Bölüm 39: Çelimsiz, Hasta, Fakir

avatar
5200 35

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 39: Çelimsiz, Hasta, Fakir


 

Nie Yan oyundan çıktığında direnç antrenmanı, squat, boks, dövüş sanatları ve refleks antrenmanından oluşan ağır egzersiz programını uygulamaya başladı. Her 5 dakikada bir ara verip aldığı besinlerle kuvvetini tazeleyerek, her seti 10 defa tekrarladı.

 

Yumruk gücünün yanı sıra, tekme gücü de dövüş sanatlarında önemli bir yer tutuyordu.

 

Şimdi de ağırlıklı squatlara hazırlanıyordu. 30 kg ağırlık üzerine eklenince bacakları halat gibi gerildi.

 

Ellerini başının ardına aldıktan sonra squata başladı. Dizleri doksan derecelik açıya gelene kadar eğiliyor, ardından tekrar eski haline dönüyordu. Bir tekrar… İki tekrar… Üç tekrarın ardından fazla zaman geçmemesine rağmen sırtı ter içinde kalmıştı. Yirmi tekrarı tamamladığında, ayakta duracak hali kalmamıştı. Ancak biraz besinin ardından ve biraz da dinlendikten sonra ikinci sete başladı.

 

Dinlendiği sırada kuvveti yerine geliyor, yorgunluğu tamamen yok oluyordu.

 

Zamanda geri döndükten sonra vücudumun yenilenme yeteneği oldukça etkileyici. Böyle bir yeteneğin boşa gitmesine izin veremem.

 

Vücudu ek ağırlıklara alışmaya başladıktan sonra 5 kg daha ekledi. Ardından dinamik kitabını alıp, squat yaparken ders çalışmaya başladı.

 

Vücudu fiziksel sınırlarını zorluyordu ama dişini sıkıp dayanmaya çalışıyordu.

 

Makinada manivela ve torkun birlikte uygulanması… Anlık gücün hesabı… Geçmişte o kadar zorlandığım konular aslında çok kolaymış.” Nie Yan kitabın üzerine yazıp çizmeye başladı. Hızı muazzamdı. Kısacık bir zaman diliminde anlık güç ile alakalı epey zor bir soru çözmüştü.

 

Vücudu yorgundu. Zihni ise alışılmadık şekilde aktifti.

 

Geçmişe dönmüş olsa da, önceki hayatında birçok acıya ve yalnızlığa katlanmıştı. Nie Yan biliyordu ki, şu an yaşadığı mutlu hayat, kolay bulunabilecek bir nimet değildi. Hayatındaki herkesin mutlu olmasını istiyordu. Daha da güçlenmek istiyordu. Gerek oyunda, gerek gerçek yaşamda, hem ekonomik güç bakımında hem de dövüş başarıları açısından, her alanda ve her yerde güçlenmek zorundaydı. Ancak o zaman kıymet verdiği kişileri koruyacak güce erişebilirdi.

 

Cao Xu, eğer bu hayatta da ailemle uğraşacak olursan ant olsun seni öldüreceğim! Nie Yan’ın çehresi öldürme niyetiyle çatıldı. Ardından 5 kg daha ekleyip hızını artırdı.

 

Bir… İki… Üç… Dört… Beş…

 

Derinden aldığı nefesin sesi odada yankılanıyordu.

 

Yakınlarına olan sevgisi ve düşmanlarına olan nefreti, şu anda zirve yapmıştı. Bu duyguların herhangi biri insandaki potansiyeli uyandırıp güç patlamasına sebep olabilecekken Nie Yan’da şu an ikisi birden itici güç görevi görmeye başlamıştı.

 

97… 98… 99…” Nie Yan sınırlarına ulaşmıştı çoktan. Şu anda yalnızca irade gücüyle dayanıyordu. Ağırlıklar vücudunu aşağı çekerken nefes almakta bile zorluk yaşıyordu. Ancak tam bu sırada son bir gayretle bağırdı. “100!

 

Vücudundaki bütün kasları çalıştırıyordu. Vücuduna ağırlık yapması için kullandığı 40 kg ile tekrar kalkmaya başladı. Tamamen kalktığında vücudundan bütün gücünün çekildiğini hissetti. Aniden yorgunluk el verdi ve yere yıkıldı.

 

Hah… Sınırıma ulaştım.” Nie Yan yüzüstü yatarak nefesini toparlamaya çalışıyordu. Vücudundaki her kas ağrıyordu.

 

Olağanüstü bitkin haldeyken bile yorgunluğunun biraz önce olduğu gibi yavaş yavaş yok olduğunu hissediyordu.

 

Yerde 5 dakika boyunca öylece yatıp dinlendikten sonra ayaklandı. Kol ve bacaklarını yokladığında bitkinliğinin önemli ölçüde kaybolduğunu görmüştü.

 

Gidip gücümü mü test etsem?

 

Bu çağda herkes bir çeşit fiziksel aktivite ile haşır neşir oluyordu. Neredeyse her vatandaş taekwondo, kickboks veya diğer dövüş sanatlarından en azından birini öğrenmişti. Her sokakta dövüş sanatları tesisleri kurulmuştu. Bu tesislerin içerisinde, üyelere eğitim vermek için genelde birkaç uzman olurdu. Vücut geliştirme aletleri ve antrenman makinaları, bu tesislerde normal bir spor salonu gibi yerleştirilmişti. Bu tesisleri kullanmak isteyen kişiler, saat başı belli bir ücret ödeyerek içerideki bütün aletleri kullanma hakkına sahiptiler. Çalışma saatleri oldukça düşük olduğundan, çoğu insan boş vakitlerini bu gibi tesislerde geçirmeyi tercih ediyordu. Egzersiz yapmayan insanlar, toplumun geri kalanı tarafından hor görülüyordu. Kız tavlamakta bile dövüş sanatlarıyla uğraşan erkekler çok daha rahat oluyorlardı. Ayrıca böyle dövüş sanatları tesislerinde muhteşem vücutlara sahip güzel kadınların da sayısı azımsanmayacak miktardaydı.

 

Nie Yan geçmişte çok şey atlatmıştı. Kederden deliye dönmüş, umutsuzluk ve ayyaşlıktan kudurmuştu. Babası parayı bulunca da iyice pısırıklaşmıştı. Oradan oraya dolaşıp dururken, güzel kadınlarla dolu mekânlara uğramayı da ihmal etmemişti. Sık sık, gece boyu süren oyunlar oynardı. O sıralarda gerçekten de katlanılması zor, iğrenç bir kişiliği vardı. Aklından hiç çıkmayan Xie Yao’nun düşüncesi, çizgiyi geçmesine engel olan tek şeydi. Babası, Cao Xu’nun saldırılarına maruz kalmaya başladığında, ondaki düzelme de başlamıştı. Fakat o zaman da her şey için çok geçti.

 

Geçmişte maddi durumu yerindeyken, dövüş sanatları tesislerine antrenman yapmak için değil de kızların peşinden koşmak için gitmişti. Şimdi ise düşünceleri ve tecrübeleri çok daha farklıydı.

 

Nie Yan bölgedeki en yakın tesis olan Lin Ailesi Dövüş Sanatları Tesisine gitti. Bu tesis, sınıf arkadaşlarından birinin babası tarafından işletiliyordu. Ama bu arkadaşı pek katlanılabilecek birisi değildi. Bu yüzden içeri girdiğinde onunla karşılaşmamayı umuyordu.

 

Lin Ailesi Dövüş Sanatları Tesisi çok büyük bir yer olmasa da kesinlikle küçük değildi. İç mekân dekorasyonu da fena değildi ve çeşit çeşit aletler ve makinalar vardı. Başka bir deyişle, burası çevrede oldukça bilinen bir tesisti.

 

Nie Yan içeri girdi. Resepsiyonda oturan kişiye baktığında tanıdık biriyle karşılaştı. Lanet olsun! Bu kızın resepsiyonda ne işi var?

 

Masada müşterileri karşılamakta olan kişi Lin Jia idi. Aslında Lin Jia ile aralarında minik bir bağlantı vardı. Evleri birbirlerine çok yakındı ve ilkokul, ortaokul ve liseyi birlikte okumuşlardı. Görünüşü de fena değildi. Ortaokulda, okulun en güzel kızlarındandı. Gerçi liseye geçtiklerinde birçok kız tarafından güzellik anlamında geride bırakılmıştı. Nie Yan’a göre Lin Jia ve Xie Yao’nun karşılaştırılması bile söz konusu olamazdı. Birine güzel deyip dememek kişinin kendisine kalmışken, diğeri kalpleri hoplatacak bir güzelliğe sahipti. Yine de ortaokuldayken bir ara bu kızdan hoşlanmıştı. Hatta bir aşk mektubu bile yazmıştı ama kesin bir dille reddedilmişti. Bu olaydan kısa bir süre sonra Lin Jia, Nie Yan’ın kendisine gizlice âşık olduğu söylentilerini yaymış ve Nie Yan’a sokakta yürüyecek yüz bırakmamıştı. Bu durum Nie Yan’ın üzerinde, şehirdeki okula nakli yapılana kadar kurtulamayacağı bir etki bırakmıştı.

 

Yaşı ilerledikçe, Lin Jia’nın kibirli bir insan olduğunu anlamıştı. Öyle bir kız, nasıl Nie Yan gibi yoksul biriyle birlikte olabilirdi? Sonrasında Nie Yan fakir bir çocukken zenginliğe kavuşunca, bir gece Nie Yan’ın mekânındaki bir buluşmada karşılaşmışlardı. O gece Nie Yan 300.000 dolar değerinde banknotu Lin Jia’nın suratına fırlatmıştı. Yüzüne para fırlatılan onca süre boyunca Lin Jia hiç istifini bozmamıştı. Parayı aldıktan sonra da mekândan ayrılıp bir daha Nie Yan’ı ne aramış ne de sormuştu.

 

Bu sinir bozucu anıyı hatırladıkça Nie Yan’ın düşünme eylemini temelli bırakası geliyordu.

 

Nie Yan arkasını dönüp çıkmayı düşünüyorken bir anda duraksadı ve bu kararından vazgeçti. Zihinsel olarak kendisi yirmilerinde bir gençti. Bu küçük kız yüzünden kendisini rahatsız hissetmesine gerek yoktu. Her halükarda, gelecek sene başka bir okula nakledilecekti. O zaman bu kızla hiç işi kalmayacaktı. O zaman şimdi neden saklanması gereksin ki?

 

Patron, iki saatlik bir kart alabilir miyim?” Nie Yan 50 doları masaya bıraktı.

 

Lin Jia bu sesi tanımıştı. Başını kaldırıp kimin geldiğine baktığında Nie Yan’ı gördü. Elinin tersiyle Nie Yan’ı kovarcasına aşağılayıcı bir tonla cevap verdi. “Beni bulmaya geldin değil mi? Gördüğün gibi boş vaktim yok. Yani gitmen gerek.” Ona göre Nie Yan ile evde uçuşan sineğin birbirinden farkı yoktu.

 

Lin Jia’nın gerçekten de biraz gideri vardı. Göğüs bölgesinin çoğunu açıkta bırakan bir ipek elbise giyinmişti. Yanakları pürüzsüzdü. Kaşları hilal gibi eğri, gözleri ay gibi parlaktı. Bu özellikleri onu gerçekten fingirdek biri gibi gösteriyordu.

 

Fakat şu anki Nie Yan’ın gözünde, Lin Jia sadece giyinmesini bilen küçük bir kızdan fazlası değildi. Böyle bir kıza ilgi duyduğuna göre, herhalde ortaokulda gözlerine bok falan sıçramıştı. Sonrasında, çeşitli öğrenci buluşmalarında ondan çok daha güzel kızlar bulmuştu. İşte o zaman anlamıştı ki, Lin Jia’nın akranlarından biraz daha güzel görünmesinin sebebi nasıl giyineceğini ve makyaj yapacağını iyi biliyor olmasıydı. Birlikte geçirdikleri ortaokul ve lise yıllarında bu kızın popüler kalabilmesinin tek sebebi buydu.

 

Salonu kullanmak için 2 saatlik kart istiyorum.” Nie Yan aynı tonla isteğini tekrarladı.

 

Nie Yan, beni dinlemiyor musun? Buraya gelip beni rahatsız etmekten vazgeç. O sıska halinle buraya gelip egzersiz mi yapmak istiyorsun?” Lin Jia sinirlense de Nie Yan’a bir kart vermişti.

 

Bu kız çok fazla dizi izliyor… Nie Yan böyle biriyle uğraşamayacak kadar tembeldi. Masada kartı alıp tesisin iç bölümlerine doğru ilerledi.

 

Lin Jia’nın söyleyecekleri hala bitmemişken Nie Yan çoktan kartı alıp gitmişti. Karşısındaki tek şey Nie Yan’ın sırtıydı. Söylemek istediği kelimeler de boğazında düğümlenmişti. Ama o yine aynı küçümseyici tavrını sürdürüyordu. “Ailenin 500-600 bin dolar borcu var. Beş parasızsın. Akrabaların her gün kapıya dayanıp borçlarını istiyorlar ama ailen hala ortalıkta yok. Sen hala buraya gelip egzersiz yapabilecek hevesi kendinde nasıl buluyorsun?

 

Bu ağır sözler kulaklarına varınca Nie Yan öfkelenmişti. Geçmişteki hali olsa şimdi öfkeyle kızın üzerine yürüyor olabilirdi. Ancak 28 yaşındaki biri olarak daha yeni olgunlaşmaya başlamış sümüklü bir çocukla uğraşacak değildi.

 

Lin Jia uzaklaşmakta olan Nie Yan’a baktı. Bakarken bir an aklı karıştı. Sanki bir yanılsama görmüştü. En son gördüğünde Nie Yan bu kadar kaslı değildi sanki.

 

Peh, mümkün değil. Okulun meşhur çelimsiz, hasta ve fakir çocuğundan bahsediyoruz. Yerinden kıpırdamasa bile hasta olup okula gelmeyebilecek biri bu.” Ses tonundan Nie Yan’ı ne kadar alaya aldığı belliydi.

 

Lin Jia, kimdi o?” Bir genç adam Lin Jia’nın yanına gidip sordu. Saçları sarıya boyanmış bu adam yirmili yaşlarında gibi görünüyordu.

 

Bir sınıf arkadaşım. Edebiyatta üçüncü olup, okulun “onur öğrencileri” arasına girmişti!” dedi Lin Jia. Yaklaşmakta olan bu genç adamı görmesiyle yüzünde güller açmıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr