Elfler arkalarını dönüp deli gibi vadinin çıkışına koşmaya başladılar. Hareketleri ceylan gibi atikti. Yine de yalnızca 100 cana sahip olacak kadar kırılgandılar. Tek bir büyü dalgası onları öldürmeye yeterdi.

“Kaçmak mı istiyorsunuz? Rüyanızda görürsünüz!” Nie Yan yaydan çıkan ok gibi elflerin peşlerinden fırladı.

Kalanlar da hemen Nie Yan’ı takibe başladılar.

Yu Lan’ın grubu çıkışı çoktan tutmuş olmalı.

Elfler fazla uzaklaşamamışlardı ki, vadinin girişine vardıklarında oldukları yerde kalakaldılar. Yu Lan’ın grubu gerçekten de vadi girişine varmış ve orada geçit vermez halde konuşlanmışlardı. Böylece elflerin tek kaçış rotası da kapatılmış oldu.

Artık kaçacak yerleri yoktu!

Elfler birbirlerine baktı ve kayalıklara doğru koşmaya başladılar. 3 metre kadar tırmanmışken, Nie Yan arkalarından yetişti ve havaya sıçradı. Elini uzatarak elflerin birini bacağından yakaladı. Ardından sol elini uzatıp İpek Eğirici Yüzükten bir ağ fırlatarak diğer elfin bacağına yapılmasını sağladı. Ağ, elfin bacağına yapıştığı anda kendisini kayalıklardan aşağı atarak iki elfi de kendisiyle birlikte düşürdü. Vücutları sertçe yere çarpıp bulundukları yeri dış dünyadan ayıran bir toz tabakası kaldırdı.

Nie Yan’ın Hüner ve Sıçrama statülerinin yüksek olması sayesinde hareketleri korkunç derecede hızlı ve etkiliydi. Elfler bile bu konudan onun eline su dökemezlerdi.

Takım kısa sürede bölgeye ulaşıp elflerin etrafını sardı. Büyücüler de asalarını birazdan yapacakları saldırıya hazırlamaya başladılar.

 “Ryeehgh… Ryeghkh…” Elfler merhamet dilenir gibi bir şeyler söylüyorlardı.

“Bekleyin! Şimdilik canlı kalsınlar.” Nie Yan heyecanla saldırıyı durdurdu. Geçmiş yaşamında elfleri öldürünce Einpat’ın Flütü düşüyordu. Flütü Einpat’a götürdüklerinde zindana devam edebilirlerdi. Ancak elflerin savaşmayı bırakıp hayatları için merhamet dilendikleri bir durumla hiç karşılaşılmamıştı.

Geçmişte Seviye 4 iken oyun karakterinin sahip olduğu statüler, şimdikiler ile karşılaştırılamazdı. O sıralar ortalama seviyede bir oyuncuydu. Kendi başına Bronz kademe bir ekipman bile düşüremezdi. Efsanevi Cesaret Bölümü’nü ele geçirmek gibi beyhude hayallere kapılamazdı. Kısacası Hüner ve Sıçrama statüleri, önceki yaşamında oldukça yetersizdi. Bu elfleri yakalamak şöyle dursun, arkalarından bile yetişemezdi. Bu yüzden o zamanın takımları, kendisinin takımı da dâhil, kayalıklara tırmanmaya başlayan elfleri yalnızca büyü yağmuruna tutup öldürebilirdi.

Yere kapaklanmış vücutları, Nie Yan’ın önünde eğilmişti. Merhamet bekleyen bakışlarla Nie Yan’dan hayatlarını bağışlamalarını umuyorlardı.

Elfler Nie Yan’ın anlamadığı antik elflerin dilinde konuşuyorlardı. Ancak el hareketlerinden ve ses tonlarından bağışlanma diledikleri gayet açıktı.

Nie Yan gruba döndü. “Elfçe konuşabilen var mı?”

Gruptakiler birbirlerine bakıp kafalarını salladılar. Onlar yalnızca oyunda herkesin bilip konuştuğu imparatorluğun ortak dilini biliyorlardı. Elfçeye gelirsek… Anlamak bir yana, dilin varlığından haberleri bile yoktu.

Nie Yan düşünmeye geçti. Eğer kimse Elfçe bilmiyorsa bu elflerle iletişim kurmak imkânsızdı.

Dil menüsünü açtı. Şu anda bildiği 4 dil vardı: Ortak, Ejderha, Kadim Ortak ve Kasate Dev. Birden aklına bir fikir geldi. Karanlık elfler oldukça uzun yaşamı olan antik ırklardan değil mi? Belki başka dilleri de anlayabilirler.

“Alçak, çelimsiz karanlık elfler! Burada ne işiniz var?” Nie Yan Ejderha Dilini denedi.

Nie Yan bazı yerlerde vurgulu konuşmuştu. Sesinin yankısı takım üyelerini korkutmuş olsa da sonradan farklı bir dil konuştuğunu anlamışlardı.

Ejderha Dilini duyan elfler, korkuyla titreyerek Nie Yan’a baktılar. Elflerden nispeten daha cesur olanı, gözlerini Nie Yan’a dikmiş dikkat ve şaşkınlıkla onu inceliyordu. Nihayet cesaretini toplayıp Nie Yan’ın dibine emekledi. Nie Yan’ın önünde yere kapaklanıp ayaklarını öpmeye başladı.

