17.Bölüm: Serum Bulundu

avatar
416 3

Rebels: İsyancılar - 17.Bölüm: Serum Bulundu


Davin kızların birbirlerine sarılmasına baktı ve dudakları kıvrılarak yüzünde bir gülümseme oluştu. 


Misty'nin onu hala kabul etmediğini biliyordu ve kızların etkisi yüzünden, ona bir şans veriyor olabilirdi. 


Kızlar daha önce yetimhaneden hiç çıkmamış ve bir şeyler öğrenebildikleri tek yer okuldu. Hepsi masum ve saf kızlardı. 


Davin'in çarpık zihniyeti onları kandırmakta ve onları kontrol etmekte çok zorlanmamıştı. 


Davin: Tamam hadi çadırlarımızı kuralım bayanlar. Ve hepimiz acıktık, kendimize bir şeyler hazırlamamız gerekiyor. 


Kamp yapacakları için yanlarında birkaç şey getirmişlerdi. Sandviç hazırlamak için birkaç çeşit yeşillik ve sosis gibi kamp ateşinde kızartılacak şeyler getirmişlerdi. 


Kızlar gerçekten acıkmış hissediyorlardı. Ve bir an önce kamp çadırlarını kurup, kendilerine bir sandviç yapmak istiyorlardı. 


Davin getirdikleri çantalardan bir çadır çıkardı ve dikkatlice kurmaya başladı. Önce çadırın iskeletini kurdu ve sonra iskeletin üzerini çadırla kapatıp işini bitirdi. 


Kızların ne yaptığını görmek için onlar baktı. Kızların çadırı Misty'nin talimatlarıyla kurduklarını ve her şeyin hazır olduğunu gördü. 


İki çadırın arasına aksam için bir kamp ateşi kurmayı ve getirdikleri yemekleri ateşte kızartmaya karar vermişlerdi. 


Öğlen için sandviç ve akşam için ateşte kızartılacak atıştırmalıklar yapmaya karar vermişlerdi. 


Davin etraftan dört dikdörtgen şeklinde kaya buldu ve onları iki kamp çadırının arasına, kare olacak şekilde dizdi. 


Şimdi tek ihtiyaçları biraz kuru dal ve odun bulmaktı. Akşam olduğunda ateş yakacaklar ve bu ateş hem onları ısıtacak, hemde onları vahşi hayvanlardan koruyacaktı. 


Davin'in akşam ay ışığından yardım alarak göle girmesi ve göldeki mağaranın ne olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. 


Kızlar bugün çok yorulmuşlardı ve muhtemelen akşam erken yatmaya gideceklerdi. 


Davin kendi çadırının içine getirdikleri döşeği, yastığı ve birde yorganı düzenli bir şekilde kurdu. 


Kızlarında işi bitmiş ve onun yanına gelmişlerdi. 


Alice: Artık yiyecek bir şeyler yapabilir miyiz? Çok acıktım. 


Davin onların acıktığını biliyordu ve kendisi de aç hissediyordu. 


Davin: Tamam herkes kendine sandviç yapabilir. Doyduktan sonra ne yapacağımızı konuşuruz. 


Kızlar hala bikiniyle duruyorlardı. Neyse ki hava çok sıcaktı ve üşütmeleri imkansız gibiydi. 


Kızlar kamp ateşi yakacakları yerin, hemen yanına bir örtü serdiler ve örtünün üzerine getirdikleri sandviç malzemelerini koydular. 


Sonra herkes örtünün üzerinde bağdaş kurdu ve oturdu. 


Herkes kendi sandviçlerini hazırlaması için, yeteri kadar malzeme aldı ve kendi önlerine koydu. 


Kızlar özenle sandviçlerini hazırlarken, Davin bir ekmeğin arasını açtı ve önüne gelen tüm malzemelerden biraz, ekmeğin arasına koydu. 


Herkes kendi yaptığı sandviçlerini yedi. Davin'in bir an önce akşam olmasını ve serumu aramak için mağaraya girmek istiyordu. 


Misty'le henüz bu konuları konuşacak ve Rebels'i öğrenecek kadar yakınlaşmamışlardı. Bu yüzden onu seviyormuş gibi görünse de, ondan bir çok şey saklaması gerekiyordu. 


Kızlar yemekten sonra gölde biraz daha, zaman geçirmek istemişlerdi. Yetimhanenin yüzme havuzunun kötü olduğundan, burada geçirecekleri zamana değer veriyorlardı. 


Davin onlara gölde yüzmeye katılmadı. Kıyafetlerini giydi ve öğlen güneşinin yakıcı etkisinden korunmaya çalıştı. 


Kızlar uzun bir süre yüzmüşler ve çok yorulmuşlardı. Bu arada Devin onların akşam  yakmalarına yetecek kadar, çerçöp toplamışlardı. 


Kızlar gölden çıktı ve onun topladığı çerçöp birikintisini gördüler. Tüm zor işleri ona yaptırdıkları için biraz, suçlu hissediyorlardı. Buraya gelirken Davin, çantaları ve malzemeleri tek başına taşımıştı ve şimdi daha fazla fiziksel güç gerektiren iş yapmıştı. 


Kızların suçluluk duygusu bunları yapan kişinin, sevdikleri adam olduğunu fark edince yok oldu. 


Davin bugün yeterince efor harcamış ve daha fazla iş yapmaya niyeti yoktu. Kızları yanına çekti. Birinin bacaklarına başını koydu ve diğerinin bacaklarına, kendi bacaklarını koydu. 


Henüz Misty ile böyle rahat davranacak kadar yakınlaşmamıştı. Ona böyle davranacak olsa, yakınlıktan çok rahatsızlık hissedeceğini biliyordu. 


Kızlardan biri alnına masaj yaparken, diğeri bacaklarına masaj yapıyordu. Davin onlarla konuşarak ve akşama kadar vakit geçirdi. 


Akşam, kamp ateşi yakmanın ve sosisleri kızartmanın zamanı gelmişti. Davin topladığı çerçöpü, hazırladığı kare havzaya koydu ve cebinden bir çakmak çıkararak, kuru dalları ateşe verdi. 


Her kıza bir şiş uzatmış ve sosisleri onların alabileceği bir yere koymuştu. Kendi şişine bir sosis takmış ve şişini kamp ateşine uzatıp, sosisi kızartmaya başlamıştı. 


Kızlarda aynı şekilde sosislerini kızartıyordu ve yüzlerinde bir gülümseme oluşmuştu. 15 yıldır yetimhaneden çıkmamışlar ve daha önce böyle bir etkinliğe katılmamışlardı. 


Yetimhanede günler, bir önceki günlerle nerdeyse aynı geçerdi. Kızlar bundan dolayı masum ve kandırılması kolay kuzular olarak büyümüşlerdi. 


Davin gibi biraz ne yaptığının farkında olan ve dünyaya farklı çerçeveden bakan kişilerin, onları kandırması çok kolaydı. 


Davin sosisini yedi ve herkes kendi çadırına dinlenmeye çekilmeye karar verdi. Her zaman duydukları kampta hikaye anlatma yarışması yapmak isteseler de, daha fazla uykusuz kalacak durumda değillerdi. Sabahtan beri yürüyüş, yüzme gibi çok efor harcatan aktivite yapmışlar ve bitkin düşmüşlerdi. 


Lucy ile birlikte Davin, kalacakları çadırlarına doğru yönelmişlerdi. Lucy onun bir süre, çadırın dışında beklemesini istedi ve kendisi hızlıca çadıra girdi. Bir süre sonra çadırın içinden, hışırtı sesleri duyulmaya başladı. 


Lucy bikinisini çıkarmış ve geceliğini giymişti. 


Lucy: Tamam şimdi içeri gelebilirsin. 


Davin çadırın içine girdi ve gözleri Lucy'ye takıldı. 


Lucy bikinisini çıkarmış ve siyah bir gecelik giymişti. Gecelik çok açık değil ve önemli yerlerinin görülmesini önlüyordu. Sadece etek kısmı biraz kısa ve bacakları, dizlerine kadar açıkta kalmıştı. Davin pijamalarını da getirmişti ama giymemeye karar verdi. Kızlar uyuduktan sonra göle dalacak ve mağarayı keşfe çıkacaktı. 


Lucy'nin gözlerine bakınca, onun çok yorgun olduğunu görebiliyordu. Kurduğu döşek yatağa gitti ve yorganı kaldırarak yatağa girdi. Lucy'nin ona biraz endişeyle bakan, yorgun gözlerine baktı. Kız ona bir şeyler yapacağından korkuyor gibiydi. 


Davin ona güven veren bir gülümsemeyle baktı ve onun sakin olmasını istiyor gibiydi. 


Davin: Korkma gel bir şey yapmayacağım. Bugün çok yorulduğunu biliyorum. Gel yatağa gir, sadece sarılacağız. 


Lucy onun gerçeği söylediğini anlamak için bir süre, onu gözlemedi ve emin olduktan sonra yatağa, yatmaya karar verdi. 


Davin yorganı açık tutuyor ve onun yatağa yatmasını bekliyordu. Lucy ona yaklaştı ve açık yorgandan içeri süzülerek, onun yanına yattı. 


Davin yorganı indirdi ve onun üstünü kapattı. Lucy'nin beline bir koluyla sarıldı ve diğer kolunu başının altına koyarak, onunla yatarken, kendine rahat bir pozisyon ayarladı. 


Lucy yatağa yattıktan sonra, hala biraz endişeliydi ve Davin'in ileri gitmesini istemiyordu. En azından yetimhaneden ayrılış zamanları gelene kadar, kendini korumak istiyordu. 


Davin'in çok ileri gitme niyeti yoktu ve ona sarılarak, onun uyumasını beklemeye başladı. 


Lucy bir süre endişeden uyuyamasada bir süre sonra, yorgunluk baskın gelmiş ve gözlerini kapayıp derin bir uykuya dalmıştı. 


Davin onun nefes alışından, uyuduğunu anlamıştı. Yavaşça yataktan kalktı ve çadırdan çıkarak, gölün kenarına geldi. 


Göl çok berraktı ve akşam ayın ışığının göle yansımasıyla, gölün içi son derece aydınlıktı. Gölün yüzeyine ay ve yıldızların görüntüsü yansımış, son derece güzel bir manzara oluşturmuştu. 


Devin çadırlara baktı ve her şeyin yolunda olduğundan emin oldu. 


Kıyafetlerini çıkardı ve gölün kenarına koydu. Derin bir nefes aldı. 


Gölün dibine daldığında onu ne bekleyeceğini bilmiyordu ve  nefesinin yeterli olması çok önemliydi. 


Davin göle yavaşça girdi ve derinlere dalmaya başlayıp, kollarıyla kulaç atmaya başladı. Gölün içinde ay ışığının yardımıyla net bir görüşü vardı. 


Gölün dibinde sualtı mağarasını görebiliyordu. Mağaranın girişine ay ışığından başka aydınlık veren, bir başka ışık daha vardı. 


zaman kaybetmeden Davin, mağaraya yüzmeye başladı. Mağaranın girişine gelince, ışığın nerden geldiğini görebiliyordu. 


Mağaranın yan duvarlarında asılı fenerler vardı. Fenerler mağaranın girişinden başlıyor ve derinliklerine kadar devam ediyordu. Bir sürü fenerin aydınlatması altında mağaranın içi, çok aydınlık bir koridor oluşturmuştu. 


Davin korku hissetmiyordu. Hissettiği duygular heyecan ve beklentiydi. Serumu bulabileceğini umuyor ve Rebels'in temelinin oluşmasını istiyordu. 


Zaman kaybetmeden mağaranın derinliklerine daldı. Nefesi tükeniyordu ve daha ne kadar dayanabileceğini bilmiyordu. Hızlı olması gerekiyordu. 


Mağaranın aydınlık koridorundan, daha derinlere doğru yüzdü. Mağaranın ne kadar derin olduğunu ve bu koridorun ne kadar uzun olduğunu bilmiyordu. 


Uzun bir süre yüzdükten sonra birden,  üstünde bir kara parçası görmüş gibi oldu. Hızlıca o tarafa yüzmeye ve ne gördüğünü doğrulamaya karar verdi. 


Yüzeye yüzdü ve karşısına bir kara parçası çıktı. Burada nefes alabildiğini doğrulayınca kara çıktı ve derin nefesler aldı. 


Yüzerken nefesini çok uzun bir süre tutmuş ve ciğerleri nerdeyse nefessizlikten büzülmüştü. Nefes nefese kaldı ve derin nefesler alarak, nefesini düzenlemeye çalıştı. 


Sakinleştiğinde ve nefesini düzenlemeyi başardığında, dikkatlice etrafına bakmaya başladı. 


Kara parçasının yüzeyinde bir bina yapıldığını ve binanın hemen yanında bir bahçe olduğunu fark etti.


Bahçede büyümekte olan bitkiler görülebiliyordu ve bitkilerin hepsinin rengi, koyu tonlardaydı. Davin bahçeyi önemsemeyi bıraktı ve binaya odaklandı. 


Bina iki katlı ve binanın cephesi biraz eskimiş görünüyordu. Binanın cephesindeki boya dökülmeye başlamış ve bazı yerlerinde duvarların, çatladıkları görülüyordu. 


Davin binanın çok özensiz yapıldığını anlayabiliyordu ama bu umurunda değildi. Onun istediği şey binada olduğu sürece, binanın yakılması veya harabeye dönüşmesi umurunda değildi. 


Davin binaya yaklaşmaya başladı. Binanın ona bakan tarafındaki kapıya doğru yürüdü ve kapı kolunu aşağı çekerek, kapıyı açmaya çalıştı. 


Kapı kilitli görünüyordu ve ne kadar kapı kolunu zorlasada bir türlü açılmıyordu. 


Davin bir adım geri çekildi ve kapıya bir tekme attı. Kapı biraz sallandı ama sağlam durmayı başardı. Davin bu sefer derin bir nefes aldı ve belinden güç alarak, kapıya sert bir tekme attı. Kapı bir gürültüyle geriye doğru düştü ve etrafı toz bulutları kapladı. 


Davin elini yüzünün önünde salladı ve toz bulutunun kaybolmasını bekledi. Bir süre sonra toz bulutu çöktü ve binanın içi net bir şekilde görüşüne girdi. 


Davin binanın içine girdi ve dikkatlice etrafı gözlemlemeye başladı. Binanın alt katı, profesörün yaşam alanı gibi görünüyordu. Alt katta üç oda, bir salon, bir mutfak ve bir banyo vardı. 


Davin tüm odaları açmış ve tüm odaların içine göz gezdirmişti. Birinci oda kütüphaneye benziyordu ve içine bir sürü kitap dizilmiş, raflar vardı. 


İkinci oda yatak odasıydı ve içerde geniş bir yatak vardı. 


Üçüncü oda da yatak odasıydı ve yatak biraz daha küçük görünüyordu. Davin alt katın diğer bölümlerini de dikkatlice gözlemledi ama yanlış bir şey bulamadı. 


Birinci katta işi bitince ikinci kata çıkmaya başladı. İkinci katta, ikinci katı ortadan ikiye bölen bir koridor vardı. Koridorun iki yan duvarında sadece bir kapı vardı. 


Davin koridorda yürüdü ve sağ duvarda bulunan kapının önünde durdu. Kapı kolunu tuttu ve dikkatli bir şekilde yavaşça açtı. 


Odanın içinde laboratuvar malzemeleri vardı. Mikroskop ve bir sürü deney tüpü görülebiliyordu. Farklı biçimlerde cam tüpler ve birçok küçük alet vardı. Kapıya bakan duvarı tamamen kaplayan bir dolap yapılmıştı. Ve dolabın yüzeyi saydam camla kaplanmıştı. 


Davin dolabın içinde bir çok, içinde sıvı olan cam şişe görebiliyordu. Dolaba yaklaştı ve cam şişelere yakından baktı. Dolabın içi beş rafla bölünmüştü. Üst rafta sadece içinde kırmızı bir sıvı olan cam tüpler vardı. Sayıları oldukça azdı ve yaklaşık beş tane vardı. 


Alt raflarda içinde sarı bir sıvı olan, cam tüpler vardı ve her rafta yaklaşık, elli tane cam tüp vardı. 


Davin üst raftaki kırmızı sıvının, alfa serumu olduğunu ve alt raftaki sarı sıvının, beta serumu olduğunu anlamıştı. 


Davin hemen dolabı açtı ve üst raftan içinde kırmızı sıvı olan bir cam tüp aldı.

Laboratuvarın içinden bir şırınga ve bir serum lastiği bulur. 


Davin cam tüpün tıpasını çıkarır ve şırınganın iğneli kısmını, camın tüpün içine sokar. Bir şırınga tüpün içindeki tüm sıvıya alabilecek boşluğa sahiptir. Davin şırınganın içini dolduran kırmızı sıvıyı görüyordur. 


Daha sonra serum lastiğini alır ve sol kol dirseğinin üst kısmına bağlar. 


Şırıngayı sol kolunun dirsek kısmında bulunan atar damara getirir ve şırınga iğnesini derisinden sokarak, atar damarı deler. Tüm şırınganın içindeki sıvıyı damarına enjekte eder ve serum lastiğini çıkarıp, hasta yatağına yatar. 


Alfa serumunu enjekte etmenin etkilerini bilmiyordu ve yatakta yatarak olası bir bilinç kaybına uğrayabileceğinden, bu şekilde önlem almıştı. 


Kırmızı sıvı vücuduna girmiş ve atar damar sayesinde vücudunun her yerine yayılmaya başlamıştı. En son kalbe nüfus etmiş ve kalbin bir saniye durmasına neden olmuştu. Kalbin kırmızı rengi daha koyulaşmaya başlıyor gibiydi. 


Tüm bunlar olurken Davin, çoktan bilincini kaybetmiş ve yatağa düşmüştü.


________________________





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44740 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr