Cilt 4 Bölüm 23 [ Bir adım ileri ] (1/2)

avatar
4223 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 23 [ Bir adım ileri ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy

 

[Subaru: Ben kısa bir süreliğine gideceğim. Yarına kadar dönmüş oluruz ve …… Daha önce de birkaç kez söylediğimin farkındayım ama yargılamaları almak için kendini bu kadar zorlamana gerek yok artık. Sadece birazcık dinlen.]

 

[Emilia: Biliyorum~ Anladım çoktan. Tanrım, Subaru, bu kadar endişeli görünmene gerek yok. Bana söylediğin gibi günün kalanında dinleneceğim ve iyi olacağım.]

 

Emilia bu sözlerinden sonra somurtarak vagona binen Subaru’ya baktı.

 

Subaru onun sevimli görünüşüne hafifçe gülümseyerek, kalbindeki acıyı saklamak için çaba sarf ediyordu.

 

Öğlenden biraz önceydi, Garfiel’le konuştuğu gündelerdi. Emilia’nın odasını ziyaretinin üzerinden de birkaç saat geçmişti.

 

[Otto: Natsuki-san, hazırız. Ne zaman istersen gidebiliriz.]

 

[Subaru: Oooh, hızlı oldu. İğrenç eylemlerinden sonra kasabadan ayrılma hızın oldukça etkileyici. Bundan sonra sana ‘’Gece kaptanı Otto’’ diyeceğim.

 

[Otto: ‘’Gece kaptanı’’nın ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok, ama eminim kötü bir şeydir, o yüzden kibarca reddetmek zorundayım.]

 

Otto dudaklarını büzerek Subaru’ya pis bir bakış atarken, Subaru da karşılığında alaycı bir gülümseme takınmıştı.

 

Otto’nun arkasında dizilmiş ejder vagonları görülüyordu.

 

Toplamda 6 tanelerdi―― 42 kişiyi taşıyacaklardı. Bu, sığınmacıların ve Arlam köyünden gelenlerin toplam sayısıydı, tabii ekstra bir tüccarı saymazsanız.

 

[Subaru: Gerçekten bu kadar çabuk fikrime ayak uydurmuş olmaları hayal kırıklığı yarattı …… Biraz direnişe hazırlamıştım kendimi.]

 

[Ram: Çünkü Barusu aklını kullanıp herkesten önce Garf’la pazarlık yaptı, değil mi? Lewes-sama’nın anlayışlı olacağını bilip Garf da ayak uydurduğu sürece sorun çıkmayacağını anladın.]

 

Subaru boynunu kaşımakla meşgulken, her zamanki hizmetçi üniformasının içerisindeki Ram bu sözleri dile getirmişti.

 

Pembe saçlarının arasından geleneksel küçümseme dolu bakışlarını gönderiyordu.

 

[Ram: Ram, Roswaal’sama’nın özgürlüğünü neden elde edemediği konusunda şikayet etmek istiyor, ama…]

 

[Subaru: REHİNELERİN REHİNESİ olarak o, biraz daha farklı bir seviyede sanırım. Ne kadar pazarlık etmemi istesen de onlara ne diyeceğimi bilemedim. Mevcut durumu değerlendirince köylülerin gitmesini sağlamak bile büyük bir başarıydı, lütfen beni anla!]

 

[Ram: …bir Barusu için iyi iş başardın, bu kadarını söylemeliyim. Şimdi Ram’a biraz minnettarlık göster.]

 

[Subaru: Neden sana teşekkür edersem bir şekilde kaybedecekmiş gibi hissediyorum? ]

 

Bütün cennet ve dünya Ram’ın Subaru’nun başarısını takdir edişi karşısında sarsılmakla meşgulken, Subaru’nun gözleri Emilia’ya kaydı.

 

Menekşe rengi gözlerinde stresin izleri vardı, ama Subaru’nun kendisine yönelen bakışlarını fark ettiği anda o duyguları hemen uzaklaştırdı.

 

[Emilia: Teşekkür ederim…. Biliyorsun, eğer sen öne çıkıp bir şeyler söylemeseydin ben neler döndüğünü fark etmeyecektim bile.]

 

[Subaru: Emilia-tan zaten Emilia-tan olarak önemli bir rol oynuyor. Çevrende olup bitenleri bize bırak. Odaklanman gereken tek bir büyük görev var. Geri kalan her şeyi biz halledeceğiz, endişelenme.]

 

Bunları söylerken göğsüne eliyle vuran Subaru’yu gören Emilia, ağzını kapatsa da küçük bir kikirdemenin çıkmasını engelleyemedi. Ardından gözyaşlarını silerek [Enn] diye ekledi.

 

[Emilia: Anlıyorum. O zaman sana bırakacağım, Subaru. Ve…..]

 

[Subaru: Biliyorum, biliyorum. Endişelenme, herkesi köye geri götürdüğüm gibi hemen geri döneceğim. Tabii ki, köşkte unuttuğun oyuncakların falan varsa onlar da getirebilirim?]

 

[Emilia: Ben öyle şeyleri bırakalı uzun zaman oldu. Ayrıca senden çabucak dönmeni istemiyorum. Ama tabii ki, ne kadar erken dönersen o kadar mutlu olurum……]

 

[Subaru: O zaman, ne demek istemiştin? ]

 

[Emilia: ……güvenle dönmeni. Tabii ki, erken gelmeni isterim, ama güvenle dönmen daha önemli. ]

 

[Subaru: AAGH, kalbim!]

 

Ortalıkta kıvranıyor, kalbine baskı yapan AŞKIN acısıyla ellerini göğsüne koyarak sendeliyordu. Onun bu aptal tavırları karşısında kafası karışan Emilia’ya bakarak ellerini uzattı.

 

[Subaru: TAMAM TAMAM, anladım. Çabucak, güvenle senin yanına döneceğime söz veriyorum. Ama serçe parmak sözü vermek istersen? ]

 

[Emilia: Petra’yla yaptığınız şu yalan söylememek üzerine olan şey mi? ……Tabii, tamam. Hadi yapalım.]

 

[Subaru: Ouuuggghh, çok doğrudan oldu!]

 

Emilia bir adım ilerledi, Subaru da onunla buluşmak için dizlerinin üzerine eğildi. Arabada eğilen Subaru ve dışarıda ayakta duran Emilia serçe parmaklarını birleştirdiler. Ve sözlerini mühürlemiş oldular.

 

Emilia, bir anlığına Subaru’nunkinden ayrılan parmağına bakmaya devam etti, ardından gözlerini Subaru’ya çevirdi.

 

[Emilia: Subaru. Bir ruh sanatları kullanıcısı olarak sözler……]

 

[Subaru: Süper önemli, değil mi? Dersimi aldım, farkındayım. Bir daha Emila-tan’a verdiğim hiçbir sözden dönmeyeceğim. Mümkünse diğer insanlara verdiğim sözlerden de tabi. Umarum bunu kabul edebilirsin.]

 

[Emilia: Hmm, sanırım mecburum.]

 

Emilia’nın yüzünde bir gülümseme belirdi. Bunun üzerine Subaru yeniden ayağa kalktı, biraz esneme hareketleri yapıp çevresinde döndükten sonra iki elini de havaya kaldırdı.

 

[Subaru: Ta-mamdır, hadi bu şovu yollara taşıyalım! İstikamet: Arlam köyü! Toplam yolcu sayısı: 44! Büyük bir göç gerçekleştiriyoruz, bundan sonrası için hepinize güveniyorum!]

 

Subaru’nun bağırışından sonra ciddi bir tezahürat duyuldu ve göç ekibi yola koyuldu.

 

――Yoğun pazarlıklarla elde edilen başarı sonucu serbest bırakılan rehineler, evlerinin yolunu tutmuştu.

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

Subaru, Garfiel’le görüşmesini tamamlayıp Emilia’yı uyuttuktan sonra bir sonuca varmıştı ―― Garfiel’in şartını kabul edecek ve rehinelerin bırakılması için pazarlık yapacaktı.

 

Herkesin uyanmasını bekleyip, planını dile getirmek için, kilit rol oynayan insanları Lewes’in evinde topladı.

 

Garfiel’le yaptığı konuşmadan sonra karşısındakilerin direnmesini bekliyordu.――Ama, gerçekte, Lewes onu onaylamaktan başka bir şey yapmamıştı. Karşı çıkmaktan ziyade ek faydalar bile dile getirmişti. Tam istediği sonuçları aldı, yine de işleyiş beklediğinden farklı olduğu için şaşkındı.

 

Daha sonra, Emilia uyandığında ona durumu açıkladı, ardından katedraldeki sığınmacılara da her şeyi anlattı. Köylüler önce şaşırmış ve şüpheci görünüyorlardı, ancak güvenle eve dönebileceklerini öğrendiklerinde aldıkları aşırı neşeli hal Subaru’yu oldukça mutlu etti.

 

En başta bu hale gelme sebepleri Subaru olmasına rağmen, özgür kalabileceklerini öğrendiklerinde ona bu kadar minnettar kalmaları utanç vericiydi.

 

Ve sonunda planı yürürlüğe koyma vakti gelmişti.

 

[Otto: Ama söylemeliyim ki, bu oldukça beklenmedikti.]

 

Subaru’nun yanında dizginleri tutan Otto, bunları söyledi.

 

Sığınağa gelirken olduğu gibi şimdi de vagonlarını yer ejderleri Patrasche ve Furufu çekiyordu. Tek fark Subaru’nun da Otto’yla birlikte sürücü platformunda oturmasıydı.

 

[Subaru: Nnnuh?]

 

[Otto: Şimdiden uyuyakaldın değil mi?]

 

[Subaru: Sadece derin düşüncelere dalmıştım, öyle bir şey saklıyormuşum gibi konuşma. Her neyse, sadece bilincim biraz kapalıydı, ne dediğini duyamadım. Ne söylemiştin? ]

 

[Otto: Eğer işleri düzeltmeye çalışıyorsan hiç değilse sonunu bekleyecek nezaketi göster …… Her neyse, mevcut durumun oldukça beklenmedik olduğunu söylüyordum.]

 

Subaru’yla Otto’nun ilişkisi her zamanki seyrinden biraz daha iyiydi. Belki de Otto, Subaru’ya alıştığı için artık aşırı tepki vermiyordu.

 

[Otto: Onların böyle kolayca izin vereceğini sanmıyordum. Biz tüccarların bir deyimi vardır ‘’Tüm zayıflıklarını sonradan kullanma ihtimaline karşı elinde tutmalısın’’ ]

 

[Subaru: Bu gerçekten bir tüccar deyimi mi? Edo dönemi hakimlerinden gelmediğine emin misin? Mesleğin hakkındaki izlenimim çook çok çok daha kötü hale geldi. Niye bunu söyledin ki şimdi? ]

 

Düşününce, Subaru, Otto’nun bir tüccar gibi davrandığı çok az ana tanık olmuştu. Sadece çok fazla yağ aldığını iddia ettiği o eski olay vardı ama belki de yalnızca yangın çıkarmayı seven bir tip olabilirdi. Şimdi bile tüccar olarak geçmişi şüphe uyandırıyordu.

 

[Otto: Bana niye böyle şüpheliymişim gibi bakıyorsun?]

 

[Subaru: Çünkü tamamen şüpheli görünen birine bakıyorum. Gerçekten tüccar mısın? Önümde hiç tüccarca bir şey yaptığına tanık olduğumu sanmıyorum.]

 

[Otto: Beni iradem dışında görmemem gereken döküman yığınlarıyla başbaşa bırakan sen değil miydin? Hafıza kaybı mı yaşıyorsun !? ]

 

[Subaru: Hayır, bu sadece senin bir tüccar gibi davranıp ajanlık yapacak  kadar zeki olduğunu kanıtladı. Bu şekilde düşününce, düşman bir ajana daha çok benziyorsun aslında ……]

 

[Otto: Bu ne kadar saçma bir mantık, sana masumluğumu kanıtlamaktansa bir tanrıya dönüşmem daha kolay olur Natsuki-san. ]

 

[Subaru: Hey, Patrasche, duydun mu? Yanımda oturan bu çocuk bir tanrıya dönüşebileceğini sanıyor …… Güvenliğim hakkında biraz endişeleniyorum.]

 

[Otto: Huh? Kahretsin! Neden böyle bir şey…… aaah! Şimdi Patrasche-chan bile bana acıyarak bakıyor! Lütfen kes artık!]

 

Patrasche, Subaru’nun sesine küçük bir çığlıkla karşılık verdi. Bunu duyan Otto, umutsuzluğa düşerek kollarıyla kafasını sardı. Anlaşılan Patrasche de Otto’ya kendi tavsiyelerini veriyordu. Böyle zamanlarda insan ‘’Hayvanlara Fısıldama’’ ilahi korumasına sahip olmamayı dileyebilirdi.

 

[Garfiel: Siz aptallar nereye giderseniz gidin değişmez misiniz?]

 

Garfiel, ejder vagonunun yanında koşarak kendisini konuşmaya dahil etmişti.

 

Ejder vagonları, ormanın ortasında dağınık bir yoldan gitmekteydi, bu yüzden en yüksek hızlarında değillerdi. Subaru bile tüm gücünü kullansa koşarak vagona yetişebilirdi. Haliyle Garfiel için yetişip vagonlara eşlik etmek oldukça kolaydı.

 

Hiçbir zorluk çekme belirtisi göstermeden, nefes nefese kalmadan aynı hızla koşuyordu.

 

[Garfiel: Biliyo musunuz, “Bakimu at dalaşının sonundaki masal’’ dan çıkmış bi cazibe var sizde. ]

 

[Subaru: Deyimlerin daha kısa olması ve ne söylediğinin açık olması gerekmez miydi? …… Şu anda aynı konuşmanın içinde bile değilmişiz gibi.]

 

[Garfiel: Huh? Ne demeye çalışıyosun seni piç?]

 

Garfiel sıkıntı içinde burnunu kıpırdatırken Subaru bu etçil ifadeye sadece basitçe omuz silkerek yanıt verdi. [ Düşündüm de ]

 

[Subaru: Bize rehberlik etmek için gönüllü oldun, ama pek bir rehberliğini göremiyorum. Görevinden kaytarmıyor musun? ]

 

[Garfiel: Böyle olmasını istememiştim. Ama sizin ejder dostlarınız bayaa zeki di mi? Bu yoldan sadece bi kere geçtiler ama kusursuzca hatırlıyolar.]

 

[Subaru: Eh, benim kızım Patrasche’den de bu beklenirdi. Bu onun için sadece başlangıç seviyesi. Ateşli halkalardan atlamak, top sıçratmak hatta bir ...........hey dur, Patrasche-san, neden dönüyorsun!?]

 

Subaru’nun abartılı akrobatik beklentileri karşısında Patrasche rahatsızlığını belli etmek için zikzaklar çizmeye başlamıştı. Kendini koltuğuna yapıştıran Subaru çevresine bakıyordu. Bunu gören Garfiel homurdanarak [ Ne bok yediğinizi sanıyosunuz ] dedi ve dizginleri tutmaya çalışan Otto’ya baktı.  

 

[Garfiel: Burdaki küçük velet ilginç bi şey söyledi. ‘’Rakiplerinin zayıflıklarını elinde tutmanın kazancı’’ falan gibi.]

 

[Otto: Yeah, bunun doğru olduğunu düşünüyorum. İyi bir düşünce şekli olduğunu düşünmesem de ……örneğin ne kadar rehineye sahip olursanız istediğinizi alma şansınız o kadar çok olur, değil mi? Mesela bir tehlike hissi doğurmak istiyorsanız ne kadar rehine o kadar seçenek demek ……]

 

[Subaru: Oyoyoy! Bu ‘’küçük veletin’’ tüccar olduğuyla ilgili ciddi şüpheler var. Kesinlikle korkunç gaddarlıklar yapıp bir ülkeden kaçmak zorunda kalmış biri gibi! ]

 

[Otto: Niye benim bir suçlu olduğuma bu kadar ikna oldun!?]

 

Subaru, “Otto her seferinde söylediklerime nasıl düşüyor acaba”, diye düşünerek kafasını salladı. Sonra konuşmayı rayına sokmak için [Her neyse] diyerek devam etti.

 

[Subaru: Basitçe, ben önce gidip  Garfiel’le konuştuğum ve şartını kabul ettiğim için……. her şey sorunsuzca ilerledi.]

 

[Otto: Şartını…… kabul ettim derken?]

 

Subaru buna cevap vermek istemiyor gibi göründüğü için Otto sorusunu Garfiel’e yöneltti. Garfiel köpek dişlerini sıkarak konuştu.

 

[Garfiel: Basit diil mi? Ağlak Prenses-sama yerine Subaru yargılamaları tamamlayacak ve sığınaktakiler çabucak özgür kalacak.]

 

[Otto: Bu……]

 

Otto Subaru’ya yandan bir bakış atmadan önce gözleri kocaman açılmıştı. Sonra da birkaç kez ağzını açıp kapatarak mırıldandı.

 

[Otto: Bunda bir sorun olmadığından emin misin, Natsuki-san?]

 

[Subaru: “Sorun olmadığından” derken ne kast ediyorsun?]

 

[Otto: Sen zaten yargılamalara katıldın, bunda bir sıkıntı yok……ama sanırım söylemek istediğim şey, Emilia-sama’nın yerine hepsini tamamlamandı.]

 

Bu Subaru için de bir açmazdı. Otto, kelime seçiminde zorlansa da meselenin özüne inmişti. Subaru’nun kaşlarını çatmasına rağmen, Otto meseleyi irdelemeye devam etti.

 

[Otto: Tabii ki yargılamaların ne gerektirdiği hakkında fikrim yok ve Emilia-sama’nın pek iyi gitmediğinin farkındayım. Ama Emilia Kraliyet seçimini kazanacaksa sığınaktakilerin ve Roswaal’ın halkının desteğine ihtiyacı var, değil mi? Bu onun ikisini de kazanma şansıydı ve böyle bir şeyi bir kenara atmanın pek iyi bir fikir olduğunu sanmıy ……]

 

[Subaru: Sorun vakit…… bunun ne kadar vakit alacağını bilmiyoruz. Eğer Emilia, bu süreçte çökerse bu bir at arabasını atın önünde tutmanın mükemmel bir örneği olur. Emilia’nın kendisi daha önemli ……]

 

[Otto: O zaman onun sınırına geldiğini mi düşünüyorsun? Buna katılmıyorum. Onu kısa bir süredir tanıyorum ama Emilia-sama bundan çok daha güçlü bence. Tabii ki ilk yargılamasından döndüğünde bayağı kötüydü, ama bunun dışında kendisini toparlamayı iyi başardı, sence de öyle değil mi? ]

 

Otto kendi bakış açısında haklıydı, Subaru Emilia’yı küçümsüyor gibi görünüyordu.

 

――Ama Otto’nun görmediği şey, Emilia’nın Subaru’dan başka kimseye göstermediği güçsüz yanıydı. Harcadığı efor yüzünden perişan oluyordu.

 

Aynı bugün onları yolculadığı zamanki gibi. Ne zaman yanlarında bir 3. kişi belirse her zamanki sakin tavrını korumak için uğraşıyordu.

 

Diğer taraftan, Subaru ile başbaşayken, Subaru’nun onu bulduğu sabahki perişan haline geri dönüyordu.

 

Subaru’ya bel bağlamıştı―― ve onun gerçek ifadesini başka birinin görmesine izin vermiyordu.

 

Subaru’nun dilini tuttuğunu gören Otto konuşmaya devam etmedi. Ama onun yerine başkası dahil oldu.

 

[Garfiel: Bu kadar yeter. Sığınağın bariyerinden geçmek üzereyiz. Daha ileri gidemem.]

 

[Subaru: …….Sadece meraktan soruyorum, bariyeri geçmeye çalışsan ne olur?

 

[Garfiel: Henüz denemediğim için bilmiyorum, ama sanırım sizin Prenses-sama’nın bilincini kaybettiği zamanki gibi olur.]

 

Konunun değişmesine sevinen Subaru, yeni konuya hemen atlamıştı.

 

[Garfiel: Bu insanları bıraktıktan sonra hemen götünüzü buraya geri döndürüyosunuz ….. Ah, gerçi yanındaki küçük velet gelmese de olur.]

 

[Otto: Dalga geçmeyi bırak, tabii ki ben de döneceğim. Sonuçta hala Margrave Mathers’la konuşamadım!]

 

[Subaru: Oh? Gerçekten mi? Hala kendini tanıtamadın mı?]

 

[Otto: Evet öyle! Bir haftadır sorup durdum ama Ram-san sürekli ‘’Zamanlaman uygun değil’’ , ‘’ O şu an dinleniyor’’ gibi şeyler söyledi.......ve beni kovaladı!]

 

Belki burun deliklerinden kızgınca nefes alıp veren Otto’nun, gerçekten de zamanlaması kötüydü, ama――

 

[Subaru: Hmm, muhtemelen kasıtlı yaptılar. Çünkü yargılamalar başladığından beri bana da böyle saçma sapan bahaneler sunup onu görmeme izin vermiyor.]

 

Subaru tahminini usulca mırıldanmıştı.

 

Yargılamalar başladığından beri, Subaru, Roswaal’ı neredeyse hiç görememişti. Ram sürekli karşısına dikilip Otto’ya sunduğu bahaneleri sunmuştu. Sözde her şey Roswaal’ın iyileşmesi içindi, ama gerçek sebebin bu olmadığı açıktı.

 

Hatta, Subaru yargılamayı aldığını söylediğinden beri Roswaal ziyaretçi almayı bırakmıştı.

 

Kendisinin geçip Emilia’nın geçemediğini söylediğinde Roswaal’ın yüzündeki değişimi unutamıyordu. Bu ifadeyi onun yüzünde ilk defa görmüştü.

 

Kısacık bir an için, yüzündeki palyaçovari umursamaz görünüm yok olmuştu ve altında ―― ne öfke ne de keder olan, onların birleşiminden çok daha karmaşık bir ifade belirmişti.

 

[Garfiel: Bunu çok fazla düşünme, yeah? Her neyse, dönerken de aynı yolu kullanın. Bu sefer dikkat edip size saldırmiycam, ama parolayı unutmayın.]

 

[Subaru: Parola?]

 

[Garfiel: Bariyeri geçince bu sözleri söylerseniz kimse size saldirmiycak taam mı? Parola : “Grimoire altında Baira Baira”]

 

[Subaru: Huh, ne? “Baibai grime’e mi”?]

 

Bu şu ana kadarki en kötü parolaydı, tamamen anlamsız bir deyimdi.

 

Subaru kaşlarını çattı. Parolayı daha söylendiği an unutmuştu.

 

Garfiel her zamanki kendini beğenmiş tavrıyla beklerken, Otto da parolayı bir yerlere yazıyordu. Önemli şeyleri hatırlama görevini Otto’ya bırakan Subaru, uzunca iç çekti.  

 

[Subaru: Her neyse, bunu söylediğimiz sürece içeri girebileceğiz, başka bir şey sormayacaklar, değil mi?]

 

[Garfiel: Devriye gezen tek kişi ben değilim. Benden daha tez canlı olanlar var. Onların bakış açısından sizi indirip yargılamaları tamamlamanıza izin vermemek için mükemmel bi fırsat olabilir.]

 

[Subaru: ……Böyle bir şeyler söylediğini hatırlıyorum.]

 

Sığınağı özgürleştirmek isteyen kişi, sığınağın başındaki Lewes’ti. Ama zıt fikirde olanlar da vardı.

 

Garfiel daha önce de Subaru’yu, gardını düşürmemesi ve o insanlara avantaj vermemesi konusunda uyarmıştı.  

 

[Subaru: Tamam, anladım. Bizi kolladığın için teşekkürler.........Sanırım vealaşmaya gerek yok, ne de olsa birbirimizi yarım gün sonra falan göreceğiz. Ama, yine de teşekkürler.]

 

[Garfiel: Sadece yaşlı kadının emirlerini uyguluyorum, gerisini umursamam. Daha önemlisi, ee, uh... ]

 

Subaru ona teşekkür ettiğinde Garfiel başından savar gibi ellerini sallamıştı ama sözlerinin sonuna doğru sesi kısıldı. Ondan beklenmeyen bu tavrı gören Subaru kaşlarını kaldırdı. Garfiel sonunda [Uuuuh] diyerek devam etti.

 

[Garfiel: Siz köşke döndüğünüzde, Frederica denen kız orda olacak mı?]

 

[Subaru: Yeah, öyle olmalı. Onu tanıyor gibi görünüyorsun. Ne ayak?

 

[Garfiel: Karmaşık bir ilişkimiz vardı, o kadar. Pek konuşmak istediğim bir şey değil, ama……]

 

[Subaru: Ona kesinlikle onu düşündüğünü söyleyeceğim. Belki onun da sana bir mesajı vardır.]

 

[Garfiel: ……Bunu yapmanı istemedim…]

 

Bir anda gözlerini kaçıran Garfiel, vagondan ileriye zıpladı. O zıplarken ejder vagonları bariyerin sınırından geçmekteydi. İki elini de göğsüne yerleştirmiş olan Garfiel arkalarından bağırdı.

 

[Garfiel: Sakın kaçayım deme, Subaru! Sözünü tutsan iyi olur, yoksa ölürsün! Benim şartım sayesinde gidiyorsun unutma!]

 

[Subaru: Yeah, endişe etmene gerek yok. Benim söz-tutma- GÜÇLERİM son zamanlarda epey arttı!]

 

Bu sözler gerilerinde kalan ormanda yankılanırken Subaru, belli belirsiz figüre karşı bir yumruğunu kaldırdı. Garfiel de karşılığında kendi yumruğunu kaldırarak ona eşlik etti.

 

Garfiel, kafile ormanın gölgelerinden tamamen çıkana kadar, bir yumruğu havada beklemeye devam etti.

 

 

#Öncelikle bir sorum olacak. Sizce Garfiel'in bariyerin girişine kadar gelip en ufak bir şekilde etkilenmemesi normal mi? 
Peki Garfiel'le Frederica'nın nasıl bir ilişkisi var?
Şanssız çocuğumuz Subaru, kazasız belasız yarım gün içerisinde gidip dönecek mi?

Güzel bölümler geliyor. Okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr