Bölüm 15: Başka Bir Gözle Bakmak

avatar
5890 47

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 15: Başka Bir Gözle Bakmak


 

Shi Feng, Nie Yan’ın yanından geçip gitmesine rağmen Nie Yan’a dair iz bulamamıştı.

 

Kahretsin! Nereye kayboldu bu?” Shi Feng içinden söyleniyordu. Bulunduğunun farkında bile değildi.

 

Nie Yan, Shi Feng’in arkasına geçip peşine takıldı. Bakışları Shi Feng’in sırtında sabitlenmişti.

 

Nie Yan’ın hançeri şimşek hızında hareket ederek Shi Feng’in sırtına saplandı.

 

Shi Feng bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğinde iş işten geçmişti. Nie Yan’ın hançeri sırtına ulaşmış, derin bir yara açmıştı.

 

Hançer kolaylıkla Shi Feng’i deşip 31 hasar vermişti. Belli ki savunması pek yüksek değildi.

 

Biri saldırdığından, diğeri de saldırıya uğradığından, ikisinin de Kamuflajları aynı anda etkinliklerini yitirmişti.

 

Sonunda düşmanını görebilen Shi Feng, hemen arkasını dönüp karşılık verdi. Hançerini genişçe savurarak Nie Yan’ı kesmeye çalıştı.

 

Shi Feng’in hançerinin boyu biraz kısaydı. O kısalık yüzünden saldırısı Nie Yan’a yetişmemişti.

 

Hayati Vuruş!

 

Nie Yan’ın kan donduran hançeri, Shi Feng’in boğazını kesti.

 

Sistem: Hayati Vuruş başarılı! Saldırı +%5 fazladan hasar verildi!

 

Bir çırpıda Shi Feng’in kalan 79 canı da tükeniverdi. Gözleri yaşananları reddedercesine bakıyordu. Vücudu, ormanın zeminine yığıldı.

 

Bütün her şey saniyeler içerisinde gerçekleşmişti. Nie Yan’ın canı hala tamdı.

 

Nie Yan’ın yüzünde bir gülümseme belirdi. Seviye 2 acemi bir Gezgin Şövalyeyle başa çıkması için yeteneklerini sergilemesine gerek bile kalmamıştı.

 

İkisi ayna anda oditoryuma döndü.

 

Shi Feng, ne oldu orada?

 

Nasıl… nasıl bu kadar çabuk bitti?

 

Gençler Shi Feng’i aralarına alıp soru yağmuruna tuttular. Shi Feng ve Nie Yan’ın Kamuflajdan çıktıktan sonraki hareketlerini ekrandan izlemişlerdi. Sona doğru neler yaşandığını ne görebilmiş ne de anlayabilmişlerdi. Göz açıp kapayıncaya kadar, yalnızca birkaç hamlede Shi Feng yere yığılıvermişti.

 

Hareketleri müthiş hızlıydı.” Nie Yan birkaç basit hareket sergilemesine rağmen inanılmaz hızlıydı. Artı, Nie Yan kendisini, biri hayati bölgeye olmak üzere iki saldırıda öldürmüştü. Oyuncu yeteneklerini sergilerken oyun sistemi de ona destek olurdu. Ancak iş tepki hızı, karar verme yetisi vb. konulara geldiğinde, bütün yük oyuncunun omuzlarına binerdi. Shi Feng ister istemez Nie Yan’la gerçek hayatta dövüştüklerinde sonucun ne olacağını hayal etti. Özellikle Nie Yan’ın elinde bir hançer varken...

 

Shi Feng, karşısındaki kişiye baktığında, onun başına bela oldukları zamanları hatırladı. Aşağılamalarına rağmen nasıl gülümsediğini, nasıl hiç karşılık vermediğini… Eğer önceden bunları yapan kişi o zamanlar rol icabı öyle davranıyorsa… İşte o zaman işi bitmişti. Nie Yan’ın ellerindeki hançeri düşündükçe içi ürperiyordu.

 

Kaybettim.” Shi Feng kaybettiğini inkâra kalkışamadı. Gerçek gün gibi ortadaydı. Kaybı yalnızca Nie Yan’ın becerilerine karşı değildi. Cesaret konusunda da kaybetmişti.

 

Kibirli ve zorba insanlardan korkmaya gerek yoktu. Aslında bunlar basit maskelerden ibaretlerdi. Shi Feng de bu tanıma uyuyordu. Onun gibi insanların en büyük korkuları güçlü ama sabırla zorluklara katlanan insanlardı.

 

Shi Feng, Kapı Başı Köyünde restoran açan Dördüncü Büyük Lei’yi düşündü. Cana yakın ve nazik biriydi. Önceden o bölgedeki serseriler sık sık restoranına giderlerdi. Orada para ödemeden yemek yerler, mekânı kırıp dökerlerdi. Dördüncü Büyük Lei bunları görmezden gelir, aşağılamalara kulak asmazdı. Bir gün Shi Feng yanındaki on kadar yardakçısıyla beleş yemek için restorana gitmişti. O sırada Lei’nin kızı yeni dönmüştü ve Shi Feng’in grubuna rast gelmişti. Dördüncü Büyük Lei’nin kamburu çıkmıştı. Fakat kızı hem güzel hem de hayat dolu biriydi. Birkaç serseri kendilerini tutamayıp kıza el uzatmaya kalkışmıştı.

 

Dördüncü Büyük Lei merhamet dilenmiş ama hiç kimse ona kulak asmamıştı. Kızının kıyafetlerini yırtarak parçalamaları bardağı taşıran son damla olmuştu. Mutfağa gidip elinde bıçakla geri dönmüş ve serserilerin üçünü oracıkta öldürmüştü. Sonra da Patron Yin’in kolunu koparmıştı. Dördüncü Büyük Lei’nin vücudu kanla kaplı olsa da hala sakinliğini koruyordu. Hatta müşterilerin polisi aramalarına izin vermişti. O zaman Shi Feng öyle korkmuştu ki, az daha altına yapacaktı.

 

Dördüncü Büyük Lei meşru müdafaadan yarım yıl ceza almıştı. Sonrasında ise hiç kimse, ne onun mekânında sorun çıkarmaya, ne de kızına el sürmeye cüret edememişti.

 

Sessizce çile çeken insanlar aslında en tehlikeli insanlardı. Çünkü bir gün patlarlarsa, tüm şiddetleriyle patlarlardı ve diğer herkesten daha dehşet verici olurlardı. O günü hatırlayınca Shi Feng soğuk terler dökmeye başladı.

 

O tecrübeden sonra Shi Feng bir süre kendisine çeki düzen vermişti. Sonrasında Wei Kai ile takılmaya başlamıştı. Bugünkü savaş ise, onun korkuyla titremesine sebep olmuştu. Eğer Nie Yan’a zorbalık etmeye devam ederlerse o da bir gün Dördüncü Büyük Lei gibi patlar mıydı? Oyunda yaptığı gibi eline hançeri alıp boğazlarını keser miydi?

 

Shi Feng yanındaki gençleri katı bir ifadeyle uyardı. “İlerde bu herifin üstüne gitmememiz bizim için daha hayırlı olur. Bununla başa çıkılmaz.

 

Shi Feng. Bir maç kaybettin diye korkuyor musun hemen? Bu saatten sonra seni tanımıyorum.” Gençlerden biri Shi Feng’e hakaret etti. Diğerleri de Shi Feng’e tepeden bakar olmuşlardı.

 

Paranızı ödeyeceğim. Çok büyük bir şey kaybetmedim.” Artık anlamıştı. Onlar gibi insanlar, millete zulmetmekten zevk alırlardı ama bir gün elbet onların da hesapları görülürdü. Dördüncü Büyük Lei’de olduğu gibi… O gün Patron Yin hem kolunu, hem de patronluğunu kaybetmişti. Şimdi çöpleri karıştırarak hayatını sürdürüyordu. Dördüncü Büyük Lei’nin ellerinde can verenlere kıyasla çok daha iyi bir konumdaydı.

 

Çıkın. Defolun.

 

Nie Yan, Shi Feng ve diğerlerini umursamıyordu. Onun gözü Tang Yao ve Wei Kai’nin maçını gösteren ekrandaydı. Hala ikinci maçı bitirememişlerdi. Açık arazide olduklarından Tang Yao dezavantajlı durumdaydı. Sonunda Wei Kai’nin kılıç darbesiyle öldü.

 

Maçlar birbiri ardına devam etti. 10 maç bittiğinde Tang Yao yalnızca 2 tanesini kazanmışken Wei Kai tam 8 maç kazanmıştı. Sonuç olarak Tang Yao 1200 kredi kaybetmişti.

 

Wei Kai şerefsizi yeni beceri öğrenmiş. Bu sefer Vahşi becerisi Büyü Aurası Direncini kullandı. Herif cidden sinir bozucu.” Tang Yao öfke püskürüyordu. Büyü Aurası Direnci, oyuncunun büyü direncini artırıyordu. Bu beceriyle bir Vahşi, Büyücülerin felaketi olabilirdi.

 

Büyü Aurası Direnci senin hasarını azıcık düşürür. Esrarlı Büyücü olarak PvPde hızlı hareket etmen gerekir. Mana tüketimin kontrol altında olmalı ve tepkilerin de hızlı olmalı. Ayrıca büyü zamanlaman tamamen yanlış.” Güç bakımından Tang Yao’nun Esrarlı Büyücüsü, Wei Kai’nin Vahşisinden çok daha güçlüydü. Tang Yao’nun kaybetme sebebi, Wei Kai’nin ondan daha iyi bir oyuncu olması değildi. Sebep, Esrarlı Büyücülerin daha yüksek beceri ustalığına ulaşabilmeleriydi. Becerilerinde ustalaşan bir Esrarlı Büyücü, kendisiyle aynı seviyedeki bir Vahşiyi kılını kıpırdatmadan öldürebilirdi. Vahşi gibi yalnızca kılıç sallamanı gerektiren, fazla beceri istemeyen tank sınıfları ustalık gerektirmiyordu.

 

Şuna bak hele! Ne ara öğrendin sen bunları?” Tang Yao hayran kalmıştı. Düşününce Nie Yan’ın sözleri aklına yatmıştı.

 

Kapı açıldı ve yan bölümden Wei Kai’nin grubu geldi. En arkadaki Shi Feng karmaşık bir ifadeyle Nie Yan’a baktı.

 

Genç Efendi Tang, görünen o ki kardeşiniz her geçen gün daha da büyüyor. Shi Feng’i bile yenecek seviyeye gelmiş.” Wei Kai kısık gözlerle Nie Yan’a baktı. Önceden Nie Yan, kum torbasından farksızdı. Ancak şu anki Nie Yan’ın geçmiştekiyle alakası olmadığı açıkça görülebiliyordu. Gerek tavrı, gerek duruşu büyük değişim geçirmişti.

 

Wei Kai ekrandaki görüntüyü Nie Yan ile Shi Feng’in savaşlarıyla değiştirdi. Sonra ağır çekimde izlemeye başladılar. Dövüş üç saniyede sona ermişti. Ekrandan göründüğü kadarıyla Nie Yan’ın hareketleri tek kelimeyle kusursuzdu.

 

Görüntüyü izledikten sonra, Tang Yao afallamış halde Nie Yan’a baktı. Gözlerine inanamamıştı. Kardeşi ne ara bu kadar güçlü ve cesur biri olmuştu?

 

Az önce Shi Feng’le maç mı yaptınız?” Tang Yao görüntünün Nie Yan’a ait olduğuna hala inanamıyordu.

 

Küçük bir maç. Rakip aşırı güçsüzdü.” Nie Yan umursamaz ifadesiyle yanıtladı.

 

Wei Kai gözleriyle yanındaki çiçekli gömlek giyen gence işaret verdi.

 

Bu hareketi Nie Yan’ın gözünden kaçmamıştı. İşaret verilen kişi Wei Kai’nin sağ kolu Li Yang’dı.

 

Velet! Hemen havalara girme. Canın dayak mı istiyor?” Li Yang öne çıkıp Nie Yan’a tekme attı. Nie Yan’dan yaşça 1-2 yaş genç olsa da daha yapılı ve uzun bir vücudu vardı.

 

Nie Yan’ın kısa boyuna, besin eksikliğinden ötürü gelişemeyen vücudu da eklenince dışarıdan bakanlara güçsüz görünüyordu.

 

Nie Yan soğuk gülümsemesiyle saldırıdan kaçındı. Ardından Li Yang’ın destek bacağını tekmeledi. Eskiden zorbalık ettikleri çocuktan eser kalmamıştı artık.

 

Şu anki gücü, ikinci seviye karma dövüş sanatları ustalarınınkine denkti. Ancak vücudu hala çok zayıftı. Ancak karşısındaki gangster özentileri için fazlasıyla güçlüydü.

 

Aaaaaah!” Li Yang sendeleyip yere düştü.

 

Düşerken attığı kan donduran çığlık izleyenlerin kalplerine korku salmıştı.

 

Yaşananlar Shi Feng’e Dördüncü Büyük Lei’yi hatırlattı. O zaman okula dönüp uslu uslu öğrencilik yapmanın iyi bir fikir olabileceğini bile düşünmüştü.

 

Sen canına susamışsın!” Wei Kai’nin arkasındaki gençler hep birlikte Nie Yan’a saldırıp eşek sudan gelinceye kadar dövmeye niyetlenseler de son anda Wei Kai tarafından durduruldular.

 

Li Yang’ın eylemleri, Wei Kai’nin Nie Yan’ı değerlendirme yöntemiydi. Kabul etmeliydi ki, büyük şaşkınlık içerisindeydi. Her türlü hakaret ve aşağılamaya karşı gülümseyen o korkak, o ürkek Nie Yan, aslında yetenek abidesiydi. Tecrübesine dayanarak, onun kadar hızlı hareket eden yalnızca birkaç kişi olduğunu biliyordu. Dövüş sanatları öyle bir iki günde öğrenilebilecek şeyler değildi. Ancak uzun süren antrenmanlar sonrasında kişi ilerleme kaydedebilirdi. Yoksa… Nie Yan bugüne kadar rol mü yapıyordu?

 

Nasıl bakarsam bakayım, Nie Yan bugün çok farklı görünüyor.

 

Wei Kai, yerde acı içinde kıvranan Li Yang’a aldırmadan Nie Yan’a doğru yürüdü. “Genç Efendi Nie, benimle maç yapmaya var mısınız?” Nie Yan’a hitabı bile değişmişti. Toplumda uzun süre sürüklendikten sonra kiminle nasıl iletişime geçeceğini, kiminle iletişime geçemeyeceğini iyice öğrenmişti. Nie Yan yeteneklerini sergiledikten sonra, Wei Kai’nin ağzı açık kalmıştı.

 

Birkaç maç yapmaktan zarar gelmez. Lâkin bahis küçük olursa oynamaya gerek bile yok.”  Nie Yan, Wei Kai’nin karakteri karşısında ister istemez şaşırmıştı. Yeraltının sabıkalı patronları dışardan iyi izlenim verirken gizli kapaklı işler çevirirlerdi. Ayriyeten, çoğu küçük yaşlarda yetenekleriyle öne çıkarlar ve himaye altına alınırlardı. Geçmiş yaşamında, Wei Kai’nin de saygı gören biri olduğunu duymuştu. Sonrasında ise başka bir suç organizasyonunun bölgesine girip ortalığı karıştırmış ve sessiz sedasız ortadan kaybolmuştu.

 

Maç başı 1000 kredi. Toplamda 3000 kredim var.” Wei Kai elindeki bütün parayı ortaya koymuştu.

 

Hiç adil değil. Seviye 3 Vahşi, Seviye 2 Fırtına Hırsızına karşıyken, rakibini kandırmaya utanmıyor musun?” Tang Yao, Wei Kai’nin teklifinden hoşlanmamıştı. Seviye farkının yanı sıra ağır zırhlı Savaşçı, hafif zırhlı Hırsız karşısında avantajı elinde bulunduruyordu. Hangi tarafın üstün olduğu aşikârdı.

 

Maç başı 3000.” Nie Yan, Tang Yao’nun sözünü kesti.

 

Tamam, bana uyar.” Wei Kai, Seviye 2 bir Hırsızın durumu kendi lehine çevirebileceğini düşünmüyordu.

 

Tang Yao telaşa kapıldı. “Nie Yan, aklını mı kaçırdın sen?” Nie Yan, seviye farkını es geçebilecek eşsiz bir usta olmadığı takdirde, Seviye 2 Hırsız olarak Seviye 3 Vahşiye karşı şansı yoktu. Bu maçı kesinlikle kaybedecekti.

 

Bende 1400 var. 1600 borç versene.” Nie Yan, Tang Yao’dan borç isterken gülüyordu.

 

Kahretsin. Kaybedersen et önemli değil. Ama bana geri ödemek zorundasın!

 

Ödeyeceğim.” Tang Yao’nun babası zengin olsa da, para Tang Yao’ya yar olmuyordu. Hem zaten Tang Yao da elindeki parayı babasının işlerine yardımcı olarak kazanmıştı. Çağın elitleri, çocuklarını bu şekilde eğitiyordu. Kendi paralarını kazanıp başkasına bağımlı olmayacak şekilde…

 

Saçmalama. Kaybetmek istiyorsan kaybet. Kim senden geri ödeme istedi.” Tang Yao kartını tarayıp Nie Yan’a 1600 kredi aktardı.

 

Teşekkürler.” Tang Yao sivri dilli ama yumuşak kalpli biriydi. Nie Yan kaybetse bile Tang Yao borç olarak verdiği 1600 krediyi kesinlikle geri istemezdi.

 

Önceki hayatında Tang Yao’nun lütufkârlığına şahit olmuştu. Tang Yao, Nie Yan’a verdiği paraları geri istemeyi bir an olsun düşünmemişti. İşte gerçek bir kardeş böyle olurdu.

 

Li Yang’ı kaldırın. Gidiyoruz.” Wei Kai’nin grubu kendilerine ait olan bölüme geçti.

 

Nie Yan veledi! Ne ara dövüşmeyi öğrenmiş bu? Lanet olsun. Acayip ağrıyor. Bir sonraki karşılaşmamızda adam bulup o şerefsizi ölene kadar dövdüreceğim.” Li Yang zar zor odaya girip kendini kanepenin üzerine bıraktı. Dizinde büyükçe bir morluk oluşmuştu.

 

Nefesini boşa harcama. Doğru düzgün güç bile kullanmadı. Yoksa çoktan bacağın kırılmış olurdu. Şunu asla unutmamanızı istiyorum: Bundan sonra kimse Nie Yan’la uğraşmayacak. Onunla karşılaştığınızda yolunuzu değiştirin. Eğer biriniz bela arayacak olursa, belasını benden bulur, haberiniz olsun!”  Wei Kai sertçe uyardı. Okullarında taekwondo, boks ve karma dövüş sanatları öğretiliyordu. Nie Yan’ın hareketlerinin karma dövüş sanatlarının temel hareketlerinden olduğunu tek bakışta anlamıştı. Ancak okulda öğretilenlere kıyasla, Nie Yan’ın hareketleri çok daha sert ve şiddetliydi. Bir defa harekete geçti mi bütün darbeleri ciddi, hatta ölümcül sonuçlara yol açabilirdi. Bu velet nasıl biri böyle?

 

Nie Yan’ın eski, korkak halini hatırlıyordu. Herifin düşünceleri cidden derin ve gizemli. Kaç zamandır kendini gizliyor. Wei Kai kalbinde soğukluk hissetti.

 

Öylece bırakacak mıyız yani?” Li Yang, uyarılara rağmen gönülsüzdü.

 

Ne olmuş öylece bırakacaksak? Şu haline bak! Nie Yan’ı yenebilir misin? Bundan sonra taekwondo sınıflarını aksatma ki bir daha böyle rezil hale gelme!

 

Patron, başlamak üzere.

 

Wei Kai başlığını taktı.

 

Tang Yao hemen yan taraftan Nie Yan’ı izliyordu. Bir süre izledikten sonra konuşmaya karar verdi. “Biraz önce sinirden sormayı unuttum. Velet, sen ne hale gelmişsin böyle? Ne ara bu denli güçlendin? Tek hamlede Li Yang’ı paspasa çevirdin.

 

Bir süredir evde antrenman yapıyorum. Bunlarla başa çıkabilecek kadar geliştim.” Vücudu gerçekten çok zayıftı. Aksi takdirde bu kadar güçsüz olma ihtimali yoktu. Li Yang ve diğer işe yaramazlar kum torbasından farksızdılar. Yalnızca Wei Kai biraz zorluk çıkarabilirdi. O da sadece ‘biraz’.

 

Seni velet. Sana başka bir gözle bakmamı sağladın. Senin çocukluğumdan tanıdığım Nie Yan olup olmadığına hala emin değilim ama.

 

Ne kadar değiştiğimin önemi yok. Sen her zaman benim kardeşim olacaksın.” Nie Yan geçmişte zor durumlara düşmüşken, dibe vurmuşken bile Tang Yao ona kardeş muamelesi yapmıştı. Koştuğu mesafenin, atın dayanıklılığını belirlediği gibi dostun iyisini de zaman belirler.

 

Bu sözlerinin hatırına, geri döndüğümüzde kadeh kaldıralım.” Tang Yao Nie Yan’ın omuzlarını sıvazladı.

 

Wei Kai oyunda beni bekliyor.

 

Tang Yao endişeyle sordu. “Kazanabileceğinden emin misin?

 

Merak etme, izle de gör. Ne o? Yoksa borç aldığım 1600 kredinin derdine mi düştün?” Nie Yan gülerek Tang Yao’ya takıldı.

 

Git maçına çık. Paraya gelince, zaten işime yaramıyor. Kaybedersen de dünyanın sonu değil ya. Hem doğru düzgün paran da yok senin değil mi? 1400 giderse ay boyunca pilav yemek zorundasın.

 

Bu Seviye 3 Vahşiyi nasıl oyuncağa çeviriyorum, iyi bak.

 

Tang Yao güldü. “İşte bu! Gittikçe daha da çılgınlaşıyorsun!

 

İkili oyun başlıklarını takıp oyuna girdiler.

 

Nie Yan tekrar ortaya çıktığında bir kırlığın ortasındaydı. Uçsuz bucaksız çayırlarla kaplı bir yerdi burası. Yoğun çayırlar dize kadar uzanacak kadar uzundu.

 

Şansım berbat. Kırlığın ortasındayım. Nie Yan kaşlarını çattı. Açık arazide olsa bile hala taktikleri vardı. Yeşil arka plan, Kamuflajla kendini daha rahat gizleyebilmesine olanak sağlıyordu. Asıl sorun, yoğun bitki örtüsüydü. Sık çayırlardaki her hareketi yerini belli edebilirdi.

 

Açık arazideyiz. Adil değil dersen arenayı değiştirebiliriz.” Tek bir maç yapacaklarından şans faktörü çok önemliydi. Farklı araziler, farklı sınıflara uygundu. Tıpkı bu kırlığın Savaşçı sınıfından olan Vahşiye uyduğu gibi. Vahşiler bu arazide önlerinde engel olmadığından rahatlıkça kılıç sallayabilirlerdi.

 

Wei Kai serseri olsa da, alicenap biri gibi davranıyordu.

 

Önemli değil. Açık araziyse açık arazi.” Nie Yan hançerini eline alıp Kamuflaja girdi. Wei Kai hakkındaki görüşleri bayağı değişmişti.

 

Kırlıklar üzerinde esen hafif bir rüzgâr çayırların hareketlenmesine neden oldu. Nie Yan da bu sırada yavaşça bulunduğu bölgeyle birleşti.

 

Bu kadar yetenekli mi? Wei Kai’nin ifadesi katılaştı. Dikkatle gözlemlemesine rağmen Nie Yan’ın izine rastlayamamıştı. Yerdeki sık çayır tabakasında bile hiçbir bozukluk yoktu.

 

Nie Yan’ın gerçekten de yetenekliydi. Wei Kai büyük kılıcını sıkıca kavrayıp ilerlemeye başladı. Rakiple arasındaki mesafe azaldığında, onu bulması daha kolay olacaktı.

 

Nie Yan rüzgârla ahenk içinde yürüyordu. Rüzgârın yönü değişince Nie Yan da onunla birlikte yön değiştiriyordu. Çayırların üstüne bassa bile, rüzgârın zaten eğdiği çayırlara basıyordu.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44299 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr