Cilt 4 Bölüm 10 [ bilgiye olan açlığın vücut bulması ] (3/3)

avatar
4338 4

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 10 [ bilgiye olan açlığın vücut bulması ] (3/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

 

 

 

Subaru, kızın sorularına karşılık olarak buraya nasıl ve neden geldiğini anlatmıştı.

 

[Subaru: İşte bu şekilde, olanlardan sonraya buraya düştüm, umutsuzca ve biraz aç bir şekilde yürüdüm ve seninle karşılaştım……Tatmin oldun mu?]

 

[Echidna: En, tatmin oldum gerçekten de. Anlaşılan beklentilerimin de üzerinde bir insansın.]

 

Elinin tersiyle ağzını kapatan kız ‘’ku ku ku’’ şeklinde sessiz bir kahkaha koyverdi.

 

Subaru’nun bacaklarında her an aceleyle fırlamaya hazır bir enerji birikiyordu, onu yakalamaya hazırlanır gibi de ellerini açıp kapatıyordu.

 

Ama doğal olarak, Subaru'nun beceriksiz saldırı planı-

 

[Echidna: Bu kadar temkinli olmana gerek yok. Ayrıca eminim bana karşı kazanma şansının ne kadar az olduğunun sen de farkındasındır. Cesaret ve aptallık kolayca birbirine karıştırılsa da bambaşka şeylerdir.]

 

[Subaru: Üzgünüm, yenilgiyi kabullenmek benim karakterime pek uymuyor. Ayrıca temkinli olmana gerek yok diyorsun ama…… kendisine Açgözlü Cadı diyen birinin karşısında dikilirken böyle bir tavsiyeye uymam mümkün mü?]

 

[Echidna: Anlıyorum. Gerçekten söylediğin gibi. Benim hatam.]

 

Subaru’nun heyecanlı isyanını duyan kız―― Echidna, tutumunu değiştirmedi. Aksine, güçsüz Subaru’nun tavrını eğlenceli bularak muazzam bir rahatlama duymuştu.

 

Neredeyse bir Manga okur gibi, sanki tamamen farklı bir boyuta sahip olarak çizilmiş bir karaktere bakıyor gibiydi. Ona kalsa, Subaru asla onunla aynı aşamada olmamalıydı.

 

Subaru tam da bundan dolayı bu kadar temkinliydi.

 

Kızın, Beyaz Balinanınkini aşan baskıcı bir aurası vardı. ‘’Açgözlülük Cadısı’’ adını almıştı. Tüm bunların gerçekliğini yargılamak mantıksızdı. Mantıklı olan onun hafife alınamayacak biri olduğunu kabullenmekti.

Subaru’nun alnından soğuk terler dökülürken, kız, ona oyuncu bir bakış attı.

 

[Echidna: Tüh, böyle zalimce davranılmak gerçekten kalbimi kırıyor. Gördüğün gibi ben sadece uysal ve nazik bir kızım. Bir erkeğin bana böyle bakmasını aklım almıyor.]

 

[Subaru: Sen üzerinde büyük kırmızı harflerle ‘’ÖLÜM TEHLİKESİ’’ yazan kızdan bahsetmiyorsun, değil mi? Bilesin ki benim tehlike sensörlerim bu yüzden çıldırdı!]

 

Bu dünyaya geldiğinden beri ‘’ölümü’’ defalarca tattıktan sonra Subaru, böyle bir yetenek geliştirmişti. Bu yeteneğine rağmen defalarca ölse de artık bu tecrübeyi tatmaktan mümkün olduğunca kaçınıyordu.

Önünde duran bu kızın yansıttığı tehlike seviyesi de Betelgeuse’ten az değildi.

 

Buna rağmen,

 

[Echidna: Bu şekilde doğru düzgün konuşamayacağız gibi görünüyor. Yapacak bir şey yok. ――O zaman, bu düzenlemeye ne dersin?]

 

Echidna bunu söylerken sağ elini hafifçe yüzüne doğru kaldırdı.

 

Subaru bu hareket karşısında yutkundu, ardından kız kaldırdığı elin parmaklarını şaklattı.

 

Hafif bir ses çıktı ―― ve dünya Subaru’nun gözleri önünde değişti.

 

Ayaklarının altındaki soğuk taş zemin rüzgar tarafından sallanan yeşil çimlere döndü.――Ve üzerinde küçük bir tepe belirdi.

 

[Subaru: Nnn――!?]

 

[Echidna: Az öncekinin yerine böyle bir yerde oynamaya ne dersin?]

 

Tepenin üzerinde durup Subaru’nun şaşkınlığına kahkalar atan Echidna ――beyaz masayı çevreleyen sandalyelerin birinde oturuyordu. Karşısındaki sandalyeyi de Subaru’ya gösterip kendisine katılmasını istedi.

 

Ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan Subaru, gidip gitmemek konusunda tereddüt ediyordu. Ardından masanın üzerinde içi kaynayan çaylarla dolu bardaklar belirdi.

 

Subaru’nun sessizce izlediğini gören Echidna konuştu.

 

[Echidna: Endişelenme, içinde tehlikeli bir şey yok. İstersen ilk önce ben içeyim? Gerçi bir cadının zehirlenebileceğinden şüpheleniyorsan bu bir şeyi kanıtlamazdı.]

 

[Subaru: …… Buraya geldiğimden beri tüm hislerim değişip duruyor. Ne oldu şimdi? Mekansal geçiş gücün de mi var?]

 

Daha öncesinde Subaru’nun mekansal geçişle ilgili tecrübesi Beatrice’le yaşadıklarıyla sınırlıydı.

 

Onun tarafından Yasak Kütüphaneden kovulmuş ve taa Arlam köyüne kadar gönderilmişti.

 

Julius’a göre bu artık unutulmuş bir güçtü, ama gözlerinin önündeki kişi bir cadı olduğuna göre bunu yapabiliyor olması çok da şaşırtıcı olmamalıydı.

 

[Echidna: Mekansal geçiş…… oh, Kara büyü. Hayır, yanlış anladın. O büyünün pek çok dezavantajı var. Öyle bir şeyi kullanmam. Bu sadece ufak bir hile. Burda bir çeşit özgürlüğüm var. Burası benim kalem sonuçta.

 

[Subaru: Senin, kalen mi……?]

 

Echidna’nın sözlerine karşılık Subaru, kaşlarını kaldırarak çevresine yeniden baktı.

 

Rüzgarın süpürdüğü çimler sonsuz gibi görünüyordu, her yöndelerdi. Eğer böyle bir yer gerçekten mevcutsa oldukça fantastik bir manzaraydı.

 

Bunu düşünen Subaru yutkundu ve omuzlarını silkerek yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.

 

[Subaru: Ne yazık ki çevrede herhangi bir kale ya da kulübe bile göremiyorum. Senin kalen şu anda yeniden inşa ediliyor falan mı? Ya da borcunu ödeyemediğin için masan ve sandalyelerin hariç her şeye haciz mi geldi? ]

 

[Echidna: Fffhaha. Sen gerçekten komiksin. Benim önümde, benim gibi cadılar hariç çok az insan böyle küstahça cevaplar verebildi. Tabii ki ölümümden sonra da bu sayının artacağını düşünmemiştim.]

 

Echidna sanki hayatında attığı kahkalaların sayısına ulaşmak ister gibi parmaklarıyla hesap yapıyordu, Subaru da onun listesine eklenmişti.

 

Öbür yandan Subaru’nun içi , kızın konuşmasından yakaladığı bir kısım karşısında karardı. Kesinlikle öyle söylemişti. ‘’Ölümümden sonra’’ demişti.

 

[Subaru: Eğer sen gerçekten Açgözlü Cadıysan, doğru hatırlıyorsam ölmüş olmalısın. Sonuçta ben buraya senin mezarını görmeye geldim.]

 

[Echidna: Oh, bu durumda sana içten teşekkürlerimi sunarım. Eğer bana çiçek getirmek istersen girişe yakın bir yere koy lütfen. Alkol kullanmadığım için bana bir şeyler sunmak istersen tatlı bir şeyler seçmen hoşuma gider. ]

 

[Subaru: O zaman bu dünyada da bir şeyler sunma kültürü var ha....... Üzgünüm ama sana herhangi bir ürün getirmedim, çiçek almayı da unuttum. Lütfen gülümsememle yetin. ]

 

Çiçekler açan bir gülümsemeydi–– zehirli çiçekler tabii.

 

Subaru gülüşünü sergilerken Echidna mutlulukla mırıldadı. Ardından masadaki bardağını dudaklarına götürüp bir yudum aldı ve konuşmaya devam etti.

 

[Echidna: Yaşarken bile bu kadar mutlu bir şekilde çay içme şansı bulamamıştım. Düşündüm de öldükten sonra bile iple çekilecek şeyler var. Yeni keşifler bitip tükenmiyor. ]

 

[Subaru: Bilirsin, aramızdaki bu konuşma oldukça garip.……Kahretsin, içeceğim. İçeceğim artık!]

 

Hiçbir koruma sergilemeyen birinin önünde bu kadar temkinli davranmak artık Subaru’nun kendini aptal hissetmesine yol açmaya başlamıştı. Bu yüzden masadan bir bardak kaptı ve içindekini aceleyle yudumladı.

 

İçindeki su değildi, çay da değildi ama akıl almaz bir tadı vardı. Gerçi kötü de değildi.

 

[Echidna: Bir cadının sana verdiği şeyi içtiğine göre oldukça cesur olmalısın.]

 

[Subaru: Hah. Buraya kadar geldim, artık nasıl korkabilirim? Her şeyden önce, beni öldürmek isteseydin çoktan ölmüş olurdum. O yüzden bir bardak çay için bu kadar endişelenmemeliyim.]

 

Parmaklarında bitirdiği bardağı sallayarak [ İkram için teşekkürler ] dedi ve devam etti.

 

[Subaru:  Güzel de değildi kötü de değildi, ne çeşit bir çaydı bu? ]

 

[Echidna: Bunun benim kalemden gelen bir şey olduğunu farz et. Kelimelere dökersem, bu benim vücut suyum aslında. ]

 

[Subaru: Sen bana ne bok içirdin öyle !?]

 

Subaru sandalyesini tekmeleyerek kalktı ve az önce içtiği şeyi kusmaya çalıştı. Ama kız onun bu dramatik tepkisi karşısında sadece ‘’kkuku’’ şeklinde kikirdedi.

 

[Echidna: Bu beklenmedikti. Görünüşümün bu kadar kötü olduğunu düşünmüyordum.]

 

[Subaru: Ne kadar güzel bir kıza ait olsa da böyle bir şeyi önceden hazırlanmadan içmek istemem! Ayrıca hazırlanmış olsam da vücut sıvısı diye adlandırılan bir şeyi içmek istemem! Benim normal fetişlerim var tamam mı! ]

Tükürük veya ter için bu kadar heyecanlanacak hali yoktu.

 

Gerçi Emilia’nın veya Rem’in olsa belki o kadar kötü olmazdı ama bu düşünceyi sessizce kalbinde sakladı ve devam etti.

 

[Subaru: Kahretsin, kusamıyorum da. –––Hey, bunun vücudum için kötü bir etkisi olmaz, değil mi?]

 

[Echidna: Endişelenme. Vücutta sorun çıkarmadan kolaylıkla emilir. Sonuçta o da vücut sıvısı. ]

 

[Subaru: Şu anda güzel bir şey söylemiyorsun, şu surat ifadeni değiştir!]

 

Echidna’nın hafifçe böbürlenen suratını gören Subaru sessiz kalamamıştı. Echidna bunun karşılığında yalnızca bardağını ferahlatıcı bir izlenimle kafasına dikti ve [ Neyse ] diyerek konuşmaya devam etti.

 

[Echidna: Gerçekten ilginç bir karakterin var. Benim önümde böyle normal bir şekilde durman da bunu kanıtlıyor. ]

 

[Subaru: Ne, çok güzel bir kızsın diye millet önünde kendinden geçiyor falan mı demek istiyorsun? Söylemeliyim ki ben bu dünyanın en güzel kızlarıyla gözlerimi bir güzel doyurdum zaten. Yani sana bakarken senin sevimli bir kız olup olmadığını pek düşünme gereği duymadım. ]

 

[Echidna: Hayır, normal insanlar benim önümde kusarlar. Komik, değil mi? ]

 

[Subaru: Bunun nesi komik !?]

 

Konuşmalarının başından beri her şey rahatsız ediciydi. Subaru sandalyesinde oturan kıza bir kez daha baktı.

 

Saçları ve tüm vücudu kar beyazıydı. Siyah kıyafetleri yas tutuyor gibiydi, gençliğinin hatırlatıcısı olarak ona göz kamaştırıcı bir güzellik katıyordu. Cenaze kıyafetleri içindeki bir kadının nasıl bu kadar büyüleyici bir havası olduğunu düşünerek şaşırsa da onun korkutuculuğunu hala aklından atamıyordu.

 

[Echidna: Yani–––]

 

Sonra, dikkatini kaybetmemiş olan Subaru'ya bakarak boşaltılan fincanını masanın üzerine koydu ve parmağını kenara çekerek devam etti.

[Echidna: Böylece konuşmak benim için oldukça eğlenceli ama…… senin için pek öyle değil sanırım? Söylemek veya sormak istediğin bir şey olmalı bence, değil mi? ]

 

[Subaru: ……Yeah , var. Doğru!  Böyle bir atmosfere kapılınca tamamen unuttum ama doğru. Sen…… hayır, aslında bundan önce, ne cehennemdeyiz biz? Burası gerçekten mezarın içi mi? ]

 

Şimdiye kadar geldiği yerin mezarın dibi olduğuna kolaylıkla inanmıştı. Ama böyle bir ortama davet edilince şüphelerine engel olamıyordu.

 

Subaru’nun sorusuna karşılık Echidna beyaz saçlarını kendi kendine okşayarak konuşmaya başladı.

 

[Echidna: Bu soru hem doğru hem yanlıştı. Vücudun kesinlikle mezarın içinde, ama aklın benim kalemde. Kelimelere dökersek, bir rüyanın içindesin. ]

 

[Subaru: Rüya mı ……? Ama seni, yüzünü rüyamda görecek kadar tanımıyorum ki.]

 

[Echidna: Bir rüyanın içindesin, ama bu senin rüyan olmak zorunda değil. Bu benim Kalem–––yani, benim rüyamdayız. Buna benzer bir yerde… bilmiyor muydun?]

 

Subaru nefesini tuttu ve hafifçe başını salladı.

 

[Subaru: Nn, neye dayanarak böyle bir şey söylüyorsun?……]

 

[Echidna: Kanıtım yok. Ama öyle ya da böyle bunu hissettim. Senin gibi biri bunu biliyordur diye düşündüm. ]

 

[Subaru: ……Bilmiyordum. Ama, söylediğin şey tam olarak yanlış da değil.]

 

Echidna’nın sözleri yanlış anlaşılmamıştı, Subaru’nunkiler de yalan değildi.

 

Bir rüyanın içinde olduğu söylendiğinde Subaru şaşırmış olsa da kolayca kabullenmişti. Sanki kalbinin derinliklerinde bunu çoktan anlamış gibiydi.

 

Neden böyle hissetmişti ―― tüm anılarını arasa da bunun sebebini bulamadı.

 

[Subaru: Senin rüyanda olduğumu kabul ediyorum. O zaman buradan nasıl çıkacağım?]

 

[Echidna: Bir rüyadan uyanmak için rüyanın sahibi ya uyanmak istemeli ya da başka biri tarafından uyandırılmalı. Yine de biri beni uyandırmayı denese de artık vücudum var olmadığı için beni rüyamdan uyandırmaları oldukça zor olur. Yani ben seni bırakmaya karar vermedikçe buradan ayrılamazsın sanırım.]

 

[Subaru: ――! O zaman sen gerçekten……]

 

Subaru, Echidna'nın basit sözleri karşısında titredi.

 

Onun kalesi, bu kelime şimdi anlamlanmıştı. Subaru’nun ruhu şu anda onun tarafından tutsak edilmişti. Ram’ın konuştuğu dengesiz irade ―― bu sözlerin gerçekliği şimdi zihninde yer almıştı.

 

[Subaru: Beni bırakmayı düşünmüyor musun……?]

 

Ne kadar temkinli olsa da ortaya aralarındaki çatlağı büyütebilecek ciddi sözler atıyordu. Gerçek doğasını gösterdiğine göre ona karşı hiçbir şansı olmadığını anlamıştı.

 

Subaru’nun sorusu karşısında kız küçük bir nefes verdi.

 

[Echidna: Hayır, hayır öyle değil. Eğer dönmek istersen seni serbest bırakacağım. Seni buraya çağıran ben değildim sonuçta, kendin geldin.]

 

[Subaru: Benim gerginliğime ne yapıyorsun? ‘Bay ciddi’ artık nefes almıyor bilesin.]

 

[Echidna: Senin aksine, bay ciddi önümde durmuyor. Belki bir yerlerde bir ağacın altına kusuyordur ne dersin?]

 

Echidna’nın sözleriyle saçtığı zehir karşısında Subaru tüm gücünü kaybettiğini hissetti. Onunla böyle iletişim kurarak ne amaçlıyordu?

 

Kısa bir süre olmuştu, fakat sohbetlerinden sonra bile karakterini hiç kavramıyordu. Gerçi cadı olarak adlandırılan birinin kolaylıkla anlaşılamaz oluşu pek şaşırtıcı değildi.

 

[Subaru: Her neyse, beni serbest bırak o zaman. Muhtemelen dışarıda beni bekleyip endişelenen bir kız var. Senin vücut sıvılarını içmektense onu daha fazla endişelendirmeden dönmek isterim.]

 

[Echidna: Benim için hava hoş, senin için de öyle mi?]

 

[Subaru: Hava hoş derken?]

 

[Echidna: Benim önümdeyken gitmeyi seçmen. ––– Açgözlü Cadıyla konuşma fırsatı senin dışındaki insanların denese de elde edemediği bir şey.]

 

Bu sözler karşısında Subaru ilk defa olayın farkına vardı.

 

Gerçekten de öyleydi. Şimdiye dek sadece tehdit oluşuna odaklanmıştı, fakat en önemli şeyi göz ardı etmişti. O açgözlü cadıysa, gerçekten bu ismi alarak yaşadıysa, o zaman,

 

[Subaru: Sen……öğrenmek istediğim şeylerin cevaplarını biliyor musun?]

 

[Echidna: Bana bilgimin derinliğini soruyorsun ――öyle mi?]

 

Subaru’nun sözleri karşısında Echidna bir kez daha ‘’ ku ku ku ‘’ şeklinde kikirdedi. Bugüne kadarki en mutlu anıymış gibi savurduğu kahkahalar gittikçe güçleniyordu.

 

Atmosfer bozuldu ve sonsuz çayırların olduğu ambiyans aniden çökmeye başladı. Gökyüzü parçalandı, çayırlar yandı, tepeler silindi.

 

Varolmayan bir titremeyi hisseden Subaru, aceleyle ellerini hala önlerinde duran masaya doğru uzattı. Ama masa da dokunduğu anda kuma döndü.

 

[Echidna: Tıpkı düşündüğüm gibi, oldukça eğlenceli birisin.]

 

Yüzünü kaldırdığı anda Echidna’nın çevresindeki sahne tamamen bozuluyor, dünyayı örtüyor gibiydi. Subaru'nun tüm vücuduna tutunmuş gölge halindeki kollar ve bacaklar giderek genişliyordu.

 

İğrenerek, umutsuzca kurtulmaya çalışsa da dünyanın yıkılışı çoktan aralarına girmişti. En sonunda da az önce bulundukları ortam tamamıyla yok oldu.

 

[Echidna: Eğer sorular sorup cevap almak istiyorsan bu ortam bize fazlasıyla yeter. Bir şeyi bilme isteğin. Böyle bir şeye olan arzunu ――ya da Açgözlülüğünü, onaylıyorum.]

 

Aralarında kalan tek şey, oturdukları sandalyeler arasındaki boşluktu. Uzansa omzuna dokunabilecek kadar yakınlardı, sandalyelerinde oturup konuşabileceklerdi.

 

Çevrelerindeki dünyanın yerini sonsuz bir karanlık almıştı yeniden.

 

Muhtemelen düşecek olsa bir daha asla geri gelemezdi, bu bir şaka değildi.

 

Subaru’nun ensesinden soğuk terler dökülürken sandalyesine oturan Echidna oldukça iyi bir modda görünüyordu.

 

Ellerini çırptı ve parlayan gözlerini Subaru’ya dikti.

 

[Echidna: Hadi bakalım, ne duymak istiyorsun? Eğer bildiğim bir şeyse seve seve yanıtlarım.  Tanrı’dan bağımsız yaratıklar yaratıp dünyayı açlıktan korumaya çalışan ‘’ Oburluk Cadısı’’ Daphne mi? İnsan olmayanlara bile duygularını veren, dünyayı sevgiyle dolduran ‘’ Şehvet Cadısı ‘’ Carmilla mı? Zıtlıklarla dolu bir dünya için herkesi yumruklayıp ardından iyileştiren ‘’ Öfke Cadısı ‘’ Minerva mı ? Yalnızca barış getirmek için Ejderhayı büyük şelaleye doğru süren ‘’ Tembellik Cadısı ‘’ Sekhmet mi? Gençliği boyunca acımasızca masumluğu ya da acımasızlığı sorgulayan ‘’ Gurur Cadısı ‘’ Typhon mu? Hangisini bilmek istiyorsun? ]

 

Bunlar tanıdık gelmemişti ―― ya da daha ziyade, şu anki dünyada var olmayan, çoktan tarih olmuş şeylerdi.

 

Aşırı miktarda bilgiyle sarsılan Subaru’dan ufacık bir ses çıkmıyordu. Echidna ise kahkaha atmaya devam ediyordu.

 

[Echidna:  Bilgiye olan açlığın vücut bulmuş hali, ölümünden sonra bile dünyadaki her türlü bilgiyi kovalayan ‘’ Açgözlülük Cadısı’’ Echidna mı yoksa ? ]

 

Kendi kendini parmakla gösterek alay eder gibi konuşmuştu.  [ Ya da …],

 

[Echidna:  Tüm bu cadıları yok edip kendisinin yemeği haline getiren, tüm dünyayı kendine düşman eden ‘’ Kıskançlık Cadısı’’––– onu mu duymak istiyorsun?]

 

 

 

 

#Sonunda dünyadaki tek arzusu 'Bilmek' olan Açgözlülük Cadısıyla gerçek anlamda tanıştık.
Şu ana kadar isimlerini duymadığımız cadılar ve karakterleri hakkında bilgiler edindik ve belki onları iyice tanımayı bile başarırız.
Hele Kıskançlık Cadısı hakkında bir şeyler öğrenmek Subaru'nun en çok ihtiyaç duyduğu şey olabilir.
Tabi bir de bir cadının ' vücut sıvılarını ' içme meselesi var. 
Sizce herhangi bir sonucu olmayacak mı? 
En iyisi okuyup görelim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr