizlenmişti.

 

Şu anda bulunduğu yerden mağaranın içini göremiyordu.

 

Önce bu kertenkeleyi geçmem gerek. Gaya Gözlemcisine hissettirmeden mağaraya girmek hiç kolay değildi.

 

Alışkanlık olarak Üstün Sezi ile Gaya Gözlemcisini inceledi.

 

Gaya Gözlemcisi (Elit): Seviye ??

 

Aradaki seviye farkından ötürü Üstün Sezi doğru düzgün bir bilgi verememişti. Nie Yan’ın hafızasına göre Gaya Gözlemcisinin seviyesi en azından otuzdu. Böyle yüksek seviyeli bir yaratıktan alacağı bir çizik bile Nie Yan’ın ölümüne yol açabilirdi.

 

Neyse ki Gaya Gözlemcisi bu bölgede fazla kalmayacaktı.

 

Hal böyle olunca Nie Yan sabırla beklemeye koyuldu.

 

Yirmi dakika sonra Gaya Gözlemcisi harekete geçti. Yavaşça ayağa kalkarken yanındaki sütuna çarptı. Sütunun üzerine çıkmaya çalıştığı sırada kuyruğunu öyle bir savurdu ki Nie Yan’ın saklandığı yere oldukça yakın olan bir sütun daha yerle bir oldu. Sütun parçalanırken etrafa çok sayıda küçük taş parçası fırlamıştı.

 

Maalesef bu parçaların bazıları Nie Yan’a isabet etti.

−23 −27 −26

 

Buna rağmen Gaya Gözlemcisi kendisini fark etmesin diye yerinden hiç kıpırdamadı.

 

Gaya Gözlemcisi başını eğip etrafındaki taş parçalarına baktı.

 

Nie Yan’ın kalbi duracak gibi olmuştu. Taş yığınının arkasındaki saklanma noktasında hareketsiz beklerken Gaya Gözlemcisinin kendisini bulamamasını umuyordu.

 

O an bir saniye Nie Yan’a bir yıl kadar uzun gelmişti. Gaya Gözlemcisi sıra dışı bir şey bulamayınca başka bir yere doğru yürümeye başladı.

 

Yeterince uzaklaştığına emin olduktan sonra Nie Yan rahat bir nefes aldı. Güzel. Beni bulamadı. Gaya Gözlemcisi gözden kaybolduğunda kendinde mağaraya girecek cesareti bulabilmişti.

 

Mağaranın girişinde Nie Yan’ı, içeriden esen soğuk bir rüzgar karşıladı. İçerisi hafif nemliydi. Duvarlarda Gaya Gözlemcisinin bıraktığını tahmin ettiği çizikler vardı.

 

Bu mağara onun yuvasıydı. Her iki saatte bir yakınlardaki tepelere gidip beş dakikalığına güneşlenirdi.

 

Nie Yan’ın şu anki seviyesiyle Gaya Gözlemcisine zarar vermesi söz konusu değildi. Yaratık öylece durup Nie Yan’ın saldırmasına izin verse bile yenilenme hızı sayesinde canı hiç azalmazdı.

 

Gaya Gözlemcisinin yuvasından ayrılacağını bilmese Nie Yan buraya adımını atmazdı.

 

Nie Yan gitgide derinlere girerken ortam da kararıyordu. Bir süre sonra mağara tamamen karanlığa gömülmüştü. Kendi vücudunu bile göremiyordu. Arayışına ancak diğer hislerine dayanarak devam edebilirdi.

 

Neyse ki Gaya Gözlemcisi dışında mağarada yaşayan bir yaratık yoktu.

 

Nie Yan’ın zamanı kısıtlıydı. Gaya Gözlemcisi geri döndüğünde yabancı bir koku yakalarsa mağaranın içine dalıp kokunun kaynağını yok ederdi.

 

Üç dakika süren keşif turunun ardından Nie Yan hala mağaranın sonuna varamamıştı. Lakin mağaranın derinlerinden gelen hafif bir parıltı görmüştü.

 

Sandık mı o? Nie Yan heyecanla parıltının kaynağına koştu.

 

Önceki hayatında bu bölgeyi keşfederken bu sandık başka bir oyuncu tarafından çoktan açılmış olduğundan, Nie Yan’ın böyle bir sandığın varlığından haberi olmamıştı. Fakat bu hayatında bölgeyi ilk keşfeden kişi olarak sandığı ilk bulan da kendisiydi. Bu tatlı bir sürpriz olmuştu!

 

Tahmin ettiği gibi, kaynağa vardığında karşısına bir sandık çıktı. Beklenti içerisinde sandığı inceledi. Kilitli olmadığını görünce rahatladı. Şayet bu Seviye 30 sandık kilitli olsaydı, açması imkansız olurdu.

 

Hazine sandıkları ikiye ayrılıyordu: Normal sandıklar ve kilitli sandıklar. Normal sandıkları, seviyesi fark etmeksizin her oyuncu açabilirdi. Kilitli sandıklar ise ya bir anahtarla ya da beceri kullanarak açılabilirdi.

 

Nie Yan eğilip sandığı açmaya başladı.

 

Sistem: Hazine sandığı açılıyor… Tahmini Tamamlanma: %10… %30…

 

Sandık açıldı. Nie Yan elini sandığa daldırıp içini yoklamaya başladı. Nihayet eline takılan iki eşyayı alıp ilkini inceledi.

 

Karanlık Kolye (Gümüş)

Koşul: 20 Güç, 30 Hüner

Özellikler: Güç +7, Gece Görüşü +3

Ağırlık: 0.05 kg

Kısıtlama: Yok

 

Nie Yan’ın kalp atışları kolyeyi gördüğü anda hızlandı. Gece görüşünü artıran bir aksesuar bulmak kolay iş değildi. Üstelik giyme koşulunu sağlıyordu! Ekipmanlarının kalitesi sayesinde kolyenin ön koşulu olan Güç ve Hüner puanlarına çoktan ulaşmıştı.

 

Kolyeyi taktığında görüş mesafesi ciddi anlamda arttı. Öyle ki mağaranın duvarlarını seçebilecek hale gelmişti. Yine de detayları ayırt edebilecek kadar net göremiyordu. Lakin oyunun şu anki aşamasında bu eşya oldukça kullanışlıydı.

 

Sırada ikinci eşya vardı.

 

Yıldırım Alevi (Orta Parşömen)

Koşul: 30 Zeka, bir dizi efsun hareketi, bir dizi çağırma seslemi

Tanım: 20 metre yarıçapındaki alana on beş saniye boyunca her dalgada 200 hasar verir. Kısıtlama: İnsan; Hırsız, Şövalye, Savaşçı

 

 

İkinci eşya ender görülen orta seviye bir parşömendi. Ortalama oyuncu seviyesi otuz barajını aştığında bile oldukça pahalı olabilecek bir eşyaydı. Düşme oranları berbat olduğu gibi tek kullanımlıktı. Bundan dolayı sıradan oyuncular arasında kullanılamayacak kadar değerli eşya olarak tanımlanırdı. Nie Yan’ın bu parşömene denk gelmesi paha biçilemez bir hazine bulması demekti. Parşömen, Karanlık Kolyeden bile daha kullanışlıydı.

 

Parşömeni kullanma koşulunu Zeka statüsünü artıran bir ekipmana geçerek sağlayabilirdi. Parşömeni kullandıktan sonra eski ekipmanına geri dönebilirdi.

 

Yeni eşyalarını incelemeyi bitirdikten sonra Yıldırım Alevi Parşömenini çantasına atıp yoluna devam etti.

 

Birkaç dakika daha yürümüştü ki bir hazine sandığı daha buldu. Hem de Altın kademe! Ancak sandık kilitli olunca hevesi kursağında kaldı.

 

Seviye 30 Altın kademe bir sandık en azından Orta Kilit Açma becerisi gerektirirdi. Nie Yan’ın şu an için bu sandığı açması mümkün değildi.

 

Aslında Seviye 5’e ulaştığında Kilit Açma becerisini öğrenme şansı vardı. Ancak oyuncular arasında aranan becerilerden olunca öğrenmemişti. Müzayede evini birkaç defa ziyaret etmiş olmasına rağmen satılık kitap bulamamıştı. Farmlayarak düşürmeyi deneyebilirdi ama düşme ihtimali 1/10.000 olunca denememişti. Tek bir beceri kitabı için birkaç gününü harcamak akıl karı değildi. Böyle olunca Kilit Açma becerisini ileri bir tarihe ertelemişti.

 

Nie Yan gönülsüzce bölgeden ayrıldığında pişmanlık duyuyordu. Derinlere doğru biraz daha ilerlediğinde yerde hafif titreşimler hissetti. Lanet olsun! Gaya Gözlemcisi geri dönmüş!

 

Sert adımların duvarlarda yaptığı yankılar nihayet Nie Yan’ın kulaklarına ulaşıyordu.

 

Daha fazla oyalanamayacağını bilen Nie Yan kısıtlı görüşüne dayanarak mağaranın derinlerine koşmaya başladı.

 

30 saniye geçtikten sonra bir ışık ve yüzüne vuran rüzgar sayesinde mağaranın çıkışına ulaştığını anladı.

 

Hızını artırarak bir an önce çıkışa vardı. Orada bir anlığına duraksadı. Hemen önünde derin bir uçurum vardı. Kenarındayken yüzüne vuran sert rüzgardan en azından birkaç yüz metre derinlikte olduğunu tahmin etmişti.

 

Karşısındaki yamaca baktığında zihninde dağın ikiye ayrıldığı düşüncesi canlandı. Altında da dağı ayıran şey sonucu oluşan uçurum ve uçurumun dibinde de bir vadi vardı. Aşağı baktığında vadinin içindeki yemyeşil ormanı görebiliyordu.

 

Karşı yamaca uzaklığını kabaca hesapladı. İki tarafın en uzak noktası yüz metreyi bulurken, yakın noktalarda mesafe elli metrelere kadar düşüyordu.

 

Neyse ki bulunduğu yer karşıya en yakın noktaydı.

 

Buraya geliş amacı karşısındaki yamaca ulaşmaktı. Mevcut yetenekleri ile oraya ulaşmak istiyorsa tek bir yolu vardı.

 

Nie Yan karşı yamacı dikkatle inceledi ama herhangi bir gariplik göremedi.

 

Gaya Gözlemcisinin sebep olduğu titreşimler gittikçe güçleniyordu. Bu demekti ki fazla zamanı kalmamıştı. Bir an önce harekete geçmeliydi.

 

Tereddüt etmenin anlamı yok. Karşı tarafa geçmek fazla zor olmasa gerek. On metre kadar gerildi. Koşarak hızlandıktan sonra sıçrayacaktı. Sıçrayıştan önce çevresini iyice kontrol etti ki koşarken ayağı herhangi bir yere takılmasın.

 

Gerçi arkasından yaklaşan iri siluet, ona daha fazla kontrol şansı bırakmamıştı.

 

Nie Yan koşuya geçmeden önce bir Hız Parşömeni etkinleştirdi. Uçuruma yaklaştıkça momentumu da arttı.

 

Gaya Gözlemcisi bu arada mağaranın sonuna varmış ve Nie Yan’ın üstüne geliyordu. Dar geçitlerle hareketleri kısıtlanmasına rağmen oldukça hızlıydı. Kükremeleri gök gürlemeleri gibiydi. Yuvasına giren yabancıyı parçalarına ayırmaya gidiyordu.

 

Nie Yan maksimum hızına ulaşmıştı. Uçurum ile arasındaki mesafe daralıyordu. Beş metre… Üç metre… Bir metre… Uçurumun kenarına vardığında toptan fırlayan gülle gibi sıçrayarak karşı tarafa uçtu.

 

Kulağında, esen rüzgarın uğultusu vardı. Ancak arkasından gelen garip bir uğultu daha vardı. Gaya Gözlemcisi de onun ardından sıçramış, Nie Yan’ı takip ediyordu.

 

Nie Yan artık karşı yamaca inişe geçmişti.

 

Yüz metre kadar alçaldıktan sonra yamaca iyice yaklaşmıştı. Hiç tereddüt etmeden Tüy Düşüşü Mücevherini etkinleştirerek inişini yavaşlattı. Ta ki tüy gibi süzülene kadar.

 

İnecek yer ararken yamacın üzerinde, kendisine on metre mesafedeki sarmaşıkları gördü. Burası olsun!

 

İpek Eğirici Yüzükten fırlayan ağ sarmaşığa yapıştı.

 

Yamaca asılı halde kalan Nie Yan kendini yavaş yavaş yukarı çekti. Sağ eli sarmaşıkları yakalamış, sol eli ise boştaydı.

 

Sistem: Raindel’i keşfettiniz.

 

Raindel, gökyüzüne uzanan bir zirve… Yüksek ve dik yamaçlarla çevrili. Dağın zirvesine baktığında, oradaki Raindel Tapınağı ile ilgili efsaneler geldi aklına. Şu ana kadar oraya hiç gitmemişti.

 

İpek Eğirici Yüzük kullanıldıktan sonra bekleme süresi başlamıştı.

 

Nie Yan kendisi ile mağara arasındaki mesafeyi, yaklaşık beş metre olarak hesapladı. Tek yapması gereken İpek Eğirici Yüzüğün bekleme süresinin dolmasını beklemekti. Ardından mağaraya girebilirdi.

 

Önceki hayatında bir oyuncunun buraya İpek Eğirici Yüzük ve Tüy Düşüşü Mücevheri yardımıyla ulaştığını duyduğunda aklı almamıştı. Şu anda bizzat tecrübe ederek bunun mümkün olduğunu görmüş oldu.

 

Yirmi saniye sonra İpek Eğirici Yüzüğün bekleme süresi doldu.

 

Ağını fırlatarak, mağara girişindeki çalılara tutundu. Ağı çekip güvenli olduğuna emin olunca ağa asıldı ve kendini yukarı çekmeye başladı. Eli nihayet mağaranın kenarına ulaştığında bacağını yukarı atarak mağaraya tırmandı.

 

Mağaraya girince içeride kaynayan lavlar gördü. Mağara küçüktü fakat kendine ait bir atmosfere sahipti. Tavandan sarkan çok sayıda sarkıt, mağaraya eşsiz bir görünüm kazandırıyordu.

 

Dağın derinlerinden kavurucu bir sıcaklık yükseliyordu. Önceki hayatında öğrendiğine göre dağın merkezinde uyuyan Seviye 60 bir Ateş Elementali vardı. Bölgeye girmesi, elementali rahatsız etmesi anlamına geliyordu. Fakat buraya geliş amacı oraya girmekti. Hayatını çöpe atmak gibi bir düşüncesi yoktu elbette.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr