Bölüm 67: Simya Kralı

avatar
5197 38

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 67: Simya Kralı


 

Nie Yan, Eskinin Tanrıkatili ile vedalaşırken Simyacı Loncasının girişinde iki oyuncu hararetli bir tartışmaya tutuştular. Bir taraf yirmisine yeni girmiş gibi görünen bir genç idi. Sade, pamuk elbiselerinin üzerinde Simyacı Loncasının nişanı vardı. Seviyesi düşüktü, yani muhtemelen loncada yalnızca bir öğrenciydi. Diğer kişi ise otuzlarında bir Elementalist idi. Ekipmanları oldukça kaliteli görünüyordu. Uzun ve yapılı vücuduyla karşısındaki Simyacı Çırağını çocuk gibi gösteriyordu.

 

Bu sefer hata bende değildi!

 

Sende değil mi? Bende mi o zaman?!

 

Evet! Başarısız olmam için bana tuzak kurdular!

 

Peh! Kaptanımız sana sürüyle malzeme verdi. Gel gör ki hepsi çöp oldu. Kaybımızı telafi edemedik! Duyduğuma göre şansın yaver gitmiş ve gizli bir beceri edinmişsin. Şansının yine yaver gitmesi için sana kendi bokunu yedirmeden gözümden kaybol!” Elementalistin ağzından çirkin sözler ve küfürlerden başka bir şey çıkmıyordu. Konuşmasını bitirdiğinde Simyacı Çırağının yüzüne tokadı bastı ve birkaç simya aletini ve bazı eşyalarını yere düşürdü.

 

Tokadın etkisiyle Simyacı Çırağı loncanın kapısında yere yığıldı. Yerde yatarken başını kaldırıp nefretle Elementaliste baktı.

 

Haaa?! Ne bakıyorsun lan? Bir şey mi söyleyeceksin? Bir saniye daha bakmaya devam edersen sana toprağı yalatırım! Defol!” Elementalist tehditkâr bakışlarını Simyacı Çırağına odakladı.

 

Simyacı Çırağı bir süre daha Elementaliste baktı. Nihayet, gözlerini kaçırıp yere düşen aletlerini toplamaya koyuldu.

 

Acayip pısırık değil mi? Tekmelendikten sonra sesini çıkaramadı!” Eskinin Tanrıkatili düşüncelerini belirtti. Görüntü ağzının tadını bozmuştu.

 

Meseleyi hallediş şekli yanlış değil. Şu anda katlanmaktan başka seçeneği yok gibi. Bence onun da yükseleceği bir zaman olacak. İşte o zaman cevap vermesi için en doğru zaman olacak.” Nie Yan garip bir ifadeyle yanıtladı. Aşağılanmasına rağmen Simyacı Çırağının gözündeki kararlılığı fark etmişti. Asıl sessizce aşağılanmaya katlananlardan korkmak gerekirdi.

 

Eskinin Tanrıkatili Nie Yan’a döndü. Söyledikleri onu çok şaşırtmıştı. Nie Yan kendisi gibi biriydi, aşağılanmaya ve haksızlığa uğradığında asla altta kalamazdı. Eğer birisi onu gücendirse uygun bir cevapla karşılık verirdi. Ancak Eskinin Tanrıkatili o anda Nie Yan’ın yüzündeki değişimi gördü. Simyacı Çırağına sanki bir hazine bulmuş gibi bakıyordu.

 

Demek oydu… Gerçekten doğruymuş, dost olsun düşman olsun, ikisinin de eninde sonunda yolları kesişiyormuş!” Nie Yan kendi kendine mırıldanıyordu. Simyacı Çırağını tanıyordu ama arkadaş oldukları için değil. Aslında ikisi düşmandı. Olaylar geçmişteki gibi seyrederse bu kişi Muzaffer Dönüşün en sadık köpeklerinden biri olacaktı. Geçmiş hayatında Muzaffer Dönüşün çeşitli yüksek seviyeli iksirleri, hapları, tonikleri ve diğer karışımlarının %10’dan fazlası tamamen bu kişi tarafından tek başına üretiliyordu. Hatta bazıları sadece ve sadece onun tarafından üretilebiliyordu.

 

Nie Yan geçmişte Muzaffer Dönüşün ezici insan gücü karşısında çok acı çekmişti. Ama o rezil karışımlar mağlubiyetinin en önde gelen sebeplerinden biriydi. Yabandayken bir ara Muzaffer Dönüşten bir bölükle karşılaşmıştı. O sırada farkında değildi ama bölüğün amacı bu Simyacıya görevinde eşlik etmekti. Normalde arkadaşlarıyla birlikteyken böyle bir grup karşısında sorun yaşamazlardı. Fakat tahminlerinin aksine bölükteki oyuncuların her biri acayip haplar çıkarıp savaş güçlerini birkaç kat artırmışlardı. Hapların etkileri sayesinde arkadaşlarıyla birlikte hallaç pamuğuna dönmüşlerdi.

 

Önündeki Simyacı Çırağının adı Ötmeyen Kuş idi. İsmini zikretmek, duyanda olumsuz bir etki bırakırdı. Çünkü kuş kelimesi aynı zamanda penis olarak da telaffuz edilebilirdi. Bu yüzden Muzaffer Dönüş oyuncuları ona Simya Kralı lakabını takmışlardı. Bu unvan gayet uygundu. Zira loncaya çeşitli karışımları ile çok büyük katkılarda bulunmuştu.

 

Lakin şu anda Kuş yalnızca bir Simyacı Çırağıydı. Kara Kahraman loncasından aşağılayıcı bir biçimde kovulmuştu. Bir aya kadar Muzaffer Dönüş onu saflarına katacak ve lonca liderlerinin onun yeteneğine değer vermesinden ötürü yüksek bir konumda tutacaklardı. Loncaya olan sarsılmaz bağlılığının temelinde bu sebep yatıyordu. Başka bir deyişle, ahde vefa gösteren düzgün bir oyuncuydu.

 

Simya Kralı olsa bile şu anda yalnızca Simyacı Çırağı. Yatırıma değer mi değmez mi belli değil. Nie Yan düşüncelere daldı. Kuş’un başarısı, Muzaffer Dönüşün cömert desteği olmadan mümkün olmazdı. Ona her türlü malzeme desteğini sağlamışlar ve uygun ortamda yavaş yavaş, hem ismen, hem de kabiliyet olarak Simya Kralı olana kadar yetiştirmişlerdi. Öyle ki ismi bütün Atlanta Kıtasında yankılanır hale gelmişti.

 

Mevcut maddi durumunu düşününce Simya Kralını kanatları altına almanın sorun teşkil etmeyeceğine kanaat getirdi. İlerde başarılı olmak istiyorsa şimdiden nüfuzlu bir kişi olması gerekiyordu. Oyun içerisinde kendi iş ağını kurmayı hedefliyordu: simya dükkanı, ekipman dükkanı, müzayede evi… Hiçbirinin eksik kalmaması gerekiyordu. Lakin şu anda en çok ihtiyaç duyduğu şey yetenekli oyunculardı. Şansına, fırsat ayağına gelmişti. Kuş’u himayesi altına almanın kesinlikle en doğru karar olduğuna inanıyordu.

 

Elementalist, Kuş’a birkaç hakaret daha yağdırdıktan sonra ayrıldı. Giderken bile çirkin sözler söylemeye devam ediyordu.

 

Kuş ekipmanlarını toplarken başını kaldırıp Elementalistin arkasından nefret dolu gözlerle baktı.

 

Sonrasında…

 

Hey! O Elementalistin adı neydi?” Nie Yan, Kuş’un yanına gelip sordu. Dizlerini hafifçe kırıp yerde aletlerini toplamakta olan Kuş’a yukardan baktı.

 

Jilet. Bu seni neden ilgilendiriyor?

 

Seni ilgilendirdiği için. Söylesene, aşağılanmış hissetmiyor musun? İntikam istemiyor musun? Fakat güçsüzsün ve güçsüz olanların kaderinde diğerleri tarafından hor görülmek var. Beni izle, ben de seni bambaşka birine dönüştüreyim. Bugün seni gücendirdikleri için onları pişman edebilirim.

 

Sana neden güveneyim?” Kuş şüpheli bir tonla sordu. Bakışlarını Nie Yan’a odakladı. Aniden gelen bu kişinin amacını anlayamamıştı. Bir yabancı ansızın ortaya çıkıp ilk defa gördüğü birini yanına almaya çalışıyordu. Neresinden tutarsan tut bu gerçekten garip ve anlaşılması güç bir durumdu.

 

Hislerim bana senin işe yaramaz biri olmadığını söylüyor. Loncadan atıldıktan sonra sinirlenmiş olmalısın, haksız mıyım? Teklifimi kabul edecek cesaret ve kararlılığa sahip misin görmek istedim. Ayrıca meteliksizsin ve hiçbir varlığın yok. Yanına geldiğim andan itibaren seninle dalga geçmenin bana kazandıracağı bir şey olmadığının farkında değil misin?” Nie Yan sözünü bitirdikten sonra arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.

 

Uzaklaşırken Kuş’un arkasından koşup kendisine yetişeceği anı kafasında canlandırıyordu. Eğer bu kişi geçmişin Simya Kralı ise, ayağına gelen böyle bir fırsatı geri tepmesinin imkânı yoktu.

 

Bekle!

 

Nie Yan hafifçe gülümsedi.

 

Nie Yan’ın uzaklaşmakta olduğu anda Kuş’un kararlılığı daha da artmıştı. Yüz ifadesi ise kalbindeki duyguların aksini söylüyordu. Biraz önce Kara Kahraman loncası tarafından aşağılanmış ve çöp gibi sokağa atılmıştı. Bu rezaleti asla unutmayacaktı. Nie Yan’a karşı hala tetikteydi. Çünkü onun ne amaçla yanına geldiğini henüz anlayamamıştı. Hem aniden ortaya çıkması da ilginçti. Fakat su götürmez bir gerçek vardı ortada. O da beş parasız olduğuydu. Gerçek hayattaki birikimi bile atılmadan önce yalnızca birkaç ay daha yaşamasına yetecek kadardı. Çıplak ayak gelenler ayakkabısı olanlardan korkmaz denirdi. Yani, kaybedecek bir şeyi yoktu. Dolayısıyla korkacak bir şeyi de yoktu. Kandırılsa bile ne olacaktı? Başka seçeneği mi vardı?

 

Toplumun en alt tabakasına ait olduğundan hamamböceği gibi zor ölen biriydi. Az önceki gibi tutunacak bir ip bulduğunda sıkı sıkıya o ipe sarılıp yaşamaya devam ederdi.

 

Kuş zar zor ayağa kalkıp Nie Yan’ın peşine takıldı.

 

Eskinin Tanrıkatili tezgâhının önünde otururken yaşanan bütün olaylara şahitlik etmişti. Uzaklaşmakta olan Nie Yan’ın ardından bakakaldı. Amacı yalnızca takım kurmaktan ibaret olamazdı. Kesinlikle daha büyük düşünceleri olmalıydı. Ancak bu kötü bir şey değildi. Büyük ağacın büyük gölgesi olur. Büyük nüfuzun da büyük kazancı olacaktı.

 

Ne yapmamı istiyorsun?” Kuş, Nie Yan’ın ardından sordu. Karışım yapmak dışında elinden bir şey gelmezdi. Buna rağmen ilaç yapımında kullanılan en basit tarifleri bile eline yüzüne bulaştırıyordu. Ellerinde çöp olan kaç tane malzeme olduğunu saymaya ömür yetmezdi. Aksi halde loncasından atılması için geçerli bir sebep yoktu.

 

Doğal olarak karışım yapmanı. Meraktan soruyorum, Elementalistin bahsettiği gizli beceri nedir?

 

Başarılı bir iksir, hap, tonik, veya ilaç karışımından sonra %2 ihtimalle etkileri güçlenebiliyor.” Kuş adımlarını hızlandırdı. Nie Yan’ın ardında yürürken, nedendir bilinmez, içinde bu andan itibaren kaderinin değiştiğine dair garip bir his doğmuştu. Geleceğin ne getireceğinden bihaberdi. İyi ya da kötü ne olur bilmiyordu ama bir şeyden emindi. Artık seçimini yapmıştı ve seçtiği yolda yürümekten asla vazgeçmeyecekti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr