Cilt 6 Bölüm 65 [ İkinci, Beşinci ve Devamı ] (2/3)

avatar
1797 23

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 6 Bölüm 65 [ İkinci, Beşinci ve Devamı ] (2/3)


Çevirmen : Clumsy



Kaba bir yorumu bölercesine araya girerek böyle söyleyen ve şövalye kılıcını hazırlamış halde öne çıkan ıssız adamーー Julius, Emilia’yı korumak istercesine Reid’in karşısına dikildi ve şövalye ruhuyla bilediği bakışlarını keskinleştirdi.

 

O sarı gözlerin hemen önündeki Reid ise hafiften ifadesini değiştirerek karşılık verdi.

 

Reid: “……Sen hayırdır? Biraz iyileşmişsin sanki, aye. İyi bişi mi oldu, aye? Bi kadın, aye. Bi kadın olmalı, doğru di mi, sana diyorum.”

 

Julius: “Hazırlıklı olma durumumu pek çok yönden etkileyen bazı vukuatların yaşandığını inkar etmeyeceğim lakin bunların bir kadından kaynaklanmadığını belirteceğim. Nasıl bir kadının kucaklayışı yaralı bir kalbi iyileştirebiliyorsa bir dostun amansız azarlayışı da aynı şeyi yapabilir.”

 

Reid: “Hala lafı dolandırıp duran bi piçsin, o kadarı değişmemiş, ha. Ne bok anlatmaya çalışıyosun?”

 

Julius: “Başka bir deyişle, kılıcımı bu şekilde karşında tutabiliyor olmamı arkadaşıma borçluyumーー!”

 

Julius, bu beyanın hemen ardından keskin ayak sesleriyle birlikte şövalye kılıcını kaldırdı ve ucunu insana gözlerinden şüphe duyduracak bir güzelliğe bürüyerek Reid’in boynuna doğru savurdu.

 

“ーーーー”

 

Rakip henüz hiçbir düşmanca hareket sergilememişti şeklinde düşüncesizce bir tanımlamaya kesinlikle lüzum yoktu.

 

O noktada duran Reid’in düşünceleri gece yanan bir ateşten de nettiーー dizginlenemez kılıç ruhu, gözlemcilerin derilerinde dahi gelip geçici şekilde hissedilebiliyordu.

 

Ve böyle bir kılıç ruhuna sahip birinin silah kullanmadan kalacağı düşünülemezdi.

 

ーーReid motive olmuştu. Tıpkı bir önceki döngüdeki gibi çevredeki durum umurunda değildi.

 

Bu nedenle de Julius, herhangi bir kararsızlığı olmadan önleyici saldırısını başlatmıştı.

 

Yaptığı seçim en iyi çözümdü. Reid’in sergilediği sakin ve kendi halinde tavrı köreltmeyi amaçlayarak gerçekleştirdiği bu kusursuz saldırının birinci jenerasyon『Kılıç Azizini』zapt etmenin gerekliliği olduğu herkesçe doğrulanabilirdi.

 

Sorun şuydu kiーー

 

Reid: “ーーSakin ve kendi halinde olmanın ne anlama geldiiyle ilgili herhangi bi fikrin var mı?”

 

“ーーーー”

 

Reid: “Karşında hangi acınası oyunlar oynanırsa oynansın esnekliinle her şeyi yapabilmek, işte bu anlama gelir, seni aptal.”

 

ーーJulius’un önleyici saldırısı, Reid’in elinde tuttuğu iki yemek çubuğu tarafından karşılanmış ve durdurulmuştu.

 

Julius: “Kh…… ~hk.”

 

Reid: “Oo, fena diildi biliyo musun? Rakibin ben olmasaydım muhtemelen karşındakine hiç diilse bu darbenin tadına baktırırdın. ーーE iyi öyleyse, hadi gidelim.”

 

Julius: “Kahr ~hk!”

 

Reid, kendisinin iğneleyici sözleri nedeniyle tıkanan Julius karşısında bir köpekbalığını andırarak güldü.

 

Ve aynı hızla iki eliyle de birer çubuğu kavrayıp kılıcın ucunu savurdu, saniyesinde öne doğru ilerleyerek çubuklarıyla darbe indirmeye başladı. O darbelerin şövalye kılıcının ön tarafına inişiyle de net bir yankı işitildi.

 

“ーーーー”

 

Uzunluk bağlamında bir kılıçtan bir hayli eksik olan iki incecik çubuk, Reid olarak bilinen uzmanın ellerinde ebatlarından çok daha kudretli silahlara dönüşüyor ve yıkım getiriyordu.

 

Net yankının hemen ardından patlak veren şok dalgaları Julius’un saçlarını ve kıyafetlerini uçuşturuyor ve koridorun donuk taraflarına bütünüyle çatlaklar yayılmasına yol açıyordu.

 

ーーKelimenin tam anlamıyla normları aşan, sağduyuya aykırı, dünyanın yaptığı bir hata olarak adlandırılmaya yaraşır bir anormallik öbeğiydi.

 

Subaru geçmişte de Reid’in fiziksel gücüne bir iki defa tanık olmuş olsa da bizzat o şahsı görünce nutku tutulmuştu.

 

Bu dünyada böyle bir canavarın var olduğu gerçeğinin negatifliği ve bu kuleyi ele geçirme koşullarından birinin bu canavarın üstesinden gelmek olmasında karar kılan kişinin gizli duygularının şeytani doğası Subaru’nun midesini bulandırıyordu.

 

Bununla birlikteーー

 

Reid: “ーーAye, açıkçası birazcık etkilendim.”

 

Reid’in yemek çubuklarıyla gerçekleştirdiği o saldırıya tüm gücünün ne kadarını kattığı muammaydı.

 

Fakat o darbenin karşılanması Reid’in beklentileri dışındaymış gibi görünüyordu ve bu nedenle de çubuklarını savuşturduğu için Julius’un mücadele ruhuna bir övgüde bulunmuştu.

 

İşte bu övgüyü karşılayan Julius, ağzının kenarından kanlar sızarak gözlerini kıstı.

 

Julius: “Neticede senin karşında galip gelmeliyim, aksi takdirde planlarımız suya düşecek, anlarsın ya.”

 

Reid: “Niyetin gaip gelmekse ne bok yemeye konuşup duruyosun?”

 

Julius: “Olması gerekenin bu olduğundan eminim. Ama müsaade et de sana eşlik edeyim!”

 

O saniyede Julius’un kılıç darbesi ışıklara büründü ve Reid’in iki yemek çubuğu tarafından çılgınca karşılandı.  

 

Kılıcın momentumu saptırıldı ve Julius’un duruşu bozulduーー yo, yaşanan bu olmadı. Julius, şövalye kılıcının savuşturulduğunun düşünülüşünün hemen sonrasında hiçbir gecikme olmaksızın yaptığı dönüşle ikinci kılıç darbesini de ilkine ekledi.

 

Böylece tek bir damlanın bile israf edilmediği arıtılmış suların akışı misali bir kılıç dansı başladı.

 

“ーーーー”

 

Subaru, sayısız saldırı ve savunmayı yığan kılıç dansına kendi gözleriyle tanık olarak derin bir nefes aldı.

 

Subaru’nun gözleriyle takip edebildikleri bundan ibaretti, evet, bunlar yalnızca Subaru’nun görebildikleriydi. Ancak Julius Juukulius’un kılıcın zirvesi olarak adlandırılan『Kılıç Azizine』ulaşma arayışındaki iradesinin ve ciddiyetinin kanıtıydı.

 

ーーReid’in kılıç konusundaki kudreti yakıcı alevler gibiyse Julius’un kılıç ustalığı da akan su misaliydi.

 

Temel uygunluk bağlamında konuşacak olursak suyun alevi söndürmesi gerekirdi lakin buradaki alevler kudretliydi, hem de öylesine kudretliydi ki karşılarına çıkan suyu buharlaştırıp hiçliğe indirgeyebiliyordu.

 

Belki de akan su misali daha nice kılıç ustası, Reid’in kılıç ustalığının alevleri karşısında buharlaşıp uçmuştu.

 

Bununla birlikte -hiç değilse- Julius kendini o alevlerin arasına atmak ve buharlaşmak gibi bir korku taşımıyor, Reid’e yıkıcı ve kaçınılmaz saldırılarla yaklaşmayı sürdürüyordu.

 

Veーー

 

Emilia: “Rakibinin yalnızca Julius olduğunu zannetme!”

 

Reid: “Hah ~hk! Unutmuş diilim hiddetli çıtır! Yüzün unutulmicak kadar güzel!”

 

Emilia: “İltifat için teşekkürler! Ama burada gerçekten hatırlayan tek bir kişi var!”

 

Diyen Emilia da buz silahlarından bir dağla birlikte Reid ve Julius’un kılıç dansına katıldı.

 

Bu nedenle Reid, bir yemek çubuğunu Julius'a, diğerini Emilia’ya doğru çevirdi. Bunun bir karşı önlem olarak iş görüp görmeyeceği gibi banal bir değerler duygusuysa Reid’in kılıç ustalığı tarafından ayaklar altına alındı.

 

Buzullaşma yakıcı alevlerin ve akan suların dansına müdahale ederken savaş alanının renkleri bir kez daha canlılığa büründü.

 

Kılıç dansının kadrosu bir kişilik bir değişime uğramış, Batenkaitos yerine Reid rakip olurken Emilia ve Julius’un kaba iş birliği yeniden başlamıştıーー yo, bu da bir değişim geçirmişti.

 

Sebep belki düşmanın daha güçlü olmasıydı, belki de -daha yüksek olasılıkla- ikilinin kısa bir süre içerisinde savaş tarzlarını bir araya getirip düzeltmeler yaparak ve bir şekilde hepsini bir araya getirerek iş birliklerini nihayet gerçek bir iş birliğine dönüştürmeleriydi.

 

Beatrice: “Julius, Emilia’yla eşleşmeyi başarmış, doğrusu.”

 

Subaru: “Öyle mi?”

 

Beatrice: “Kişiliklerine bağlı bir uyumları da var, sanırım. Emilia net bir şekilde tüm gücünü gösteriyor ve Julius da buna uygun hareket edebiliyor, doğrusu. Muhtemelen Emilia eşleşme ihtiyacından vazgeçtiği için, sanırım.”

 

Subaru: “Ne harika bir yorum.”

 

Ne olursa olsun işler yolunda gittiğine göre doğru bir hüküm olmalıydı.

 

Sonuç olarak Emilia hiçbir şeyini esirgemeden varını yoğunu sergiliyor ve Julius da onun anlaşılması kolay hareketlerine uyum sağlayarak uzmanlık alanı olarak renk katıyordu.

 

Reid: “Haha~! İyi gidiyosunuz, iyi gidiyosunuz millet! Ben de eğlenmeye başlıyorum, aye!”

 

Emilia: “Huyah! Siyah! Hayah! Hiyayaya~!”

 

Samimiyetle birbirleriyle meşgul olan ikiliyi püskürten Reid, güçlü kahkahalar atıyordu. Ardından Emilia, bir bağırışla birlikte insanın o sesten beklemeyeceği kudrette bir saldırı gerçekleştirdi ama maalesef ki iş bitirici bir darbe olamadı.

 

Su, ateş ve buzun iç içe geçişinin yanılsaması misali fevkalade bir kılıç dansı gerçekleşiyordu.

 

Çelik şövalye kılıcı, kullanıldıkları beceri ve güce bağlı olarak adeta çeliğe dönüşmüş yemek çubukları ve saldıran, kırılan, yenilenen ve tiz notalar yükselten buzdan silahlar.

 

Öylesine güzel bir manzaraydı ki insanda sahiden bir dans gerçekleşiyormuş yanılsaması uyandırabilirdiーー

 

???: “ーーŞi~ya~a~a~a~a~!!”

 

Derken kendisini engelleyici bir şekilde araya sıkıştıran uyumsuz bir varoluş, bir anda hem gözlerine hem de kulaklarına yabancı bir şekilde insanların zihinlerine kazındı.

 

Subaru: “Piç…… ~hk!”

 

İşte böylesine engelleyici ve kaba bir şekilde kendisini üçlünün gerçekleştirdiği saldırıyla savunmaların arasına sıkıştıran kişi, Ley Batenkaitos’tu.

 

Yani Reid’in tekmesini yemiş ve yarı ölü hale getirilmiş olması gereken genç oğlan. Evet, o oğlan bir kez daha ayaklanmış ve en ufak bir hasar almamışçasına savaş alanına dahil olmuştu.

 

Batenkaitos bileklerine takılı hançerleri savuruyor, o savuruşları kısa uzuvlarını beceriyle kullanmasına olanak tanıyan savaş teknikleriyle birleştiriyor ve üçlüye sırasıyla hayati saldırılar gerçekleştirip duruyordu.

 

Emilia, Julius ve Reid’i gafil avlamıştı ve üçü de sıkıntılı ve telaşlı şekilde ona karşı kendini savunuyordu. Bununla birlikte savunmaları kusurluydu ve kiminin saç telleri, kiminin de kıyafetleri kesiliyordu.

 

Julius: “Vazgeçmeyerek amma da inatçılık ediyorsun, Günah Başpiskoposu!”

 

Ley: “Haha~! Bizden uzak durup kendi kendine eğlenmek gibi edepsizce şeyler yapmaya bir son ver, nii-sama! Sürekli ama sürekli her şeyi kendine saklayacaksın, ha? Hiç adil değil, gerçekten!”

 

Emilia: “Reid! Eminim anlıyorsundur! Burada çarpışmamızın bir anlamı yok! Hiç değilse karışmayarak bize yardımcı olur musun lütfen!”

 

#Emilia-Julius ikilisinin çarpışmasını okumak güzel, rakipler Reid ve Oburluk olunca gözünde canlandırmak da keyifli oluyor. Peki Emilia’nın sorusuna ne diyorsunuz? Reid gibi birinin böyle makul bir teklifi kabul etmesi mümkün mü? Ben hiç sanmıyorum ama göreceğiz. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr