Cilt 4 Bölüm 7 [ deney sahası ] (1/2)

avatar
4632 3

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 7 [ deney sahası ] (1/2)


Çevirmen : Clumsy 

 

Serseri ayaklarını yere bastığı an Subaru,  dünya bükülüyormuş gibi hissetti.

Tabii ki gerçekte böyle bir şeyin olması imkansızdı. Kocaman bir insan bile tek bir ayak basışıyla dünyayı öyle kolayca kıpırdatamazdı.

Yani yalnızca Subaru’ya öyle gelmiş olmalıydı.

Gerçekte olansa şuydu: Garfiel yere ayağını bastığı anda, o noktadan başlayarak ilerleyen dalga, sanki bir kilimmişçesine kolaylıkla ejder vagonunu havaya fırlatmıştı.

[Subaru: İmkansız―― Uwah!?]

Sanki bir tahterevalli gibi ejder vagonu bir anlık güçle havaya kalktı ve öylece kaldı. Birlikte yaklaşık bir tonu gören yer ejderleri Patrasche ve Furufu da aynı şekilde havalanmıştı. Vagonun içindeki Subaru, Emilia’yı sıkıca kucakladı.

Ardından ejder vagonu bir anda yere çakıldı. Darbenin gücü içerideki ve dışarıdaki her şeyi sarstı. Oldukça kaliteli bir vagondu. Yalnızca görkemli dış görünüşüyle lükslüğü yansıtmıyordu, aynı zamanda oldukça dayanıklı ve dengeliydi de. Tamamen paramparça olmamış olması da bu kalitenin kanıtıydı. Ama yine de vagonun yarısı yuvarlandığından hızlı bir kaçış imkansız hale gelmişti.

Diğer bir deyişle, artık kaçmak diye bir seçenek kalmadığına göre tek çözüm kalıp savaşmaktı.

[Subaru: Lanet olsun, neydi b――]

Hala ön camdan kafasını uzatmakta olan Subaru ağrıyan başına elini uzattı. Aşağı düşerken kafasını çarpmıştı ama neyse ki ağrı dışında herhangi bir kanama veya başka bir belirti yoktu. Aniden kollarında yatan Emilia’yı hatırladı, o herhangi bir zarar görmemişti.

Yüzünde büyük bir rahatlama belirdi, ama bu, yerini hızla strese bıraktı. Bunlara sebep olan adam hala dışarda dikiliyordu.

Subaru’nun bakışları aniden dışarıya kaydı——

 

[Subaru: Patrasche——!!]

Kömür karası yer ejderi, çığlıklar atarak cılız figüre doğru sıçramıştı.

Ejder vagonuyla olan bağlantısının kopmasından faydalanan Patrasche, ani bir hamleyle saldırgana karşı atağa geçmişti.

Kılıç kadar keskin dişleri, çenesinin kuvvetiyle insan etini kolayca delip geçebilirdi. Rüzgar gibi bir hızla Garfiel’in boynunu hedefledi, tek bir soru sorulmadan, öylece onu parçalayacaktı.

[Garfiel: Heycaaanlı bir seçim. İyi yer ejjderi…… Sen iyi bi kızsın diil mi? “kemik kırma sesi’’ bi aşk ifadesidir derler.]

[————!]

Garfiel kolunu kaldırarak boynuna gelen hamleyi durdurmuştu. Şu ana kadar çoktan parçalanmış olması gereken koluna kilitlenen kapalı çeneye bakıyordu.

Garfiel’ın sağ kolu Patrasche tarafından ısırılmıştı. Yer ejderi kaptığı kolun ön kısmını koparıp yere attı … ya da en azından böyle yapmış olmalıydı.

Ama bunun yerine Patrasche, yerinde donup kalmıştı. Sadece vücudu değil, kolu ısıran çenesi bile hareket etmeyi tamamen bırakmıştı.

Nasıl bir özel güçtü bu, yoksa bir büyü müydü?

Subaru’nun aklında beliren bu soruyu Garfiel’in hareketi cevapladı. Isırılan kolunun kaslarını genişleterek Patrasche’nin çenesine giderek güçlenen bir baskı uyguladı, kol büyüdükçe çene giderek genişliyordu.

[Garfiel: İyi iş. Kaptın ve hala vazgeçmiyon, bu daha da iyi. Testi geçtin!!]

[————!]

Kömür karası yer ejderi, hala çenesi kapalı bir haldeyken, yere doğru kaydı. Çenesinin gücü, adamın sağ bileğine kilitlenmişti, kuyruğuyla adamı uçurmaya çalışıyordu. Subaru, o kuyruk tarafından bir kere uçurulmuştu. Patrasche’nin hareketlerini izlerken, o zaman ejderin kendisini ne kadar tutmuş olduğunu anlıyordu.

Şimdiyse tüm vücuduyla mücadele ediyordu, çabası tamamen açıktı. Buna rağmen Garfiel’in sol eli tarafından kolayca durduruldu.

Kuru bir çatlama sesi duyuldu. Sağ eli ejderin çenesinde, sol eliyle de onun kuyruğunu tutarak köpek dişleriyle gülümsedi Garfiel.

[Garfiel: Sana zarar vermiycem. İyi uykular.]

Kollarını dairesel bir şekilde salladı, sanki şakalaşırmış gibi yaptığı bu hareket sonucunda oluşan rüzgar Patrasche’nin devasa vücudunu öylece havaya kaldırdı. Patrasche, hiçbir ağırlığı yokmuşçasına havada dönüp durduktan sonra gözlerinde beliren karmaşayla kibarca yere düştü.

Devasa vücudu yere indiğinde hafifçe sıçradı ve ardından sessizlik geldi. Patrasche yenilmişti. Subaru’nun kavrulmuş boğazından bir inleme çıktı.

[Subaru: O, o Patrasche’yi fırlattı mı?]

[Garfiel: Ne kadar sadık bi doğası var. Kibarca fırlattım, canı acımamış olmalı. Bu işi bitirelim hadi!]

Donakalmış Subaru’yu görmezden gelerek başını kaldırıp şoförün yanına gitti. Otto, hırpalanmış görünerek yattığı yerden kalkmaya ve kendisine karşı gelen düşmana karşı dik durmaya çalıştı.

[Otto: Guh…… beni hafife alma ! Ben bir gezgin tüccarım bilesin! İşim esnasında hırsızlar tarafından soyulma ihtimaline karşı tamamen hazırlıklıyım. Hadi gel bakalım. Ama  “Suwen-Ailesi-Hırsız-Defetme-Tekniğiyle” mağlup olmak istemiyorsan geri çekilmeni tavsiye ederim…… Hoowah!]

[Garfiel: Kes sesini gösterişçi şey. Bu zayıf tekniklerinle naaapmaya çalışıyosun, beni mi devircen? Git biraz uyukla.]

Tüm ruhuyla savaş pozisyonu alan Otto Garfiel’e çatarken, Garfiel bir anda yanına yaklaştı ve alnına bir fiske vurdu.

Fiske —— ya da daha doğrusu yakın menzilli orta parmak vuruşu muazzam kuvvette bir ses çıkararak Otto’yu şoför platformundan uçurdu. Izdırap içinde alnını tutan Otto, tek söz edemeden kendinden geçti. Ölü ya da diri, artık bir engel teşkil etmiyordu.

[Garfiel: Şimdi, görünüşe göre yalnızca sen kaldın.]

Homurdanan serseri, yüzünde bir insanı ikiye ayıracakmış gibi görünen keskin bir bakışla döndü.

Subaru’yla arasındaki mesafe en fazla 4 adımdı —— Ama Otto’nun yanına ulaştığı hızı düşününce, belki de aralarında hiç mesafe yok denilebilirdi.

Nefesi kesilen Subaru, ne kadar kendini zorlasa da en ufak bir kaçış planı bulamıyordu. Bu adama karşı direnebilecek tek kişi Emilia’ydı, o da hala bilinçsizce yatıyordu. Ne olursa olsun onu korumalıydı.

[Subaru: Ben……]

[Garfiel: “Tenin tamamen maviye dönmeden kes şu tavrı”, Bunu görmek istemiyorum――!]

Garfiel'in kısa figürü, göz açıp kapayıncaya kadar, yalnızca hafif bir dokunuş sesi ile Subaru'nun yüzünün önünde belirdi. Kaldırdığı elindeki açık 5  parmağına bakınca, bu pençelerin kendisine ne yapacağını tahmin etmek oldukça kolaydı.

Ve uzuvlarının parçalanacağı bu geleceğin karşısında, Subaru'nun yapmayı düşündüğü tek şey vardı: hasarın Emilia’ya ulaşmasını engellemek ve onu hayatı pahasına korumak.

[————!]

——Bir kaç saniye geçti, belki de daha fazlaydı.

Şokun kendisini vurmasını beklerken gözleri kapalıydı, tüm vücuduyla Emilia’ya kalkan olmuştu. Ardından tereddütle gözlerini açtığında 5 parmak hareketsizce suratının önünde duruyordu. Arkasında, serserinin şaşkın gözleri görünüyordu.

Bu bakışları gören Subaru nefesini tutarken, adam, kafasını soldan sağa çevirdi, boynunu kütürdetip gürültülü sesler çıkardı.

[Garfiel: Bana saldrmak yerine gidip kızı koruyosun. Bu da ne demek oluyo?  Sen ölünce o her türlü sıradaki kişi olcak. Bu berbat bi seçim diil mi?]

Gerçekten duymak istemediği bu sözleri dinleyen Subaru, verecek bir cevap bulamadı. Aralarındaki sessizlik giderek tatsızlaşmıştı. Garfiel, pençe görünümlü ellerini sallayarak konuştu.

[Garfiel: Eeh sen her halukarda çok yavaşsın. Bir hamle yapsan da yapmasan da değişen bişi olmaz. Her şekilde son derece faydasızsın.]

[Subaru: Se, sen……]

[Garfiel: Hah?]

Garfiel beceriksizliklerine dikkat çekerek acımasız değerlendirmesini yaptı. Ve Subaru, donmuş boğazını kıpırdatmaya, sorusunu sormaya çalışırken Garfiel’in memnuniyetsiz görünen suratı, Subaru’nun yüzüne iyice yaklaşmıştı.

[Garfiel: Fısıldıyosun, sesli konuş. Hadi amaaaağ!]

[Subaru: Sen Garfiel’sin…… doğru mu? Roswaal ve Frederica’yla tanışıyorsun değil mi?]

[Garfiel: ——Frederica?]

Subaru'nun sözünü teyit eden Garfiel'in ifadesi ilk kez saldırganlığını kaybetti. Şaşırarak, kan kokusunu kaybetmiş vahşi bir hayvan gibi bir anlığına sevimli ve evcilleşmiş göründü. Ama hemen ardından eskisinden de acı bir ifadeye geri döndü.

[Garfiel: Sen o ismi nerden biliyosun …… Dur, bekle. O sarıldığın kadın, gümüş saçlı olan…… Yarı-cadı mı?]

[Subaru: O bir yarı-elf. Sakın ona öyle sesleneyim deme.]

[Garfiel: ——Hyah. Bunebune, bi anda gaza geldin.]

Subaru, bu küçük düşürücü ismin söylenişiyle bir anda patlamıştı. Anın dehşeti tamamen silinmiş, yalnızca katıksız bir öfke belirmişti içinde. Bunu gören Garfiel, ellerini büyük bir gürültüyle kıtlattı.

[Garfiel: Bu meşhur Emilia-sama mı? Şimdi bir “yarı-cadı” nın ortaya çıkışı Roswaal’la alakalı olmalı.]

[Subaru: Seni oros ……]

Garfiel, Subaru’nun söylemini hiçe sayıp üstüne basa basa ‘’yarı-cadı’’ demişti. Bunu duyan Subaru, bir anda ayağa kalksa da Garfiel’in eli tarafından anında durduruldu.

[Garfiel: “Öfkeyle kalkan zararla oturur” . Bana karşı hiiiç bi şansın yok. Aramızdaki güç farkına bak be ――Zarar görmeni istemem biliyo musun?]

Uzattığı eliyle yumruk yaparak bir uyarı mahiyetinde parmaklarını çıtlattı. Niyetini bilmeden de tehlikeli oldukları apaçık ortadaydı, karşı koymak için bir şey yapmamak daha iyiydi. Öfkesini bastırmalı, intikam almak için başka bir yol bulmalıydı. En akıllıca çözüm buydu.

Bu yüzden,

[Subaru: …Bok ye.]

[Garfiel: Hah?]

[Subaru: Yaralanmak istemiyorum. Beni kolayca yeneceğin de belli. Ama. ――Sen bu kızı üzecek şeyler söylemeye devam ettikçe tepkisiz kalamam.]

Emilia’yı yere yatırıp usulca alnındaki saçlara dokunan Subaru, neredeyse alınları değecek kadar kendisine yaklaşmış olan Garfiel’e bakarak ayağa kalktı. Birbirlerine nefesleri kadar yakınlardı.

[Subaru: O saçma sapan ismi geri al… bir daha da asla kullanma.]

[Garfiel: ……Senin söylediğin şeyi mi söylememi istiyorsun? Ama bunu yaptıracak gücün yok, değil mi? Yüzün, bağırsağın, bacakların hepsini mahvetmemi istiyorsun, öyle mi?]

[Subaru: Hadi durma, dene. Ama benim de boş duracağımı sanma… Eğer beni yumruklarsan seni ısırırım, bağırsaklarıma vurursan seni kavrarım, bacaklarıma saldırırsan tükürürüm. Dişe diş kana kan.]

Kışkırtılmasına aynı şekilde karşılık veren Subaru’nun göğsünde bir ateş yanıyordu. Garfiel’den yayılan düşmanca aurayı her santiminde hissediyordu. Her an Garfiel tarafından havaya uçurulabilirdi. Yaptıkları düşünülünce bu çok normaldi.

Paralel dünyada karşılaştığı tüm güçlü insanlar arasında Garfiel da kolayca yerini almıştı. Reinhardt seviyesinde olmasa da Wilhelm ve Julius’la kıyaslanabilirdi.

Kısaca Subaru’nun sözleri, onu bir anlığına durdurmuş olsa da ona karşı kazanma şansı açıkça sıfırdı.

Ama yine de Subaru ve Garfiel hala birbirlerinin gözünün içine bakmaktan başka bir şey yapmıyorlardı.

Kaybedeceğini bilse de geri çekilemezdi… Sebebi arkasındaki vagonun içinde yatan kızdı…

[Garfiel: ――Hihaha]

[Subaru: ――Hah?]

…Bu tamamen beklenmedik bir sesti.


Aralarındaki boşlukta Garfiel’in kahkahası patlamıştı. Karşılığında Subaru, kafası karışık bir homurdanma çıkardı.

 [Garfiel: Hiyahahaha! Kelimelerle aran baya iyi di mi? Gerçktngerçktngerçktn!]

[Subaru: Nn…… Ow! Hey, bi, bi dakika, ow, st-, ow bu gerçekten acıttı!]

Vahşi bir kahkaha savurmaya devam eden Garfiel, içtenlikle Subaru’nun omzunu sıvazladı. En ufak bir saldırganlık belirtisi göstermemesine, hatta geri çekilmeye başlamasına rağmen Subaru’nun canı ciddi anlamda yanmaya başlamıştı.

 

 

#Anlaşılan serimizin tuhaf karakterleri arasına bir yenisini daha ekledik.
Bakalım bu Garfiel, başımıza bela mı olacak, derdimize deva mı?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere :) 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr