Cilt 4 Bölüm 12 [ Çay Partisinden Kalan Hediye ]

avatar
4791 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 12 [ Çay Partisinden Kalan Hediye ]


Çevirmen : Clumsy 

 

[Echidna: Anlaşılan hazırlamak için o kadar uğraştığım yer yıkılmış. Ne büyük pervasızlık… klasik Minerva. O kız birazcık… hızlı çıldırabiliyor.]

 

[Subaru: Birazcık mı……? Bence anında o noktaya geldi. Bu yeni-heyecanlı-şiddetli-koca göğüslü-iyileştirme-türü-loli-tsundere. Çok fazla karakter özelliği var bilirsin! ]

 

Kusursuz bir şekilde iyileşmiş sağ kolunu kaldıran Subaru, bu şekilde önünde duran Echidna’ya bağırıp duruyordu.

 

Beyaz saçlı kızdan gelen baskı hissi hala değişmemişti. Ama yine de az önce yaptığı düzenlemelerin Subaru üzerinde hiç etkisi olmadı diyemeyiz.

 

 

[Subaru: Neyse, sanırım şimdi yüz yüze konuşmaya hazırım. Diğer cadılara kıyasla sen daha makul görünüyorsun …… Tembellik Cadısı-san dışında, belki biraz saçmalıyor olabilir ama bence birbirimizi anlamıştık.]

 

[Echidna: Ee Sekhmet, nasıl söylesem… tüm cadılar arasında en yaşlı ve en aklı başında olan. Ama onu sinirlendirirsen hiçbir şeyi yarı yolda bırakmaz.]

 

[Subaru: “Hiçbir şeyi yarı yolda bırakmaz” derken… sinirlenince korkutucu olur mu demek istiyorsun?]

 

[Echidna: Şöyle söyleyeyim, biz hepimiz bir takım olsak bile onunla mücadele edemeyiz. Kalan 5 cadı birlikte dövüşsek bile Sekhmet’i yenebileceğimizi sanmıyorum. ]

 

Echidna bir kez daha sandalyesine otururken bunları açıkladı. Subaru ona şüpheli bakışlar atıyordu.

 

Aklında uzun, kırmızımsı mor renk saçlı tembel kızın görüntüsü belirdi. O cansız tutumlu, uyuşuklukla dolup taşan kız aslında cadıların en güçlüsüymüş.

 

[Subaru: Bu arada, sormak istediğim bir şey var… Sanırım kıskanç cadıyı konu dışı tutuyorsun.]

 

[Echidna: ――Sana benimle konuşurken uyman gereken bir tavsiye vereyim.]

 

Subaru, Echidna’nın daha önce bahsettiği cadıyı öne atarak bu soruyu sormuştu. Karşılığında Echidna yalnızca gülümsemiş ve tek bir parmağını havaya kaldırmıştı.

 

[Echidna: Diğer cadıları arkadaşım olarak görüyorum, onlar saygımı hakediyorlar. Pek çok kusuru olan bir karakterim var ve onların yanımda olması uzun süredir benim için büyük bir destek, bir kurtuluş gibi. Bu yüzden tek birini bile arkada bırakmadan ruhlarını topladım.]

 

[Subaru: ……Az önce örtbas edilemeyecek bir şey duydum sanırım, ama neyse, lütfen devam et.]

 

[Echidna: Bu cadıları yok eden kişi ‘’Kıskanç cadıydı”. ――Sen en yakın arkadaşlarını zalimce katleden kişiye gülümseyebilir miydin? ]

 

Kızın yüzünde hala bir gülümseme vardı. Ama gülümsemenin doğası tamamen değişmişti.

 

Bir korku dalgası Subaru’nun içinde belirdi, bir yandan da kızın söylediklerini kafasını sallayarak onaylıyordu. Bunu gören kız [ Öyle değil mi? ] diye yeniden sorarak çenesini salladı.

 

[Echidna: Ah, modumuzu biraz bozdum sanırım. Bu kötü tattan kurtulmak için biraz çay içmeye ne dersin? ]

 

[Subaru: ……O Bayan-Çayından bir kez daha içecek cesaretim yok. Ortaya gerçek bir çay koymadıkça burada herhangi bir şey yemeye veya içmeye niyetim yok.]

 

[Echidna: Bir cadının çay partisine davet edilmek… benim zamanımda bu gıpta edilecek bir şeydi……. Aman aman, galiba zaman içinde insanlar değişmiş.]

 

Sanki çoktan Subaru’nun payını ayırmış gibi pişman bir görünüme bürünen Echidna yalnızca kendi bardağını doldurup dudaklarına götürdü.

Ama söyledikleri doğruysa çay aslında onun vücut sıvılarıydı. O zaman oturup kendi ürettiği vücut sıvılarını içip duruyordu…

 

[Subaru: Tavşanlar hakkında bir şey duydum… kendi kakalarını yiyip aralıksız hareket eden makineler gibi falan oluyorlarmış. ]

 

[Echidna: Onlarla aynı kefeye koyulmak biraz aşağılayıcı…… değil mi? Tabi bunu konuyu bağlayıp benden Büyük Tavşan hakkında bir şeyler duymak için yapmadıysan? ]

 

[Subaru: Büyük Tavşan?]

 

Subaru başını kaldırdı, bu kelimeyi daha önce bir yerlerde duymuştu.

 

Anılarını yoklayarak nereden hatırladığını buldu. Lifaus yolu üzerinde Patrasche’yle yolculuk yaparken duymuştu.

 

[Subaru: Beyaz balinayla omuz omuza sıralanan büyülü canavarlar …… değil mi? Büyük Tavşan ve Siyah Yılan?]

 

[Echidna: Onlar Daphne'nin kötü mirası. Kendisi bile onları idare etmekte zorlanıyordu. Siyah yılanı şimdilik bir kenara bırakırsak, Beyaz balina ve Büyük tavşanın bir hayli yıkıma sebep olduğunu biliyorsun değil mi?]

 

[Subaru: Bu arada, madem Beyaz balina hakkında konuşuyoruz, o benim çabalarım sayesinde çoktan öldürüldü. Benim sayemde gerçekten. ]

 

Baş parmağını kaldırıp burun deliklerini şişirerek kendisiyle böbürlendi. Bunu duyan Echidna’nın gözleri ilk defa kocaman açıldı ve şaşkın bir görünüm kazandı.

 

[Echidna: Ehh, öyle mi? Etkileyici. Sana bakınca pek kılıç tutan biri ya da büyü gücüne sahip biri gibi görünmüyorsun …… Ama yine de çevrendekilerin gücünü oldukça iyi kullanmışsın.]

 

[Subaru: Onu tek başıma yenemediğimi hemen anlaman oldukça depresif hissettirdi……! Ona saldırıp tek başıma öldürmediğimi nerden biliyorsun?]

 

[Echidna: Beyaz balinayı da Büyük tavşanı da herhangi bir insanın tek başına öldürebileceğini hayal etmek oldukça zor. Benim zamanımda bunu yapabilecek tek kişi Reid’di.]

 

Subaru, bilmediği bu ismi yeniden duyunca kaşlarını kaldırdı. Bunu farkeden Echidna  [Hmm] diyerek bir parmağını dudaklarına götürdü.

 

[Echidna: Onlar bu çağa geçmedi mi? Başarılarının oldukça hatırlamaya değer olduğunu düşünmüştüm. Basitçe söylemek gerekirse o, bu dünyada tamamen gelişmiş 12 ejderhayı tek başına öldürebilen tek kişiydi. ]

 

[Subaru: Hayır, aslında, benim sahip olduğum bilgiler normal bir insanın bildikleri yanında bir hayli az. Gerçi bu adam da oldukça harika geliyor kulağa.]

 

[Echidna: ――Reid Astrea. “Kılıç Azizi” ona verilen unvan buydu, artık yok mu yani?]

 

Echidna’nın sözlerini dinleyen Subaru, aklında parçaları birleştirmeye çalışıyordu.

 

Astrea――bu Reinhard ve Wilhelm’in aile adıydı, şu anki kılıç azizi ve kılıç şeytanının soyadlarıydı,  kılıç tanrısı tarafından sevilen bu sadık klanın adıydı.

O zaman ilk jenerasyonları Reid Astrea olmalıydı.

 

[Subaru: Tamam, galiba anladım. Hala kılıç azizleri var. Şu anda kaçıncı jenerasyon olduklarını bilmiyorum ama şimdiki kılıç azizi benim dostum. O muhtemelen sizin ata-samalarınıza karşı yenilmeyecek bir canavar. ]

 

[Echidna: Bu bir arkadaşı tarif etmek için oldukça ilginç bir yöntem…… Bunu uygun bulmadığımı söyleyebilirdim ama Reid’i tanıyan biri olarak seni suçlayamam. Her neyse, sanırım Büyük Tavşan hakkında konuşacaktık?]

 

[Subaru: Uhh, nah. Büyük Tavşan veya Siyah Yılan hakkında konuşmak istediğimden değil, ama…]

 

Ne kadar Echidna bildikleriyle gösteriş yapmak istiyor gibi görünse de Subaru buna bir dur demeliydi. Bilmek istediği dağlar kadar şey vardı ama hepsini aynı anda öğrenirse beyni buna ayak uyduramayabilirdi.


Bunun yerine gerçekten önemsediği şeyleri sormalıydı, bu konuları toparlamalıydı.

Bu durumda, bilmek istediği şeylerin başında gelen şeyi yöneltti.

 

[Subaru: So uhh, sen Echidna, Açgözlülük Cadısı olarak adlandırılıyorsun. Buraya kadar doğru, değil mi?]

 

[Echidna: Bunu en başta da onaylamadım mı? Bu konuda bir yanlışlık yok. Şu anda benim rüyamın içindeyiz ve eğer ayrılmak istiyorsan söylemen yeterli.]

 

[Subaru: Anlayışın için teşekkürler. Ama öncelikle sana bir sorum olacak……]

 

Elini çenesine koyup bakışlarını beyaz saçlı kıza çevirdi. Subaru’nun bakışlarına maruz kalan kız bir elini neredeyse transparan bir beyazlıkta olan yanağına koyarak [ Ne olabilir acaba? ] diye düşünerek gözlerini devirdi.

 

[Subaru: Sanırım bu taa en başta onaylatmam gereken bir şeydi ama…… Öncelikle, sen ölü değil misin? Nasıl günlerinin tadını çıkarıp neşe saçmak konusunda atıp tutabiliyorsun? ]

 

[Echidna: ……Ahh, anlıyorum. Bunu açıklamadım, doğru. Bu noktaya değinmeyi unuttuk değil mi? İkimiz de.]

 

Bir el çırpışı eşliğinde Echidna başını salladı. Karşılığında Subaru merak içinde kendisini neyin beklediğini düşünerek kafasını kaşıdı.

Önce karşısında bir cadı bulup, ardından da koca bir cadı topluluğuyla tek tek tanıştıktan sonra Subaru o kadar şaşırmıştı ki şu ana kadar bunu sormak aklına gelmemişti.

 

[Subaru: Bu kadar basit olsaydı mezarda bir hayalet görmek hoş olabilirdi. Ama yaşanan bunca şeyden sonra bunu öyle basitçe sadece kafamın içindeymiş gibi geçiştirebileceğimi sanmıyorum.]

 

[Echidna: Bir hayalet, bunu inkar edemem. Sonuçta ben fiziksel bedenini kaybeden bir ruhum. Ama şimdi, nasıl böyle olduğuma gelince …… hmm. Bu bir karşı koyma gücü gibi. Sanırım en doğru cevap bu olurdu.]

 

[Subaru: Karşı koyma mı……? Ne çeşit…… hayır, aslında, ‘’neye karşı’’ daha iyi bir soru olurdu.]

 

[Echidna: Zekisin, değil mi?]

 

Subaru'nun tepkisinden ötürü başını sallayan Echidna yumuşak bir şekilde ellerini çırptı. Ardından ellerini havaya kaldırarak yapay mavi gökyüzüne doğru bir imza attı.

 

[Echidna: Beni buraya bağlayan Volcanica’ydı. Ejderha Volcanica. En azından adını duymuşsundur herhalde, değil mi? ]

 

[Subaru: …… Bu, Lugnica Krallığı yöneticileri ile Paktı imzalayan Ejder oluyor, değil mi? Kraliyet seçimi koridorlarında bu adı duymuştum. ]

 

[Echidna: Evet, o Volcanica. O ejderhanın gücüyle ben bu mezara mühürlendim. Volcanica’nın bunu yapma nedeni senin de doğru tahmin ettiğin gibi ‘’Kıskanç Cadıya’’ karşı koyacak bir güç olarak hizmet vermem için. ]

 

Echidna’nın bakışları bilgi dolu ve sakindi. Ancak ağzından ‘’ Kıskanç Cadı’’ ismi çıktığı anda gözbebeklerinde anlık, tehlikeli bir parlama belirdi.

Belki de bu aralarındaki muazzam düşmanlığın etkisiydi.

 

[Echidna: Şimdi bile, ‘’Kıskanç cadı’’ mühür taşıyla bağlı, mühürü kırılamaz. Volcanica'nın ömrü de sonsuzdur ve eğer bir şans verilse bile mühürün çözüleceğinin garantisi yoktur. Bunun yanı sıra cennette ve dünyada meydana gelen büyük değişikliklerin mühür taşında bir etki yaratıp yaratamayacağını bilemeyeceğimize inanan bir kaç kişi de var. ――İşte bu yüzden Volcanica beni geride bıraktı. ]

 

[Subaru: Eğer herhangi bir şekilde dirilirse ‘’Kıskanç cadıya’’ karşı bir savaş gücü olarak……?]

 

[Echidna: Aslında ben Volcanica’nın geride bırakacağı beklenen cadı değildim. Eğer biri geride bırakılacaksa o Sekhmet olmalıydı. Ama Volcanica Sekhmet’le tartışmalıydı. Anlaşılan Sekhmet onu bir güzel dövünce ona karşı önyargısız olamadı.]

 

Echidna, sanki sıradan bir dedikoduymuş gibi bir ejderhayla bir cadı arasında geçenleri anlatırken, onu dinleyen Subaru bunlara gülemiyordu.

 

Ejderha ile cadı arasındaki kinin sıradan iki kişi gibi özetlenebileceğini düşünmezdi. Ayrıca en başta ‘’Tembellik Cadısının’’ ejderhayı öyle kolayca dövmesine de inansa mı bilmiyordu.

 

Ne söyleyeceğini bilemeden sessizliğe bürünmüştü. Önündeki Echidna ise [Neyse] diyerek konuşmayı sürdürdü.

 

[Echidna: Bendeniz cadı ve Ejderha Volcanica. Kılıç azizi ve…… Bilge? ‘’Kıskanç cadı’’ uyansa bile ona karşı mücadele edebiliriz. En azından Volcanica’nın ümidi bu şekilde. İşte ölümümden sonra bu şekilde karşında dikilmemin nedeni bu.]

 

[Subaru: O zaman basitçe, ruhunu bu mekana bağlayan kişi ejderhaydı?]

 

[Echidna: Daha doğrusu, Volcanica’nın emirleri doğrultusunda Mathers’ların büyüsü beni buraya bağladı. Buraya adım atmayı başardığına göre Mathers’ları tanıyorsundur herhalde? Belki de o aile ismi artık mevcut değildir……]

 

[Subaru: Hayır, Mathers’lar hala devam ediyor. Mezarın bulunduğu toprakların şu anki sahibi Roswaal L. Mathers.  Ve kendisi ayrıca benim işverenim, ya da gardiyan mı demeliyim, ya da sapık falan mı demeliyim acaba……]

 

O adamın cadıyla olan potansiyel bağlılığının şaşkınlığı içinde olan Subaru, Roswaal’ı kıza nasıl anlatacağı konusunda iyice bocalamıştı. Ama Subaru’nun saçmalamaları esnasında kızın güzel görünüşlü kaşları kalktı, [Roswaal?] diye mırıldandı.

 

[Echidna: Afedersin, az önce Roswaal mı dedin?]

 

[Subaru: Oh? Ah, yeah. Roswaal. Niye, onu tanıyor musun?]

 

[Echidna: Onu tanısam garip olurdu. Sonuçta 400 yıldır varlığımı bu şekilde sürdürüyorum. Eğer o benim zamanımdaki kişiyse bu konuşma daha da garip yerlere giderdi.]

 

Subaru onun sözlerine katıldı, aklında o palyaçonun suratı belirince sinirle dudaklarını ısırdı. O anda Echidna [Şimdi...] diyerek bir parmağını dudaklarına götürdü.

 

[Echidna: Bahsettiğin Roswaal, uzun, koyu gri saçlı mı? Gözleri…… sarıydı sanırım, doğru hatırlıyorsam.]

 

[Subaru: ――Nah, farklı biri öyleyse. Benim tanıdığım Roswaal’ın kotumun rengi gibi mavi saçları var. Göz renkleri de farklı. Benim adamın gözlerinin biri mavi, diğeri sarı.]

 

Özelliklerin farklı çıkmasıyla rahatlayan Subaru, derin bir nefes aldı.

Roswaal ‘’Sığınağın’’ bakımının nesillerce aktarıldığını söylemişti. O zaman Echidna’yı bağlamak konusunda Volcanica’yla yapılan pakt da aynı şekilde aktarılmış olmalıydı.

 

Eğer bu görev nesiller boyunca gelmişse, demek oluyor ki,

 

[Subaru: Belki Roswaal’ın ismi de aile yadigarıdır. Bazen kızları gerçekten erkekçe isimlerle bu şekilde elde ederiz, en azından Mangalarda öyle oluyor.]

 

[Echidna: Roswaal adı aile yadigarı mı? Durum öyleyse, bu kabus gibi bir şey.]

 

Subaru’nun teorisini test eder gibi görünen Echidna, yorgun bir ifadeyle omuzlarını silkti. Subaru, onun tavrındaki bu beklenmedik değişikliğe şaşırırken kız, [Hayır...] dedi.

 

[Echidna: Benim tanıdığım Roswaal aşırı takıntılı bir karakterdi. Korkarım ki tüm hayatını tek bir amaca adayacak biriydi. Ve benim ölümümden sonra da değişmediyse, o zaman ……]

 

[Subaru: Kendi hayatından tatmin olmayıp torununun hayatına bile müdahale mi etti yani?]

 

[Echidna: Tam da söylediğin gibi. Aman tanrım, düşünmek bile korkutucu.]

 

Ne kadar böyle söylese de Echidna’nın dudaklarında bir gülümseme belirmişti.

 

Aslında, tam olarak yaramaz çocuklarını izleyen bir ebeveyn gibi bir ifadeydi diye düşündü Subaru. Ama yanlış anlamış olmalıydı. Her neyse,

 

[Subaru: Artık neden bu mezarda olduğunu ve arkasında kimin olduğunu anladım. Bu rüyadan uyandıktan sonra yeni versiyon Roswaal’a detaylarını soracağım.]

 

[Echidna: Bunu yapmakta özgürsün. ……Peki o zaman, başka sorun var mı ?]

 

[Subaru: Tabii ki var. Sıradaki sorum yargılamalar. Bana mezarın içinde yargılamalar yapıldığı söylendi, içeriklerini öğrenmek istiyorum. Ayrıca bana doğru cevapları da söylersen çok sevinirim. ]

 

[Echidna: Sınavı yapacak kişinin kendisinden soruları ve cevapları istiyorsun, bu ne merhametsizlik.]

 

[Subaru: Biraz kurnazlık kimseye zarar vermez. Böyle kestirmeleri kullanma imkanın varsa neden kullanmayasın? Ben ipuçlarını okuyarak oyun oynayan biriyim sonuçta.]

 

Çünkü öldürülmek ve her şeyi yeniden yapmak zorunda kalmak başa belaydı.

 

Ama Subaru’nun OYUNCU olarak izlediği yolu bir kenara atalım.

 

Echidna gözlerini kapatarak derin düşüncelere daldı. 5 saniye sonra ise yeniden gözlerini açtı ve konuşmaya başladı.

 

[Echidna: Yargılamalar, öyle mi? ]

 

[Subaru: Ah, yeah. Nasıl yargılamalar bunlar ayrıca? Eğer geçemezsek benim için çok önemli olan bir kızın başı derde girecek. Evini özlese bile sığınaktan ayrılamayacak. Ve onu arkamda bırakıp gitmek de tabii ki benim için bir seçenek değil. ]

 

Sığınağı çevreleyen bariyerler kızı çevrelerse, Subaru’nun da çıkmak için bir talebi olmazdı. Kız yargılamaları atlattığında birlikte bariyerleri aşıp gidebilirlerdi.

 

Ve bunun gerçekleşmesi için de elinden geleni yapacaktı.

 

[Subaru: Hile bile olsa!]

 

[Echidna: Sen bu kadar heyecanlandıktan sonra bunu söylediğim için üzgünüm ama yargılamalar hakkında hiçbir bilgim yok. Ben onlara dahil değilim. Bu yüzden içeriklerini bilmiyorum. ]

 

[Subaru: Neee!]

 

Subaru’nun ağzından bir çığlık çıkarken, dengesi de bir anda bozuldu. Karşılığında Echidna [Eh, yapabileceğimiz bir şey yok, değil mi?] diyerek başını iki yana salladı.

 

[Echidna: Burasının ne olduğunu biliyorsun, değil mi? Sonuçta burası benim mezarım. Diğer bir deyişle, ölümümden sonra yapılması gereken mezar. Bahsettiğin yargılamalar da mezarın içinde yer alıyor. O zaman mezardaki yargılamalar ben öldükten sonra yaratılmış olmalı. Dolayısıyla benim bunlarla bir alakam olmasının imkanı yok, değil mi? ]

 

[Subaru: Benim böyle karmaşık bir şeyi anlamamın imkanı yok!]

 

[Echidna: Her halukarda yargılamanın başındaki ben değilim. Sana yargılamalarla ilgili yanıtları veremem. Hatta bunları sana soran ben olmalıyım. İçeriği, soru çeşitleri, yanıt türleri ve tabii ki cevaplar... merakım sonsuz durumda.]

 

Açgözlü cadının parlayan gözbebeklerinde bilgiye olan açlığın izleri vardı.

 

Onun bu halini gören Subaru, yargılamalar konusunda konuşmanın kendisine bir şey katmayacağını anladı.

 

Bu sebeple,

 

[Subaru: O zaman sana soracak bir şeyim kalmadı galiba.]

 

[Echidna: ……Eh? Dalga geçiyorsun, değil mi? Bu imkansız. Ama ben ‘’Açgözlü cadı’’yım, bilmiyor musun? Dünyanın her yerinden gelen insanlar benim bilgimden faydalanmak isterdi. Önümde durup benimle konuşmaya hak kazanmışsın ve soracak hiçbir şeyin olmadığını mı söylüyorsun ……?]

 

[Subaru: Eh, çünkü artık ölüsün ve sen öldükten sonra neler olduğu hakkında fikrin yok, değil mi? Şu anda en çok bilmek istediklerim mevcut zamanla alakalı, onları bilmeyen birine de sormamın anlamı yok haliyle..……]

 

[Echidna: Hayırhayırhayır, hadi sakinleşelim. Şu anki dünya hakkında bilgim olmadığı doğru, ama geçmiş hakkında bilmediğim neredeyse hiçbir şey yok. 400 yıl içinde çoğu unutulmuş, kimsenin aklında, hafızasında kalmayan şeyler biliyorum. Onları öğrenmek de şans değil mi? Az önce cadılarla yaptığın konuşma bile. Şu anda dünyada kimsenin karşılaşamayacağı şeyler.]

 

[Subaru: Ama cadılarla pek ilgilenmiyorum. Onlar hakkında bilgi edinsem bile, halihazırda ölüler. Zaten şu anda aklımda dönen pek çok şey var, o yüzden böyle bir konuşma pek de …]

 

[Echidna: Eeeeeehhh……]

 

 

Subaru’nun gerçekten de eve dönmeye niyetlendiğini gören Echidna memnuniyetsizlik içinde kaşlarını iyice çattı. Kaşları neredeyse yer değiştirecekti.

 

Ama yine de Subaru’nun söyledikleri doğruydu. Cadıların hataları veya asil davranışları geçmişte kalmıştı … Subaru’nun böyle şeylere gerçekten ilgisi yoktu. 

 

Öteki taraftan, Echidna’dan nasıl bir faydalı bilgi alabileceğini düşünse de bir türlü bulamıyordu...

 

[Subaru: Bekle, şimdi sen bahsedince aklıma bir şey geldi.]

 

[Echidna: Evet evet! Çok güzel ! Hala bir şeyler olduğunu biliyordum. Ne istersen sor. Cevaplayabileceğim her şeyi cevaplayacağım. Hadi bakalım! ]

 

Ne kadar cadılar olarak adlandırılsalar da onların dünyadaki tüm izlerini silmek imkansızdı. Subaru bunu düşünürken ‘’Sığınak’’la ilgili bir şey hatırlamıştı.

 

[Subaru: Bu mezarı barındıran "Sığınak" ın sakinleri, burayı ‘’Deneme Sahası’’ veya ‘’Deneysel Yerler’’ olarak adlandırıyorlar. Nasıl bakarsan bak ‘’ Açgözlü cadının deney sahası’’ oldukça önemli görünüyor, bir de yarımkanların kaçmasını engelleyen bariyerler var. Burda ne çeşit deneyler dönüyor. Bunu sana sorabileceğimi ……]

 

[Echidna: Söyleyemem.]

 

[Subaru: ……umuyordum.]

 

Echidna’nın kısacık cevabı sorusunu bölmüştü.

 

Bu uygunsuz tavır karşısında Subaru sessizliğe gömüldü. Bunu gören Echidna kelimesinin keskinliğini farkedip yüzünde garip bir ifadeyle özür diledi.

 

[Echidna: Bu kadar kaba olduğum için özür dilerim. Ama söyleyemeyeceğim şeyler var. Bu sorunu yanıtlayamam. İstemediğim için değil, yalnızca söyleyemem.]

 

[Subaru: ……Deneysel sahalar terimi iyi bir izlenim vermiyor. Ama sen bunu reddeder gibi görünmüyorsun zaten.]

 

[Echidna: Artık durmanı istiyorum. Ayıplanmak istemiyorum.]

 

Echidna bakışlarını yere indirerek, konunun daha fazla irdelenmesini reddetti.

 

Bu kadar yoğun bir baskı saçan bir cadı, omuzlarını düşürerek Subaru’dan kibarca bir şey talep etmişti. Bunu kim yaşasa, başka sorular sormayı bırakırdı.

 

Ardından, Subaru’nun aklında başka bir şey belirdi.

 

[Subaru: Düşündüm de, senin ismini…… Buraya gelmeden duymuştum.]

 

[Echidna: ………]

 

Echidna sessizliğini korudu. Onun önünde Subaru, alnına dokunup hafızasını yokluyordu. Echidna ismi, sığınağa gelmeden önce birkaç kez kulaklarına çalınmıştı.

 

[Subaru: …Puck’tan.]

 

Başkentte başladığı döngülerde Subaru ulu ruh tarafından 3 kez öldürülmüştü. En acı verici hatırası ise devasa bir hale gelen Puck’ın onu dalga geçerek öldürüşüydü.

O zaman Betelgeuse ile Puck arasında Echidna’nın ismi geçmişti. Subaru ölüm döşeğinde duyduğu bu sözlere şimdiye kadar bir anlam verememişti.

 

 [Echidna: Puck……? Kedi ruhundan bahsetmiyorsun değil mi……?]

 

[Subaru: ――!? Yeah, bu doğru. Kedi ruhu. Puck’ı tanıyor musun?]

 

[Echidna: Mesele onu tanımam değil…… o buraya geldi mi? Eğer öyleyse, olanların ne kadarını hatırlıyor?]

 

Echidna bu beklenmedik isim karşısında şok olmuş gibiydi. Subaru da aynı şekilde onun verdiği tepki karşısında şaşkındı. Şu ana kadar durmak bilmeden konuşan Echidna bir anda sessizleşti.  

Onun bu tavrını gören Subaru diyecek bir şey bulamazken, Echidna yeniden gözlerini kapatarak derin düşüncelere daldı.

 

Subaru, konuşmaya nasıl devam etsem diye düşünerek bakışlarını kaldırdı.

 

[Subaru: ――Gaah!?]

 

Bir anda karnında kavurucu bir sıcaklık hissetti, bilincini yitirmek üzereydi. 

 

[Subaru: …uh, ah?]

 

Bu muazzam ısı iç organlarını yakacak gibiydi. İnleyen Subaru, bacakları titrerken karnını tutuyordu.

 

Sancı alışılmışın ötesindeydi. Normal bir karın ağrısı ağzında köpükler oluşturan bu gizemli acıyla karşılaştırıldığında hiçbir şeydi. Ayakta durmayı başaramayarak dizlerinin üzerine düştü, yana devrildi.

 

[Echidna: Ah, sonunda etkisini gösteriyor.]

 

Soğuk, hissiz bakışlarıyla Subaru’yu izliyordu.

 

Yavaşça kıvranan Subaru’ya yaklaştı, ona daha yakın olabilmek adına dizlerini eğdi, Subaru’nun alnındaki saçları önünden alarak konuştu.

 

[Echidna: Bir cadının çay partisine davet edildiğinde sana ikram edilen her şeyi düşüncesizce ağzına koymamalısın. ――Şimdi dersini aldın, değil mi?]

 

[Subaru: Se- sen… beni zehirledin mi……?]

 

[Echidna: Sana söylemiştim değil mi? İçtiğin şey benim vücut sıvılarımdı. Temel olarak farklı bir varlığın, bir cadının parçası. Bu yüzden tepki veriyorsun.]

 

Vücut sıvıları. Subaru, daha sonradan geçen tüm konuşmalarda bu terimin önemini gözden kaçırdığını fark etti. Sonucunda da şu anki haline gelmişti işte.

 

Gözlerini açmaya zorlayarak Echidna’ya dehşetle baktı. Aralarındaki tüm arkadaşça iletişimden sonra bunu yaparak ne elde etmeye çalışmıştı ki――

 

[Echidna: Yanlış anlamanı istemiyorum, bunu kötü niyetle yapmadım. Hatta varlığını oldukça pozitif karşıladım. Benim bir parçamı içmene izin vermem de bunun bir kanıtı. ]

 

[Subaru: An…layabileceğim gibi… ko…nuş……]

 

[Echidna: Basitçe söylemek gerekirse, içindeki keşfedilmemiş cadı genlerini asimile etmek için sana yardım ettim …… ya da bunun gibi bir şey.]

 

[Subaru: Cadı, geni mi……?]

 

Subaru içindeki acı  ve ateş giderek artarken gücünün son kırıntılarını harcayarak bu sözleri tekrar etti.

 

――Cadı genleri.

 

Bu sözleri daha önce pek çok kez duymuştu.

 

Betelgeuse tarafından.  Ve Beatrice tarafından da.

 

[Echidna: ‘’Kıskanç cadı’’nın bir adamını öldürdün, değil mi?  Onun ölümüyle içindeki cadı genleri sana geçmiş …… Ama senin içinde bunlardan farklı bir şey de var gibi görünüyor. ]

 

[Subaru: Bu şey, asimile olduğunda……ne olacak?]

 

[Echidna: Gerçekten, ne olur ki? Açıkçası ben de emin değilim. Ama her an patlamaya hazır böyle bir bomba taşımaktansa, daha kötü şeylere sebep olmadan etkisiz hale getirmek daha iyi olur diye düşündüm. Bunları bir rüyanın içindeyken halledebilirsek belki dışarı çıktığında etkisiz hale gelmeyen kısımları halletmen daha kolay olur. ]

 

Bunları dinleyen Subaru’nun bilinci tamamen silinmek üzereydi, gözlerinin önünde ışıklar yanıp sönüyordu. Ama durumuna rağmen elini yavaşça kaldırarak Echidna’yı işaret etti.

 

[Subaru: Şu anda, bir şey farkettim……]

 

[Echidna: Hm?]

 

[Subaru: Senin… konuşma şeklin……aynı Puck gibi. O kedi ruhu da ortamdaki havayı hiç umursamazdı, ortalıkta hiçbir şey yokmuşçasına dolaşıp dururdu ……]

 

Subaru’nun sözlerini dinleyen Echidna, bir anlığına şaşkınlık içinde gözlerini kırptı.

 

Sonra da sanki hayatında duyduğu en komik şakaymışçasına karnını tutarak kahkahalara boğuldu.

 

[Echidna: Haha! Hahaha! Aaah, bu gerçekten, iyiydi ! Büyüleyicisin. Gerçekten öyle düşünüyorum. Mmm, mha, aaahahahaha! Ben ve Puck ha? Mmmm, oldukça haklısın. Bu çok normal tabii ki. Muhtemelen onu rol model alacak tek kişi bendim.]

 

[Subaru: Sen, ne――]

 

Cümlesini devam ettirmek istese de yapabileceği bir şey kalmamıştı.

 

Acı bütün vücudunu sarıp tüketmişti artık. Sonsuza dek devam edecek gibiydi... ama son, zaten, oldukça yaklaşmıştı.

 

[Echidna: Anlaşılan zamanımız tükenmek üzere.]

 

Subaru’nun gözleri önündeki dünya yavaş yavaş silinmeye başlıyordu. Mavi gökyüzü, çimlerle kaplı tepeler, beyaz masa ve onu çevreleyen sandalyeler. Tüm bu görüntüler teker teker siliniyordu.

 

[Subaru: Sadece sen bitirmek istediğinde biteceğini söylemiştin……]

 

[Echidna: Gerçek dünyadaki limitimizi doldurduk. Bahsettiğin ‘’yargılamalar’’ başlamak üzere anlaşılan. Başladığında, bu mezarın tüm fonksiyonları oraya aktarılacak. Artık yalnız bir hayaleti içermeyecek. ]

 

Bunu hafifçe söyleyen Echidna bir yandan yerde yatan Subaru’nun alnını okşadı.

 

Onun karşı koyamadığını, hatta tepki bile veremediğini görerek yine kahkaha attı.

 

[Echidna: Şimdi, bir cadının çay partisine dönelim. Karşılığında ne ödemek istersin?]

 

[Subaru: ……Bilesin ki ölümüne fakirim şu anda.]

 

[Echidna: Para değil. Bedel……. ah evet. Burası hakkında herhangi biriyle konuşmanı yasaklıyorum, bu nasıl olur? Zaten başka bir anlaşman da var gibi görünüyor... Bu ödemek için küçük bir bedel, değil mi? ]

 

Subaru’nun ona ne demek istediğini soracak vakti yoktu.

 

Kız Subaru’nun alnına parmağını bastırarak bir şeyler fısıldadı. Ardından parmaklarındaki ısı Subaru’nun tüm vücuduna taşındı. Ve inanılmaz bir şekilde Subaru her şeyi kavradı.

 

Anlaşmanın şartları aklında belirmişti. Bu tek taraflı anlaşma mühürlenmişti.

 

[Subaru: Bunu daha bana sormadan yapman……!]

 

[Echidna: Sohbetimiz ve aktardığım cadı genleri. Bunlara kıyasla bence bu ödemen için çok küçük bir bedel. Ayrıca sana bir hediye de vereceğim.]

 

Kızgın Subaru’ya gülümseyerek, alnından vücuduna yeni bir ısı dalgası gönderdi.

 

Bu ısının sonucu olarak――

 

[Echidna: Sana bu mezarın yargılamalarına katılman için gereken niteliği vereceğim. ]

 

[Subaru: ――!?]

 

[Echidna: Bununla birlikte bu geceki yargılamalara katılabileceksin. Katılmak isteyip istememen sana kalmış. Ama istersen senin için çok önemli olan kızın yanında yer alabilirsin. ――Bununla ne yapacağın sana kalmış.]

 

Dünyanın yıkılışı başlamıştı. Subaru’nun ayakları yavaşça karanlığa gömülmeye başladı.

 

Bu sefer, bu dünyanın sonu gerçekten çok yakındı.

 

Sona ermek üzere olan bu dünyada Subaru, gözlerini yanında duran Echidna’ya çevirdi.

 

İstemediği bir anlaşmayla mühürlenmiş, istemediği bir bedel ödemişti. Kendisine bunları yaptıran kız ise yanında gülümsüyordu. ――ah, hiç şüphesiz,

 

[Subaru: ――sen, gerçekten, bir cadısın.]

 

[Echidna: ――Oh, tabii ki . Ben şeytani bir büyücüyüm, değil mi?]

 

Bu son elvedayla Subaru düşmeye başladı.

 

Düşüyor, düşüyor, her yerden siliniyordu.

 

Ve sonunda Subaru’nun bilinci―― Cadının rüyasından ayrılmıştı.

 

 

 

#Çevirirken ecel terleri döktüğüm bir bölümün daha sonuna geldik.
2 bölümdür güzel bilgiler ediniyoruz ama kafa karıştırmaya da devam ediyorlar.
Subaru'nun cadı geni, yargılamalar, deney sahası, Sekhmet'in gücü, Reid, Roswaal, Puck ve Açgözlü Cadının ilişkisi... Daha neler neler...
Her neyse, daha öğrenecek çook şeyimiz var, okumaya devam! 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr