Bir süre sonra Alacakaranlıktan cevap geldi.「Temizledik.」

“Arbalet becerileri harika!” Miskin Tilki hayran kalmıştı. Videonun, Nie Yan’ın arbaletiyle Entleri çekmeye başladığı kısmına gelmişti. Yüksek kabiliyetli oyuncular için bile kısa sürede üç ok ateşleyip üçünü de yüksek baskı altında tam istenen yere göndermek neredeyse imkânsız bir işti. Nie Yan’ın becerileri olağanüstünün de üstündeydi.

Oyun henüz yeni olduğundan, çoğunluğu acemilerden oluşan oyuncu kitlesiyle Nie Yan arasında uçurum vardı. Üç okla sergilediği yetenek, geçmiş yaşamındaki normal oyuncular için bile sıradan denebilecek bir şeydi. Ancak Miskin Tilki, Alacakaranlık ve diğerlerinin gözünde bu tanrısal bir yetenekten farksızdı!

Miskin Tilki, zindan temizliğinde Hırsız sınıfına hiç ehemmiyet göstermezdi. Neticede Hırsızı olmayan takımlar bile zindan temizliğini becerebiliyordu. Bu yüzden Nie Yan’ı davet ederken onun Hırsız oluşunu faydasına olacak bir şey olarak düşünmemişti. Fakat şu anda iyi bir Hırsıza sahip olmanın, zindanlarda ne kadar büyük etkisi olabileceğini anlamaya başlıyordu!

Her zaman takımında bir şeylerin eksik olduğunu düşünürdü. Artık o eksiğin ne olduğunu biliyordu. Eksikliğini hissettiği şey Nie Yan seviyesinde uzman bir Hırsızdı!

「Taş haklıydı. O gerçek bir uzman.」dedi Alacakaranlık. Taşın söyledikleri her zaman gerçeklikten uzak hissi veriyordu. Şimdi… Nasıl oldu bilmiyorlardı ama tabiri caizce sakat kedi ölü fare bulur sözündeki gibi Taş da tanrısal kabiliyetleri olan bir uzmanı takıma davet etmişti.

「Artık Agmota Çamur Bataklıkları’nı temizleyebiliriz.」Video bittikten sonra Miskin Tilki bir şeyi farkına vardı: “Başarılı bir Hırsız, takımın hayatta kalma ihtimalini en az %30 artırabilir.” cümlesinde hiçbir abartı yoktu. Bu cümleyle 3 kişilik veya 5 kişilik takımlar anlatılmıyordu. Bu cümle 20, hatta 30 kişilik takımlar için de geçerliydi.

Şahsi becerisinin dışında Nie Yan’ın komuta becerisi de takdire şayandı. O olmasa Yu Lan ve takımı, yetersiz ekipmanlarından ötürü zindanda ilerleyemezlerdi.

Nie Yan, Alacakaranlık’ın Kutsal İmparatorluk üyesi olduğunu duyduğunda bütün sürecin Miskin Tilki tarafından izleneceğinden emindi. Bu yüzden Miskin Tilki’nin aklındaki soru işaretlerini gidermenin kendisi için iyi bir şey olacağını biliyordu.

Tüy Düşüşü Mücevherini ele geçirdikten sonra aklına ünlü bir yaratık gelmişti: Aslan Kral Gato. Bu azmandan kurtulmak istiyorsa birkaç hazırlık daha yapması gerekecekti.

Müzayede evinin etrafında dolaştı. Siyah Fenolün hala pazarda talep görmesi ve fiyatının da fena olmaması sebebiyle simyacılar malzeme toplayıp ürettikleri Siyah Fenolü müzayedeye koymuşlardı. An itibariyle yüzden fazla Siyah Fenol ve birkaç düzine Siyah Fenol Tarifi pazardaydı. Yalnızca birkaç güne bu nesnelerin fiyatları uçacaktı. Fakat o gün henüz gelmemişti. Nie Yan tereddüt etmeden satın al butonuna basarak pazardaki bütün Siyah Fenol ve Siyah Fenol Tarifini satın aldı. Hatta Siyah Fenol üretiminde kullanılan malzemeleri bile…

Bütün Siyah Fenolü ve alakalı eşyaları aldıktan sonra fiyat sıralaması yapıp en pahalı olan dokuz sadak arbalet okunu satın aldı:  2000 Siyahaltın Oku, 3000 Kabus Oku ve 4000 Güçlendirilmiş Zehir Oku.

Siyahaltın Sadağı (1000 ok): Hasar +12 | Fiyat: 2 gümüş

Kabus Sadağı (1000 ok): Hasar +10 | Fiyat: 1 gümüş, 50 bakır

Güçlendirilmiş Zehir Sadağı (1000 ok): Hasar +9 | Fiyat: 1 gümüş, 10 bakır

Bu oklar için hatırı sayılır bir meblağ harcamıştı. Yaratık çekme görevini üstlenen büyük loncaların bazı oyuncuları dışında hiç kimse bu okları kullanmaya kıyamazdı. Aslında büyük loncalar bile bu kadar kıymetli oklarla yaratık çekmeyi müsriflik olarak görürdü. Haliyle bu gibi okların fazla talibi yoktu. Fiyatlarının yüksek kalmasının sebebiyse kolay bulunamıyor olmalarıydı. Dolayısıyla yalnızca Nie Yan gibi kirli çıkılar böyle nesneleri satın alabiliyordu.

Sadakları almasının ardından Mordor’a ışınlanarak Eflatun Hayal Tepeleri’nin yolunu tuttu.

Kasaba duvarlarını geçip kuzeye doğru on kilometre kadar gittikten sonra sıradağlarla karşılaştı. Dağlardan birinin tabanına varıp zirveye giden bir yol bularak koşmaya başladı. Zirveye ulaşınca uzaklarda dümdüz uzanan bir ova gördü. Çok yüksek bir konumda olduğundan ovadaki her şey minicik görünüyordu. Ardından tam altında kalan kuş uçmaz kervan geçmez araziye baktı.

Rüzgârın kulaklarında çınladığı tepeden sıradağlar boyunca uzanan, kozalaklı ağaç türlerinin oluşturduğu ormanı gözlemledi. Sanki altında yeşil renkli bir okyanus vardı.

Üzerinde bulunduğu dağın yerden yüksekliği birkaç yüz metre kadardı. Normal oyuncular için bu dağdan atlamak, kesin ölüme götürürdü.

Nie Yan zirvede bir ileri bir geri yürüyordu. Ara sıra aşağı bakıp araziyi inceliyordu. Ansızın zirvenin kenarındaki ağacı görünce duraksadı.

Ağacın altına geçip doğuya döndü. Bir adım, iki adım, üç adım… Hemen hemen burası.

Aynen, tam burası. Hiç şüphe yok.  Ardından kendini zirveden aşağı bıraktı.

Eylemleri tersini gösterse de buraya gelmesinin nedeni zirveden atlayarak intihar etmek değildi. Asıl neden Seviye 7 Elit yaratık Aslan Kral Gatonun ininin dağın yüzeyinde olmasıydı. Bu yaratık, terk edilmiş gibi görünen bu toprakların arazi patronuydu. Bölgeye gelen ve onun varlığından habersiz olan birçok oyuncu, Aslan Kral Gatonun ellerinde hayatını kaybetmişti.

Gato öldürüldüğü takdirde yeniden doğması için 1 gün geçmesi gerekiyordu. Ayrıca pelerin, eldivenler, omuz siperliklerinden oluşan Kara Kan Setinin düşme olasılığı da yüksekti. Kara Kan Seti, henüz açılmamış olan Sosil Vadisi zindanından düşen Ahit Setinden sonra oyundaki en iyi Seviye 5 Gümüş kademe Hırsız setiydi. Kara Kan Setini elde ederse şayet, birinci sınıf ekipmanlarla donanmış olacaktı. Bu setin yanı sıra Gatodan çeşitli Hırsız beceri kitapları düşürmek de mümkündü.

Nie Yan’ın geçmiş yaşamında pek çok oyuncu buraya gelip Gatoyu öldürmeye çalışmıştı. Düşen ekipmanları aşırmak için nice kanlı muharebelere tanıklık edilmişti. Genelde burada toplanan oyuncular, sayılarının fazlalığı nedeniyle bütün araziyi kapladığından Kara Kan Setini ele geçirmek hiç kolay bir iş değildi. Seti tamamlamak ise daha da imkânsızdı. Bunun sebebi Gatonun her yeniden doğuşunda, çevresinde birkaç yüz aslanın da onunla birlikte doğuyor olmasıydı. Oyuncular da patrona rahatlıkla ulaşabilmek için önce etrafındaki aslanları temizlemek durumundaydılar. Fakat Seviye 7 Aslanları temizlemek öyle kolay bir şey değildi.

Oyuncuların seviyeleri hala çok düşüktü. Gatoyu avlamak için Seviye 5 ve üzeri en azından 25 oyuncu gerekiyordu. Ancak böyle oyuncuların sayısı yok denecek kadar azdı. Zaten o seviyelerdeki oyuncuların tamamı usta oyunculardı. Her halükarda, bu kadar çok sayıda usta oyuncuyu toplamak kesinlikle kolay olmayacaktı.

Gato bir yana, sıradan Aslanları avlamak için bile buraya kimse gelmezdi. Burada Seviye 7 yaratıklar bulunduğundan oyuncular bölgeyi pas geçerlerdi. Gelmiş olsalar dahi hiçbiri Gatonun inine ulaşamazdı. Bu yüzden Nie Yan’ın içi, planının başarıya ulaşması konusunda rahattı.

Yere düşerken rüzgâr saçlarını savuruyordu. Beşte dörtlük mesafeyi inmişti çoktan. Tam bu sırada Tüy Düşüşü Mücevherini etkinleştirdi ve anında yavaşlamaya başladı. Hızı sabit bir ivmeyle düşerken kendisini bir tüy gibi hissediyordu.

Tüy düşüşü etkisindeyken Nie Yan’ın düşüş hızı, bir tüyün düşüş hızından azıcık daha fazlaydı.

Yer ile arasındaki mesafe gittikçe azaldı. Yerden yüksekliğini yaklaşık 20 metre olarak hesapladı. İpek Eğirici Yüzükten bir ağ fırlatıp dağ yüzeyini hedefledi. O anda düşüşü durmuştu. Havada asılı haldeyken altındaki araziye baktığında yapılı, kahverengi bir Aslan gördü. Kocaman yelesiyle asil bir soydan olduğu havası veriyordu.

Tesadüfen Aslan atış menzili içerisindeydi.

Belli ki bu Aslan Kral Gato idi. Nie Yan’ın hafızasına göre burası tam olarak Gatonun doğduğu yerdi.

Mükemmel. Sol eline bağlı olan ağ, dağ yüzeyindeki bitkilere sıkı sıkıya yapışmıştı. Sağ elini çantasına uzatıp arbaletini çıkardı ve bakışları Gatoya odaklandı. Üç ok arbaletten fırlayıp düz bir çizgi halinde Gatoya yöneldi.