Elf ardından Ejderha Dilinde karşılık verdi. “Ejderha Tanrısı çok yaşa! Bu fakirin adı Vasa Rhine. Efendim, merakımı mazur görün ama … siz insan kılığına girmiş bir ejderha mısınız?”

Tarihin unutulmuş Karanlık Çağ zamanlarında, karanlık elfler diğer ırklar gibi değillerdi. Ejderha ırkının boyunduruğu altına girmiş ırklardan biri olarak, insan, yüksek elf ve cüce gibi diğer ırkların isyanına katılıp özgürlük savaşına girmemişlerdi. Halkları ve inançları, ejderhalara yüksek bağlılık gösteriyordu. Şu an bile dünyanın çeşitli yerlerinde saklanmakta olan bu yüce varlıklar, sadakatlerine ve inançlarına gerçekten de layıktılar.

Nie Yan mutlu olmuştu. Ejderha Dilini bilen insanların sayısı yok denecek kadar azdı. Elfler de Nie Yan’ı gerçek bir ejderha sanıp korkmuşlardı. Bu yanlış anlaşılmayı kullanmam yararıma olur!

“Evet! Ejderha Tanrısı çok yaşa! Vasa Rhine, kendimi tekrar etmek istemiyorum. Buraya neden geldiniz?”

“Efendim, Karanlık Elf kabilemiz Hilton Kalesi’nde ağır bir mağlubiyet aldı. Kargaşadan yararlanıp yanımdaki arkadaşımla birlikte bu ormana kaçtık.”

“Ha? Vasa Rhine… Demek siz ikiniz Hilton Kalesi’nin firarilerisiniz!”

“Efendim, kaçmadık! Vasa Rhine fakiri cesur ve yiğit bir askerdir! Kabilemiz için istihbarat topluyoruz. Üç gün sonra akşam vaktinde kabilemiz Hilton Kalesi’ne tekrar saldıracak. O zaman Vasa Rhine savaş meydanına tekrar dönecek!”

Vasa Rhine kararlılıkla konuşmuştu.

「Sistem: Yeni görev alındı! İki karanlık elfin kellesini Hilton Kalesi’ndeki Kavrote Bey’e götür. Karanlık elflerin karşı saldırısı konusunda onu bilgilendir.」

Dallanan bir görev! Heyecanına rağmen kendisine engel olup görünüşünü hiç bozmadı. Vasa Rhine ile her şey yolundaymış gibi konuşmaya devam etti. Vasa Rhine ise hala Nie Yan’ın gerçek bir ejderha olduğuna inanıyordu. Nie Yan’ın her bir sorusunu eksiksiz ve istisnasız cevapladı ve hiçbir şeyi söylenmedik bırakmadı.

Nie Yan karanlık elfle konuşurken takım üyelerinin aklından farklı farklı düşünceler geçiyordu. Ne konuda konuşuyorlar? Elfler Nie Yan’dan korkmuş gibi görünüyorlardı. Neden acaba? Herkes şaşkındı. Nie Yan ne ara diğer ırkların dillerini öğrenmişti?

“Vasa Rhine, Ent Bakıcısı benim arkadaşım olur. Bana flütünü çaldığınızı söyledi. Söyle bakalım, sizi nasıl cezalandırmalıyım?”

Nie Yan’ı duyduktan sonra Vasa Rhine yere kapaklanıp af dilenmeye başladı. Ardından flütü çıkarıp Nie Yan’a teslim etti.

Verniklenmiş siyah renkli flütün üzerinde kaplumbağa kabuğu oymaları vardı. Nie Yan flütün gayet sade bir görünüşü olduğunu düşünüyordu.

Flütün özelliklerine baktı.

Şüphesiz, bu aradığımız flüt. Nie Yan flütü alınca takım sohbetinden emri verdi.「Öldürün!」

Büyücüler asalarını kaldırıp büyülerini yapmaya başladılar. Hayret verici olan ise elflerin başlarını bile kaldırmayıp yerde öylece beklemeleriydi. Sessizce ve hiç kıpırdamadan ölümlerini karşılıyorlardı.

Büyüler elflerin üzerine yağmur gibi yağdı. Saldırı altında bile yerden kalkmamışlardı. Canları tükenene kadar da yerde diz çökmüş halde durdular. Hayatları bedenlerini terk ettiğinde yere yığılıp küçük bir toz tabakası kaldırdılar.

…

「Sistem: Karanlık Elfin Kellesi elde ettiniz. Adet: 2」

“Pekala, buradaki işimiz bitti. Çok iyi! Öldüklerinde bir çift de Savaşçı çizmesi düşürdüler. Kimin alacağına aranızda karar verin. Sonrasında Ent Kralına gideceğiz!” Tarihte ilk defa Ent Ormanı zindanını %100 tamamlamış bir takım olacak. Karanlık elfleri yakalamış olmamız bizi güzel bir sona götürecek.

Yao Yao, Nie Yan’ın yanına geldi. “Nie Yan, karanlık elfler ne diyorlardı? Neden senden korkuyorlarmış gibi görünüyorlardı? Biz saldırırken bile kıllarını kıpırdatmadılar.”

Diğer takım üyeleri de Nie Yan’a odaklanmışlardı. Hatta Yu Lan bile ondan gelecek cevabı merakla beklemeye başlamıştı.