Cilt 4 Bölüm 101 [ Theta Kısım 1 ]

avatar
4232 2

Re:Zero Kara Hajimeru Isekai Seikatsu - Cilt 4 Bölüm 101 [ Theta Kısım 1 ]


Çevirmen : Clumsy 

 

Lewes temsilcilerinden biri, yani Subaru’nun Theta olarak adlandırdığı kişi――
――Mezara girip atasının, Lewes Meyer’in, geçmişine dokunmuştu ancak anılar inanılmaz parça parça ve kronoloji belirsizdi.

 

Theta, varlığının orijinal Lewes Meyer’in ruhunun parçalarından yaratıldığını çözmüştü.

 

Diğer Lewesler; Alpha, Beta, Sigma ve belki de bir kişilik geliştiremeyen taklitler bile geçmişin farklı yansımalarını görebilirdi.

 

Ama bu hipotez doğru olsa dahi Theta onların Mezara girmesini istemezdi.

 

――Çünkü Theta için diğer Leweslerin gördüğü geçmişe şahit olacağı düşüncesi bile dayanılmaz ve hafife alınamaz bir ıstıraptı.

 

[???: ――Ne istiyorsun, sanırım? Bana öyle bakıyorsun diye sana bir şey verecek değilim.]

 

Anılar kendisine bakan bukleli saçlı bir kızla başlamıştı.

 

Sevimli yüzlü bir kızla.

 

Saçları öyle açık renkliydi ki ışıkla kaynaşıyor ve teni öyle beyazdı ki neredeyse şeffaf görünüyordu. Büyük ve yuvarlak mavi gözlerinin tamamladığı görünüşü de basitçe “Tatlı”kelimesiyle anlatılır bir hal alıyordu.

 

Saçları iki uzun, bukleli atkuyruğu şeklinde bağlanmıştı ki bu görüntü de onların pürüzsüz, ipeksi yapısını ve esnekliğini gözler önüne seriyordu.

 

Küçük bir kızı yetişkin gibi gösterecek bir elbise giymekteydi ama ihtişamına uyan elbisenin rengi kızın görünümüyle mükemmel bir uyum sağlıyordu.

 

[Lewes: ――――]

 

Bu sevilesi kızın korkutucu bakışlarıyla delinen Lewes ise bir nebze irkilmişti.

 

Onun kıyafetleri ve görünüşü bu kızınkilerin yanında pespaye kalıyordu. Ve yaklaşık olarak aynı yaşta olmaları da bu durumu orada durmaktan dahi utanacak kadar yoğun halde hissettiriyordu.

 

[Kız: Hmpf. Bir korkak, sanırım.]

 

Sesi kesilen Lewes’in karşısındaki kız hoşnutsuz bir şekilde homurdanmıştı. Sevilesi görüntüsü bu hareketi bir şekilde sevimli kılmış olsa da Lewes’in kalbinde olup bitenler ona azardan daha da acı verici geliyordu.

 

Ama kız, karşısındakinin tattığı korkuya yakın hissi çözemeden önce――

 

[????: Beatrice. Bu tavır da neyin nesi? Sana böyle davranmayı öğrettiğimi hatırlamıyorum.]

 

Kızın ifadesini gerginleştirecek ılıman bir ses işitilmişti. Ses kızın arkasından, Lewes’in görüş açısından gelmekteydi. Köyün arkasındaki küçük bir kulübeden çıkan kadın “Saf Beyazlık” olarak tarif edilebilirdi.

 

Saçları apaçık ve uzundu, ışık dahi teninin şeffaflığına denk olamazdı. Yalnızca gözbebekleri, dudakları ve giymekte olduğu uzun kollu cüppe bir zıtlık sağlıyor da kadının gerçekten var olduğunu ispat ediyordu.

 

Lewes ve diğer kıza yaklaşan kişi köyün büyük hayırseveri idi―― saygıdeğer Cadı Echidna.

 

Echidna’nın sesi Beatrice’in dramatik bir tepki vermesine yol açmıştı. Arkasını dönen kız gergin bir ifadeyle lafa girdi.

 

[Beatrice: Aah, ehm…… düşündüğün gibi değil anne! Betty yapmadı…… sadece bu kız, şey……]

 

[Echidna: Sana bahane üretmeyi öğrettiğimi de hatırlamıyorum. Dürüst ol ve gerçeği söyle. Senin hatan olmadığına eminsen böyle bocalamamalısın. Haksız mıyım?]

 

[Beatrice: Haksız… değilsin, sanırım……]

 

Echidna’nın sesinde kötü bir duygu yoktu ancak sessizlik işli, baskıcı bir katılık barındırıyordu.

 

Beatrice omuzlarını düşürüp ellerini birleştirip ürkek bir görünümle devam etti.

 

[Beatrice: Betty bana söylediğin gibi sessizce dışarıda bekliyordu ve bu kız geldi, sanırım. Oradan bana gözlerini dikmişti…… inanılmaz kabaydı. Ben de onu çağırıp ne istediğini sordum, sanırım.]

 

[Echidna: Hm. Anlıyorum. Hey, sen de bu hikâyeyi onaylıyor musun?]

 

[Lewes: Ah……h. E-evet öyle. Lütfen beni bağışlayın. B-ben çok kabalık ettim ve……]

 

Beatrice’in anlatımı isabetliydi.

 

Lewes köyün eteklerine geçmiş ve çite yaslanan küçük kıza dalgın dalgın bakmaya başlamıştı. Muhtemelen Beatrice bu esnada Echidna’nın işini bitirmesini bekliyordu. Duruşu ve gözlerinin verdiği yalnızlık hissi bu manzarayla karşılaşan Lewes’in kalbine dokunmuştu.

 

Ama bunu dile getirecek olsa muhtemelen kendisine homurdanır ve gülerlerdi. O yüzden küçük bedenini iyice büzmüş ve fırtınanın dinmesini bekleyerek başını eğik tutmuştu.

 

[Echidna: Bunu reddetmiyor musun? O zaman Beatrice haklıymış gibi görünüyor, biraz kabalık etmişsin Lewes.]

 

[Beatrice: Evet Anne. Yani Betty yanlış bir şey yapmadı……]

 

[Echidna: Ancak onu bu kadar korkutan şey senin zorba tavrındı, Beatrice. Bunu sana sürekli söylediğime eminim. Kesinlikle özel birisin ama bu başkalarına tepeden bakabileceğin anlamına gelmez.]

 

[Beatrice: Uu, mhuu……]

 

Beatrice’in Echidna’nın onayına verdiği tepki hemen bir azarla karşılanmıştı.

 

Bu etkileşimi dinlemekte olan Lewes ise Echidna’nın kendi ismini bildiğini fark etti ve bu gerçek içini tamamen ürpertecek kadar etkilenmesine yol açtı.

 

Evet, küçük bir köydü ama kendisi de önemsiz bir çocuktan ibaretti.
Ama saygıdeğer cadıları, büyük hayırseverleri yine de ismini hatırlamıştı. Bu Açgözlülük Cadısını nihai saygı ve minnettarlıkla idolleştiren Sığınak sakinleri için tarifsiz bir onurdu.

 

[Echidna: Köşke döndüğümüzde Geuse’un seni bir düzene sokmasını sağlayacağım. Çok hevesli olacağını düşünüyorum.]

 

[Beatrice: …… Geuse’u pek sevmiyorum, sanırım.]

 

[Echidna: Sevilmemenin kendisinin görevi olduğunu söylüyor, yani tam olarak bu yüzden öyle davranıyor diyebilirim.]

 

Yüzünü ekşiten Beatrice’e küçük bir gülümseme sunan Echidna yeniden Lewes’e döndü.

 

Lewes’in içi istemsizce sarsılmıştı. Konuşmaya katılmak için uygun zamanlamayı kaçırdığını fark etmiş ve tam sıvışmak üzereyken Echidna’nın ilgisini çekerek gafil avlanmıştı.

 

Bu sırada Echidna, omuzları hala düşük ve büzüşük haldeki Lewes’e yaklaşmaya başlamıştı.

 

[Echidna: Seni irkilttiğimiz için üzgünüm, Lewes. Onun ismi Beatrice…… benim kızım gibidir. Görebileceğin üzere disiplini pek parlak değil ki bu da biraz utanç verici.]

 

[Beatrice: Ben “kızın gibi” değilim, kızınım.]

 

[Echidna: Ehh, sanırım. Artık Sığınak ziyaretlerimde sık sık bana eşlik ediyor olacak. Bundan böyle iletişim kuracağınız bol bol zaman doğacak, bu yüzden iyi anlaşmanızı isterim.]

 

[Lewes: A-anlaşıldı. O işi bana bırakabilirsiniz, Echidna-sama.]

 

Echidna’nın elini omzunda hisseden Lewes, katıksız bir neşeyle onay vermişti.

 

Lewes’in sözünü alan Echidna tatminkar bir şekilde başını sallarken arkasındaki Beatrice ise kendi kendine mırıldanmaya başlamıştı: [……Hmpf, Betty yalnızken halinden memnundu, sanırım.]

 

※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※ ※

 

[?????: Hey sen, bakar mısın? Echidna-sama’nın buralarda olması gerektiğinden eminim, onu gördün mü?]

 

Bu çağrıyla durdurulan Lewes kollarındaki çamaşır sepetiyle arkasını döndü.

 

Kendisine seslenen kişiyi fark ettiğinde neredeyse ciyak ciyak bağıracaktı. Tam sepeti yere düşürmek üzereyken uzanan bir kol imdadına yetişti.

 

[?????: Ah, hup――]

 

[Lewes: Uu, uwaah, çok pardon!]

 

Lewes, sepeti düşürmesini engelleyen gence çabucak başıyla selam vermişti.

 

Bunu gören uzun, mavi saçlı genç ise, [Yo, endişelenme.] dedi.

 

[Genç: Esas özür dilemesi gereken benim, bir şey taşıdığını fark edememişim. Çok düşüncesizlik ettim.]

 

[Lewes: Y-yo hiç de bile…… Özrünüze layık değilim, Mathers-sama.]

 

[Genç: Hiç kimse bir hanımefendinin karşısında saygıyı ihmal etmemeli…… Yalnız tek bir düzeltmem olacak, bana soyadımla seslenilmesinden pek hoşlanmam. Sadece Roswaal diyebilirsin.]

 

Telaşlı Lewes’e bu sözleri sarf eden genç―― Roswaal, gözlerini kırptı.
Lewes’ten 4-5 yaş büyük ve bir baş kadar uzundu. Uzuvları hala büyümeye yatkındı ve sesi de henüz bir yetişkin sesine dönmemişti.

 

Ergenlik ve erkeklik arasında kısa bir süreliğine erişilebilir olan cazibeye sahipti―― ve doğal asaletinin etkisi öyle yoğundu ki genç Lewes bile etkisinden kurtulamıyordu.

 

Onu kim suçlayabilirdi ki? Roswaal genç yaşına rağmen Mathers Hanesinin başıydı, pek çok alanın lorduydu, Cadı Echidna ile bağlantılıydı ve Sığınağın valisiydi, tüm bunlar onu kayda değer bir erkek kılıyordu.

 

Sığınağa Echidna’dan farklı şekilde katkıda bulunuyordu ve herkes Lewes’e ona karşı kabalaşmamasını öğütlerdi.

 

Roswaal’ın göz kırpışı yüzünden yanakları kızaran Lewes çılgınca bir çabayla durdurulma sebebi olan konuya döndü.

 

[Lewes: Ee, um, Echidna-sama……Onu bugün görmedim. Beatrice-sama da her zamanki yerinde değildi.]

 

[Roswaal: Anlıyorum. O zaman geç kalmış olmalı. Ama Echidna-sama’yı bir yana bırakırsak Beatrice’in hemen seni görmeye gelmemesi inanılır gibi değil.]

 

[Lewes: Ermm, um…… Bana kalırsa… Beatrice-sama ile bu kadar sık karşılaşmamız yalnızca tesadüften ibaret……]

 

[Roswaal: Buna tesadüf diyorsun çünkü Beatrice öyle söylüyor, değil mi?]

 

Lewes Roswaal’ın bu sorusunu başını sessizce sallayarak yanıtlamıştı.

 

Echidna’nın kızı Beatrice ile tanışmalarından bu yana defalarca iletişim kurmuştu. Beatrice Echidna’ya ziyaretlerinde eşlik eder ve o meşgulken onun bulunduğu yerin yakınlarında aylak aylak dolanırdı. Bu süreçte de Lewes ile şaşırtıcı bir sıklıkta karşılaşırlardı.

 

Sık sık Lewes’in çamaşır taşıdığı veya sebze topladığı anlara da denk gelirlerdi.

 

Lewes’in tepkisini gören Roswaal kahkahasını tutamamıştı.

 

[Roswaal: Beatrice hisleriyle ilgili hiç dürüst değil. Umarım bu sana çok fazla gelmiyordur.]

 

[Lewes: Yo, o bana çok fazla geliyor. Benim gibi birine karşı çok kibar. Ve bense Beatrice-sama’yı daima üzüyorum.…… Benden nefret ediyor olabilir mi diye bile endişeleniyorum.]

 

[Roswaal: Sorun yok. Beatrice’in şikâyetleri hiç gerçekçi değildir. Senden gerçekten nefret etseydi sürekli gelmek için bir bahane bulmazdı.]

 

Öyle mi yapıyordu? Lewes bu cümleler karşısında şaşırarak başını kaldırmıştı.

 

Beatrice ne zaman Lewes’le olsa bir şeylerden şikayet eder, Lewes’in yaptığı her şeye bir laf yetiştirirdi. Lewes daima bununla karşılaştığı için bir başkası Beatrice senden nefret etmiyor dediğinde inanmakta zorlanmıştı.

 

Lewes ve diğer Sığınak sakinleri çoğunlukla dış dünyadakilerin nefret ve düşmanlığına maruz kalırdı. Beatrice’in tavrı Lewes’in tattıklarına nazaran garip bir hassaslıktaydı ve belli bir sıcaklık içerse dahi kabalık yine de kabalıktı.

 

[Roswaal: …… Umarım bir gün siz de bunu anlarsınız.]

 

Lewes’in sessizleştiğini fark eden Roswaal üzgünce mırıldanmıştı. Ve Roswaal’ın dudaklarına yerleşen üzgün gülümsemeyi gören Lewes onu üzdüm mü diye düşünerek omuzlarını silkti.

 

Ancak o daha durumu irdeleyecek bir şey söyleyemeden önce Roswaal bir şey fark etmişçesine sarı gözlerini kırptı.

 

[Roswaal: Ah! Sensei! Burada olduğunu işitip tek nefeste uçuverdim!]

 

Az önceki olgun tavrını tamamen bir kenara bırakıp ellerini sallayan Roswaal çocuksu bir ışıltıyla koşmaya başlamıştı. Lewes’in yapabileceği tek şeyse onun uzaklardaki bir kadına―― Echidna’ya doğru koşuşunu izlemekti.

 

Roswaal’ın ışıl ışıl bir suratla koştuğunu gören Echidna ise hafifçe kaşlarını çatmıştı.

 

[Echidna: Roswaal, ha? Bana Sensei demene izin verdiğimi hatırlamıyorum.]

 

[Roswaal: Bugün kesinlikle bu konuda fikrini değiştireceğim. Artık geçen sefer verdiğin görevi yerine getirebiliyor, dört tip manayı eşit konsantrasyonla dengeleyip gökkuşağı renkli mana oluşturabiliyorum. ――Ve bizzat kendi çabalarımla kalan ikiliyi ekleyebileceğim noktaya da eriştim. Ne düşünüyorsun?]

 

[Echidna: Tek başına altısını da bağlayabilecek noktaya mı eriştin? Aman aman…… Sanırım buna takıntıdan farksız bir ilerleme hızı diyebiliriz. Şimdi zora düştüm işte.]

 

Echidna’nın şaşırdığı nadiren görülürdü.
Hiç değilse Lewes için bir ilkti. Roswaal ise göğsünü gururla kabartmış şekilde Echidna’nın yanıtını beklemekteydi. Ondan genç olan Lewes bile bu hareketi sevilesi bulmuştu. Roswaal’ın tavrı ve bakışları nasıl bakarsanız bakın Echidna’ya yönelik tarifsiz bir hayranlıkla dolup taşıyordu―― ve hatta hayranlıktan öte duygularla…

 

[Beatrice: Neden orada hiçbir şey yapmadan dikiliyorsun, sanırım?]

 

[Lewes: Aa…… Beatrice-sama.]

 

İkiliyi belli bir mesafeden izleyen Lewes, ansızın Beatrice’in yanı başında kendisine bakmakta olduğunu fark etmişti. Her zamanki gibi kollarını bağlayıp homurdanmakta olan Beatrice’e bakarken istemsizce bir adım gerilemişti.

 

[Beatrice: Yine bön bön bakıyorsun. Her zamanki gibi kabasın, değil mi?!]

 

[Lewes: L-lütfen affet beni. Yüzsüzlüğümden ötürü özür dilerim.]

 

Azarlanan Lewes kendi terbiyesizce tavrından ötürü utanmış, büzüşüp kalmıştı. Ancak Lewes’in özrüyle karşılaşan Beatrice’in kaşları daha da çatılmaktaydı.

 

Aslında gülümsese veya dudaklarını birazcık rahatlatsa yüzüne narin bir ifade yerleşecekti. Ve duygusuz davranışlarının yüzüne böylesi bir ifade yerleştirebiliyor olması gerçekten mazur görülemezdi.

 

[Beatrice: Daha ne kadar somurtmayı düşünüyorsun, sanırım? Bu çok iç karartıcı. Madem o çamaşır sepetiyle dolanacak vakit buldun, artık acele edip bir sonraki işine geçmen gerekir.]

 

[Lewes: E-evet. Öyle yapacağım. Lütfen bağışla beni.]

 

Amansız Beatrice’e doğru eğilen Lewes oradan ayrılmak adına ezilip büzüldü. Ama tam aceleyle uzaklaşacakken Beatrice’in elbisesini çekiştirerek kendisini takip etmekte olduğunu fark etti.

 

[Lewes: Beatrice-sama..….?]

 

[Beatrice: Sorun yok, sanırım. Yapacak bir şeyim de yok zaten.]

 

Lewes’in döndüğünü gören Beatrice sakince bir yanıt vermişti. Lewes ise Roswaal ile yaptığı konuşmayı hatırladı. O genç, Beatrice’in kendisinden hoşlanmıyor olamayacağı konusunda ısrarcı olmuştu ama――

 

[Lewes: Beatrice-sama… Bana çamaşırları katlamakta yardımcı olmak ister misin?]

 

[Beatrice: ……Hha?]

 

Lewes’in ani sorusu Beatrice’in memnuniyetsiz bir şekilde homurdanmasına yol açmıştı.

 

Beatrice’in iyice açılan gözlerini ve şaşkınlık, hatta içerlemeye kadar giden ifadesini gören Lewes, Roswaal’a güvendiği için anında pişman oldu.

 

[Beatrice: ――Ehh, madem tek başına asla halledemeyeceksin… o zaman Betty’nin sana yardım etmekten başka çaresi yok demektir, sanırım.]

 

[Lewes: Ha?]

 

[Beatrice: Bir kez daha söylemeyeceğim. Hadi yola koyulalım, sanırım.]

 

Bunu söyleyen Beatrice, istemsizce adımlarını duraklatan Lewes’i apar topar geçti. Ve Lewes, kendisini geçen kızın dudaklarının biraz hayret, biraz da farklı bir duyguyla yumuşadığını fark etti.

 

İçinin ansızın ısındığını hisseden Lewes, bilerek adımlarını yavaşlatmış olan Beatrice’i yakaladı ve yüzüne kısaca bir göz atarak,

 

[Lewes: Acaba… çamaşırların birazını taşımak ister misin?]

 

[Beatrice: Şansını zorlama. ――Ama madem başka bir şansım yok….. azıcığını taşırım sanırım.]

 

Hafiften gönülsüz bir ifadeyle bu cümleleri sarf eden Beatrice, Lewes’e elini uzatmıştı.

 

#Öncelikle Beatrice <3 demek istiyorum. Şu anda bilmem kaç yıl önce yaşananları okuyoruz. Lewes henüz ufak bir kız çocuğu, Beatrice 'kızınım' dediği Echidna'nın peşinde kendisine arkadaş ediniyor. Roswaal köyün yağız, yakışıklı delikanlısı. Ve 'sarı gözleri' kısmına da dikkat çekmek isterim, belli ki henüz hep bahsi geçen 'birbiriyle eşleşmeyen gözlere' sahip değil. Zaten bunca yıl nasıl yaşadığı da merak konusu. Geuse ise Köşkte yaşıyor, Beatrice'i disipline ediyor. 
Bir sonraki bölümde 'mührü' bulmaya giden Emilia'nın hikayesinden devam edeceğiz. Sonra da Theta'nın anılarına döneceğiz. Güzel bölümlerde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr