Cilt 4 Bölüm 103 [ Sığınağın Başlangıcı & Çöküşün Başlangıcı ] (2/3)

avatar
3874 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 103 [ Sığınağın Başlangıcı & Çöküşün Başlangıcı ] (2/3)


Çevirmen :  Clumsy 

 

Sahne bir kez daha değişti.

 

[Lewes: ――――]

 

――Böylesi boğucu bir güçle karşılaşan Lewes’in göğsüne yaklaşmakta olan ölümden de korkunç bir his yerleşmişti.

 

[Roswaal: ――Kkh, phu]

 

Acı verici öksürüklerle birlikte dudaklarından öbek öbek kan pıhtıları saçan Roswaal’ın bedeni düz bir şekilde yere uçmaktaydı.

 

Onun omzunun üzerine düşüşünü ve toz bulutları çıkarışını izleyen Lewes ise öylece kalakalmış, nefes almayı dahi unutmuştu.

 

Roswaal L. Mathers, altı renkli büyüde uzmanlaşarak henüz ergenliğinin ortalarındayken gizli sanatların en yüksek seviyesine erişmişti.

 

Topraktan yıkıcı alevler doğurabiliyor, rüzgâr bıçaklarıyla taşları kesebiliyor, nehirlerin akışına ters düşecek sular yaratabiliyor, toprağı ve taşı komuta ederek kaleler oluşturabiliyordu.

 

Ama tüm bu gücüne rağmen karşısındaki bunaltıcı varlık karşısında hiçbir şans barındırmıyordu.

 

[??? …… Hala devam etmek istiyor musun?]

 

Koyu kestane saçlı ve miskin havalı bir genç, başını sallayarak Roswaal’a yaklaşmaktaydı.

 

Aşağı yukarı Roswaal’ın yaşlarındaydı. Siyaha yakın kestane perçemleri kaşlarına dek uzanıyordu, çekici vücuduysa bir kadınınkiyle karıştırılabilirdi. Siyah gözleri uykuluymuşçasına kısıktı ve beyaz üst-siyah pantolonla sade bir giyim tarzı yansıtıyordu.

 

――Attığı her adımda yeni bir çakıl taşını neşeyle tekmeliyor, hedeflediği Roswaal’ın bedeninden kanlar sızmasına yol açıyordu. Ardından yeni bir taş daha fırlatıyordu. Ve bir tane daha…  

 

[Roswaal: Kh! Gha! Pfu!]

 

[???: Can sıkıcı. İşgüzar. İç karartıcı. Sinir bozucu. Acınası. Bunaltıcı.]

 

Genç kasvetli bir şekilde söyleniyor ama attığı her adımda ve çıkarttığı her mırıltıda Roswaal’ın çığlıkları yoğunlaşıyor, kemiklerinin çatırdama sesleri belli bir mesafeye erişiyordu.

 

Roswaal’ın bedeni hava tarafından ezilip toprağa yapıştırılmış gibi görünüyordu. Sahiden de uzuvları yarı yarıya toprağa gömülmüş, etleri parçalanmış, kan çanağına dönen gözlerinden kan kırmızı yaşlar süzülmeye başlamıştı.

 

[???: Artık duramaz mısın? Denedin işte. Bana karşı galip gelemezsin ama denemeyi kesmiyorsun. Bunca deneme yetmez mi?…… Ne kadar uğraşırsan uğraş manası yok.]

 

[Roswaal: N…e… zırvalıyorsun sen…… Seni…… kesinlikle durduracağım…… Kha! Aagh! Ghaaaagh!!]

 

[???: Hhha…… başım beni mahvediyor. İçimden kusmak geliyor. Cidden bunaltıcı.]

 

Roswaal teslim olma talebini reddederken genç, dizlerinin üzerine çökmüş, derince bir iç çekerek toprağa okşarcasına dokunmuştu. Ve parmak uçlarının bu hareketi neticesinde Roswaal’ın uzuvları etten ayrılan kemik sesleriyle çatırdamış, ortalığı yürek parçalayıcı çığlıklar doldurmuştu.

 

[???: Bunu ben istemedim. Bunu yapmaktan kaçınmaya çalıştım. Ömrümde hiçbir şeyden kaçınmak için bu kadar uğraşmamıştım. Bu en kötünün en kötüsünün en kötüsünün en kötüsü. ――Sahiden bunaltıcı.]

 

[Roswaal: Kh, aa――agh!]

 

Gencin çaresizlik saçan konuşması belirleyici kelimesiyle sonlandığında Roswaal’ın bedeni katlanılamaz bir baskıyla çökmekteydi.

 

Bedeninin merkezi düzleşmiş, ağzından organlarını öksürüp atacakmışçasına yoğun bir şekilde kan sızmıştı. Gözleri beyazlaşıyor, uzuvları kasılıyordu. Genç büyücünün canı, son ana dek dövüşmenin bedeli olarak pamuk ipliğine bağlı bir hal almıştı.

 

[???: Aa~, aa~, a~~ah? Bu ne? B~~u ne? Şuna bakın. Şuna bir bakın. Ah~~, bunu yapmayı gerçekten istememiştim. Midem bulandı. Kederlendim. Bağım ağırlaştı. Ne bunaltıcı. Bunaltıcı, bunaltıcı, bunal bunal bunal bunal bunaltıcı――]

 

Roswaal çığlık atmayı kesmiş, geriye yalnızca damlayan kanların sesi kalmıştı. Onun ezilmiş bedenine baygın bakışlar atan genç ise kederli bir şekilde homurdanmaktaydı.

 

Tüm bu süre boyunca Roswaal’ın ürpertici sonuna ulaşmasını ve ona bu sonu yaşatan esrarengiz genci izleyen Lewes ise en sonunda nefes almayı hatırlayabilmişti.

 

[Lewes: ――hha]

 

Ciğerlerini olabildiğince zorlamış, beynine oksijen pompalamak adına çırpınmıştı. Tek nefeste çektiği oksijenle yenilendikten sonraysa bir kez daha sessizleşmeye çalışmış, havadaki en ufak bir titreşimle gencin dikkatini çekebileceğinden korkmuştu.

 

Hayırseverinin gözlerinin önünde acımasızca yaralanmasını izlemiş, buna rağmen intikam yerine kendini korumayı düşünmüştü. Değersiz hayatına neden böylesine bağlanmış olduğunaysa anlam veremiyordu.

 

[???: Oh~~? Orada bir başkası mı var acaba?]

 

[Lewes: ――hk!]

 

Genç, Lewes’i endişelerini haklı çıkarırcasına başını kaldırıp o yöne çevirmişti.

 

Lewes, olup bitenleri mücadeleye yakın bir noktadan, köyün merkezinin öte tarafındaki ufak kulübenin ahşap duvarındaki deliklerin birinden izlemekteydi.

 

Gencin o ufak deliğin ötesini görebilme ihtimalini düşünmek bile ürpermesine yetmişti. O alan bir kedinin alnından bile büyük değildi, gencin Lewes’i fark etmesine imkân olmamalıydı.

 

Ama genç, en ufak bir belirsizlik taşımadan yürümeye başlamıştı.

 

[???: Be~~n geçimsiz biri değilim. Birini~~ öldürmekten hayır geleceğini düşünmüyorum.…… Beni zahmetten kurtarabilirsen gerçekten çok memnun kalırım.]

 

[Lewes: ……gh]

 

[???: H~~mm. Yön burası olmalı…… tüm yapıyı yıksam mı ki acaba? Ahh, gerçekten her şeyi bırakıp eve dönmek istiyorum. Çok mide bulandırıcı. Çok iç karartıcı. Çok bunaltıcı.]

 

Genç, elini kulübeye doğru uzatmış ve donuk ölüm cezasını ilan etmişti.

 

Omurgası ani bir şekilde ürperen Lewes, kafatasına iğneler saplanıyor gibi delici bir acıyla karşılaşmıştı. Gözlerinin köşelerinden yaşlar süzülüyor, boğazında takılıp kalan katlanılmaz çığlığı koyuvermemek için çaresizce mücadele ediyordu.

 

Küçük bedenindeki her kemiğe görünmez bir ağırlık biniyordu――

 

[Roswaal: AL…… GOA!!]

 

Bu sırada Roswaal kükrerken kan püskürmüş, tüm merkezi alevlerin kırmızısıyla yıkamıştı.

 

Belli bir mesafede olmasına rağmen ısının yüzünü kavurduğunu hisseden Lewes ise yükselen alevlerin Roswaal’ın avcundan çıkarak gencin sırtını hedeflediğini fark etmişti.

 

[???: ――――]

 

Genç, boğucu ısı dalgaları yüzünden arkasını dönmek zorunda kalmış, döndüğündeyse insan anlayışının ötesinde bir cehennemle karşılaşmıştı.

 

Bedeni en ufak bir direnç göstermeden kör edici alevlerin hücumuyla yutulmuştu――

 

[???: Terlemekten nefret ederim. ――Çok bunaltıcı.]

 

――Ya da yaklaşan kırmızı manayı kendisiyle buluşmadan bir an önce engellemese yutulacaktı demeliydik.

 

Genci yakıp kavurarak dünyadan silmesi gereken bunaltıcı ateş topu görevini yerine getiremeden, bir iz dahi bırakamadan küçük, kırmızı bir küreye dönmüş ve yerde yuvarlanmaya başlamıştı.

 

[Roswaal: A… u… hg……]

 

[???: Tamamen yok olmadı, ne kadar güç kattın sen buna? Beni güçlerimi kullanmak zorunda bırakıp durma. Ne kadar güç kullanırsam canım o kadar ölmek istiyor.]

 

Genç, homurdanmış ve uzattığı elini iyice sıkmıştı. Sonucunda ise yoğunlaşan kırmızı küre bu harekete itaat edercesine toprağa gömüldü.

 

Ve kavurucu havada çınlayan yüksek çatlama sesleriyle birlikte enerjisi hiçliğe karıştı.

 

En güçlü ateş büyüsü olan Al-Goa bile gence zarar verememişti.
Bu son saldırı için ölümün kıyısından dönmüş olan Roswaal ise sonuç karşısında sessiz sedasız kalakalmıştı. Mücadelesi herkesin görebileceği üzere nafileydi.

 

Ve canını ucu ucuna kurtarmış olan Lewes, tüm bu mücadelenin yalnızca Roswaal’ın ve kendisinin kaçınılmaz ölümünün erteleyicisi olduğunu anlamış durumdaydı.

 

[Roswaal: Seni… şeytan…… yo… Büyücü……!]

 

[???: O isimden nefret ederim, iç karartıcı. Eğle~~niyorum diye bunu sevdiğimi mi sanıyorsun?]

 

[Roswaal: Ne kadar çarpık bir hayatın olursa olsun…… veya seçeneklerin ne kadar limitli olursa olsun…… yine de o seçimleri yapan sensin. O yüzden kurbanı oynama…… Melankolinin Hector’u!]

 

[Hector: Ouch, gerçekler acıtır bilirsin. Ge~~rçekten seninle ne yapacağımı bilemiyorum.]

 

Bitap düşen Roswaal’ın yanına yürüyen genç, eğilmiş ve elini Roswaal’ın başına doğru uzatmıştı.

 

Dokunmadan bile boğucu bir hasar verebiliyordu. Eğer parmak uçlarını değdirecek olursa yaratacağı görünmez hasarla Roswaal’ın fiziksel bütünlüğünü çökertebilirdi.

 

[Roswaal: Gh…… ul……]

 

[Hector: Çok geç kaldın. Sen yapamayacaksın, ben de yapmana izin vermeyeceğim.]

 

Roswaal’ın manasını yoğunlaştırıp yeni bir büyü gerçekleştirmeye çalıştığını gören genç, duyarsızca böyle söyledi.

 

Ve dehşet verici parmak ucunu temas ettirerek Roswaal’ın ölmek üzere olan bedenini geri alınamaz bir noktaya gönderdi.

 

[Roswaal: ――Ul, ghh]

 

[Hector: Kemikler ezildi. Organlar pelte oldu. Kalp parçalandı. Na~~sıl, be~~ğendin mi?]

 

Roswaal kısa bir homurdanma ile son bir nefes verdi.

 

Tamamen hareketsiz hale gelen Roswaal’a bakan genç ise dizlerine vurarak ayaklandı. Ardından yüzünü, donakalan Lewes’in olduğu yöne çevirdi.

 

Ve bu defa avcunu hiçbir uyarı vermeksizin uzatarak görünmez bir ağırlık yarattı.

 

[Lewes: ――gh]

 

Kulübe bir saniye olsun dayanamadı.

 

Yukarıdan gelen yoğun baskı küçük kulübenin direnme kapasitesini rahatlıkla aşmıştı. Lewes kendisini vakitlice yere atmış olmasaydı bedenindeki her eklem asla girmemesi gereken şekillere girerek eğilip bükülebilirdi.

 

[Hector: Direniş yok… o zaman Echidna değil? Eğe~~r o değilse… neyse ne!]

 

[Lewes: ――a, hhg]

 

[Hector: Ezil ve toz toprağa boğul. Beni mezarını kazma zahmetinden kurtar――]

 

Lewes görünmez ellerin tenini çekiştirdiğini ve kendisini toprağa gömmeye çalıştığını hissetmekteydi. Ve tam ömründe işiteceği son sözlerin gencin uzaktan gelen cümleleri olacağını düşünürken üzerindeki baskı ansızın ortadan kayboldu.

 

Bolca gözyaşı ve salya arasında zar zor nefes alan Lewes kafası karışık bir halde başını kaldırdı. Ve orada, görüşünün ucunda,

 

[Echidna: Sanırım tam vaktinde gelmişim diyemeyeceğim.]

 

[Hector: Ha~~yır. Ama çırağın beni oyalayıp zaman kazanmak için elinden geleni yaptı. Onun sayesinde ritmimden uzaklaştım ki bu da cidden tadımı kaçırdı.]

 

[Echidna: Anlaşılan hiç değişmemişsin. Hala son görüşmemizdeki gibisin.]

 

[Hector: Görüyorum ki senin her şeyi bilen havan da hiç değişmemiş. Neden bu na~~hoş tavrı sürdürmekte ısrarcısın? Bir zamanlar gerçekten tatlıydın.]

 

Genç, başını sallayarak acısını ifade etti.  Karşısında ise Lewes ve siyahlı bir kadın durmaktaydı―― Echidna.

 

Cadı yerdeki Roswaal’a baktı ve gözleri hafifçe kısıldı.

 

[Echidna: Bu manzara canımı beklediğimden daha çok acıttı… Bir şeylerin sonuçlara yönelik objektifliğime çomak sokmasından hiç hoşlanmasam da…]

 

[Hector: Hiçbir du~~ygu sergilemeseydin hayal kırıklığına uğrardı. Umursadığımdan değil tabii. Ama ağlamak istersen sana biraz zaman tanıyabilirim. Ben bile o kadar gaddar değilim.]

 

[Echidna: Bunları söyleyecek yüreği nerden buldun acaba?]

 

Bu iğneleyici etkileşim birbirlerini tanıdıklarını ama ilişkilerinin pek dostane olmadığını gösteriyordu.

 

Aralarındaki mesafeyi ölçüp biçmişlerdi. Lewes’in Echidna’nın gücünden yana bir şüphesi yoktu ama eşit oranda güvendiği Roswaal, gencin boğucu gücü karşısında rahatlıkla ezilmişti.

 

Bu yüzden Echidna’nın varlığı çok da güven veremiyordu.

 

[????: ――O nahoş pozisyonda daha ne kadar yatıp kalmayı düşünüyorsun, sanırım?]

 

[Lewes: ……huh?]

 

Ansızın bu cümleyi işiten Lewes kafasını yerden kaldırmış ve bir el tarafından kavranarak ayaklandırılmıştı.

 

Arkasında tanıdık, ters ifadesini takınmış sevimli bir kız durmaktaydı.

 

[Lewes: Bea… trice-sama……]

 

[Beatrice: Şaşkın şaşkın kekeleme zamanı değil. Annem zaman kazanırken bir an önce buradan uzaklaşalım, sanırım.]

 

[Lewes: A-ama…… Roswaal-sama ve Echidna-sama bana burada beklememi emretmişti.]

 

[Beatrice: O adam kokunu Roswaal’ın beceriksizliği yüzünden aldı. Neyse, Betty’i takip et yeter, sanırım. Seni götürmemi söyleyen annemdi zaten.]

 

[Lewes: Echidna-sama……]

 

Beatrice’in kaşları rahatsız bir tavırla çatılmış, ifadesiyse gergin kalmıştı. Olağan özgüveni bile anlam veremediği bu genç karşısında silinmiş gibi görünüyordu.

 

Ne olursa olsun minik bir top şeklinde kıvrılıp titremekte olan Lewes’ten güçlü olduğu kesindi.

 

[Beatrice: Hazırlıklar tamamlanmış. Annem öyle dedi, sanırım. Neden bahsettiğimi anlayacağını söyledi.]

 

[Lewes: ――Ben… anladım.]

 

Lewes Echidna’nın mesajını anlamış ve başıyla onay vermişti. Bu tepki karşısında kafası karışan ve gözleri kısılan Beatrice ise bunu düşünmeye vakit ayıramamıştı.

 

Arkalarında bir mana sağanağı patlak vermekte, Echidna ile genç arasındaki savaş başlamak üzereydi. Hiç kimse bu savaşın nasıl ilerleyeceğini tahmin edemezdi. Ve galibiyeti garanti altına alabilmenin tek yolu Lewes’in seçimi olacaktı.

 

[Lewes: Hadi gidelim. Beatrice-sama, hazırlıklar nerede tamamlanmış?]

 

[Beatrice: …… Eski, çürümekte olan taş bir odada sanırım. Annemin talebi üzerine oraya taşıdım. Betty’nin Kapı Geçişiyle bile kolay bir iş olmadı, bilesin.]

 

Cevabını ekstra bir böbürlenme ile taçlandıran Beatrice, Lewes’i elinden tutarak ilerletmeye başlamıştı.

 

Beatrice’in atkuyruklarının oynayışını izleyen Lewes ise Echidna’ya son bir bakış atıp sırtına doğru başını eğerek vedasını etti.

 

――Bir daha asla konuşmayacakları kesindi.

 

#Karşınızda sığınağın gerçek yaratılma sebebi olan Hector. Kendisi Melankoli Büyücüsü olarak tanınıyor ve gördüğünüz gibi negatifliğiyle ünlü. Okuduğum kadarıyla Echidna'dan daha güçlü olmasına rağmen bölüm sonlarına doğru patlak veren mücadelenin sonucu bilinmiyor. Ama Echidna'nın ömrünün burada sonlanmadığını biliyoruz hiç değilse. 
Yeteneğiyse bir alan yaratıp o alandaki canlıları ve büyüleri ezebilmesi ki Roswaal'ı da o şekilde yendiğini gördük. Bu arada Roswaal son bir nefes verdi, organları ezildi vb tabirler kullanılsa da tam olarak 'öldü' denilmedi, zaten bir sonraki bölümde Beatrice de onu iyileştirmekten, ölüm döşeğinde olduğundan bahsediyor. 
O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr