Cilt 4 Bölüm 62 [ Roswaal Köşkünde Trajedi ] (2/2)

avatar
3920 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 62 [ Roswaal Köşkünde Trajedi ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

――Petra, sofra takımının dizili olduğu yemek masasındaydı.

 

Beyaz masa örtüsü, Petra’nın merkezinde olduğu noktadan itibaren koyu kırmızı bir renge bürünmüştü. Belli bir zaman geçtiği için siyaha dönmeye başlayan kanın görüntüsü, manzaranın korkunçluğunu daha da arttırıyordu.

 

[Subaru: petr…a……]

 

Subaru, sendeleyerek, dengesiz adımlarla masaya ilerlemeye başladı.

 

Masanın ortasındaki Petra’nın sevimli yüzüne bir ıstırap ve dehşet ifadesi işlenmişti. Gözleri son anda bir şey ararmışçasına açık kalmıştı. Yarı açık dudaklarının kenarlarından kan sızıyordu ve tabii ki belinde derin ve ölümcül bir kesik mevcuttu.

 

Subaru’nun etrafında bir peri misali dönerken giyindiği hizmetçi üniforması ―― alt karnından kesilmişti ve genç kızın iç organlarını gözler önüne seriyordu.

 

[Subaru: ――――ug]

 

Subaru, boğazının derinliklerinden bir şey yükseldiğini hissetti. Kusmamış, hıçkırmıştı.

 

Gözleri yanıyordu ve duyguları taşmadan önce elini Petra’nın yüzüne uzatmıştı. Kızın gözlerini kapattı ve daha önceden de yaptığı gibi ceketini çıkartarak küçük bedeninin üzerine serdi.

 

Daha kaç kez onu kurtarmayı başaramayacak ve bu işi yarım yamalak bir şekilde telafi etmeye çalışacaktı?

 

Daha kaç kez bu çocuğun ölmesine izin verecekti?

 

Ve daha kaç kez kendisine bağlı olmaktan başka hiçbir şey yapmamış olan bu kızın eziyet çektiğini görecekti?

 

[Subaru: Üzgünüm…… Üzgünüm, üzgünüm…… Petra……]

 

Mırıldandığı özür bile anlamsızdı.

 

Kendisini koruyacak hiç kimsesi olmayan kız, o iğrenç katille karşılaşmış ve Subaru’nun ismini haykırarak acımasızca öldürülmüştü.

 

Subaru’nun kalbi kederinden parçalanabilirdi. Ve bedeni alev alabilirdi. Eğer bir insanı nefretle öldürmek mümkün olsaydı, Elsa’yı milyonlarca kez öldürmüş olurdu.

 

O kadının işlediği günah fazla derindi. Ve Subaru, ne olursa olsun bunu fark etmesini sağlayacaktı.

 

[Subaru: Bu döngünün böylece sona ermesine izin veremem……]

 

[Beatrice: Bu döngünün mü……?]

 

[Subaru: Kendi kendime konuşuyorum sadece. Petra’yı bu şekilde bırakmak istemiyorum.…… ama şu anda yapabileceğim bir şey yok. Gidip Rem’i bulalım. Onu da alır ve Köşkten ayrılırız. Kapı Geçişini hala kullanamıyor musun?]

 

[Beatrice: Bunun için Yasak Kütüphaneden geçmemiz gerekiyor. O kapının hala açık olduğunu tahmin ediyorum, sanırım.]

 

[Subaru: ――Demek öyle…]

 

Kapı Geçişini engelleme işi oldukça basitti.

 

Önce Köşkteki tüm kapıları açıp seçenekleri elemek gerekiyordu. Sonra da Yasak Kütüphanenin kapısını açık bırakarak herhangi bir kapıya bağlanmasını engelliyordunuz.

 

O kapının önünde bir tahta bile olsa, Beatrice Kütüphaneyi çağıramazdı.

 

[Subaru: Yasak Kütüphanenin şu anda nereye bağlı olduğunu biliyor musun?]

 

[Beatrice: Tabii ki. ――Batı Kanadında üçüncü kattaki misafir odasında, sanırım.]

 

Kapı Batı Kanadındaysa, orası ve Ana Binadaki yemek odası arasında biraz mesafe var demekti. Ama kapı açık olduğuna göre Elsa Yasak Kütüphaneden çıkmış da olabilirdi.

 

O katilin Subaru’nun kokusunu alması çok sürmezdi. Vakit yoktu.

 

[Subaru: Şu anda panikleyemeyiz. Her halükarda acele etmemiz ve Rem’i bulmamız lazım……]

 

Gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silen Subaru, kararlaştırdığı konuma doğru döndü. Rem, Doğu Kanadındaki hizmetçi kısmında uyuyor olmalıydı. Elsa arayışına Batı Kanadından başladıysa, henüz oraya ulaşmış olamazdı.

 

Ama bu yalnızca Elsa için geçerliydi.

 

[Subaru: Frederica’nın orada olma ihtimali yüksek……]

 

Rem’in iyiliğinin Subaru için ne kadar önemli olduğunu bilen Frederica, Subaru’nun Elsa’dan kurtulması halinde oraya gideceğini biliyor olmalıydı. O zaman oraya Subaru’dan önce varma ihtimali yüksekti.

 

Subaru’nun çenesini tutarak düşündüğünü fark eden Beatrice, gözlerini kıstı.

 

[Beatrice: Bu mesele canımı sıkıyor.……O hizmetçiden mi şüpheleniyorsun, sanırım?]

 

[Subaru: ……Ondan şüphelenmek istemiyorum ama…]

 

Subaru Beatrice’in sorusunu belli belirsiz bir kafa sallayışıyla yanıtlamıştı.

 

Elsa’nın Roswaal Köşküne saldırısı―― muhtemelen Frederica’nın ihanetinin sonucuydu. Subaru buna yarı yarıya ikna olmuş haldeydi.

 

Subaru, Elsa’yla Roswaal Köşkünde üçüncü kez karşılaşıyordu. Bundan önceki iki karşılaşması altıncı ve dördüncü günlere denk gelmişti. İkisinde de Köşkten ayrılalı bir hayli olmuştu. Ama bu kez yalnızca ikinci gününde dönmesine rağmen Elsa'yı yine karşısında bulmuştu.

 

Elsa her defasında Subaru’nun dönüşünü beklercesine karşısına çıkıyordu. Bunu nasıl başardığı konusunda Subaru’nun aklına gelen tek ihtimal de bir muhbirin varlığıydı.

 

[Subaru: Köşke döndüğüm gün Elsa içeriye giriyor… Dağdaki kulübeye gidişin bunun bir parçası olduğunu düşünmüştüm ama……]

 

Subaru, Elsa’nın dağdaki kulübede kalıp Frederica tarafından içeri alındığından şüpheleniyordu. Bu yüzden de geldiği zaman Frederica’ya ‘’dağdaki kulübeye gidip gitmeyeceğini’’ sormuştu.

 

Ancak Frederica’nın yanıtında veya tavrında şüpheli bir şey bulamamış, bu yüzden meseleyi fazla abarttığına karar vermişti.

 

[Subaru: Ama bunu yapmasının farklı yolları da var…… ve ben onun aklını okuyabiliyor falan değilim. Oyuna getirilmiş ve anlayamamış olabilirim.]

 

Subaru, kızdan şüphelendiğini belli etmediğini düşünmüştü. Ama kız bunu sezerek daha tedbirli davranmış olmalıydı.

 

Bu Subaru’nun hatasıydı ve bu hatanın bedelini de ikinci kez canından olan Petra ödemişti.

 

Petra’nın ölümü tamamen Subaru’nun hatasıydı, Subaru onu buradan uzaklaştırmayı başaramamıştı. Hatta onu elleriyle öldürmüş sayılırdı.

 

[Subaru: Ama… Petra seni severdi……!]

 

“Frederica abla”. Petra’nın ona böyle seslendiğini hatırlıyordu.

 

Kendisini bu şekilde seven bir kızın, bir katilin ellerinde öldürüleceğini bilmek Frederica’yı üzmemiş miydi? Bu işte yer alırken ne düşünüyordu ki?

 

[Subaru: Her şeyden önce… Beatrice’in Kapı Geçişini engelledi. Açıkçası bunu çocuk oyuncağı gibi rahatça başarmasına şaşırdım.]

 

[Beatrice: ……Betty de bu kadar kolayca engellenebileceğini düşünmüyordu. Birinin öyle kolayca düşünebileceği bir yöntem değil, sanırım.]

 

[Subaru: Yeterli zamanım olsaydı ben de düşünebilirdim…… ama zamanda bir sorun var. Seni ve Kapı Geçişinin ardındaki mekanizmayı bilmeden bu çözüme erişemezdi. Elsa’nın bunu hemen o anda düşünmüş olmasına imkân yok. Yani bu bilgiyi içeriden almış olması gerekiyor.]

 

[Beatrice: Bu deli kadını bayağı iyi tanıyor gibi görünüyorsun. Nerede tanıştınız, sanırım?]

 

[Subaru: Başkentteyken karnımı deşti gibi bir şey. ……Doğru, bu iyileştirdiğin ilk yaramdı, hatırladın mı?]

 

Düşününce, Subaru’nun en başta Roswaal Köşküne gelmesinin sebebi de Elsa’ydı. [Ah] diyen Beatrice de anlamış gibi kafasını salladı.
Ancak anıları yad etme zamanı değildi.

 

[Subaru: Her neyse, Rem’e ulaşmamız lazım. Frederica ordaysa …… bana yardım eder misin?]

 

[Beatrice: Sevdiğin kızı koruyacak kadar bile gücün yok mu, sanırım? Böyle bir erkeğin kalbinde ilk sıraya yerleşmiş olmak… Bunu düşündükçe bile ürperiyorum.]

 

[Subaru: Eğer hislerimle gökten balinalar indirebilecek olsaydım istediğin kadarını indirebilirdim ama bu dünya bana o kadar nazik davranmıyor, bilesin.]

 

Beatrice, küçümseyici ifadesine rağmen bu talebi kabullenmiş görünüyordu. Zaten bu laf dalaşının sebebi de Subaru’nun iyiliğiydi. Muhtemelen aklını Petra’dan uzaklaştırmak istiyordu.

 

Beatrice, kederinden habersiz olan ve tek bir çözüm bile öneremeyen Subaru gibi değildi. Ondan çok daha zekiydi ve Subaru’nun sürekli kıza bel bağlama sebebi de buydu.

 

[Subaru: Hadi gidelim.]

 

[Beatrice: Mm, tamam, sanırım.]

 

Beatrice elini uzatmış ve hiç itiraz etmeden Subaru’nun kendisini kucaklamasına izin vermişti. Küçük kızı kaldıran Subaru da tekrar koşmaya başladı.

 

Doğu Kanadına yönelirken, bir işe yaramayacağını bilse de mümkün olduğunca sessiz ilerlemeye çalışıyordu. İkinci katın merdivenlerinde de üçüncüde de Elsa’dan iz yoktu. Kafasını koridora uzatan Subaru, hedeflediği odada bir gölge olup olmadığını kontrol etti――

 

[Subaru: ――――]

 

Odanın dışındaki figürü fark edince başını hızlıca geri çekti.  

 


Beatrice’in kendisine baktığını gördüğünde başını salladı ve kafasını tekrar uzattı ―― kapıya doğru eğilen uzun bir kız görmüştü.

 

Altın saçlarını ve hizmetçi üniformasını başka bir şeyle karıştırmak mümkün değildi.

 

Frederica’ydı. Tam da düşündüğü gibi Rem’in odasının dışında duruyor, Subaru’nun gelmesini bekliyordu.

 

[Subaru: Ne yapacağız……? Hiçbir şey olmamış gibi davranıp selam mı vereceğiz? Eğer Elsa’yla karşılaşmadıysa ondan şüphelendiğimizi anlamamış olabilir……]

 

[Beatrice: Tahminlerin doğruysa ve düşmanı Köşke davet eden kişi oysa, bizim hislerimizi umursayacak değildir. Ayrıca onun yanından ayrıldıktan sonra Yasak Kütüphane girmiştin, sanırım. Yani çıktığın anda başka bir bahanen kalmamış oldu.]

 

[Subaru: Öyleyse dümdüz ilerlemek zorundayız.]

 

Frederica’nın silah seçimi―― bir çift pençeydi. Subaru, onun Garfiel’in ablası olduğunu bildiği için, bizzat tanık olmamış olsa da ne kadar güçlü olabileceğini tahmin edebiliyordu. Onunla kafa kafaya çarpışırlarsa galibiyet şansları olmazdı.

 

[Subaru: Ben Shamac salayım ve onu şaşırtabilirsek sen de menzilli büyü saldırıları gerçekleştirebilirsin……? Onunla dövüşemesek bile eğer geri çekilmesini sağlayabilirsek……]

 

[Beatrice: Bu bir hain için fazla merhametli bir yöntem, sanırım. Seni öldürmeye çıkan bir rakibin karşısına aynı kararlılığa erişmeden çıkamazsın.]

 

Beatrice’in soğuk ifadesini dinleyen Subaru, haklı olduğunu bilmesine rağmen kararsız kalmıştı. Karşısındaki insanın bir hain olabileceğini biliyordu ama zamanında onu arkadaşı olarak görmüştü. Subaru bu zamanları hatırlayabildiği müddetçe tavrı bu kadar kesin olamayacaktı.

 

Yine de, tesadüf eseri olsa bile Petra’nın ölümünden sorumlu olduğu kesindi.

 

[Subaru: Beatrice. Ben Shamac’la görüşünü engelleyeceğim. Ona hafifçe vurma konusunda da sana güveniyorum.]

 

[Beatrice: ――Ona fazla iyi davranırsak işler kötüleşebilir, bunun farkında mısın, sanırım?]

 

[Subaru: Hala ona sormak istediğim şeyler var. Bu meseleyi fazla irdeleme.]

 

Beatrice’in ifadesi, “Bunun için biraz geç kalmadın mı?”, der gibiydi ama Subaru’nun başını eğmiş olduğunu fark ettiği için bir şey söylemedi.

 

Ona yük olmaması gerektiğini düşünen Subaru, derin bir nefes aldı ve avuçlarını açıp kapattı. Bedeni bitkindi ama hala bir Shamac daha kullanabilir haldeydi ――

 

[Subaru: Sıkı tutun bedenim. ――SHAMAC!]

 

Koridorun ucundaki Frederica, arkasını dönme fırsatı bile bulamadan Subaru’nun avuçlarından çıkan siyah dumanla vuruldu.

 

Subaru ve Frederica’nın arasındaki alan da Kütüphanede olduğu gibi işgal edilmişti. Ancak Subaru, aşırı mana kullanımı yüzünden başının ağırlaştığını, dizlerinin tutmadığını hisseti ve yere yığıldı.

 

Hemen yanındaki Beatrice ellerini uzatarak Subaru’yu destekledi. Nefesinin altından bir şeyler mırıldandı ve atmosferde yarattığı bir deliğin içerisinden soluk, mor alevli bir mızrak yarattı.

 

Havaya süzülen mızrağın alevli ucu atmosferi titretiyordu――Beatrice, Subaru’nun büyünün ölümcüllüğü konusundaki itirazlarını duymazdan gelerek mızrağını gölgeye fırlatmaya hazırlandı――

 

[Beatrice: …..bir yanlışlık var.]

 

Beatrice kafasını kaldırmış ve mırıldanmıştı.

 

Subaru bu tepkiyi anlamamıştı. Ancak Beatrice, uzanmış parmağını döndürmüş ve havada duraklattığı mızrağını sağa sola çevirmeye başlamıştı.

 

Bu basit hareketle Subaru’nun Shamac’ının karanlığı ortadan kalktı. Çünkü bir Karanlık Büyü kullanıcısı olan Beatrice’in etkisi Subaru’nunkinden kat kat fazlaydı.

 

Çabalarının meyvelerinin öylece silindiğini gören Subaru, aptallaşmış bir şekilde bakakaldı. Ama bu aptallığı hızlıca üzerinden attı.
Çünkü Beatrice’in saldırısını neden durdurduğunu anlamıştı.

 

[Subaru: ――――]

 

Koridordaki gölgeler çekildiğinde, Frederica’ya daha rahat bir şekilde bakabilme imkanı bulmuştu.

 

Ardından manası tükenmiş, bitkin bir bakış attı ve bir kaplumbağa hızında emekleyerek kızın ayaklarının ucuna erişti. Artık tedbirli olmasına gerek yoktu. Kız bu yaklaşıma tepki veremezdi. Hem de hiç.
――Artık hiçbir şeye tepki veremeyecekti.

 

[Subaru: ……neden?]

 

Frederica ölmüştü, Rem’in kapısında beklerken ölmüştü.

 

Karnı Kukri bıçaklarıyla kesilmiş ve kapıya çivilenmişti. Cansız kollarında pençeli eldivenleri sarkıyordu. Elbiselerindeki kesikler, sıkı bir mücadele verdiğinin kanıtıydı.

 

Frederica’nın bedeni çoktan soğumuştu ve ruhunun bedenini terk ettiği belliydi. Katılaşmış yüzünde tatsız ve pişman bir ifade mevcuttu ve Subaru, bu kapıyı hayatı pahasına korumuş olduğunu anlayabiliyordu.

 

Yani Frederica, saldırgan bu odaya giremesin diye son anına dek mücadele vermişti.

 

Suçluyu içeriye alan kişi olsaydı böyle bir şeyi asla yapmazdı.

 

[Subaru: Ondan şüphelenmiştim…… sen…]

 

Yüzünü avcuyla kapatan Subaru, gözlerinin önündeki gerçekliği sindirebilmek için elinden geleni yaptı.

 

Frederica, bedenini kesen bıçak yaralarıyla ölmüştü. Subaru bu manzaraya tanık olduktan sonra onun hain olduğunu nasıl düşünebilirdi ki?

 

Güvensizliğinin meyvesi bu muydu? Onu suçlamak için çok hevesliydi, aslında kendi suçluluğunu hafifletmek için bir bahane aramıştı. Bunu kabul etmek zorundaydı.

 

[Subaru: ――Hatalıydım…… değil mi?]

 

Frederica hain değildi.

 

Son anına dek Rem’i korumak için savaşmıştı. Bedeninin soğukluğuna bakılırsa, Petra’dan önce ölmüş olmalıydı.

 

Yani Elsa’yı Yasak Kütüphaneye yönlendirecek zamanı olamazdı.

 

[Subaru: ……Rem]

 

Subaru, kafatasını teslim alan bir boşluk hissetti.

 

Karmakarışık düşüncelerinden sıyrıldığında aklına gelen ilk şey ise Frederica’nın koruduğu odada uyumakta olan sevimli kızdı.

 

Frederica’nın katılaşmış bedeni ağırlaşmıştı ve onu kapıdan çıkartmak zor bir iş olacaktı. Onun bedenine zarar vermemek için mümkün olduğunca dikkatli olmak lazımdı. Ancak Subaru’nun parmakları da kalbi gibiydi, sakin kalamıyordu.

 

O anda Subaru’nun planlarına müdahale edildi.

 

[???: ――Sonunda buldum seni.]

 

Koridorun ucunda siyah bir gölge belirmişti.

 

Örgüsü ardında sallanan Elsa, avcunu zemine dayamıştı ve kana susamış gözleriyle ikiliyi izlemekteydi. Bakışları Subaru’nun bedeninin her noktasını tarıyor ve onu olduğu yere mıhlıyordu. Ve hemen sonrasında, bu fırsatı kaçırmayarak ilerlemeye başladı.

 

Bu sessiz ilerleme, yaklaşan ‘’Ölümden’’ başka bir şey değildi.

 

[Beatrice: Kolayca pes edeceğimizi sanıyorsan büyük bir hata yapıyorsun demektir.]

 

Ancak Elsa’nın ilerleyişi, farklı biri tarafından kesildi.

 

Beatrice ellerini hafifçe kaldırmış, ametist mızrağıyla Elsa’yı hedefleyerek beklemekteydi.
Kendisine yeni bir hedef bulmuş olan mızrağın keyifli bir görünümü vardı.

 

[Elsa: Bu kadar küçük biri için bir hayli tehlikeli bir oyuncak.]

 

[Beatrice: Oyuncak olup olmadığını bedeninle test edebilirsin.]

 

Bu zalim büyüyle karşılaşan Elsa gülümsedi. Ve bu gülümsemeyi silmek isteyen Beatrice, mızrağını fırlattı.

 

Mızrağın hızı, Emilia’nın buz saçaklarını fazlasıyla aşardı. Mızrak doğruca Elsa’nın bulunduğu alana atılmış, aynı ivmeyle ilerlemişti―― ama göğsünü neredeyse yere yapıştırarak kayan Elsa, bu darbeden kaçmayı başardı.

 

[Elsa: Tüh. İsabetinin ve hızının biraz daha gelişmesi lazımmış.]

 

Mızrağın kafasını sıyırıp geçtiğini hisseden Elsa, korkusunu hiç belli etmeden mırıldanmış ve Kukri bıçağını Beatrice’e fırlatmıştı.

 

Bıçağın soluk parıltısı Beatrice’in bedenine yaklaşıyor ve o minik bedeni ikiye ayırabilecek gibi görünüyordu――

 

[Beatrice: Doğru düzgün düşünemeyen sendin, İnsan.]

 

Beatrice, açık avcunu sıktı ve mızrak büyümeye başladı. Hedefini kaçırdıktan sonra rotasına devam etmekte olan mızrak, koridorun sonuna kadar ilerlemiş ve bir balon misali patlamıştı.  

 

[Elsa: ――Bu!]

 

Patlayan mızrak daha küçük mızraklara ayrılıyor ve Elsa’yı her yönden sarıyordu.

 

Subaru’nun işaret parmağından büyük olmayan sayısız mızrağın ucu Elsa’yı işaret ediyordu.
Ve sonra,

 

[Beatrice: Bu Betty’nin Yasak Kütüphanesine izinsiz girmenin cezası olsun, sanırım. ――Bu perişanlık sana uygun bir son olacak gibi görünüyor.]

 

Ve bu acımasız cümlenin sonunda, ametist mızraklarını harekete geçirdi.

 

 #Öncelikle rahmetli Frederica'dan ahını aldığımız için özür diliyorum. Olabilecek en gururlu şekilde ölmüş. 
E peki Frederica muhbirlik yapmadıysa Elsa nasıl geldi? Subaru'yu takip etmiş olabilir, orası doğru. Ama hiç kimseyle konuşmadan iki dakika içerisinde Kapı Geçişini nasıl öğrenip de etkisiz hale getirebilir ki? En azından bunu birinden öğrenmiş olması gerekiyor.
Ve Beatrice! Sık sık 'insan' diye aşağılıyor olsa da gerçekten zekasını ve gücünü takdir etmek lazım.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr