Cilt 6 Bölüm 80 [ Zihin Ölümü ] (2/2)

avatar
1731 27

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 80 [ Zihin Ölümü ] (2/2)


Çevirmen : Clumsy



Gökyüzünde süzülürken tiz emri alan minik gölgeler kum denizine doğru süzüldü. Onların kumların üzerindeki devasa akrebi hedeflediğini gören Subaru’ysa aynı saniyede, “Beako!” diye bağırdı.

 

Subaru: “Onlarla birlik ol!”

 

Beatrice: “Betty biliyor, doğrusu! “Vita”!!”

 

Subaru’nun ne amaçladığını tahmin eden Beatrice, ufak avcunu göğe yöneltti.

 

Büyünün etkisi çağrıldı fakat hedef devasa akrep değil, gözlerini devasa akrebe dikmiş Kanatlı Köstebeklerdi.

 

Kanatlı Köstebeklerin alçalma rotasında solgun bir ışık ilmeği üretilmiştiーー Kanatlı Köstebekler o ilmeğin içerisinden geçtiği andaysa ışığa bürünen minik Cadı Yaratıkları ivme kazandı.

 

“ーーーー”

 

Ve delici darbeleri devasa akrebin dış kabuğunu delip geçerek şiddetli bir sesin yükselmesine sebep oldu.

 

O ana dek Kanatlı Köstebeklerin savaş nidalarını hafif bir rüzgar olarak kabullenen devasa akrep, göz ardı edilemez güçteki darbelerini doğrudan yemesinin ardından bacaklarını durdurdu.

 

Meili: “Az önceki şey de neydi…… Beatrice-chan, ne yaptın sen?”

 

Beatrice: “Cadı Yaratıklarını çarpmalarından hemen önce ağırlaştırdım, sanırım. Hızları veya sağlamlıkları değişmedi ama basit bir ağırlık artışıyla sonuç değişti, doğrusu.”

 

Beatrice, Meili’nin şaşkınlığını bu şekilde yanıtladı.

 

Kanatlı Köstebeklerin ani güçlenişinin ardındaki sebep buydu. ーーKuvvet, ağırlık ve hızın karışımıydı.

 

Yeraltında güçlü boynuzlarını kullanarak hareket eden Kanatlı Köstebeklerin istenildiği gibi yeraltından ve gökyüzünden uçarak gerçekleştirdikleri riskli saldırı, devasa akrebin adımlarını inanılmaz bir yıkıcılıkla kesin olarak durdurmuştu.

 

Devasa akrebin defansif kabiliyeti oldukça etkileyiciydi ama ilk defa tanık olduğu bu saldırıya karşı kendisini tam anlamıyla savunamamıştı. Subaru da onun bu yansıtıcı savunma kabiliyetini aşmak adına tamamen kafasını çevirerek,

 

Subaru: “Cadı Yaratıkları adına üzüldüm ama bu bir ölüm kalım meselesi. Kullanılabilecek çeşit çeşit ve çok sayıda Cadı Yaratığı var, Beako’nun yardımı da eklenince olasılıkların sonu yok……! Bu sayedeーー”

 

Başarılı olabilirlerdi, bu kesin yanıt Subaru’nun hem yumruğunu hem de Beatrice’in saçlarını sıkmasına yol açtı. Beatrice ise sesini yükselterek, “Acıdı, sanırım!” diye sitem etti. ーーİşte tam da o andı.

 

Subaru: “ーーAh?”

 

Olabildiğince zaman kazanmayı planlayarak gözcü kulesine doğru bakan Subaru’nun ağzından bu tepki kaçtı.

 

Onun boş sesini işiten Beatrice ise ona dönerek “Subaru?” dedi ancak Subaru’nun karşılık vermesi mümkün olmadı.

 

Subaru’nun bilincine taşınan şeyin kaynağı kulenin görünür dış yüzeyinde değil, iç yüzeyindeydiーー kulenin iç kısmındaki çeşitli noktalarda yanıp sönen ışıkları hissedebiliyor, o ışıklar yoldaşlarına karşılık geliyordu.

 

Her biri hararetli savaşlara girmiş olması gerekirken tek bir tanesine karşılık gelen ışık ortadan kaybolmuştu. ーーO ışık da tepeye yönelmiş olan Emilia’ya aitti.

 

“ーーーー”

 

İşte o saniyede Subaru’nun kalbi yerinden çıkıyormuşçasına şiddetle çarpmaya başladı.

 

Emilia’ya karşılık gelen ışığın kaybolmasının gerçekliği Subaru’yu kaosa sürükledi. Ya az önce Emilia’yı kaybettiyselerーー

 

Subaru: “ーー~hk, sakin ol, lanet olasıca piç.”

 

Kendi kendisini azarlayarak görüşünün kararmasına bir son verdi.

 

Henüz gerçeklikle ilgili çaresizliğe kapılmak için çok erkendi. 『Cor Leonis’in』kabiliyetine daha çok güvenmeliydi. Kökeni beterin de beteri bir adama dayanıyor olsa da artık çiçek açan bu Otorite, bir müttefike dönüşmüştü.

 

『Cor Leonis’ten』o ana kadar gelen karşılıklara bakılırsa yanıp sönen ışıkların sıcaklığı ve hareketlerinin yoğunluğunun Subaru’nun müttefiklerinin durumunu yansıttığı varsayılabilirdi.

 

Fena halde öfkelenip heyecanlandıklarında ışıkların renkleri veya yoğunluğu değişiyordu.

 

O halde Emilia’nın karşılığı olan ışığın ortadan kaybolması, onun『Ölümüne』mi işaret ediyordu?

 

Subaru: “Ama durum buysa karşılığının kaybolması fazla ani gerçekleşti.”

 

Emilia’nın onu bir anda varlıktan silebilecek kadar korkutucu bir düşmanla karşılaştığı, onun eline düştüğü varsayılsa bile Subaru, Emilia’nın en ufak bir direnç sergilemeden alt edilebileceğini hayal edemiyordu.

 

Ne hayal edebiliyor ne de etmek istiyordu. İnancı vardı. Bu yüzden sorun başka bir yerde yatıyor olabilirdi.

 

Gözcü Kulesinin merdivenlerinde koşturan Emilia birinci kata yönelmiş ve bedenini『Cor Leonis’in』etkisinden çıkartacak bir şeyler yaşamış olmalıydı.

 

Bu yüzden de Emilia’nın karşılığı olan ışık, Subaru’nun algı sınırlarından kaybolmuştu.

 

Buna inanmak zorundaydı, aksi takdirdeーー

 

Beatrice: “Subaru!”

 

Meili: “Onii-san! Dalı~p gidilecek vakit değil!”

 

Azıdişlerini ve diş etlerini sıkan Subaru acısını kontrol altına alırken iki genç kız ona seslendi.

 

Ve onları işiten Subaru, hem kendisinin hem de onların duyabileceği şekilde “Biliyorum” yanıtını verdi.

 

Subaru: “Nerede ve kiminle yüzleşiyor olabileceğine dair hiçbir fikrim yok. Ama geri döneceğine inanıyorum.”

 

△▼△▼△▼△

 

ーーSubaru’nun aşağıda, kumların üzerinde dua sözcüklerini telaffuz ettiği sıralardı.

 

Subaru onun neyle yüzleşmek zorunda olduğunu bilmediğini söylese de onun hayal gücünün dahi Emilia’nın içerisine girdiği durumu tahmin edebilmesi mümkün değildi.

 

Subaru’nun emrine itaat eden Emilia, Pleiades Gözcü Kulesinin kurallarını baştan yazmak adına birinci kata yönelmiştiーー karşısında bulduğu şeyse mavi, ışıltılı, pullarla kaplı devasa bir varlık olmuştu.

 

Lugnica Krallığı sınırlarındaーー yo, koca dünyada ismini bilmeyen tek bir kişinin dahi olmadığı bir varlık.

 

『Kıskançlık Cadısı』 korkunun sembolüyse o varlık da umudun ve inancın sembolü olmaya uygundu. Çünkü dünya çapında öylesine değerli işler biriktirmiş bir varlıktı.

 

Ve o devasa, ulu varlığın ismiyseーー

 

Emilia: “ーー『Kutsal Ejderha』Volcanica.”

 

Onun kendi kendine vermiş olduğu isim üzerine uzun uzun düşünen Emilia, tüm bedeninin soğuduğunu hissetti.

 

Bunu söylemek tuhaf kaçsa da Emilia’nın eğilimi gerginlikten bütünüyle kopuktu. Elbette insanların karşısına geçmek veya ciddi bir şey konuşmak zorunda kaldığında bedeninin ağırlaştığını hissediyordu ama harekete geçtiği anda o etkiyi unutuyordu.

 

Bu etkileyici özelliğe sahip olması nedeniyle Subaru veya Ram tarafından pek çok kez övülmüştü.

 

Ama bu özelliğine rağmen『Kutsal Ejderhanın』karşısında fiziksel hareketleri tamamen sonlanmıştı.

 

Öyle ki rakibinin izni olmadan tek bir nefes dahi alamayacağını hissediyordu. İşte gerçek bir ejderhanın varlığı bu ölçüde yansıyor ve dünya üzerinde hakimiyet kuruyordu.

 

“ーーーー”

 

Nefesini içine çeken Emilia, bir kez daha Volcanica’nın cüssesine göz gezdirdi.

 

Koyu mavi bir renk taşıyan pulları mücevherler misali ışıldıyor ve her biri kıymetli bir kılıçtan daha keskin olacak şekilde adamakıllı tavlanmış gibi geliyordu.

 

Ön ve arka ayakları taşa benzer kara pençelerle donatılmıştı, bir Yer Ejderini andıran suratı uzun bir ömür yaşadığı izlenimi veriyor ve akıl almaz bir zaman dilimine tanık olmuş bir çift altın rengi göz taşıyordu. Kafasındaysa bir asilzadenin sütü kadar beyaz iki devasa boynuz taşıyordu.

 

『Kutsal Ejderhanın』boyu yaklaşık on beş on altı metre kadardı. Ayakta durmadığı, kanatları ve kuyruğu katlı pozisyonda olduğu için ne denli muazzam olduğu tam anlamıyla kestirilemiyordu. Ama yine de devasa olduğu ve kulenin içerisine sığamayacağı kesindi.

 

Yani hiç şüphesiz ki kulenin ilk katının açık bir alan üzerine inşa edilme sebebi Volcanica’ydı.

 

Emilia: “……Üçüncü kat『Bilgenindi』, ikinci kat Reid’in ve birinci kat da Volcanica’nın.”

 

Volcanica: [ーーーー]

 

Emilia: “Acaba, büyük kadim çağın üç kahramanı da kulenin『Sınavlarının』bir parçası olabilir mi?”

 

O ana kadarki『Sınavlara』dönüp bakan Emilia, aralarında bir benzerlik keşfetmişti.

 

『Üç Kahraman』ーー zamanında『Kıskançlık Cadısını』mühürlemek için çabalamış ve Lugnica Krallığı tarihine kazınmış üç cesur figürdü. O cesur kahramanlar da Shaula, Reid ve Volcanica’ydı.

 

Ayrıca Shaula, bunun aslında Flugel’in başarısı olduğunu belirtmişti, Reid inanılmaz şiddetli ve kaba konuşan biri çıkmıştı, Volcanica da bir insan değil, ejderhaydı.

 

Ama buna rağmen burada birbirlerine bağlıysalarーー

 

Emilia: “Yüzyıllar sonra hala arkadaş olmaları gerçe~kten harika.”

 

Emilia, bağlılık veya birlik gibi bir şeyin bu üç kahraman figürü birbirine bağlamasının çok harika olduğunu düşünüyordu.

 

Öte yandan Volcanica, Lugnica Krallığıyla antlaşma yapmış bir varlıktı ve aslına bakılırsa onlarca yıl önce siyah bir ejderhanın Lugnica Krallığında tantana çıkarttığı sıralarda olağanüstü bir güce sahip olduğu kaydedilmişti.

 

Emilia, sözleri önemli görenleri severdi.

 

Sözleri tutmanın çok iyi bir şey olduğuna inanırdı. Subaru’yu da seviyor ve ona güveniyor ama onun sözlerini tutmama özelliğini hoş bulmuyordu.

 

Ya Beatrice de onu taklit etmeye başlarsa?

 

Emilia sözlerini tutmadıkları için ne Subaru’yu ne de Beatrice’i azarlamak isterdi.

 

Emilia: “Ah, upss. Şimdi bunları düşünmenin hiç sırası değil…… Umm, Volcanica! Buraya『Sınava』girmeye geldim! Birinci katın『Sınavı』! Onu halledeceğim!”

 

Volcanica: [ーーーー]

 

Emilia: “Ne denli zor bir『Sınav』olacağını bilmiyorum…… ama senden acele etmeni istiyorum! Acele etmeliyim, aksi takdirde Subaru ve diğerlerinin başı derde girecek. Her neyse, yolla gelsin!”

 

Diyerek elleriyle yanaklarına vuran Emilia, korkakça duygularını düzene koydu.

 

Hiç planlamadan Subaru ve Beatrice’i düşünmek buna zemin hazırlamıştı. Verdikleri sözleri tutmadıkları için Emilia tarafından azarlanacak olsalar da bu, uzak yarınların, uzak bir geleceğin meselesiydi.

 

Ve Emilia’nın o gelecekle yüzleşebilmesi için burada sağlam durması gerekiyordu.

 

Volcanica: [ーーーー]

 

Sessizliğini koruyan『Kutsal Ejderha』, altın ışıltılar taşıyan gözleriyle dikkatle Emilia’yı izliyordu.

 

O gözler hiç abartısız Emilia’yı bütünüyle özümseyebilecek bir derinlik hissi taşıyordu.

 

Dört yüz yıl önce『Kıskançlık Cadısıyla』savaşmış ve Lugnica Krallıyla bir antlaşmaya imza atmıştıーー ama bu ulu ejderhanın ömrü, o dört yüz yıldan çok daha uzunmuş gibi görünüyordu.

 

Belki de bin yıla yaklaşmış o gözler, dünyayı titizlikle izliyordu.

 

Emilia’nın varlığının bu『Kutsal Ejderhaya』ne şekilde yansıyacağı muammaydı.

 

Emilia: “Ben, yargılanmaya alışkınım. Benden bir yarı cadıyım diye nefret eden insanlar var, Echidna gibi kaba kişiler de…… ama Subaru gibi, Ram, Beatrice ve geri kalanlar gibi benden bir şeyler bekleyenler de var.”

 

Bu cümleleri kuran Emilia, parmaklarıyla göğsündeki kristale dokundu.

 

Henüz uykusundan uyanmamış olan ailesi, Emilia’yı onaylayan, ona pembe gözlüklerle bakan ilk kişi olmuştu.

 

Ve en başta o ailesi olmak üzere Emilia’yı kabullenen yoldaşları bu kulede toplanmıştı.

 

Emilia: “İşte bu yüzden, senin beni nasıl gördüğün umurumda değil!”

 

İşte Emilia, zamanında gözünü korkutmuş olan『Kutsal Ejderhaya』sert bir şekilde böyle söyledi.

 

Emilia diye bilinen varlık, mevcudiyetindeki zıtlık karşısında ezilse, uzuvları titreyip sinse, sonsuzluğa aşina olan o varlık karşısında ezilip büzülse de artık kaybetmeyecekti.

 

ーーNe olursa olsun, kaybetmeyecekti.

 

Volcanica: [ーーーー]

 

Emilia, yumruğunu sıktı ve ametist gözlerinin kudretle ışıldamasını sağladı.

 

Emilia’nın tüm bedeninde gezinen bakışlarına maruz kalan Volcanica ise hafifçe gözlerini kırptı. Ve sonra da ejderha çenesini görkemli bir şekilde kımıldatarakーー

 

Volcanica: [ーーEy, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.]

 

“ーーーー”

 

Volcanica: [ーーBenim adım, Volcanica. Kadim antlaşma uyarınca zirveye ulaşan kişinin arzusunu talep ediyorum.]

 

Emilia: “……Ha?”

 

Nefesini düzene sokan ve Volcanica’nın isteyebileceği meydan okumaya karşı temkinli olan Emilia, ejderha nefesine eşlik eden bu hantalca kelimeleri işitti ve kafasını eğdi.

 

Çünkü bu sözleri hatırlıyordu.

 

Emilia: “Umm, aynı şeyleri daha önce de söylememiş miydin? Ben ilk kata ulaşan kişiydim, sen de Volcanica’ydın…… öyle değil mi?”

 

Volcanica: [ーーーー]

 

Emilia: “……Ah! Acaba, ben kendimi tanıtmamış olabilir miyim? Özür dilerim. Ben Emilia, yalnızca Emilia. Şey, şu anda beni hatırlamayan pek çok kişi var, yani bunu kanıtlamamı istersen sorun olabilir, ama, ben Emilia’yım!”

 

Volcanica: [ーーーー]

 

Emilia: “……Yine mi olmadı?”

 

Kendini tanıtmayı atlamasının hoşnutsuzluk yaratıp yaratmadığını merak eden Emilia kendisini yeniden tanıtsa da Volcanica’nın verdiği karşılıkta herhangi bir pozitif değişiklik gerçekleşmemişti.

 

Subaru burada olsaydı kendisini tanıtmayı atlamanın birinci katın『Sınavına』katılma hakkının elinden alınmasına yol açacağını düşünecek kadar ileri gidebilirdi ama Emilia böyle düşünmüyordu.

 

Emilia, bir hata yapsa bile özür dilediği takdirde rakibinin bu denli kalpsiz olmaya devam edemeyeceğine inanıyordu.

 

Bu nedenle şu anda bile Volcanica’yı sessiz kılan şeyin kendi kabalığı olduğunu düşünmüyordu.

 

Onun düşüncesi, Volcanica’nın öfkeli olmama ihtimaliydi. Ama mevzu böyle olsa bile durum yalnızca öfkeli olmasından çok daha kötü olabilirdi.

 

Sonuçtaーー

 

Emilia: “Acaba……”

 

Ejderhanın altın rengi gözlerine bakan Emilia, çekinerek ilerlemeye başladı.

 

Bir adım, iki adım daha diyerek göğe yakın bu mekanda yürümeyi sürdürdü, kendisiyle『Kutsal Ejderha』Volcanica arasındaki mesafeyi kısalttı. Emilia adım adım yaklaştıkça ejderha da ihtişamla nefes almayı sürdürdü.

 

Ve elini kibarca öne uzatan Emilia, rakibinin ön bacağındaki pullara dokundu.

 

Emilia: “ーーSoğuk.”

 

Dokunduğu pullar buz veya soğutulmuş çelik misali dondurucuydu.

 

Bu denli bir ısı kaybı için ne kadar uzun süre hareketsiz kalmak gerekirdi?

 

Bu biyolojik『Ölüm』anlamına gelmiyordu. Yalnızca uzun bir müddet hareketsiz kalarak bedensel enerjisini yitirmişti.

 

Volcanica: [ーーEy, kulenin tepesine ulaşmış olan sen. Birinci katta ilerle, her şeye kadir arzuhal sahibi.]

 

“ーーーー”

 

Volcanica: [ーーBenim adım, Volcanica. Kadim antlaşma uyarınca zirveye ulaşan kişinin arzusunu talep ediyorum.]

 

Ayağına dokunmakta olan Emilia’ya bakan Volcanica, bir kez daha aynı replikleri tekrar etti.

 

Tam olarak üç defa tekrar edilip biriktirilen karşılama sözleri. İşte bu sözlerin amacı, Emilia’nın tanışma esnasında yaptığı hatayı kınamak değildi.

 

Volcanica’nın derin derin Emilia’ya bakan gözleri, onu yansıtıyormuş gibi görünmüyordu.

 

Sebebi de barizdi.

 

Emilia: “Acaba, 『Sınavı』unutacak kadar ihtiyarlamış olabilir misin……?”

 

Yalnızca beden『Ölümü』değil, zihin『Ölümü』de o uzun ömürlü ejderhayı avlamıştı.

 

Ve bu da ilk katın『Sınavını』tamamlaması gereken Emilia için ilk katın『Sınavından』da öte bir meydan okuma halini almıştı.

 

Büyük Pleiades Kütüphanesinin birinci katı『Maia』Sınavı.

 

Zaman sınırı, 『Yoldaşlarının Hayatta Kalabileceği Süre』. Meydan Okuma Sayısı, 『Bilinmiyor』. Meydan Okuyan Kişi Sayısı, 『Bir』. Sınavın İçeriği, 『Bilinmiyor』.

 

ーーSınav, başladı.

 

#Haydaaaa, koca ejderhanın beyni yanmış, aynı cümleleri söylemekten öteye gidemiyor. E peki sınavın ne olacağını bile bilmeyen ve karşısında Kutsal Ejderhayı bulan Emilia ne yapacak? Her şey Emilia’nın bu sınavı geçebilmesine bağlıyken bu şartlar altında nasıl olacak? Okuyup görelim bakalım, hadi bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr