Cilt 7 Bölüm 39 [ Huysuz ] (2/3)

avatar
2283 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 7 Bölüm 39 [ Huysuz ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy



İsminin Tanza olduğunu söyleyen kız, Subaru ve Al’ı korumak istercesine önlerine geçen Medium’u baştan ayağa süzdükten sonra kafasını salladı.

 

Tanza: [Paniğe gerek yok, her şey yolunda. Kötü bir niyetle gelmedim.]

 

Medium: [Gerçekten mi? Ama hem buranın hem de efendinin kalesinin duvarlarını yıkmadık mı?]

 

Tanza: [Kale de ahır da Yorna-sama tarafından onarılacaktır. ——Yorna-sama sizleri birer ulak olarak kabul etti. Bundan böyle hiç kimse işinize karışmayacak.]

 

Medium’un gerginliği Tanza’nın son sözleriyle ortadan kalktı. Fakat genç kızın yüzü bu rahatlamayla gevşerken Subaru’nun izlenimi tam tersi yöndeydi.

 

Yorna’nın duvarları ve ahırı onaracak olması bir kenara, asıl soru sonrasında neler olacağıydı.

 

Subaru: [Kimsenin işimize karışmayacağını söyleyerek büyük bir vaatte bulundun. Ama İmparator Hazretlerinin orada olduğunu biliyoruz, haksız mıyım?]

 

Subaru, Medium’un ardında durup korunurken iyi bir izlenim vermekten yana hiç endişe duymuyordu.  Ardından Tanza’nın gri gözlerini üzerinde hissederek bir adım öne çıktı.

 

Tanza, tatlı suratının aksine duygularını hiçbir şekilde belli etmeyen bir kızdı. Cana yakınlığın kamuroluğun hayati bir parçası olması gerekirken bu kızın tavırları Subaru’ya bir oyuncak bebeği anımsatıyordu. 

 

Subaru: [En azından İmparator Hazretlerine zarar verdiğimiz kesin… ve bunu görmezden mi geleceksiniz? Leydi Yorna öyle mi söyledi?]

 

Tanza: [Evet. Burada, İblis Şehrinde hiç kimse Yorna-sama’ya karşı gelemez. Vincent-sama’nın da bunun farkında olduğuna inanıyorum.]

 

Subaru: [Oh…]

 

Tanza’nın yanıtı mutlak bir kesinlikle aleni gerçekleri aktarmıştı. Bunu duyan Subaru’ysa söylemek üzere olduğu şeylerden vazgeçti.

 

Ardından tüm grup, az önce aşmış oldukları ahır tavanının ötesine bakarak Kırmızı Lapis Kalede en ufak bir hareketlilik olmadığını teyit etti. Edindikleri kısa izlenime göre Kafma çoktan peşlerine düşmüş olmalıydı.

 

Subaru: [Bu bile olmadığına göre… Sana inanabiliriz anlaşılan.]

 

Tanza: [Vincent-sama da geri dönecek. Ve mektubunuz yarın yanıtlanacak.]

 

Subaru: […Anlaşıldı.]

 

Tanza: [Öyleyse sağ salim dönmenizi diliyorum.]

 

Tanza, iç çeken Subaru karşısında saygıyla eğilerek üçlü gruba arkasını döndü.

 

Kendisine verilen ufacık görevi eksiksiz şekilde yerine getirmişti ve şimdi de Yorna’nın yanına dönüyor olmalıydı. Ancak Subaru, onun uzaklaştığını görür görmez ansızın “Tanza-san” diye bağırdı.

 

Tanza da durup arkasını döndü. Ve o duygusuz, oyuncak bebek misali suratı izleyen Subaru,

 

Subaru: [Yorna-sama senin gözünde nasıl biri?]

 

Bu sorunun ardındaki sebep, Subaru’nun Yorna hakkında çok fazla izlenim edinmiş olmasıydı.

 

Vincent’ın sahtekar olduğundan habersizken böyle davranıyorsa gerçek İmparator Abel’e de aynı şekilde davranıyor olmalıydı.

 

Subaru, yalnızca güçlü bir kadın olduğu iddiasıyla saygısız ve kaba davranışlarını görmezden gelmenin adil olmadığına inanıyordu ancak neden böyle davrandığı konusunda da net değildi.

 

Yorna’nın Abel’e beslediği his neydi, sevgi mi, nefret mi?

 

Subaru ve diğerlerini mücadeleye teşvik ettiği gerçeği de işin içine girince yüreğinden geçenleri anlamak neredeyse imkansız hale geliyordu.

 

Bu nedenle——

 

Subaru: [Bunu yanındaki birinden duymak isterim. Yani Yorna Mishigure-sama hakkındaki izlenimlerini.]

 

Tanza: [O sevgi dolu bir kadın. Müttefiklerini sever ve düşmanlarından nefret eder. ——İblis Şehrinde yaşayan her şeyin sevgilisidir.]

 

Subaru: [————]

 

Tanza hiç tereddütsüz yanıt verirken ilk defa gözlerinde bir duygu belirtisi görüldü.

 

O belirti hızla kaybolsa da Subaru, onun belli belirsiz bir tutku olduğunu hissederek tek kelime edemedi.

 

Ve böylece genç kızın yürüyüp gidişini izlemekle yetindi.

 

İstediği cevabı alıp almadığı sorgulansaydı alamadığını söylemek zorunda kalırdı.

 

Yorna hakkındaki gizemli izlenimleri daha da yoğunlaştığıyla kalmıştı. Tanza’nın sözlerinde bir yalan belirtisi bulamıyordu. Fakat onun sevgi dolu bir kadın olduğuna inanmakta zorlanıyordu.

 

Subaru ve grubu İblis Şehrine girdikleri andan itibaren onun insafına kalıp elinde oyuncak olmuştu.

 

Al: [Tanrım, gitti ya… Ee, şimdi ne yapacağız?]

 

Subaru: [… Geri dönmekten başka şansımız yok. Şimdilik Tanza-san’ın söylediklerine güvenecek ve yarın bir yanıt almayı bekleyeceğiz.]

 

Subaru, Tanza’nın gözden kaybolduğu ahırda poposunun üzerine düşmüş olan Al’a yeniden omzuyla destek verdi.

 

Ve onun ağırlığını destekler halde bir kez daha Kırmızı Lapis Kaleye baktı.  

 

Subaru: [Şaşaalı, göz alıcı bir kale… “Gösterişliden” kasıtları bu mu acaba?]

 

Diye kendi kendine mırıldanan Subaru, Tanza’nın söylediklerinin doğru olduğunu fark etti.

 

Mavi ile kırmızı arasında gidip gelen bu tuhaf kale, artık yaratmış oldukları delikten yoksundu. Gözlerini ne kadar zorlarsa zorlasın o deliğin gölgesini dahi göremiyor, ondan bir eser bulamıyordu.

 

△▼△▼△▼△

 

Abel: [Anlıyorum, demek o geldi, ha.]

 

Subaru: [Söyleyeceğin bir şey var mı? Belki satır arasında üzgünüm, özür dilerim veya lütfen beni bağışlayın falan dersin hani?]

 

Hana geri dönmelerinin ardından Abel, mektup vukuatıyla ilgili haberleri almıştı. Ve o ilk yanıtıyla kaşlarını fena halde çatarken ondan bir cevap almak için bastıran Subaru’nun suratı nefret doluydu.

 

Ancak oni maskesini kuşanmış olan Abel, buna rağmen can sıkıntısı içerisinde Subaru’nun yüzünü avcuyla iterek,

 

Abel: [Niye özür dilemek zorunda olayım ki? İyi iş çıkarmışsınız. Ben de tam sizi başarınız için övecektim.]

 

Subaru: [Övecektin!? Övecektin, öyle mi!? Bana o küçümseyici tavırla ve bu söylemlerle gelme! Beni övmene gerek yok, ben yalnızca yapılması gerekeni yapıyorum. Hey, siz ikiniz!]

 

Al: [Beni bu işe karıştırma.]

 

Subaru memnuniyetsiz Abel’e duyduğu öfkeyle isyan ederken yoldaşlarından destek bekledi. Fakat Al, ayaklarını yere yaymış yatar halde elini sallayarak “Bana biraz huzur ver.” demekle yetindi.

 

Açıkça ortada olduğu üzere işin en büyük kısmını Al üstlenmişti. Ve yaralı bedeniyle ilgilenme işini Taritta’ya bırakınca onca bandajdan mumyaya benzemeye başlamıştı.

 

Siyah miğferi ve tüm bedeninini kaplayan bandajların birleşimiyle doğan görünümünün gerçeküstülüğüyse inanılmazdı.

 

Taritta: [Natsumi ve Medium’un iyi olmasına sevindim. Gerçekten sizinle gelmeliymişim, çok endişelendim.]

 

Subaru: [Hey, bunu duydun mu? Doğru yanıt bu işte. Bir İmparator olarak Şeflik görevini üstlenen Taritta-san’ı örnek almaya ne dersin?]

 

Taritta: [Lütfen kes şunu, ölüp gideceğim şimdi…]

 

Yüksek pozisyonlardaki insanların nasıl bir zihniyet benimsemesi gerektiğini açıklayan Subaru tarafından iyi bir rol model olarak övülen Taritta, beti benzi atmış şekilde kafasını sallıyordu.

 

Ancak genç kadının ifadesi korku doluyken Subaru, hüsrana uğramadan edemiyordu. Şu Abel’e haddini bildirebilecek hiç kimse yok muydu sahiden?

 

Böyle anlarda insanların savunmasızlığından faydalanmaktan başka çaresi olmamasından utanç duyuyordu.

 

Louis: [Uu! Auu!]

 

Medium: [Ah! Louis-chan, bunu yapamazsın! Görüyorsun ya, Natsumi-chan ve diğerleri şu anda önemli bir konuşmanın ortasında!]

 

Louis: [Uu! Uu!]

 

Derken Subaru’nun düşünceleri yan odadan gelen tiz bir çığlıkla dağıldı.

 

Ve o odanın girişine şöyle bir göz attığında Louis ile Medium’un itişip kakışmakta olduğunu gördü. Elbette ki Louis’in Medium’a direnebilmesine imkan yoktu, yani aralarındaki şey daha ziyade bir yetişkinle çocuk arasındaki sumo güreşine benziyordu.

 

Böylece Louis çok geçmeden yakalanarak bir kez daha bitişik odanın içerisinde gözden kayboldu.

 

Louis: [Aauu!]

 

Subaru: […Şiişşşşt, orada ne haltlar dönüyor? Geldim geleli üstüme atlamaya çalışıyor.]

 

Al: [Nedense en çok sana bağlıymış gibi görünüyor, kardeşim. Benim suratıma bile bakmıyor. Bana bağlanmasını istediğimden değil tabii.]

 

Subaru’nun iç çekişlerini işiten Al, ucuz bir cadılar bayramı kostümünü andıran son haliyle homurdandı. Yanı başındaki Taritta’ysa memnuniyetle alnını sildi, estetik anlayışı çok da kötü sayılmazdı.

 

Emilia ve Beatrice’le aşık atabilecek birini bulmuş olan Subaru, onları daha da çok özlemeye başlıyordu. ——Yo, yalnızca onları değil, sınırın ötesindeki herkesi özlüyordu.

 

Çok yakında Vollachia’ya gönderilişinin üzerinden yirmi gün geçmiş olacaktı.

 

Beatrice ve Ram var olduğu sürece Subaru ve Rem’in güvende olduğunu teyit edebilirlerdi ama hepsi bundan ibaretti; bundan öte bir bilgi veremeyecek olmaları iyice can sıkıcıydı.

 

Subaru, bir an önce Emilia ve diğerleriyle buluşmanın bir yolunu bulmayı diliyordu.

 

Subaru: [Ama bu maskeli adam tüm önemli kısımları bizden gizleyip duruyor…]

 

Abel: [Hmm, beni işaret edip maskeli mi diyorsun? Ben maskeliysem size ne demeli? Bir ahmak ve bir soytarı olabilir mi?]

 

Al: [Bana kalırsa hepimiz ucuz cadılar bayramı kostümleri giyinmiş gibiyiz, haksız mıyım?]

 

Al’ın söyledikleri Subaru’nun az önceki düşüncelerini tuttururken bu ifadeyle Abel’in değindiği noktanın birleşimi Subaru’nun “Grr” diyerek dişlerini gıcırdatmasına yol açtı.

 

Sahiden de kadın kılığındaki Subaru, oni maskeli Abel ve bandajlarla sarılarak miğfer takmış olan Al, bir kostüm partisinin katılımcılarını andırıyordu. Bu da bir şekilde Kaos Alevini yansıtıyordu; pek çok ırkın birbirine karıştığı bu mekanda bireyselliklerinin gömülmesini engellemeye çalışıyorlarmış gibi bir halleri vardı.

 

Elbette ki Subaru’nun kılık değişimi pratik bir amaç uğrunaydı ve kaçınılmaz bir şeydi.

 

Subaru: [Neyse! Kalede Yorna-san’la görüşebildim ama İmparatorun grubuna da denk geldim… O senin dublöründü, değil mi?]

 

Ellerini çırparak böyle söyleyen Subaru, konuşmanın akışını zorla eski haline döndürdü.

 

Kimseler kulak misafiri olmasın diye sesini kısık tutmaya özen gösterse de etrafındakilerin işitilmesi gerekenleri eksiksiz şekilde işitmesini de istiyordu.

 

Buna karşılık Abel, oni maskeli kafasıyla onay verip “Aynen” diyerek,

 

Abel: [Görünüş olarak bana benzeyen birçok kişi olsa da benim kimliğime bürünme işlemini gerçekleştirebilecek pozisyonda sadece tek bir kişi var. ——Chisha Gold.]

 

Subaru: [Chisha Gold… Dokuz İlahi Generalden biri. Doğru hatırlıyorsam Beyaz Örümcekti, değil mi?]

 

Abel: [Doğru. Oldukça akıllı ve büyük bir orduya komuta etmekte mükemmel. Ve de…]

 

Al: [Abel-chan’a ihanet eden ilk kişi.]

 

Yatağın üzerinde oturarak kollarını önünde kavuşturan Abel, Al’ın son yorumunu sessizce onayladı.

 

Evet, Chisha Gold, Dokuz İlahi General arasındaki ilk haindi ve Abel’in fazlasıyla güvenmiş olması gereken biriydi. O Abel’in yedeğiydi—— yo, artık yedek olmaktan çıkmış, İmparator koltuğuna oturmuştu.

 

Subaru: [Chisha… Sence sahte İmparatorun İblis Şehrine gelme sebebi nedir?]

 

Abel: [Bana karşı verilen savaşı kazanmanın şartlarını anlıyor.]

 

Subaru: [Safında en çok İlahi Generali toplayan kazanır.]

 

Galibiyetin anahtarı, Vollachia İmparatorluğunun gücünün sembolü olan Dokuz İlahi Generali toplamaktı.

 

Subaru ve diğerleri de bu anahtar uğruna Kaos Alevine gelme zahmetine girmişti. Fakat Abel’in yanıtına bakılırsa ortada tek bir amaç olabilirdi.

 

Subaru: [Yani onlar da mı Yorna Mishigure’i saflarına çekmeye çalışıyorlar?]

 

Abel: [Buna inanmak zor. Yorna Mishigure… O adam Yorna’nın ikna olacağına veya anlaşmaya varacağına inanacak kadar pervasız biri değil.]

 

Subaru: [——? Öyleyse burada ne işleri var?]

 

Abel: [Orası bariz. ——Benim İblis Şehrine geleceğimi biliyordu.]

 

Abel’in yanıtını işiten ve idrak edemeyen Subaru’nun kafası karışmıştı.

 

Bir o kadar afallamış olan Al da elini kaldırıp “Abel-chan” diyerek,

 

Al: [Gerçekten de sahte İmparatorun Abel-chan’ın Kaos Alevine geleceğini öngördüğünü mü söylüyorsun? Bu doğruysa başımız dertte değil mi?]

 

Abel: [O benim düşüncelerimi hatırı sayılır bir doğrulukla öngörebilir. Sonuçta benim tahttan ayrılışımın ardından belirdiğim yerle birlikte Hisar Şehrinin işgali, üstüne bir de Dokuz İlahi Generalle ilgili düzenlemeler derken… İblis Şehrinin kritik bir konum halini alması gayet doğaldı.]

 

Subaru: [Bunu bile bile… Yo, yok artık!]

 

Abel’in tasasız sözcükleri karşısında gözleri faltaşı gibi açılan Subaru, titreyen parmağını kendisine sessizce bakmakta olan Abel’e doğrultarak,

 

Subaru: [Bizim sahte İmparatora denk gelmemizi bekliyordun, değil mi? Onunla bizzat karşılaşmaktan kaçınmak için de sen handa kaldın…]

 

Abel: [Ahmak. Bunu yapmamın ne anlamı var ki? Kontrolünün altındaki piyonların sayısı direnç göstermeksizin azalırsa çoktan kazanılmış bir satranç maçında bile zafere giden yolu baltalarsın.]

 

Subaru: […Ehh, o kadarı doğru sanırım ama...]

 

Mantıklı gelmeyen tek nokta, Abel'in kendisine zarar verecek bir hamle yapmasıydı.

 

Yine tek sorun bunun çürütülememesiydi ve hal böyle olduğu sürece Subaru’nun ‘Abel kötü niyetli bir dalavereci’ şeklindeki komplo teorisi, kelimenin tam anlamıyla komplo teorisi olarak yaftalandığıyla kalıyordu.

 

Her halükarda——

 

Subaru: [Neyse! Konumuza dönelim, ne demek istiyorsun şimdi? O sahte İmparator Yorna-san’ı safına katmaya ikna edemeyeceğini biliyordu. Buna rağmen sen geliyorsun diye İblis Şehrine mi geldi…]

 

Abel: [İnisiyatif alacak ve Vincent Vollachia ile Yorna Mishigure arasındaki ilişkiyi baltalayacak. Böyle bir olaydan sonra Kırmızı Lapis Kalenin zirvesine ulaşmam kolay olacak mı sizce?]

 

Al: [Oh, bu biraz… Ne sinsi bir herifmiş, oy!]

 

Al başını sallayıp onaylarken Subaru da hemfikir oluyor ve öfkeleniyordu.

 

Nihayet Abel’in ne söylemeye çalıştığını anlıyordu. Başka bir deyişle Vincent’ın amacı Yorna’yı ne dost ne düşman kılmak, geçersiz bir oya dönüşmesini sağlamaktı.

 

Bunun için de bizzat kaleye gitmiş ve İmparatorla yapılacak görüşmelerin kesin bir şekilde sona erdirilmesini planlamıştı.

 

Subaru: […Yani bir gün geç varacak olsaydık...]

 

Abel: [Planları başarılı olacaktı. Sıkıntılı bir süreç olabileceğini bu yüzden söyledim işte.]

 

Subaru: [————]

 

Subaru, inceleyici gözlerini kırpmaksızın Abel’i izliyordu.

 

Demek ki az önceki etkileşimleri Abel’in takdirini belirtme şekliydi. Durum buysa bir patron astlarını övmekte ancak bu kadar kötü olabilirdi.

 

Yani Subaru’nun kendi kendisinin sırtını sıvazlaması bile Abel’in iltifatından daha çok etki ederdi.

 

Subaru: [Aferin bana… Al ve Medium-san’a da!]

 

Al: [Oh? Oh, aynen, aferin bize.]

 

Medium: [Eveeeett~. Natsumi-chan’ın iğneli sözleri bir harika!]

 

Böylece birlikte ölümün üstesinden gelen ve daha da birlik olan üçlü, birbirini övdü. Bu esnada Abel’in aksine Subaru, Taritta adına üzülüyor, onun gruptan dışlandığı için kendisini yalnız hissettiğini biliyordu.

 

Subaru: [Ama keşke önceden bana söyleseydin dediğim pek çok şey var. Mesela Yorna-san’ın sana karşı bazı hisleri olduğunu bilebilirdim.]

 

Al: [Oh, bunu ben de söylemek istiyordum. Sana yalvarıyorum Abel-chan. Doğuştan yere bakan yürek yakan biri olmana diyeceğim yok ama bu durumda yakışıklılığının vergisini ödemen lazım.]

 

Abel: [Gerçekten neden bahsettiğini anlamıyorum, soytarı. Ayrıca yanlış anlamışsınız.]

 

Al: [Ne demek yanlış anlamışız? Ben yalnızca aradaki gerçek etkileşime bakarak konuşuyorum.]

 

“Gerçek etkileşim” Yorna ve Vincent arasında yaşanmış olsa da Yorna’nın işveli bakışlarının hedefinin Abel olduğu doğruydu.

 

Ancak Abel, Subaru ve Al’ın ısrarları karşısında derin bir nefes alarak,

 

Abel: [Yorna Mishigure’in aklındaki kişi ben değilim. Vollachia İmparatoru.]

 

Subaru: […E o da sen değil misin? Sakın bana aslında sahtekar olan benim, gerçek İmparatorsa diğeri deme?!]

 

Kırmızı Lapis Kalede doğan şüpheler bir an için yeniden doğarken Subaru, şaka yapıyor olmalısın dercesine gözlerini Abel’e dikti. Lakin Abel, “Akıl alır gibi değil” diyerek,

 

Abel: [Her şeyi duyduğun gibi algılama. Benim Vollachia İmparatoru olduğum doğru, bununla birlikte “Vollachia İmparatoru” yalnızca beni ifade etmiyor. Geçmişte de Vollachia İmparatorları oldu, gelecekte de olacak.]

 

Subaru: [Bu…]

 

Subaru Abel’in özlü açıklamasını sindirip gözlerini devirirken yanı başındaki Al aptalca bir “Haaaah~?” sesiyle birlikte,

 

Al: [Yani diyorsun ki Yorna-chan’ın hedeflediği şey Abel-chan’ın zenginliği ya da statüsü?]

 

Abel: [Detaylara girmeyeceğim ama meselenin bu olduğundan oldukça eminim. Onun arzuladığı şey İmparatorluğun zirvesi… yani Vollachia İmparatorunun en gözde metresi olmak. O kişi ben olmasam da bir şey değişmez.]

 

Subaru: […Senin adına biraz üzüldüm galiba.]

 

Abel: [Kendi kafanda kurduklarına dayanarak bana acıma.]

 

Bu bir bağlamda aşk için açıkça tanımlanmış bir ön koşuldu.

 

İmparatorun en gözde metresi—— Başka bir deyişle Yorna’nın amacı İmparatorun karısı olmakmış gibi görünüyordu. Bu pozisyonda İmparator olmadan da hem kuvvet hem de finansal güç anlamında İmparatorluğa hükmedebileceği kesindi.

 

Ve İblis Şehri Kaos Alevine hükmetmek, o güzelim tilki kadının açgözlülüğünü doyurmak için yeterli değildi.

 

#Güzel bir bölümdü. Üçüncü kısım da aşağı yukarı bu uzunlukta olacak. Ama yarın on günlüğüne şehir dışına gidiyorum, orada çeviri yapma fırsatım olup olmayacağını da bilmiyorum. Yani bu süre boyunca bölüm gelmeyebilir, gelirse de sürpriz olur bilgisini vereyim. Tekrar görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr