Cilt 6 Bölüm 73 [ "Natsuki Subaru" ] (2/3)

avatar
1838 24

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 73 [ "Natsuki Subaru" ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy



Subaru, bağlantının koptuğu anda kafasının arkasında şiddetli bir acı hissetti.

 

Subaru: “Gahーー ~hk.”

 

Kafatasında yankılanan etkiyle birinin kendisine arkadan vurduğu şeklinde bir halüsinasyona kapıldı ancak yanılıyor olduğunu anlaması hiç vakit almadı. Çünkü vücudu hemen arka noktaya yığılmıştı ve sırtının bütünüyle ürpertici zemine temas ettiğini hissedebiliyordu.

 

Subaru: “Bu, mekan……”

 

Soğuk ve loş, pis bir binada değil, 『Taygeta』Kütüphanesindeydi.

 

Vücuduna ağır ağır enerji akıtarak sersemlemiş haldeki kafasını çeviren Subaru, boynunu sağa sola döndürdü ve sonra daーー büyük bir şaşkınlıkla bağırsaklarına dokundu.

 

Orada, hayatına son verecek bir yara olması gerekiyordu.

 

Fakatーー

 

Subaru: “Orada, değil…… orada değil, orada değil, orada değil, yara, orada değil. Bağırsakların içerisindeki, kesik, orada değil…… ~hk.”

 

Defalarca bağırsaklarına dokunan Subaru, kavurucu ısının kaynağının yokluğundan emin oldu. Az önce tanık olduğu manzaradaki o olabildiğince canlı his, yitip gidiyordu.

 

Beyinsel halüsinasyonların “ateş” kadar kavurucu bir acı doğurduğunu işitmişti. Tıpatıp böyle bir olay gerçekleşmiş olmalıydı. Başka bir deyişleーー

 

Subaru: “ーーBağırsaklarımın kesilişi ve ölüşüme dair, bir hatıra.”

 

Sivri uçlu bir aletle bağırsaklarının açılışı, kan ve güçsüzlüğün köpükleri içerisinde boğulmak ve ölmek.

 

En nihayetinde ölen tek kişi kendisi olsaydı tüm bunlar bir şekilde mazur görülebilirdi. Lakin durum böyle değildi.

 

Subaru: “Satella……”

 

Fısıldadığı şey, en son anında kurtarmayı başaramadığı kızın ismiーー takma adıydı.

 

O hatıranın içerisindeki gümüş saçlı kız, adını uydurmuş ve Subaru’yla iletişime geçmişti. Bunun ardındaki sebep neydi? Kötü bir niyet taşımadığı belliydi gerçi.

 

Subaru: “……Yine de böyle çirkin bir şekilde ölmek...”

 

Elini alnına götüren Subaru, vücudunun başına gelenleri düşündü.

 

Farklı bir dünyaya çağrılmış, aptalca bir pozitiflikle amaçsızca dolanmış, suçlularla bir münakaşaya girmiş, ölmesine ramak kala Satella tarafından kurtarılmış ve onun aradığı şeyi bulmasına yardım etmiştiーー

 

Subaru: “Tamamen faydasız……”

 

Son andaysa bildirmesi gereken krizi bildirmeyi bile başaramamış, onun da bu işe dahil olmasına yol açmıştı.

 

Yok yere ölmekle sınırlı kalmamıştı, bu deyimdeki yok yere kelimeleri bile bir bahane teşkil edemezdi.  

 

Natsuki Subaru’nunーー 『Natsuki Subaru’nun』 hayatı bunu asla telafi edemezdi.

 

Subaru: “Ama.”

 

Bundan hiçbir şey elde etmemiş de değildi.

 

Subaru: “ーーBu, 『Natsuki Subaru’nun』 『Ölü Kitabıydı』.”

 

Tek başına bu, mutlak, kesin, sorgulanamaz bir gerçekti.

 

Subaru: “ーーーー”

 

Umutsuz, aptal, güçsüz, iflah olmaz 『Natsuki Subaru』.

 

Absürt öz bilincini genişletmeyi sürdürmüş, onunla örtüşmüş, gözlerini bir evlat olarak saygısının yoksunluğundan kaçırmıştı. Ve nihayet farklı bir dünyaya çağrılmasını uygun bir kaçış yolu olarak kullanıp karamsar bir pozitiflik sergileyerek kendisini, etrafındakileri, ne var ne yoksa herkesi ve her şeyi kandırmaya çalışan bir dolandırıcı olmuştu.

 

Bu aptallığın sonucu da o depoda trajediyle birbirine bağlanmıştı.

 

Amma da iddialı, saf ve aptalca bir başarısızlıktı.

 

Nasıl olmuştu da o tekinsiz yerde gardını indirebilmişti? Aptal benliğine böylesine yersiz bir özgüveni veren neydi? Bu şekilde bırakın farklı bir dünyayı, denizaşırı ülkelerde bile öldürülmesi tuhaf kaçmazdı. Kabahat temkinli olmayışındaydı. Tüm bunların sonucu, o olmalıydı.

 

Öyle nahoş bir şeydi ki hayatta kalmış olsaydı kendisini öldürmek isterdi.

 

Subaru: “Ah o umutsuz, aptal piç…… ama...”

 

Ölümcül bir aptallık olduğu barizdi ama bunu teyit edebilmiş olması tesadüfiydi.

 

Öfkesini kontrol altına alarak, ona direnerek gerçeği yakından mercek altına aldı.

 

『Ölü Kitabı』 kesinlikle işlevini yerine getiriyordu. O kitap, 『Natsuki Subaru’nun』ölümünün kaydını tutmuştu. Ve 『Natsuki Subaru』için doğal olurken onları bilmesinin hiçbir yolu bulunmayan Natsuki Subaru’da pek çok gerçeği gün yüzüne çıkarmıştı.

 

ーーÖzellikle adlandırmak gerekirse elde ettiği şey, 『Ölümden Dönüş』yaşadığı olayların sıralamasıydı.

 

Adet olduğu üzere tanrı veya onunla benzer güce sahip, metafiziksel bir varlık, Subaru’yu farklı bir dünyaya ışınlamıştı.

 

Fakat o 『Natsuki Subaru』, böyle soyut bir varlık tarafından o dünyaya getirildiğine dair bir hatırası olmadığı takdirde kendisine bahşedilen gücü kimden aldığını ve o gücün bilincine nasıl eriştiğini öğrenme fırsatı elde edemezdi.

 

Bu, 『Natsuki Subaru’nun』 sonunu bizzat görmüş olan Subaru’nun onaylayabileceği bir şeydi.

 

Son anında ne zaman pes edeceğini bilmediğiyle ilgili bir şeyler gevelese de『Natsuki Subaru』 o sırada ölümün üstesinden gelebileceğini, zamanı geri sarabileceğini bilmiyor olmalıydı.

 

Hiç değilse kendisi için öyle olmuştu. ーーDüşüncelerinde bu noktaya ulaştığında ansızın bir şey fark etti.

 

O da 『Natsuki Subaru』da gözle görülür bir şekilde itiraz etmemişti.

 

Bunun sebebi de barizdi.

 

Subaru: “Meili örneğinden daha derinlere dalıyor……”

 

Meili’nin 『Ölü Kitabını』okuduğunda ve hayatını bizzat tecrübe ettiğinde zihninin son derece ciddi bir etki altına girdiğini hissetmişti. Onun kişiliğiyle yarı yarıya kaynaşmış ve Meili onun zihninde bir halüsinasyon belirtisi olarak açığa çıkmış, öyle ki canının istediği şeyleri söyleyebilmiş ve Subaru’yla oyun oynamıştı.

 

Her şeyden önce ortadaki şey Subaru’nun bilincinin yarattığı, gerçek Meili’yle bütünüyle bağlantısız, kaostan kaynaklanan bir halüsinasyondu ve Subaru, bunun bilincindeydi.

 

Subaru: “ーーーー”

 

Fakat bu örnekteki 『Ölü Kitabı』, kendisiyle Meili’nin deneyimleri arasında bir çizgi çekmişti.

 

Her şey bir yana, Meili’nin kitabını okumasının hemen sonrasındaki kaosta kendisi ve Meili arasındaki farklılığa dair ipuçları mevcuttu. Cinsiyet farkları, yaş farkları, değer farkları ve daha niceleri.

 

Subaru, bu ipuçları aracılığıyla kendisini Meili’den ayırıp onun tamamen farklı bir varlık olduğunu idrak etme olasılığına sahip olmuştu.

 

Ama bu defa durum böyle değildi.

 

İlgili taraf kendisinden başkası değildi. Normal şekilde tezahür etmeyecek bir durumla kendisi olmayan benliği Natsuki Subaru’yu beklenti içerisine sokmuş, onu kendiyle olan mücadelesine itmişti.

 

Kendiyle olan mücadelesi. ーーYalnızca kelimelere bakıldığında çok klişe durmasalar da Subaru’nun kendisini içerisinde bulduğu durumu açık ve net bir şekilde ifade eden bir söz dizisiydi.

 

Gerçek şu ki Subaru, negatif bir bakış açısına sahipti.

 

Kendi benliğiyle örtüşmek, daha ziyade benliğinin üzerinin boyanması eylemini ifade ediyordu. 『Natsuki Subaru』adlı kara boyayla yıkanan suya batırılmış bir fırça kendisini boyuyordu adeta.

 

Subaru: “ーーEmilia. Emilia, Emilia, Emilia, Emilia, Emilia.”

 

Üzerinin boyanması hissiyatını taşıyan Subaru, bir büyüymüşçesine Emilia’nın ismini dillendirdi.

 

Bu ismi seçme sebebiyse barizdi. 『Ölü Kitabının』 içerisindeki 『Natsuki Subaru』, onu Emilia olarak tanımıyordu.

 

O, kendisine verilen takma ada güvenmiş, bir soytarı gibi son ana dek görevlerini yerine getirmişti.

 

İşte bu yüzden bu, mevcut Subaru’yla『Natsuki Subaru』 arasındaki bir farktı.

 

Subaru: “ーーーー”

 

Benliğinin yontulacağı hissiyle korkuya kapılan, diş kökleri titreyen Subaru, ayaklarına baktı. Düşüncesizce düşürdüğü kitap, orada yatıyordu.

 

Subaru: “ーーーー”

 

『Natsuki Subaru』 ölene dek, gözlemlemeye devam etmişti.

 

Şimdi bir düşünüyordu da -gizemli bir şekilde- 『Ölü Kitabı』, bu farklı dünyaya adım attığı, aptalca, bomboş bir ifadeyle dünya değişikliğini haykırdığı anla başlamıştı. Halbuki Meili’nin örneğindeki başlangıç noktası, doğru düzgün bir şekilde ■ farkındalığı kazandığı andıーー yo, şu anda tüm bunların hiçbir önemi yoktu.

 

Esas sorun, o 『Ölü Kitabının』devamıydı.

 

Subaru: “Sen de aynı şeyi, düşünüyor olmalısın, “Natsuki Subaru”……”

 

『Ölü Kitabı』sayesinde, 『Natsuki Subaru’nun』 kendisinin gözünde farklı bu dünyaya ışınlandığı ilk sıralardaki 『Ölümüne』 tanık olmuş olabilirdi.

 

Fakat bu daha yalnızca başlangıçtı.

 

O 『Natsuki Subaru』da『Ölümden Dönüş』gücünden faydalanmış olmalıydı.

 

Veyahut bu, 『Ölümden Dönüş』 formunda değil de farklı bir şekilde tezahür etmiş bir güç de olabilirdi. ーーYo, doğal işleyiş buydu.

 

Zamanı isteyerek geri sarmak, böylesi çok daha ikna ediciydi.

 

Emilia, Beatrice, Ram, Echidna, Julius, Meili, Shaula, Patrasche, Gyan tarafından karşılanan ve aktif bir rol oynaması beklenen 『Natsuki Subaru』 için böylesi çok daha uygundu.

 

Öyleyseーー

 

Subaru: “Orada olmalı, öncesinde……”

 

Natsuki Subaru'dan hiçbir farkı olmayan 『Natsuki Subaru』.

 

Ancak, 『Natsuki Subaru』'nun 『Natsuki Subaru』 olmasına neden olan belirleyici bir şey vardı. İşte o şeyi arayan Subaru, kitabı hızlıca elinde tuttu.

 

Ve gözlerini kapattı, derin nefesler aldı.

 

Subaru: “ーーーー”

 

O kitabı ellerinde tutarak göğsündeki kalp atışlarını saydı. Ve ■’ini yatıştırarak ağır ağır yürümeye başladı.

 

Yavaş ama tüm duraksamalardan yoksun, dolambaçsız bir yürüyüştü.

 

Çok geçmeden de bir kitaplığın önüne ulaştı ve elini uzatarakーー

 

Subaru: “ーーİkinci kitap.”

 

『Natsuki Subaru』'yu takip eden o tek kitap, 『Cor Leonis』 aracılığıyla zayıf bir iddiada bulunmuştu.

 

△ ▼ △ ▼ △ ▼

 

ーー『Natsuki Subaru’nun』 kaydettiği ilerleme nahoş, gelişi güzel, iflah olmazdı.

 

“Tamamen faydasız. Kaba hareketleriyle tam bir çaylak. Ne bir İlahi koruması ne de yeteneği var, insan hiç değilse bir miktar zekası veya içgüdüsü olmasını bekliyor ama onlardan da yoksun. Peki neden, mücadele etmek zorundasın ki!”

 

Kendine aşık kudretli bir düşmanın işkencesine uğramış, doğru düzgün bir karşı saldırı dahi gerçekleştiremeden kıyılmıştı.

 

Ve yaralı benliğinin yakınlarında yığılıp kalmış, kanlarla kaplanmış yaşlı bir adam ile altın saçlı bir kız vardı. İkisi de kurtarılamamıştı. Kımıldayamamıştı bile.

 

“Yavaşça, yavaşça, yavaşça, yavaşça, yavaşça acı çek.”

 

Çok geçmeden de bağırsakları dilimlenmiş, gözleri parçalanmış, görme yetisini yitirdiği dünyanın içerisinde hayatına dair bir zaman sınırıyla ölümüne dek geçen süreyi dehşet içerisinde yaşamıştı.

 

Son ana dek, korkarak, ürpererek, dehşete kapılarak, onursuzcaーー

 

△ ▼ △ ▼ △ ▼

 

“Hey, bıçaklandın mı sen?”

 

“Yapacak bir şey yok, anlarsın ya. Dışarıda koşmayı denesene. Zordan da öte.”

 

“A~h, böyle olmayacak. Bağırsakların içi yaralanırsa ölüm kaçınılmazdır…… Kıyafetleri de batmış.”

 

Tepesinde bir rakiple yığılıp kalmışken böylesine aldırışsız bir diyalog gerçekleştirmeye niyetli miydi gerçekten?

 

Evet, beynini böyle değersiz düşünceler için kullanmalıydı, bu sayede sırtına saplanan şok edici acıyı idrak edemez hale gelebilirdi.

 

Acıdan kaçınmaya veya kendini korumaya yönelik bir yöntem, böyle şeylere sahip olmak onu ■’inin en derinlerinden şaşırtabilirdi.

 

Kendisini gerçekten nafile, gereksiz bir ölümden korumayı becerememişti.

 

Satella olmayan kıza Satella demiş, bu nedenle ondan sert sözler işitmiş, fena halde bariz bir durumu idrak edememiş, düşünmeyi bırakmadan önce de tadına baktığı bir rakip tarafından öldürülmüştü.

 

Uygun bir sondu. Peki neden başından beri bir an olsun, bir dakika olsun hiçbir pişmanlık taşımaksızın yaşayamamıştı?

 

Yeter. Bu dünya sona erecekti. Bunu biliyordu.

 

Çünkü 『Ölümü』en başından beri biliyor ve görebiliyordu, bu yüzden oradaydı. İşte bu yüzden, belirleyici bir şey olmadıkça bu dünyanın sonu gelmiş demekti. Sonu geldiğine göre, son olduğuna göre, sıradakine geçecekti. Sıradakine geç, sıradakine, sıradakine, sıradakine, sıradakine, sıradakine. Aksi takdirde acıtır, acıtır, acıtır acıtır acıtır acıtır acıtır acıtır acıtırdı ve acı vericiydi ve katlanılamayacak derecede can yakıcıydı ama bir sonrakine taşınması gereken bir şeyler vardıーー

 

△▼△▼△▼△

 

Uyurken kendisine bahşedilen ölüme, hızlı ve kolay bir sonun aksine damarlarına dondurucu bir zehir akıtılmışçasına bir merhametsizlik eşlik etmişti.

 

Ölmüş olduğunu dahi algılayamadığı 『Ölümün』 varışı belki de o ana dek acı ve ıstırabı kendisinden ayıramadığı diğer『Ölümlere』 kıyasla en kolayıydı, bu inançtaydı.

 

Ancak bu, hiçbir şekilde doğru değildi.

 

Neden, ölmüştü? Her şeyden önce, gerçekten ölmüş müydü?

 

『Ölümden』korkan insanların içinde uyurken ölmek gibi bir arzu olurdu ama bunu tecrübe etmiş olan Subaru’ya sorulacak olunursa bunun arzulanmaya değmeyeceği yanıtını verirdi.

 

『Ölüm』esnasında, 『Ölümün』bir anlamı olurdu.

 

Ölüm esnasında, hayatın sona eriş anında, ondan öğrenilen bir şeylerin sonuca bağlanması gerekirdi.

 

Kaos ve çaresizlik, korku ve arzu içerisindeki Subaru, sıradaki 『Ölü Kitabını』aradı. Neler olduğunu öğrenmek zorundaydı. Kendisini neyin öldürdüğünü, öğrenmek zorundaydıーー

 

△▼△▼△▼△

 

ーーAlgılanamaz ve mantıksız 『Ölümler』 Subaru’yu izledikçe gizemler de yeni gizemleri izliyordu.

 

Örtüşen sonlar, daimi trajediler.

 

Uyurken ölmeyi reddetse de parçalanarak ölmek, oyularak ölmek gibi şeyler de kesinlikle hoş değildi.

 

Her defasında canı hedef alınıyor, çalınıyor, parçalanıyor ve nihayetinde ihanete uğruyordu.

 

Neden, sorulacak soru olmaktan çıkmıştı.

Neden, kendisini öldüren mavi saçlı kızı kurtarmak zorundaydı?

Neden, benliği onu kurtarmak için böylesine çıldırırken o, ezilip büzülüp diz çöken Subaru’nun sırtına böyle güçlü bir darbe indirmişti?

Neden, onun ağzından dökülen sözcüklerden güç ve ilerleme kararlılığı edinmişti?

 

İhanetin ötesinde, içtenlikle özlem duyuyordu.

 

İhanete uğramamış bir arzuya, bunun doğruluğunu onaylayan bir dünyaya.

 

『Natsuki Subaru』, birilerini kurtarmanın üzücü, faydasız yanlış anlaşılması uğruna hayatını sunmuş ve onu saf bir güçle zorlayıp açmıştı.

 

Emilia’yla tanışmış, Puck’la tanışmış, Felt’le tanışmış, Büyükbaba Rom’la tanışmış, Reinhard’la tanışmış, Elsa’yla tanışmış, Ram’la tanışmış, Rem’le tanışmış, Roswaal’la tanışmış, Petra’yla tanışmış, Arlam Köyü sakinleriyle tanışmışーー

 

ーーNe olursa olsun onlara doğru ilerleyebilecek her türlü çamurlu akıntıyı itip uzaklaştıracağına inanmıştı.

 

△▼△▼△▼△

 

#Subaru’nun bu kitapları okuyabilmesi bir yandan trajik, bir yandan da faydalı. Bu sayede Oburluktan bağımsız olarak her şeyi hatırlayabilir, plan yapmasına faydası dokunabilir diye düşünüyorum. Gerçi peş peşe bütün ölümlerine tanık olması -bilhassa şu anda etrafındaki kişiler yüzünden veya onlarla birlikte bayağı çok ölüm tatmışken- psikolojisini fena halde bozabilir de. Bakalım hangisi olacak ve bizi başka neler bekleyecek, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr