Cilt 6 Bölüm 82 [ Zincirlerin Eşlik Ettiği Çarpışma ] (1/3)

avatar
2559 24

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 82 [ Zincirlerin Eşlik Ettiği Çarpışma ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy



ーーYavaşça, adım adım zincirlerini gevşeterek vücut ısısının yükselmesine izin verdi.

 

Kanının kaynadığını ve minyon bedenindeki tüm kasların baskılanıp gerildiğini hissedebiliyordu.

 

Yumuşacık, hatta fani ve aciz görünen bir genç kız bedeniydi fakat içerisinde akan kan ile onu oluşturan et ve kemikler, dünyadaki en mükemmel ırklara aitti.

 

Ve o bedenin içerisinde bile『Oni Tanrısının』reenkarnasyonu şeklinde vaftiz edilmiştiーー

 

Ley: “İşte sen busun, nee-sama ~tsu! A~h, ne kadar da harikasın ~tsu! Işıl ışılsın ~tsu! Rem ne kadar çabalarsa çabalasın asla sana rakip olacak seviyeye ulaşamaz, işte nee-sama böyle biri ~tsu!”

 

Ram: “Tükürük saçmayı bırak. Nahoş bir şey. Ayrıca, Ram’ı bir şeylerle kıyaslamaya da son ver lütfen.”

 

Ley: “E~h, nedenmiş o?”

 

Ram: “Bariz değil mi? ーーÇünkü Ram’ın ‘Rem’in nee-sama’sı’ dışında bir unvana ihtiyacı yok.”

 

Belirgin bir tiksintiyle böyle söyleyen Ram, dirseğiyle havayı delip geçerek bedenini büktü.

 

Ve dokunduğunda kesen, çarptığında kemik kıran, içine dahi işleyip delip geçen korkutucu bir teknikle, tutumluluktan tamamen yoksun bir performansla, tüm uzuvlarını kullanarak zincirleme bir saldırı gerçekleştirdi.

 

Bu yalnızca fiziksel yetenek veya teknik tarafından yönetilen bir hamle değildi.

 

Saf bir incelikle uygulanmış olsaydı yediği rakiplerin 『Hatıralarına』dayanarak geçmişten günümüze, doğudan batıya var olmuş her türlü tekniği yeniden inşa eden Batenkaitos, onunla kesinlikle başa çıkabilirdi.

 

Fakat Ram’ın savaş teknikleri kısa ve öz bir fark taşıyordu.

 

“ーーーー”

 

Adımını atan Ram’ın savurduğu dirsek veya diz darbeleri yarı yolda hız değiştiriyordu. Bunun nedeni uzmanlaşmış olduğu rüzgar büyüsüne bürünmesi ve savaşın ortasında gerçek ile efsaneyi bir araya getirmesiydi.

 

Rüzgarla birlikte hızlanarak veya yavaşlayarak karşı saldırıya geçeceği esnada Batenkaitos’un kafasını karıştırıyordu. Neticede rüzgarı kullanarak varlığını her noktaya dağıtıyor, vücudunu atik bir şekilde taşıyıp rakibinin kör noktasına doğru kayarak sayısız ölümcül darbe indiriyordu.

 

Ley: “Ha~h! Ne kadar da dayanılmaz~!”

 

Batenkaitos, Ram’ın bu saldırılarından çeviklikle kaçınarak neşeli bir ifadeyle böyle söyledi.

 

Kesilen sağ yanağından kanlar akan, toplamadığı uzun, koyu kahve saçları iyice dağılan『Oburluk』, kendisinin ve rakibinin yeteneğini kıyaslamaktan keyif alıyordu.

 

Ley: “Sıcak, karşı konulamaz bir baharat! Keskin bir incelik, cesurca bir numara! Neşe patlaması yaratılıyor, gerçekten dinamik! Nee-sama, bizim gurmeliğimizle mükemmel uyumda bir ziyafet!”

 

Spiral merdivenin etrafında uçan Batenkaitos, birbirleriyle pozisyon değiştirdikleri esnada gülerek böyle söyledi.

 

Her iki kolundaki hançerler Ram’ın değneğiyle çarpışırken de açık ağzından salyalar damlayarak aradaki mesafeyi açtı.

 

Ley: “Ne iyi, çok iyi, amma iyi, epey iyi, iyi olduğu için, iyi değil mi, muhtemelen iyi olduğu için, kesinlikle iyi, kesinlikle iyi olduğu için ~tsu! Oburca içmek ~tsu! Oburluk ~tsu!”

 

“ーーーー”

 

Ley: “Her şeyden öte, esas güzel olan bu öfkenin kokusu. Bize, bireysel olarak bize bunca nefret besleyen bir rakiple…… karnımızı doyurabilirsek, dilimizin üzerinde onun tadını alabilirsek nasıl bir gurme lezzetin tadına varırız merak ediyoruz, e~h!?”

 

Diyerek ellerini kavuşturan Batenkaitos, akıl almaz bir zevk önsezisiyle ürperdi.

 

Buna tanık olan Ram ise derin bir nefes alarak bedeninin durumunu kontrol etti.

 

Ram: “Orijinal halinden uzak olsa da……”

 

Yüzüne yansıtmıyor olsa da kalbinin en derinlerinde bir hayranlık taşıyordu.

 

Temelsizce kendimi en iyi ben tanırım şeklinde klişe iddialarda bulunan aptalların aksine Ram, gerçekten de kendisini tam olarak anlayıp tanıyordu.

 

Oni kabilesi boynuzunu yitiren Ram’ın 『Boynuzsuz』hale gelen bedeni, her gün muazzam bir yükün altında ezilme tehdidi altındaydı. Bu nedenle kendi bilincine zincir vurmuştu.

 

Normal şartlarda, hizmetçi olarak çalıştığı sıralarda her şeyi o zincirlerle yapıyordu.

 

Bazense acil durumlar yaşanıyor ve büyü kullanıp durumu ortadan kaldırmaktan başka çaresi olmuyordu. İşte bu gibi durumlarda üzerindeki bir zinciri gevşetiyor ve kendisinin minimum düzeyde sihir yapmasına olanak tanıyordu.

 

Buna rağmen çözülemeyen durumlarda iki zinciri gevşetiyor, kısa süreli belirleyici mücadelelerdeyse orijinal gücünün yüzde yirmi kadarını kullanıyordu.

 

Yaklaşık bir buçuk yıl önce『Sığınakta』Garfiel’le çarpıştığı seferde yaptığı şey de buydu.

 

Ram, 『Boynuzsuz』haliyle kullanabileceği maksimum gücün bu olduğuna ve bedeninin daha fazlasını kaldıramayıp sakat kalacağına inanıyordu.

 

İşte iki ucu keskin birer kılıç olan o zincirler, şimdiden Ram tarafından bu denli gevşetilmişti.

 

“ーーーー”

 

Ve an itibarıyla kalbinin en derinlerinde alışılmadık bir bocalama yaşıyordu.

 

Az önce de bahsedildiği üzere Ram, kendisini mükemmel bir şekilde anlayıp tanıyordu.

 

Ve bunca çarpışmadan sonra gelmesi gereken geri tepme hissinin yokluğu, gerçek bir çocuk olduğu günlerden, yani onlu yaşlarından beri başına gelmemiş bir şeydi.

 

Böylesine kuvvetli geri tepmeler doğuran çarpışmaların sonucunda başı çatlayacakmışçasına ağrır, burnu veya gözlerinden ardı arkası kesilmeyen kanlar akardı, dolayısıyla kendisini bir süreliğine bedenini kullanamayacağı gerçeğine hazırlaması gerekirdi.

 

Ama o geri tepme şu anda yoktu. ーーÇünkü bütünüyle ortaklaşa bir kaderi paylaştıkları Subaru’ya akıyordu.

 

Ram: “……İşler fazla uzarsa Barusu ölecektir, öyle değil mi…”

 

Her şey konuştukları gibi ilerliyorsa Subaru şu anda delirmiş haldeki Shaula’yla veya Cadı Yaratıkları sürüsünün ilerleyişiyle baş etmek adına çabalıyor olmalıydı.

 

Yanında da Beatrice ve belki de Meili vardı. ーーAnılarını zonklatan Emilia’ysa kulenin üst katlarına ilerliyor ve belki de tek başına çetin bir mücadele veriyordu.

 

Anlaşılmaz biçimde o gümüş saçlı, pozitif kızda merakını cezbeden bir şeyler vardı. Ram’ın『İsmi』çalınmadan önce defalarca elini tuttuğu ve yönlendirdiği biri olduğu kesindi.

 

Ram olmadıkça hepsi de çaresiz ve güvenilmez insanlardı.

 

İşte bu yüzdenーー

 

Ram: “Ölme gayene karşı diren lütfen, Barusu. ーーAksi takdirde Rem ağlayacaktır.”

 

Evet, işte bu duyulmaz sözcükleri sıralayan Ram, on yıllık bir aranın ardından üçüncü zincirini de gevşetti.

 

△▼△▼△▼△

 

ーーAynı saniyede Natsuki Subaru,『Cor Leonis’in』geri tepişiyle dişlerini sıktı.

 

Subaru: “ーーAuuağh.”

 

Kan kusar gibiydiーーyo, sahiden de kan kusmanın yükünü taşıyordu.

 

Bir an için kuledeki yanıp sönen ışıklardan birinin irileştiğini hissetmiş ve bir an sonra da o etki üzerine çullanmıştı.

 

Beatrice: “Subaru!”

 

Subaru: “ーー~hk!”

 

Kanla karışık bir öksürükle birlikte dengesi bozulurken yanı başındaki Beatrice, Subaru’yu destekledi.

 

Maalesef Subaru ve Beatrice’in bindiği canlı, alışkın oldukları Patrasche değil, üzerine binen hiçbir canlıyı umursamayan bir Cadı Yaratığı olan Aç At Kraldı.

 

Subaru’nun『Rüzgar Kaçırma İlahi Koruması』olmadan yaşadığı binicilik deneyimi çok sınırlıydı ve insanın kalçasını koyacağı bir eyer ya da ayaklarını destekleyeceği bir üzengi olmadıkça bir anlık dikkatsizlik, fırlatılmakla sonuçlanabiliyordu.

 

Bunun şu ana dek başına gelmemiş olmasıysa kırbacını Cadı Yaratığının üst bedeninden geçirip dizgin olarak kullanması ve Beatrice’in de kapsamlı bir büyüyle vücut ağırlığını kısıtlıyor olmasıydı.

 

Subaru, bu ısrarlı çabaların boşa gitmesine izin veremezdi.

 

Beatrice: “Ram’ın geri tepmesi mi ulaştı, sanırım?”

 

Subaru: “Aynen öyle, tam da tahmin ettiğin gibi…… üzgünüm, buna bir şekilde katlanacağım…… ~hk.”

 

Kırbacını yeniden sıkıca kavrayan Subaru, iyi bir muhakeme yeteneğine sahip olan Beatrice'e bu cevabı verdi.

 

Yükselen kusmuğu pas tadı ve kokusu taşıyor ve bunun vücudunun hangi kısmından kaynaklı bir yük olduğunu hiç bilemiyordu.

 

İç organları gıcırdıyor ya da vücudunun içindeki bir şeyler parçalanıyordu, belki de hasar bu türdendi.

 

Her halükarda bu, Ram’ın ciddileştiğinin kanıtıydı.

 

Subaru: “Eğer Ram, 『Oburluk』cephesini halledebilirse…...”

 

Bu durumun işleri anında yatıştıracağını söyleyemezdi.

 

Her şeyden önce『Oburluğun』ezilmesinin sonucunda çalınmış『İsim』ve『Hatıraların』geri döneceğinden emin değildi. Yalnızca kendisinin yükünün azalacağı gerçeğine güveniyordu.

 

ーーBu yaşandığı takdirde yalnızca Meili’nin düşük fiziksel formunu üstlenmeye konsantre olabilecekti.

 

Meili: “Hah, hah…… ~hk.”

 

Aç At Kralın üst bedenine tutunan Meili, canını riske atarak Cadı Yaratıklarına komut veriyordu.

 

Meili’nin riskli mücadelesi, Subaru’yu hedef alan, kıskaçları ve kuyruk iğnesi şiddetle savrulan o devasa akreple yüzleşebilmeleri adına olmazsa olmazdı.

 

Yetersiz savaş potansiyelleri maddi kaynaklarla desteklenemiyor, Subaru ve diğerleri kendilerini zorlayarak var olmayan bir çıkmaz yaratıyordu.

 

Subaru bu amaçla Meili’yi prenses gibi şımartmanın hayati önem taşıdığını söylediğinde ne şakalaşıyor ne de oyun oynuyordu, bu yorumu yaparken tamamen ciddiydi.

 

An itibarıyla Emilia, Ram, Julius ve diğerlerinin güçleri de Pleiades Gözcü Kulesini hedefleyen beş engel karşısında kesinlikle gerekli olsa da o savaş alanlarının her birini korumak için esas gerekli olan kişi Meili Portroute’den başkası değildi.

 

İşte bu yüzden Subaru bir süredir Meili’nin İlahi Korumasının yağdırdığı geri tepmeleri üstleniyordu.

 

Meili: “Kanatlı Köstebek-chan! Courtesan Ayısı-chan! Birlik olun!”

 

Tiz bir sesle bağıran Meili, savaş alanını gözleyerek Cadı Yaratıklarını ölümlerine gönderiyordu.

 

Ellerini çırpışı, parmaklarını tıklatışı veya bazen de sesini kullanarak emirler verişiyle hareket tarzı Cadı Yaratıklarına bağlı olsa da İlahi Korumasını hepsinin uyum sağlaması adına tam gaz kullanıyordu.

 

Subaru da beynindeki ağrı ve şişlik aracılığıyla bunun beraberinde uygun bir yük getirdiğini fark ediyordu.

 

“ーーーー”

 

Otto’nun『Ruh Dili İlahi Koruması』veya Meili’nin『Büyü Manipülasyonu İlahi Korumasının』bahşettiği lütuf, büyülü bir şeyden ziyade bir kabiliyet artışıymış gibi geliyordu.

 

Bu ifadeyle birlikte de büyüdense insanüstü kabiliyetler alanında bir güce benziyorlardı.

 

Durum buysa geri tepişlerinin diğer İlahi Korumalara kıyasla çok daha fazla olması da anlaşılabilirdi.

 

Çünkü İlahi Korumaların objesi etraf veya diğer kişiler olmuyor, bizzat kişinin üzerinde işliyordu.

 

Subaru: “Sonuçta İlahi Korumalar ve Otoriteler anlaşılmaz bir sistemin parçaları……”

 

Günah Başpiskoposları veya『Cadılar』ve kaderin bir cilvesiyle Subaru tarafından kullanılan Otoriteler.

 

Ya da bu dünyada doğanlara bahşedilme olasılığı olan İlahi Korumalar.

 

Subaru bile bunu belirgin bir gerçek olarak kabullense de tüm bu güçleri kullanmanın bir şekilde bir yolu bulunuyorduーー

 

Subaru: “Böyle bir şey olduğu için……”

 

Bunun trajedilere yol açabileceğini düşünmeden edemiyordu.

 

Hiç şüphesiz ki Günah Başpiskoposları ve『Cadılar』ile onların gözü pek güçlerinden korkulmasının sebebi büyük ölçüde hiç kimsenin yakınlaşmasına müsaade etmedikleri Otorite güçleriyle ilişkiliydi.

 

İlahi Koruma gibi bir şeyin yokluğu durumunda kaderleri sapıp bozulmadan yaşayabilecek sayısız kişi var olabilirdi.

 

Buna bir örnek vermek gerekirse Meili bile İlahi Korumaların negatif etkilerinin bir kurbanıydı.

 

Doğar doğmaz Cadı Yaratıklarıyla iletişim kurma kabiliyetine sahip olduğu için gerçek ebeveynleri tarafından terk edilmişti. ーーSubaru bunun gerçekliğinden emin değildi. Ama ikna edici bir açıklamaydı. Bariz bir mantıktı.

 

Hiç değilse Meili’nin kalbinde yatan gerçek bu şekildeydi.

 

İşte tam da bu yüzdenーー

 

Subaru: “Ben, gerçekten çifte standartlıyım……”

 

Bir yandan Otorite ve İlahi Korumalara bel bağlamak istemiyorum diyordu ama gerek duyduğunda onları kullanmadan önce ikinci bir kez düşünmüyordu bile. Güçsüz bir insan olarak sınırlı seçeneklere sahip olduğu doğru olsa da kalbinin bununla kabalaşmasını istemiyordu.

 

Yol bile olmaması gereken bir yolda yürüyor, bu gerçeği asla unutmamak istiyordu.

 

Meili: “Onii-san! Dikkatini veriyor musu~n!? Onii-san veya Beatrice-chan’ın işi bitecek olursa her şeyin sonu gelir, biliyorsun değil mi~!?”

 

Subaru: “Biliyorum. ーーEe, ne dersin Meili, her şey sona erince benim kızım olmak istemez misin?”

 

Meili: “ーー~hk! Sana dikkatini ver demişti~m!!”

 

Meili, kafasındaki ağırlığa direnmeye çalışırken bu soruyu soran Subaru’ya bağırarak karşılık verdi.

 

Hiçbirinin boşa harcayacak vakti yoktu. Dikkatleri dağılacak olursa bir anda her şeyin sonu gelebilirdi.

 

Ama buna rağmenーー

 

Subaru: “Bunca çileden sonra bizleri mutlu yarınların beklediğini düşünmezseniz hiçbir anlamı olmaz.”

 

Evet, Natsuki Subaru’nun aklına kan kusarken gelen düşünce tam da buydu.

 

#Subaru hem Ram’ın hem de Meili’nin geri tepişlerini üstleniyor. Bu yükle hala aklını ve bedenini kullanabilmesi mucize. Gerçekten şu Cor Leonis tam da Subaru’ya uygun bir güç oldu. Daima yoldaşlarına bel bağlarken artık bu süreçte onlara destek olabiliyor ve hepsinin durumlarını görebiliyor. Bu arada Ram zincirlerini giderek gevşetiyor ve işler hem Ram hem de Subaru için daha tehlikeli bir hal alıyor. Bakalım bu gidişatın sonu iyi mi olacak kötü mü, hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr