Cilt 5 Bölüm 11 [ Şaşırtıcı Bir Karşılaşma, Kaçınılmaz Bir Karşılaşma ve Plansız Bir Karşılaşma ] (1/3)

avatar
5014 5

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 5 Bölüm 11 [ Şaşırtıcı Bir Karşılaşma, Kaçınılmaz Bir Karşılaşma ve Plansız Bir Karşılaşma ] (1/3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Kapüşonlu, tuhaf adamla yaşadıkları karşılaşmadan sonra yeni bir olay yaşanmamıştı. Emilia arada bir sulara doğru bakıyor, derin düşüncelere dalıyor ama herhangi biri sorgulamadan bu huzursuz halini bir gülümsemeyle gizliyordu.

 

Karşılaştıkları adamın tek belirgin özelliği kapüşonu olsa da Emilia’yla bir bağlantısı varmış gibi görünüyordu. Emilia, adamın tavrını oldukça kibar bulmuştu. Saçlarını biraz ekstrem bir şekilde tasvir etmişti, daha da önemlisi, Emilia’nın gümüş saçlarının böyle iyi izlenim verdiği nadir görülürdü.

 

Subaru: “Bu arada, tanınmayı engelleyen pelerin…”

 

Subaru, Emilia’nın kimliğini gizli tutmak adına kullandığı büyülü pelerinin az önceki adama etki etmediğini fark etmişti. Pelerin normal etkinliğini sürdürüyor olsaydı adam yalnızca Emilia’nın varlığını sezmekle yetinecekti. Fakat bununla kalmamış, Emilia’nın gümüş saçlarını da görmüştü.

 

Yani adam pelerinin büyüsüne karşı koyabilmişti.

 

Subaru: “Beako.”

 

Beatrice: “Demek fark ettin, doğrusu. Emilia ve Garfiel habersizce dolanıp duruyor, sanırım. Pervasız çocuklar, doğrusu.”

 

Subaru’nun yanında yürümekte olan Beatrice, onu endişelendiren şeyin ne olduğunu gayet iyi biliyordu. Onun tarafından Emilia’dan uzağa sürüklenen Subaru ise elini çenesine koymuş ve kaşlarını çatmıştı.

 

Subaru: “Herhangi bir numara kullandığını sanmıyorum ama o herifte şüphelendirici bir şeyler vardı. Pelerinin engeli o kadar kolay aşılmamalıydı.”

 

Beatrice: “Yani ya büyü konusunda uzman biri ya da bir çeşit ilahi korumaya sahip… her halükarda sıradan bir adam değil, sanırım. Can sıkıcı, doğrusu.”

 

Subaru: “Emilia’ya söylemeli miyiz?”

 

Beatrice: “Gerek yok, doğrusu. Kötücül davranıyor olsaydı Emilia muhtemelen fark ederdi, sanırım. Buna kafa yormasak da olur, doğrusu.”

 

Subaru, Beatrice’in savını ‘anlıyorum’ diyerek kabullenmişti. Beatrice söylediklerinin doğruluğuna inanarak konuşmuştu. Subaru da onun insanları gözlemleme konusuna ayırdığı vaktin çokluğunu ve bilhassa Emilia’nın tavrına yönelik ilgisini düşününce onu dinlemişti. Gereksiz yere huzursuzluk yaratmanın anlamı yoktu.

 

Yine de hiç değilse Subaru ve Beatrice tetikte olmalıydı.

 

Bu koskoca şehirde o adamla bir kez daha karşılaşma şansları çok düşüktü. Tabii adamın onlarla iletişim kurmaya çalışma ihtimali söz konusuydu, yani tedbiri elden bırakmamak lazımdı.

 

Garfiel: “Hadisene, Kaptan. Beatrice kadar yavaş yürürsen gün batana kadar anca gidicez.”

 

Beatrice: “Gereksiz şeyler söylemeyi kes, sanırım. Kokulu, sinir bozucu yaratık, doğrusu.”

 

Garfiel ikiliye dönmüş ve Beatrice’in kaba hakaretlerine neşeli bir kahkahayla karşılık vermişti. Fakat ansızın ifadesi değişti, kulakları sağa sola sallandı ve burnu kımıldadı.

 

Subaru: “Sorun nedir?”

 

Garfiel: “Bişi yok, sadece otelin yakınlarından… bi tartışma sesi geliyo.”

 

Köşeyi döndüklerinde Garfiel konuşmayı kesmiş ve Subaru da o sesleri işitmişti. Sahiden de biri öfkeliymiş gibi görünüyordu.

 

Subaru: “Kavga çıkacak gibi, ne kargaşa ama.”

 

Garfiel: “Görüşmeler sırasında çıkardıın kargaşadan sonra senin böyle bişi söylemeye hakkın var mı cidden, Kaptan? Ben Ticaret Odasında olmasaydım gardiyanlar seni yere yapıştırcaktı.”

 

Subaru: “Karşı konulamaz cazibem işte… Emilia-tan?”

 

Subaru Emilia’nın kendilerine yetiştiğini, sonra da onu geçip koşmaya başladığını görerek seslenmiş fakat Emilia ona pek dikkat kesilmemişti.

 

Emilia: “O ses, kulağa gerçekten tanıdık geliyor… aslında, galiba Joshua’nın sesi.”

 

Subaru: “Ah, haklısın. Kulağa o güçsüz piçin sesiymiş gibi geliyor.”

 

Emilia: “Umarım başı belada değildir. Hadi gidelim.”

 

Subaru da kafası rahat Garfiel’i geride bırakarak Emilia’nın ardından koşmaya başlamıştı. Bir köşeyi daha döndüklerindeyse Denizkızı Konağı görünür hale geldi. İşte orada,

 

???: “Hadisene göt herif, bana daha kaç kere söyleteceksin!? Kibirlenmeyi bırak da ustanı çağır artık!”

 

Joshua: “Öyle barbarsın ki bırak efendimi, abimi bile çağırmam! Ben hala sakinliğimi koruyabilirken git lütfen!”

 

???: “Gerçekten ne söylediğimi anlamıyor musun, oy? Hadi gidelim, piç!”

 

Mor saçlı genç adam—Joshua, otelin önünde kolları iki yana açık şekilde dikiliyor ve başka bir adamla tartışıyordu. Arkası dönük olsa da adamın bir hayli iriyarı olduğu belli oluyordu. Tavrına bakılırsa er ya da geç Joshua ile dövüşmeleri kaçınılmazdı.

 

Emilia: “Bu kadarı yeter!”

 

Subaru iki adam arasındaki güç farkını incelemekle meşgulken Emilia koşturarak ikiliyi ayırdı. Birden kenara çekilmiş olan Joshua ise tam bir şok içerisinde kalakaldı.

 

Joshua: “E-Emilia-sama!?”

 

Emilia: “Siz ikinizi duyduğumda işten dönüş yolundaydım Bir konağın önünde böyle bir tartışma… Sebebi nedir peki? Hadi sakin olun da anlatın bakalım.”

 

İki çocuk arasındaki tartışmayı yatıştırır gibi konuşmuş ve işler o an için yatışmıştı.

 

—Bu sırada ‘üff, dövüş yok mu?’ dercesine hayal kırıklığına uğramış şekilde iç çeken Garfiel de gruba yetişmişti.

 

Joshua: “Herkes ardı ardına geliyor… tadınızı kaçırdığım için özür dilerim.”

 

Emilia: “Sorun değil. Şimdi tartışmanızdan bahsedin lütfen.”

 

Joshua: “Emilia-sama’nın canını böyle acınası bir şeyle nasıl sıkarım…”

 

Joshua Emilia’nın müdahalesini inatla reddediyordu, bunu kendi lehine kullanacağından endişelenirmiş gibiydi. Gerçekten öyle düşünüyorsa paranoyağın teki olabilirdi. Çünkü Emilia yüz yıl geçse bile böyle kurnaz bir fikirle gelemezdi.

 

???: “Pek bir şey olduğu yok. Ben buraya gönderildim ama bu herif içeri girmeme izin vermiyor. Ben de onunla dövüşecektim işte.”

 

Bu gergin anında konuşan, Joshua ile tartışan adam olmuştu. Keskin gözleri Joshua’ya kötücül bir şekilde çevrilmişti ve sesi de oldukça tehlikeliydi. 

 

Joshua: “Daha kaç kere söylemem gerekiyor? Kılık değiştireceksen hiç değilse bu konuda biraz uğraş. Düzgün kıyafetlerinle bile gerçek doğanı saklayamıyorsun. Yalan söylemek de bir yere kadar!”

 

???: “Oh pardon! Hey, ben de böyle giyinmekten hoşlanmıyorum. Başka birinin işini yürütüyorum! Ah, bahsettiğim şu lanet olasıca şeyi anla artık!”

 

Adam öfkeli bir şekilde kafasını kaşıyor, Joshua ise onun sözlerini kabullenmeyi reddediyordu. Emilia’nın müdahalesine rağmen ikili, tartışmayı sonlandıramamıştı.

 

Emilia: “Gerçekten, bu durumu nasıl toparlayabiliriz? Subaru, nasıl… Subaru?”

 

İki inatçı adam ve bir kafası karışık Emilia, Subaru’ya dönmüştü. Subaru ise bir eli çenesinde düşünceli bir şekilde kaşlarını çatmıştı. Bakışları Joshua ile tartışan adamın üzerindeydi.

 

Emilia: “Mesele nedir, Subaru?”

 

Subaru: “Yo, belki de yanılıyorumdur… ama onu daha önce bir yerde görmüş gibiyim…”

 

???: “Ha? Ne, oy! Benimle kavga etmeye mi çalışıyorsun… hk!?”

 

Subaru ve Emilia’nın arasındaki diyalogu işiten adamın bakışları onlara çevrilmişti. Fakat Subaru’yu görür görmez kaskatı kesildi. Ve dudakları titreyerek onu işaret ettikten sonra,

 

???: “S-sen… o zaman Reinhardt’la…!”

 

Subaru: “O zaman Reinhardt’la bayağı belirgin oldu… ah!”

 

‘O zaman Reinhardt’la’ Subaru’ya istediği ipucunu vermiş ve karşısında kimin olduğunu anlamıştı. Eskisine nazaran çok daha iyi giyinmişti ve hafif bir farklılık vardı ama kötücül gözleri hiç değişmemişti.

 

Subaru: “Chin! Chin, değil mi!? Vay, görüşmeyeli bayağı olmuştu. Neden buradasın?”

 

Chin: “Birbirimizi tanıyormuşuz gibi davranma! Bu ‘Chin’ de kimin nesi!? Benim adım Larkins!”

 

Subaru: “Demek gerçekten de Chin’sin!”

 

Larkins: “Kapa çeneni!”

 

Subaru bir elini Chin’in omzuna yerleştirmiş ve Chin— Larkins, aceleyle o eli silkip atmıştı. Subaru bu soğuk tavır karşısında surat asarken,

 

Emilia: “Onu tanıyor musun?”

 

Subaru: “Ah. Bana Emilia-tan’la bir ara sokakta tanıştığım günü hatırlatan tanıdık bir yüz. Hani beni bir soygundan kurtardığın zaman.”

 

Emilia: “Eh, doğr… ah, soygun mu?”

 

Subaru: “Sonra da sen Kraliyet Adayları Konferansına çağrıldın, ben de Priscilla ile birlikte bir ara sokakta kaldım ve o, arkadaşlarının bize saldırmasını sağladı. Evet, harika bir adamdır.”

 

#Chin karakteri aslında re:zero wikide Rachins Hoffman olarak geçiyor. Burada neden Larkins ismi kullanılmış bilemiyorum açıkçası. Bilgisi olan varsa paylaşsın :)
Bir de konağın ismi başlangıçta denizkızına çevrilen bir isimdi, ben de bu şekilde kullanmıştım. Ama sonra değiştirmiş galiba ingiliz tarafı. Yine de aynı şekilde kullanmaya devam edeceğim.
Son olarak hasta olduğum için günlerdir bölüm atamıyorum, yine de çok aksatmamak için kendimi bir bölüm çevirmeye zorladım. Bir sonrakini de ilk sağlıklı anımda atacağım inşallah. Tekrar görüşmek üzere :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr