Bölüm 14: Yakın Arkadaşlar

avatar
5857 48

Rebirth of the Thief Who Roamed the World - Bölüm 14: Yakın Arkadaşlar


 

Bir saatlik dersin ardından tekrar antrenmana döndü. Acıktığında buzdolabından bir tüp besleyici tonik alıyor ve çalışmaya geri dönüyordu. Saat 13.00’a kadar, ders, antrenman ve yemek döngüsüne devam etti.

 

Ev telefonu çalıyordu.

 

Alo. Kiminle görüşüyorum?” Nie Yan telefonu açtı.

 

Nie Yan. Dışarı çıkıp takılalım mı? Evde otur otur canım çıktı.

 

Bu ses Tang Yao’ya aitti. Nie Yan’ın anıları canlandı. Tang Yao, bebekliklerinden itibaren en yakın arkadaşıydı. Tang Yao’nun ailesi parayı bulunca şehre taşınmıştı. Ancak aldıkları villa, bu ilçeye oldukça yakındı. Böyle olunca Tang Yao da her yaz buraya gelip Nie Yan’la zaman geçiriyordu.

 

Tang Yao olağanüstü sadık bir arkadaştı. Geçmişte Nie Yan’ın fakirlikten ağzı kokarken, Cao Xu riskini göz ardı edip yardımına koşan kişiydi Tang Yao. Onun sayesinde Nie Yan, zor günlerinde biraz olsun rahat etmişti.

 

Lakin Tang Yao’nun bir zayıflığı vardı. Barlarda kız peşinde koşmaya bayılırdı. Bir keresinde, bir kadın yüzünden kavgaya karışıp ölene kadar dayak yemişti. Onu öldüren kişinin arkası sağlam olunca mesele öylece kapanmıştı.

 

Tang Yao, hala yaşıyorsun! Bu hayatta o tür şeylerin yaşanmasına asla izin vermeyeceğim!

 

Nie Yan birden ağlamaya başladı.

 

Alo? Nie Yan? Öldün mü? Bir şeyler söylesene.

 

Nereye gidiyoruz?

 

PK barına gidelim mi, ne dersin? Bu aralar İnanç denen oyun bayağı popüler. Sen de oynuyor musun?

 

Oynuyorum. Seviye 2 Fırtına Hırsızıyım.” PK barı bir oyun ve eğlence kulübüydü. Oyuncular, oyundaki karakterlerini burada birbirleriyle müsabaka yapmak için kullanabiliyordu. Bu tarzdaki bir dövüş, oyun karakterinin seviyesini veya eşyalarını etkilemiyordu. Lakin bahis yoluyla eşya kazanmanın önü açıktı.

 

Hiç fena değil. Çoktan Seviye 2 olmuşsun bile. Oyun başlığını ne ara aldın?” Tang Yao şaşırmıştı. Nie Yan’ın ailesini maddi durumlarının iyi olmadığını biliyordu.

 

Bir süredir elimde.

 

Hadi çıkalım o zaman. PK holüne kadar geze geze gideriz. Bu arada, ben de Seviye 3 Esrarlı Büyücüyüm.” Tang Yao kendini pohpohlamayı da ihmal etmedi.

 

Nie Yan hafifçe gülümsedi. 18-19 yaşındaki gençler, en ufak bir başarıda bile kendilerini övmekten geri durmazlardı. İnsanın doğası böyleydi tabii. Nie Yan ise o yaşı çoktan geride bırakmıştı.

 

Seviye 3’e ulaşmış olan bir oyuncu, sağlam bir yeteneğe sahip demekti. Bu tarz oyuncular oyunun %10’luk dilimindeydi. Ancak Nie Yan biliyordu ki, PK holü için Tang Yao’nun yeteneği biraz yetersizdi. Holdeki usta oyuncuların sayısı azımsanmayacak miktardaydı. Burası ustaların toplanma bölgesiydi.

 

Gideriz tamam, ondan yana sıkıntı yok da, bahis oynamaman senin için daha iyi olur.” Tang Yao’nun bahsi ne kadar sevdiğini hatırlıyordu. Ve bir defa bile kazanamadığını da…  Fakat Tang Yao bunu dert etmemiş ve bahis oynamaya devam etmişti. Neyse ki Tang Yao’nun harçlığı fazla değildi. Yoksa kayıpları çok daha büyük olabilirdi. Çağın aile sisteminde, aile reisi çocuklara fazla para vermezdi. Bunun sebebi çocuğu kötü alışkanlıklardan uzak tutup, büyüdüğünde boş beleş bir insan olmasını engellemekti.

 

Sen ne ara kocakarılar gibi söylenir oldun? Hazırlan hadi. Çıkıyorum ben.

 

Tamamdır.” Nie Yan’ın sözleri havada kalmıştı. Tang Yao’yu iyi tanıdığından, onu bahisten vazgeçirmenin imkânsız olduğunu biliyordu. Nie Yan’ın amacı, en azından beraberlerken Tang Yao’nun biraz olsun kendisine hâkim olmasını sağlamaktı.

 

Geçmişte, bir gün hastalanıp yatağa düşmüş ve Tang Yao ile gidememişti. O gün Tang Yao tam 3000 kredi kaybetmişti.

 

Nie Yan duş alıp giyindi ve aşağı indi.

 

Ne oyalandı bu da!

 

Nie Yan aşağı indiğinde Tang Yao çoktan hover arabasıyla kapıda beklemeye koyulmuştu.

 

Nie Yan içinde kabaran duyguları bastırdı. Kaç zamandır arkadaşını görmüyordu. Tang Yao hala, anılarındaki küçük şişman Tang Yao’ydu. Boyları hemen hemen aynıydı. Lisenin üçüncü yılına kadar boy atamamıştı ikisi de. O zamanın yakışıklı ve özgüveni yüksek Tang Yao’su, şu ankinin tamamen zıddıydı.

 

Duştaydım.

 

Bin arabaya hadi! Evden zar zor kaçtım. Geri döndüğümde babam bana iş verecek yine.

 

Nie Yan kapıyı açıp arabaya bindi.

 

Neredeyse 1 yıldır görüşmedik değil mi? O zamandan beri hiç büyümemişsin.

 

Sanki sen çok farklısın.” dedi Nie Yan gülümseyerek. O tanıdık his gün yüzüne çıkmıştı yine. Tang Yao, son görüşmemizden bu yana 3 yıl geçti…

 

Dün PK holünde 1000 krediden fazla kaybettim. Bu Genç Efendi çok öfkeli. Bugün onları öyle bir yolacağım ki donlarına kadar ne varsa alacağım.” Tang Yao gazladı ve hızla yola koyuldular.

 

Dünküler Wei Kai’nin grubu muydu?” Nie Yan’ın hafızasında bu kişiler mahallenin kabadayıları olarak kalmıştı. Okula giderken pek çok kez bunlar tarafından zorbalığa uğramıştı.

 

Aynen, onlardı. Dün senin yerine sinirimi onlardan çıkarmaya karar vermiştim.

 

Tang Yao’ya göre Nie Yan o kadar ürkekti ki kabadayılara karşı çıt çıkaramazdı. Haliyle Tang Yao da Nie Yan’a karşı koruyucu davranıyordu. Ancak bilmiyordu ki şimdiki Nie Yan, eskinin o bilindik korkak Nie Yan’ı değildi.

 

Genç Efendi Tang, tam zamanında gelmişsiniz.” 18-19 yaşlarında bir genç yaklaştı. Koyu tenli, ince yapılı bir gençti bu. Giysileri günlerdir yıkanmamış gibi görünüyordu. Konuşma tarzı tam bir zibidininki gibiydi.

 

Gencin adı Wei Kai idi. Ten renginden ötürü karanlıkta görülmesi zordu. Bu yüzden Nie Yan ve Tang Yao Wei Kai’nin Afrikalı olduğunu düşünmüşlerdi. Kendi aralarında o andan sonra Wei Kai’ye ‘Kara Oğlan’ demeye karar vermişlerdi. Lakap gün geçtikçe yayılınca Wei Kai, ikiliye karşı nefret beslemeye başlamıştı. Tang Yao’nun babası Linzhou Havayollarının CEO’su olduğundan ondan hala korksa da, Nie Yan’la uğraşmaktan, fırsatını bulduğu anda geri durmuyordu.

 

Wei Kai’nin peşinde 5 kişi daha vardı. Bu kişiler yaşça daha küçük olsalar da onun grubuna dahildi.

 

Ooo, Nie Yan da buradaymış. Geçen sefer dersini alamamış anlaşılan.

 

Çocuklar pis pis sırıtarak Nie Yan’a bakıyorlardı.

 

Nie Yan, Wei Kai’nin başını belaya soktuğunu ve başka bir gezegene sürüldüğünü duymuştu. Sonrasında kendisinden hiç haber alınamamıştı. Şu anki Nie Yan birkaç zibidiyi kafasına takacak biri değildi. Geçmişte uğradığı zorbalığın acısını şimdi çıkarmanın ne anlamı vardı?

 

Merak etme, ben yanındayım. Sana dokunmaya cüret edemezler.” Tang Yao sakin bir tonla Nie Yan’ı yatıştırmaya çalıştı.

 

Nie Yan onaylama babında başını sallamakla yetindi.

 

Tang Yao istemeden Nie Yan’a baktı. Bugün oldukça sakin görünüyordu. Bu velet sonunda biraz cesaret kazanmış.

 

Tang Yao, Wei Kai’ye döndü. “Kesin saçmalığı. Parayı getirdin mi?

 

Endişe etme. 2000 getirdim. Ama giriş ücretini sen ödersin.” Wei Kai bir banka kartı çıkarıp elinde salladı.

 

100 kredi için uğraştığına bak.” Tang Yao’nun üslubu acımasızdı.

 

Ben Genç Efendi Tang gibi para içinde yüzmüyorum. Biz sıradan insanlar için bu para azımsanmayacak bir miktar.” Wei Kai’de zerrece öfke belirtisi yoktu.

 

Nie Yan yetişkin gözüyle Wei Kai’yi inceledi. Wei Kai bir serseriden ibaret olsa da zekâsına diyecek yoktu. Wei Kai gibi topluma tutunamayıp da kendi yolunda ilerleyerek tecrübe kazanan pek çok insan vardı.

 

Kahretsin! Altı üstü babası zengin değil mi? Bunda övünülecek ne var?

 

Wei Kai’nin grubu kendilerini tutamayıp Tang Yao’nun üzerine gitmeye başladı.

 

Tang Yao arkadaşlarına değer verirdi. Sözlerinin ağır ve acımasız oluşu da muhtemelen Wei Kai ve grubunun Nie Yan’a kötü davranmasındandı.

 

Tang Yao gençlerin sözlerine aldırış etmeden bankoya yürüdü ve 200 kredi çıkarıp resepsiyon masasına yerleştirdi. “Patron, bize bir özel oda aç. Üstü kalsın. Bir de görevlilere söyleyin, bize içecek getirsinler. Kola olmasın.

 

6 numaralı oda. Bu da odanın kartı.

 

Genç Efendi Tang, lütfen önden buyurun.” Wei Kai bakışlarını birden Nie Yan’a yöneltti. Göz göze geldiklerinde Nie Yan da sakince ona baktı.

 

Wei Kai şaşırdı. Bugün Nie Yan, önceki halinden açıkça farklı görünüyordu. Önceleri Nie Yan’la karşılaştıklarında Nie Yan hemen ürkekçe geri çekilirdi. Bugünse ilginç şekilde sakindi.

 

Grup, odaya yöneldi.

 

Hep birlikte odaya girdiler. Odanın içi iki bölüme ayrılmıştı. Her bölümde televizyon koltukları ve makinalar vardı. Oyuncular bu odada 1v1, 2v2, 3v3, 4v4 ve 5v5 savaşlara katılabilirlerdi. Daha büyük çapta bir savaş için, daha büyük bir oda kiralamak gerekiyordu.

 

Nie Yan ve Tang Yao, bir bölüme girip kapıyı kapattı. Onların ve Wei Kai’nin grubunun bölümleri bir camla ayrılıyordu.

 

Wei Kai’nin seviyesi kaç?

 

Seviye 3 Vahşi.” Tang Yao, dün Wei Kai ile on defa dövüşmüş ama yalnızca üç defa kazanabilmişti. Eve döndükten sonra babasının çalışanlarından biri aracılığıyla bir Saklı Patlama beceri kitabı ve Bronz kademe bir büyücü cübbesi bulmuştu. Dünkü kayıplarını telafi etmek için epey iyi hazırlanmıştı.

 

10 maç. Her maçın fiyatı 200 kredi.

 

Becerilerin neler?” Acısıyla tatlısıyla 10 yıl boyunca İnanç oynamıştı Nie Yan. Domuz yememiş olsan bile domuzun neye benzediğini bilirsin. Nie Yan da Esrarlı Büyücü oynamamasına rağmen, pek çok Esrarlı Büyücüyle savaşmıştı. Bu şekilde onların becerilerini de anlar hale gelmişti.

 

Esrarlı Füze, Esrarlı Alev Topu, Esrarlı Alevler, Esrarlı Patlama ve Büyü Dönüşü.” Tang Yao tereddütsüz cevaplasa da, Nie Yan’ın İnanç hakkında fazla bilgi sahibi olduğunu düşünmüyordu. Ne de olsa kendisi Seviye 3 iken, Nie Yan Seviye 2 idi.

 

Can ve manan kaç?

 

120 can, 150 de mana.” Ekipmanları da Seviye 3 Esrarlı Büyücüye göre hiç fena sayılmazdı.

 

Wei Kai Kışkırtmayı öğrenmiş mi?” Kafası karışmıştı. Tang Yao geçmişte böyle becerilere sahip olup da kaybetmeyi nasıl becermişti?

 

Öğrenmiş.

 

Demek öyle.” Nie Yan sebebi bulmuştu. Bir Vahşi, Kışkırtma becerisini öğrendikten sonra, beceriyi etkili kullanabildiği sürece kolaylıkla Esrarlı Büyücüleri haklayabilirdi.

 

Başlamak üzere.” Tang Yao oyun başlığını taktı.

 

Tang Yao büyük ihtimalle kaybedecekti. Nie Yan biraz düşündü. Bir süre daha izlemeye devam edecekti. Eğer Tang Yao kötü duruma düşerse duruma el atacaktı.

 

Kimliklerini makinaya tarattıktan sonra başlıklarını taktılar. Bu makinalar oyuncuların İnanç’taki karakterlerini birebir aktarıp buraya kopyalıyordu. Veriler kopya olunca, burada yapılan savaşların İnanç’la alakaları olmuyordu.

 

Oyuna girdiler. Nie Yan ve diğer beşi bir oditoryumdaydı. Arena seçimi rastgele yapılmıştı ve ilk arena dağlık bir bölgeydi.

 

Dağlık bölgeler Esrarlı Büyücüler için avantaj demekti.

 

Tang Yao ve Wei Kai hazırlıklarını tamamladı. Sistem hatırlatıcısının uyarısı üzerine savaş başladı.

 

Hey velet. Ne zamandır görüşmüyoruz. Seviye 2 Fırtına Hırsızı ha? Fena değil. Var mısın benimle bir maça?” Konuşan kişi Wei Kai’nin grubundan Shi Feng idi.

 

Seviye 2 Muharebe Hırsızı!

 

Muharebe Hırsızları ve Fırtına Hırsızları arasında büyük fark vardı. Muharebe Hırsızlarının Gezgin Şövalye gibi şık bir unvanları vardı. Fırtına Hırsızlarıyla ortak olarak Kamuflaj becerisine sahiptiler. Ancak, savaşırken daha çok çarpışma yönüne meyilliydiler. Silah olarak hançer kullanırlardı ve yakın dövüşte oldukça iyiydiler.

 

Sınıfların özellikleri eşsizdi. En zayıf veya en güçlü sınıf diye bir ayrım yoktu. İnanç’ta güçsüz sınıf değil, güçsüz oyuncu olurdu.

 

Nie Yan gözlerinin ucuyla Shi Feng’e baktı. “Seninle savaşmaya değmez. Gezgin Şövalye gibi beceriksiz bir sınıf seçtiğine göre zevkten yoksun biri olmalısın.

 

Anlaşılan senin canın dayak istiyor. Büyükbabanın buradan çıkınca seni eşek sudan gelinceye kadar dövmeyeceğini mi düşünüyordun yoksa?” Shi Feng hakaretlere başlamıştı. Her dediklerine tamam diyen Nie Yan’ın kendisiyle böyle kabaca konuşabileceğini aklının ucundan geçirmemişti.

 

Nie Yan kaşlarını kaldırdı. Karşısındakiler birkaç veletten ibaretti. Korkacak nesi vardı? Vücudu biraz zayıftı evet. Geçmiş haliyle aralarında dağlar kadar fark vardı belki ama yalnızca dövüş becerilerine güvenerek bile, hiç efor sarf etmeden daha yetişkinliğe erişememiş bu çocukların hakkından gelebilirdi. Bu işe yaramazlar Wei Kai değillerdi. Serseriler gibi giyinip, ağızlarından pislik saçan ama kendilerini gangster sanan bir avuç öğrenciydi hepsi. Tavırları çocuksuydu. Buna rağmen gerçek hayata dönüldüğünde, hayatı sürdürebilmek adına gangsterlik yapmak da bir sınıf sayılabilirdi.

 

Yiyorsa sonraki maçta karşıma çık.

 

Sadece 1 maç mı? Bahis çok düşük. İlgimi çekmedi.” Shi Feng’i halletmek fazla kolay değil miydi?

 

Velet büyümüş demek. Yanımda 300 kredi var. Maç yapalım mı? Ne diyorsun?” Shi Feng banka kartını çıkardı. Bu Nie Yan kendini bir şey sanmaya başlamış. İyi bir ders vermezsem, semanın azizliğinden, arzın derinliğinden haberi olmayacak.

 

Yalnızca tek bir oyun oynayacağım. Bahis de 700 kredi.” Nie Yan kartını çıkarıp içindeki miktarı göstermek için tarattı. 18 yaşındaki Nie Yan için bu büyük bir miktardı.

 

Shi Feng arkadaşlarına döndü. “Beyler, yanınızda para var mı? Bana birkaç yüz borç versenize.

 

Bende 200 var.

 

Benden 100 çalışır.

 

Bende de 100 var.

 

400 kredi ödünç aldıktan sonra Shi Feng’in elinde 700 kredisi olmuştu. Wei Kai’yle takılıyordu ama eninde sonunda fazla parası olmayan bir serseriydi.

 

Nie Yan, Tang Yao ve Wei Kai’nin savaşına baktı. Dağlık bölgede Vahşi sınıfının yeteneklerini sergileyemeyen Wei Kai, ilk maçı Tang Yao’ya kaybetmişti. Diğer maç açık arazideydi. Tang Yao muhtemelen bu maçı kaybedecekti.

 

Nie Yan tekrar Shi Feng’e odaklandı. “Başlayalım o zaman.

 

İkilinin manzarası değişti. Bir süre sonra bir ormanın içindeydiler. Etrafları kalın bitki örtüsüyle kaplıydı. Aralarında 50 metre mesafeyle başlayacaklardı.

 

Velet, bu büyükbaba sana saygıyı nasıl öğretecek iyi izle.

 

Nie Yan hafifçe güldü. Shi Feng’le sözlü tartışmaya girmeye zahmet etmeyecekti.

 

Shi Feng kendi kendine mırıldandı. “Bugün Nie Yan’da beni huzursuz eden bir şeyler var.

 

Sistem: Maç başlasın!

 

İkisi aynı anda Kamuflajı etkinleştirdi.

 

Kamuflaj, görünmezlik demek değildi. Bir Hırsız Kamuflaja girdiğinde bedeni çevreyle bütünleşirdi. Dikkatli gözlemlenmediği sürece Kamuflajı görmek çok zordu. Ancak iyi bir gözlemle Kamuflajdaki hataları görmek mümkündü.

 

Kamuflaj, Hırsızın Hüneriyle ve kendini gizleyebilme kabiliyetiyle orantılıydı. Tespit edilmek ise rakip oyuncunun görüşüyle alakalıydı.

 

İkili birbirlerine yaklaşıyordu. Nie Yan’ın adımları oldukça hafifti. Dal parçaları veya yapraklarla karşılaştığında etraflarından dolaşıyordu. Arkasında hiç ayak izi bırakmıyordu. Uzun yıllar Hırsız oynayıp da Shi Feng gibi bir yeni yetme tarafından bulunursa, oyun oynayacak yüzü kalmazdı. Nie Yan’ın bakışları etrafını tarıyordu. Uzaklarda bir dalın üzerinde olağandışı bir hareket sezdi. Dala odaklandığında soluk bir insan figürü fark etti. Kısa sürede rakibinin yerini saptamıştı.

 

Shi Feng yavaş ve dikkatli adımlarda, çevresine dikkat kesilmiş halde ilerliyordu. Sanki Nie Yan tamamen ortalıktan kaybolmuştu. Ona dair hiçbir iz bulamamıştı.

 

Hırsızın kendini gizleyebilmesi, çevresiyle yakından alakalıydı. Çevre daha değişken hale geldiğinde, Hırsızı bulmak da kolaylaşıyordu. Ancak çevre sadeyse, örneğin tek renkliyse, rakibin Hırsızı bulması ne kadar çabalasa da imkânsıza yakındı.

 

Bala yapışan haşere gibi Hırsız da çevresinin tamamıyla bir parçası oluyordu. Düşman hırsızın dibine gelse bile, hırsızı bulması mümkün değildi.

 

Oyuncunun hareketlerini kontrol etmedeki ustalığı Kamuflajı da etkiliyordu. Kamuflaj etkinken adım hızı, adım atılan yer gibi faktörler büyük dikkat gerektiriyordu.

 

Nie Yan’ın böyle bir titizliğe ihtiyacı yoktu elbet. Gizlenmek onun için artık inanılmaz kolay bir işti. Hareketleri artık vücuduna kazınmış, gizlenme onda içgüdüsel bir hal almıştı.

 

10 yıl aynı karakteri oynayan bir aptal olsa bile sonunda ustaya dönüşürdü. Kavrayışı muazzam olan Nie Yan’ın ise ne seviyeye ulaştığını varın siz düşünün!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr